Daha öce de yazdığım gibi; 31 Mart 2019 yerel seçimleri, sıradan ve sadece bir yerel seçimden ibaret değildir. Bölgedeki gelişmelere bakınca, içinde tehditleri de barındıran bir seçimle karşı karşıyayız.
Neden?
Çünkü bu seçimler( sonuçları itibarıyla) , geleceğe dönük, çok önemli ve ülke bekası için sorunlar yaratabilecek bir ‘seçim’ de olabilir de ondan!..
Durum böyle olunca da, Partilerin bu seçimlerde uygulayacağı politikalar ve seçimleri (adayların kim olacağı) her seçimden daha önemlidir.
Neden?
Özellikle Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin dışında kalmasına dönük gelişmelere bakınca ve buna bir de Orta Doğu interlandında giderek artan savaşı da eklediğinizde, bu yerel seçimlerin Türkiye açısından yaşamsal öneme sahip olduğu ortaya çıkmaktadır.
Özellikle de üniter yapının korunması noktasında!
Neden?
Bugün 82 milyon nüfusa ulaşmış Türkiye, güneyden gelen 4 milyon göçmen, çevreden gelen 2-3 milyon yabancı işçi oluşumlarıyla ; eskisine oranla daha renkli bir toplum yapısına sürüklenmiştir.
20. yy.lın başlarında dünya konjonktürüne uygun olarak bir ulus devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti, bugün küreselleşme süreci sonrasında eyaletleşmeye doğru zorlanmaktadır.
81 vilayeti, 82 milyona yetmez bir noktaya geldiği bu aşamada, Türkiye yeni vilayet oluşumlarıyla nüfusunu mevcut Anayasal düzene uygun olarak yeniden yapılandırma ihtiyacındayken; vilayetleşme sorunları geride bırakılarak, eyaletleşme yoluna gitmesi ülke gerçekleriyle bağdaşmamaktadır
Türkiye, gelecekte 100 milyon nüfusun yaşayacağı, 100 vilayetten oluşan bir devlet yapısına sahip olması gerekirken, Misak-ı Milli sınırları dışına zorlanmaktadır. Böylece bu bölgedeki etnik-küçük devlet yapılanması modeline doğru zorlanması devletin üniter yapısını bozmaktadır.
100 milyon nüfuslu , 100 vilayetten oluşan , gerçek anlamda bütünleşmiş bir Türkiye, bölge için otorite boşluğunu dolduracak bir alternatif olabilecekken; emperyal güçlerin Orta doğu plan ve projeleri doğrultusunda 8-10 eyalete bölünmek istenmektedir.
Önümüzdeki yerel seçimler, Türkiye’nin bu ikili çıkmazdan kurtulması açısından önemli, hatta hayati bir virajdır.
Neden?
Çünkü bu seçim sonuçları itibarıyla bir yol ayrımıdır da ondan!
Seçim sonuçlarına göre Türkiye, ya ulusal ve üniter bütünleşmeye uygun bir tablo ile karşılaşacak, ya da bu eyaletleşme modasına uygun bir şekilde parçalanma noktasına gelecektir.
Türkiye bu nedenle yerel seçim adaylarını belirleme noktasında ;Cumhuriyetin ulusal ve üniter yapısını benimseyen, Atatürkçü kadrolara öncelik vermek zorundadır.
Bu nedenle önümüzdeki seçimlerde; ya ulusalcı adayların kazanmasıyla kamuoyunda yeniden üniter yapısını güçlendirecektir. Ya da kamuoyunda 2. Cumhuriyetçi olarak tanınan liberal-küreselci kadrolar tarafından eyaletleşme olgusunda yeni noktaya gelecektir.
Peki bu durumda siyasi parti merkezleri aday belirlerken ve adayları seçerken, 2. Cumhuriyetçilerle değil, 1. Cumhuriyetçilerle (yani Atatürk’ün ulus devletten yana olan ulusalcı ve merkeziyetçi) kadrolara öncelik vermesi gerekecektir.
Büyük Ortadoğu, Büyük İsrail ve Avrupa Birliği gibi bölgesel projelerin hepsinde Türkiye’nin parçalanmış ve eyaletlere bölünmüş bir şekilde yer alması ve bu durumun alt kimlikler üzerinden etnik ne mezhepsel ayrımları tırmandırması, ülkemizi çok ciddi bir bölünme riski ile karşı karşıya bırakmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten kadrolar; küreselleşme sürecinde, merkezi coğrafyada ortaya çıkan bütün emperyal projelerin Türkiye’nin birliğini hedef aldığını bilmektedir.
Ne var ki, aradan geçen çeyrek yüzyıllık sürece rağmen, hala emperyalist güçler ve Siyonistler, Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağını indirememişlerdir. Türk ulusu, bu yaşamsal çıkmazı aşabilmek için önümüzdeki seçimlerde uygulanacak seçim sürecinde ortaya çıkabilecek, çeşitli provakasyonlara karşı dikkatli olacak ve bu gibi kışkırtmalar üzerinden ülkenin parçalanmasına gidecek iç savaş senaryolarına alet olmayacaktır.
Türk ulusu bugün yaşadığı topraklarda, sahip olduğu 1000 yıllık geçmişin getirdiği siyasi birikimlerden yararlanarak, yeni dönemde Türkiye’nin parçalanmadan bütünleşmiş ve değişmiş bir ülke olarak yer almasını sağlayacaktır.
Yerel seçimlerin yapılması sırasında ülkemizin güvenliği korunarak hareket edilmelidir.
Siyasi parti genel merkezlerinin bu doğrultuda atacağı dikkatli adımlar ve Türk halkının özverisi ile yerel seçimler kazasız, belasız atlatılacaktır.
Eğer belirli bölgelerde gösterilen adaylar , Türkiye’nin üniter yapısına karşı çıkan bölücü ve ayrılıkçı yaklaşımlar gösterme eğilimine girerlerse, Türk ulusu bu gibi adaylara karşı, ulusal çizgideki adayları destekleyerek onların etrafında bütünleşecektir.
Yerel seçimlerin yapılacağı zaman dilimi, aslında dünyanın geleceği ile ilgili en kritik dönem olarak ortaya çıkmaktadır. Türk ulusunun bu noktaları dikkate alarak hareket etmesi; Edirne’den Ardahan’a, Sinop’tan Hatay’a kadar ülkenin bütünleşmesine yönelik Türk halkı seçimini yapacaktır.
Yerel seçimlerin yerelciliği, Türkiye’nin merkezi yapısını bozmayacak, bozamayacak. Merkezi yönetim ile yerel yönetimler önümüzdeki dönemde de uyum içinde çalışacaklardır.