Köy Enstitüleri öğretim ve eğitim tarihimizde gerici soysuzların yok ettiği bir efsanedir.
Köylüyü köle olarak gören ve bunun yaşam içinde gerçekleşmesini isteyen diplomalı yobaz takımı amaçlarına kısa zamanda ulaştılar.
Yaptıkları Türkiye’nin geleceğine ihanetti.
Bu ihanet yolunda yürürken en aşağılık suçlamalarda bulundular.
Bu rezil suçlamaları merak edenler Köy Enstitüsü ile ilgili meclis toplantılarının tutanaklarına bakabilirler.
Bu konuda kapsamlı ve biraz da ütopik bir kitap hazırlamayı düşünüyorum.
Yıllardır Köy Enstitüleri tartışılır, konuşulur ama işin kaynağından pek söz edilmez.
Köy Enstitüleri fikrini biz bulmuşuz ve uygulamışız havası doğru değildir.
Ünlü Amerikalı eğitim bilimcisi John Dewey’in araççılık (enstrümentalizm) kuramının
Ülkemizde uygulanmasıdır.
Köy enstitüsü, Türkiye'de ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açılan okul türüdür..
Tümüyle Türkiye'ye özgü olan bu eğitim projesini 28 Aralık 1938 tarihinde milli eğitim bakanı olan Hasan Âli Yücel bizzat yönetti.
Türkiye'de köy enstitüsü fikri ilk kez Amerikalı eğitim düşünürü John Dewey tarafından gündeme getirildi.
Dewey, özellikle kırsal bölgelerdeki okulların toplum yaşam merkezi haline getirilmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye'de okulun yerel koşullara uyarlanması sorunu eğitim felsefesinin özünü oluşturuyordu.
Köy Enstitüleri, John Dewey'in iş ve eğitimi birleştirme fikrini yerine getirmek için tasarlanmıştı
. Mezunların aynı anda hem okul öğretmenleri hem de toplumun eğitmeni olması bekleniyordu.
Öğrenciler kendi okullarını, evlerini, iş yerlerini yaptılar.
Bunları birlikte yaparak ve yaşayarak üretim ile eğitimi kaynaştırdılar
John Dewey kimdir?
(1859 Burlington-1952 New York), Amerikalı filozof ve pedagog.
Chicago Üniversitesi'nde felsefe, psikoloji ve pedagoji bölümlerine başkanlık etti
(1894-1904). Emekliye ayrıldığı 1930 yılına dek Columbia Üniversitesi'nde felsefe profesörlüğü yaptı.
Felsefede, araççılık (enstrümentalizm) adını verdiği ve her kuramı eylem ya da deney için bir araç sayan pragmacı bir öğretiyi savundu.
Chicago Üniversitesi'ndeyken bir deneme okulu kurarak, burada eğitim konusundaki görüşlerini uyguladı.
Eğitimci olarak uluslararası bir ün kazandı, danışman olarak Çin, Japonya, Meksika ve Sovyetler Birliği'ne gitti.
Cumhuriyet döneminde çağrılı olarak Türkiye'ye de geldi. İnceleme ve araştırmalar yaptı. İlkokul programlarının hazırlanmasında ve köy enstitülerinin işleyişinde etkili oldu.
Köy Enstitüleri birilerine çok kötü battı.
Bu okullardan “ işe yarayan ve işten anlayan adam” çıkması köleciliği savunanları çok tedirgin etti.
10 yıllık uygulamada görüldü ki köylü köyüne sahip çıkmaya başladı.
Burada Köy Enstitülerinin katili Maarif Bakanlarının adını yazarak yazımı kirletmek istemiyorum.
Köy Enstitülerinin kapatılması bir İsmet İnönü ihanetidir.
Demokrat Parti kafası kopartılan kuşun sadece derisini yüzmüştür.
Köy Enstitüleri devam etseydi bugün neler olurdu?
Önce neler olmayacağını yazmak gerekir.
İstanbul’u 18 milyon insan doldurmazdı.
Bu 18 Milyon’un 16 milyonu çeşitli köylerden geldi.
Burada kimsenin yazmaya cesaret edemediği bir saptamada bulunmak istiyorum.
İstanbul genelev ve pavyonlarında bir tane İstanbullu kadın bulunmaz.
Köy Enstitülerinin kapatılmasının en can acıtan sonucu milyonlarca insanın fırtına önünde uçuşan yapraklar gibi savrulmasıdır.
Eğer cehennem varsa, köy enstitülerini kapatanların burada yerleri hazırdır.
Çünkü bunu en iyi biçimde hak ettiler.