Küresel sıcaklık ortalamasının rekor seviyelere eriştiği bu yaz, deniz suyu sıcaklıklarında da rekor değerler kaydedildi.
Türkiye'yi çevreleyen denizlerdeki sıcaklık değerlerini 1984'ten itibaren düzenli olarak ölçen ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsünün müdürü Salihoğlu, bu yıl ocak ayından bu yana yaptıkları ölçümlerde elde ettikleri verilerle ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Ocak ayına deniz yüzey sularının çok yüksek değerlerde başladığını bildiren Prof. Dr. Salihoğlu bahar sıcaklıklarının ortalamanın altında kaldığını, yazın yüksek sıcaklıkların gelmesiyle deniz yüzey suyu sıcaklıklarında da en yüksek değerlere çıkışların görüldüğünü belirtti.
Akdeniz'in farklı bölgelerinde, ocak ayında bugüne kadar görülmüş en yüksek sıcaklıklara ulaşıldığına dikkati çeken Salihoğlu, "İskenderun Körfezi'nde ocak ayı ortalaması 18-19 dereceyken bu yıla 20 dereceyle girdik. Mersin Körfezi, Antalya, Fethiye'de de rakamlar aynı. Kış çok sıcak başladı, buralarda rekorlar gördük." dedi.
Salihoğlu, ocak ayı ortalama sıcaklığının 8-10 derece olduğu Marmara Denizi'nde bu yılın ilk ayında 12 derece, ortalamanın 8 derece olduğu Batı Karadeniz'de de yine 12 derece sıcaklık değerine ulaşıldığını kaydetti.
Yaz dönemi sıcaklık değerleri
Karadeniz'de temmuz sonu, ağustos ortasında genelde maksimum sıcaklıklara ulaşıldığını, Marmara Denizi'nde de Karadeniz'e benzer bir durum olduğunu anlatan Salihoğlu, şu bilgileri paylaştı:
"Batı Karadeniz'de daha önce deniz yüzey suyu sıcaklıkları 26 derecenin üzerine çıkmış, bu yıl da 26 derece civarını bulmuş. Ağustos ayı başından itibaren deniz yüzey suyu sıcaklıkları poyrazın etkisiyle düşüşe geçiyor. Doğu Karadeniz'de rüzgarların etkisi daha az, ağustos sonu itibarıyla 27,5-28 derece sıcaklıklar var, bunlara biz anomali diyoruz, görülenin üzerinde sıcaklıklar. Marmara Denizi'nde ise Bandırma ve Erdek'te 24, İzmit Körfezi 23,7 dereceyle, ortalamalarda devam etti ve ağustos başından itibaren görülen ciddi poyraz, suların soğumasına ve karışmasına sebep oldu."
Deniz yüzey suyu sıcaklıklarının Akdeniz ve Ege'de ağustos ayı boyunca en üst seviyelerde seyrettiğini vurgulayan Salihoğlu, "Akdeniz ve Ege'de eylül ortalamalarının üzerinde deniz yüzey suyu sıcaklıklarını bekliyoruz. Marmara ve Karadeniz ciddi bir karışım geçirdi, buraların ortalamanın üzerinde sıcaklıklara çıkıp çıkmayacağını bekleyip göreceğiz. El Nino ya da başka sebeplerden ciddi bir sıcak hava dalgası gelmezse rakamlar ortalama değerlerde devam eder. Doğu Karadeniz'de sıcaklıklar beklenenin üzerinde olabilir." diye konuştu.
Isınmanın denizlere etkisi
Salihoğlu, sıcaklık artışlarıyla birlikte denizlerin daha katmanlaşmış bir yapıya dönüştüğünü, yüzeydeki sıcak su daha hafif olduğu için bu suyun denizdeki karışımı azalttığını ve ekosistemi etkilediğini, buharlaşmanın arttığını ve derinlere ulaşan su kütlelerinin değişmeye başladığını ifade etti.
Akdeniz'in ısınmasının, alt tabakasını oluşturduğu Marmara'nın derin suyunda ısınmaya sebebiyet verdiğine, Ege Denizi'nin de rüzgar yapısından dolayı iklim değişikliğinde en az etkilenen bölge olduğuna değinen Salihoğlu, Karadeniz'de daha önce 70-80 metrelerde başlayan ve kalınlığı 150 metreye kadar çıkabilen soğuk ara tabakanın artık görülmediğinin altını çizdi.
Barış Salihoğlu, denizlerdeki değişimler hakkında şu ayrıntıları paylaştı:
"Karadeniz’in yüzeyindeki yoğunluk az olduğu için derinle karışım zaten azdı, bu iyice artmaya başladı, soğuk ara tabakanın aradan çıkmasıyla oksijensiz sular giderek yüzeye yaklaşıyor, bu durum şu anda bütün ekosistemi baştan sona değiştiriyor. Zaten kirlilik, balıkçılık, istilacı türler baskısı yoğun bir deniz, bir de üstüne fiziksel değişimler eklediğiniz zaman ekosistemin tüm direncini azaltıyorsunuz. Marmara Denizi'nin direnci çok azalmış durumda, 25 metrenin altında kirlilikten ötürü oksijen azalmıştı, yüzeydeki sıcaklıklar iyice artıyor, ekosistemi buraya hapsediyor ve oksijeni azaltıyor. Marmara şu anda marjinal bir noktada, bir eşikte. Hiç istemediğimiz bir noktaya doğru da kayabilir. Akdeniz'de yapı giderek değişiyor, artan sıcaklıklar Kızıldeniz türlerinin giderek Ege'ye oradan da Marmara ve Karadeniz'e doğru yayılmasına yol açmış durumda. Deniz üretkenliği bazı bölgelerde artarken bazı bölgelerde düşmekte. Kıyılarda, özellikle İskenderun, Mersin Körfezi gibi bölgelerde giderek oksijen seviyelerinde iklim baskısının da etkisiyle azalma görüyoruz.”
"İklime dirençli deniz ekosistemleri" önerisi
Salihoğlu, alınması gereken önlemleri ise şöyle sıraladı:
"Bütün denizlerimizdeki kirlilik, avcılık gibi baskıları kontrol altına almamız, denizleri planlamamız, koruma alanlarını artırmamız lazım yoksa iklime dirençli denizler oluşturamayız. Nasıl 'iklime dirençli şehirler' diyorsak, denizi de aynı şekilde planlayıp iklime dirençli deniz ekosistemlerini hayata geçirmemiz gerekiyor. Hem Akdeniz'in hem Karadeniz'in ekosistemini yansıtan Marmara zaten öyle bir yerde ki, burada olacak bir değişim diğer denizleri etkiler, diğer denizlerde olacak değişimler de burayı etkiler. Geçmişte bu etkiyi gördük, 'yıkım' ya da 'rejim değişikliğinin' domino taşı etkisi yapması beklenir."