Uluslararası Güvenlik ve Stratejik Çalışmalar Uzmanı olan Gezici Araştırma Merkezi Başkanı Murat Gezici, siyasi partilerin gündemindeki Z kuşağı gençleri ve bugün seçim olsa nasıl bir tabloyla karşılaşılacağını açıkladı.
Türkiye genelinde yapılan 6 araştırmanın sonucuna dayanarak, X,Y ve Z kuşağında yer alan seçmenlerin siyasi eğilimlerinin yanı sıra kadınlara da vurgu yapan Gezici, 2023 seçimleri için çarpıcı veriler paylaştı. AKP'ye oy veren kadınların giderek partiden kopma yaşadığını bunun en temel nedeninin ise ekonomi olduğunu vurgulayan Murat Gezici, seçmene göre aday belirlerken gereken kriterleri de sıraladı…
İşte Sözcü’den Hande Zeyrek’e konuşan Gezici’nin açıklamaları…
Siyasetin dilinde bir Z kuşağıdır gidiyor. Kimdir bu Z kuşağı gençler?
Z kuşağı, Türkiye siyaseti açısından oldukça önemli potansiyele sahip bir kuşak. Genellikle 2000 yılında ve sonrasında doğanları ifade etmek üzere kullanılıyor.2023'te toplamda 62 milyon 411 bin 753 seçmen oy kullanacak. Z kuşağının nüfusu 38 milyon 132 bin 848. Bu kuşakta 5 milyon 940 bin 916 seçmen var. Yüzde 44.9'u Cumhur İttifakı'na oy veriyor, yüzde 55.1'i ise vermiyor. Z kuşağının 2023'teki oy oranı yüzde 11.8 civarında olacaktır. Örneğin 2006 yılında doğanları dikkate aldığımızda, seçmen sayısı bakımından oluşturdukları sayı 5 milyon civarında. Kayıtlı seçmen oy potansiyeli bakımından oranı yüzde 10,2 iken, oy kullanan seçmen sayısındaki oy potansiyeli oranı ise yüzde 11,8'dir. Dolayısıyla Z kuşağının 2023'deki oy oranı %yüzde 11,8 civarında olacaktır. Bu ise Z kuşağını Türkiye siyaseti için önemli bir yere oturtuyor.
Bu kuşağın en belirgin özellikleri neler?
En belirgin özelliğinin, kendilerini tek tip bir ideolojiye ya da ideolojik gruba veya partiye yakın hissetmiyor olduklarını görüyoruz. Yaptığımız araştırmalarda bu kuşaktakilerin yüzde 68,7'sinin, kendisini Atatürkçü, milliyetçi, muhafazakâr gibi kategorilerle tanımlamak istemediğini ve herhangi bir siyasi partiye de yakınlık duymadığını ifade ettiklerini görüyoruz. Kendilerini evrensel değerlere daha bağlı hissediyorlar ve mevcut siyasetin yaslandığı kategorileri reddediyorlar. Siyasetçilerin; dikte edici, buyurgan, sert dilini onaylamıyorlar. Bu kuşaktakilerin belirgin özelliklerinden biri de bizzat “dijital toplumun” çocukları olmalarıdır. Z kuşağına dair dikkat çeken detaylardan biri de şudur: Bu kuşaktakilerin yarısından fazlası (%55) benimsedikleri görüş doğrultusunda annesine ve babasına oy kullandıracaklarını ifade ediyor. Yüzde 77'si anne ve babasının AKP'li olduğunu ya da bu partiye daha önce oy vermiş olduğunu belirtiyor. Dolayısıyla şöyle bir hesaplama yapılabilir: 2023'e gelindiğinde Z kuşağının nüfus oranı yaklaşık yüzde 12 civarında olacak ve bu kuşaktakilerin yaklaşık yüzde 80'ni AKP'ye oy vermeyecek.
Y kuşağı da ciddi bir seçmen profili oluşturuyor…
Y kuşağı genel olarak 1980 ile 1999 yılları arasında doğanları karşılayan bir kavram. Seçmen sayısı söz konusu olduğunda Y kuşağı Z kuşağından sayıca daha fazla. Y kuşağı ortalama 18 milyonluk bir dilimi oluşturuyor. Bu kuşak, kayıtlı seçmen sayısındaki oy potansiyelinde yüzde 28,5 gibi bir orana sahipken, oy kullanan seçmen sayısındaki oy potansiyelinde ise yüzde 32,6'lık bir oranı elinde tutuyor. Y kuşağının ilk on yılında doğanlar daha politik, ideolojiye daha bağlı, Milliyetçilik, Atatürkçülük ya da Muhafazakârlık gibi siyasal duruşları sonraki kuşaklara kıyasla daha keskin diyebiliriz. 1990 ve 1999 arasında doğanlar Z kuşağına benzer davranışlar sergiliyorlar.
En merak edilen bu kuşakların bugün seçim olsa oy verme davranışlarındaki eğilim ne yönde olur?
Yaptığımız son araştırmamızda, olası bir seçimde Z kuşağında yer alan gençlerin çoğunlukla Millet İttifakına oy verebileceğini görüyoruz. Yaş aralığı daha yüksek olanların ise Cumhur İttifakı'na daha eğilimli olduklarını fark ediyoruz. Bunun yanı sıra kurulan yeni partilerin de özellikle Y kuşağı için bir cazibesi var.
ARAŞTIRMA SONUCU HAZIRLANAN OY VERME DAĞILIM GRAFİĞİNE GÖRE: Her yüz kişi üzerinden hazırlanan tabloya bakıldığında Z kuşağında yer alan 15 ile 21 yaş arası gençlerin yüzde 23.6’sı Cumhur İttifakı'na verirken 56.9’u Millet İttifakı'na oy veriyor. Y kulağında ise 22-27 yaş arasındaki gençlerin yüzde 26.9’u Cumhur, yüzde 55.1'i Millet İttifakı'na oy vereceğini söylüyor. 28 ile 42 yaş arasındaki 100 kişiden 30.6'sı Cumhur, 49.4'ü ise Millet İttifakı'na oy vereceğini söylüyor…
Bu eğilimi siyasi partiler kendi lehine çevirmek için ne yapmalı?
Hangi siyasi partiden seçilmiş olursa olsun tüm insanlara hiçbir ayrım yapılmadan hizmet götürüleceği ve işe alımlarda veya ihalelerde particilik yapılmayacağı teminat altına alınmalıdır. Bu mesaj verilmelidir. Seçmen profili iyi tahlil edilerek yarısından fazlasının ortak değerleri öne çıkarılmalı ve bu değerlere sahip çıkılacağı teminat altında olmalıdır. Çiftçi, esnaf, sanatkâr, zanaatkâr, tüccar, işçi, memur kesimlerine yönelik özel mesajlar üretilmelidir. Değerler siyasetine vurgu yapmalıdır. Eşitlik, hak, adalet, hukuk vurgusu ön planda olmalı; siyasi elitlerin nüfuzlu konumlarını sorgulayarak, yenilikçi bir hareket başlatmalıdır. Bugün baktığımızda seçmene temiz kirlenmemiş aday üzerinden gidilmesi önemli görünmektedir. Çünkü halkın yönetime karşı bir öfkesi var ve bu öfkenin kaynağında siyasetçilerin tutarlı olmayışı yatıyor. Yani halkı gözeteceği umuduyla iktidara gelenlerin, halka karşı hareket etmeye başlaması halkta öfke yaratıyor. Bu nedenle siyaseten temiz bir profil olması büyük önem kazanıyor.
Kadın seçmenin bu tablodaki rolü nasıl şekillenecek?
Kadınların tutumlarının ne yönde değiştiği, yapılacak seçimlerin sonuçlarının ne olacağına dair de bir fikir verecektir. Öyle ki şuan baktığımızda, kadınlarda dikkate değer bir tutum değişikliğinin yaşandığını görebiliyoruz. Ve bu tutum değişikliğinde esas payını ev kadınları oluşturuyor. AKP'ye daha önce destek veren kadınların yaklaşık yüzde 20’sinin partiden kopmaya başladıklarını görebiliyoruz. Kadınlara “Ülkede en büyük sorun olarak neyi görüyorsunuz?”diye sorduğumuzda, verdikleri yanıtlar arasında ilk sırayı ekonomi oluşturuyor. İşsizlik, eğitim eşitsizliği, gelecek kaygısı, temel ihtiyaçların karşılanamaması ekonomi ile ilgili yakından bağlantılı sorunlar olarak öne çıkıyor. aslında AKP'ye oy veren kadınların yüzde 54'ü hayatından hiç memnun değil; en önemlisi “mutlu değilim” diyor. 24 ile 43 yaş aralığında yer alan bu kadınlar; bugün işsiz kalan, şiddet gören, geçim sıkıntısı yaşayan, ekonomik özgürlüğü olmayan, başka bir bireye bağımlı hareket eden, mutsuz ve kaygılı kadınlar. Bu kadınlar aynı zamanda kamudan aldıkları yardımlarla geçinen kadınlar. Kendini ev kadını olarak gören kadınların oranı yüzde 18'di bu kadınların yüzde 32'si, yani her üç ev kadınından biri yardımlarla yaşamını sürdürüyor. Yardımların önemli bir kısmını ise CHP'li belediyelerden temin ediyorlar.
CHP'Lİ BELEDİYELERİN YARDIMI, AKP'DEN KOPUŞU ARTIRIR
AKP'den kopan kadın seçmen nereye gidiyor?
AKP’den kopan kadın oylarının CHP’ye gittiği veya kararsızlar statüsünde kaldığı görülüyor. Öyle ki “Muhalefetin projelerini dinler misiniz?” diye sorduğumuzda bu kadınların yüzde 74,6'sı evet yanıtını veriyor. “Muhalefet ülkeyi daha iyi yönetebilir mi ?” şeklindeki başka bir soruya evet yanıtını verenlerin oranı yüzde 48,7. Yüzde 32,2 ise “belki” yanıtını veriyor. Bu kadınlar artık muhalefete geçmişte oldukları kadar ön yargılı değiller. Çünkü CHP'nin 63 yıldır iktidarda olmadığının farkındalar. Şuan Türkiye'deki halkın yüzde 68'i CHP'li belediyelerde yaşıyor. Millet ittifakı belediyeleri başarılı görenlerin oranı yüzde 62 olduğu görülüyor. CHP'li belediyelerden yardımların devam etmesi, mütedeyyin kadın seçmenin CHP’ye eğilimini daha da artıracaktır. Eğer CHP, yerel yönetimlerde yardımların sürmesini sağlarsa, kadınların AKP'den kopmaları devam edecektir. Bugün bu kadınlar, kendi sorunlarının farkında olan ve bu sorunlar için çözüm üreten bir siyaset arzu ediyorlar.
İLK TURDA SİYASET DIŞI BİR İSİM ÜZERİNDE UZLAŞILMALI
Kararsız seçmenler seçimin seyrini değiştirebilir mi?
Türkiye'de eğer bir seçim olacaksa, bu seçimlerin kaderi üzerinde belirleyici başlıca güçlerden biri kararsız seçmenler olarak adlandırdığımız kesim olacak. Tıpkı ev kadınları gibi bu kesim de önemli bir potansiyele sahip. Türkiye'de seçmenlerin yüzde 32,8'i kararsız seçmenlerden oluşuyor. Bu seçmenler aynı zamanda “sadık olmayan seçmenler”dir. Kararsız seçmenlerin profiline baktığımızda, yüzde 55'inin sabit bir ideolojisinin olmadığını görüyoruz. Kararsız seçmenlerin içinde önemli oranda işsizler bulunuyor. Zira yüzde 30'unun düzenli bir işi yokken, yüzde 40'ı ise işsiz. Kararsız seçmenlerin yüzde 70'i Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ülkeyi yönetemediğini düşünüyor. 2011 öncesi ve sonrasında Erdoğan'ın açıkladığı reform paketleri bir heyecan ve umut yaratıyordu özellikle kadınlar üzerinde. Fakat aradıkları umudu bulamadılar. Evlendiler çocuk sahibi oldular işsiz kaldılar. Şimdi ise hiçbir şekilde heyecan uyandırmadığını söylüyorlar. Yani büyük çoğunluğunu kadın ve gençlerin oluşturduğu kararsız seçmenler, siyasi ya da ekonomik adımların sonuçlarını kendi hayatları üzerinden değerlendiren seçmen grubu.
2023'te Millet İttifakı'nın ortak bir adayı olursa nasıl bir profil yarışı kazanabilir?
Şu an Millet İttifakı'nda tek bir siyasi figür üzerinde, hızlı bir şekilde uzlaşmak zor. Bu böyle devam ederse, birinci turda herkes kendi adayını çıkarabilir. Fakat seçim ikinci tura kalırsa, bu turda muhalefetin “en çok oy alan aday” üzerinde iki haftada muhalefeti birleştirip seçimi alabilmesi olanaksız. Bu sebeple siyasi olmayan bir figürün öne çıkması daha da önem kazanıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karşısındaki adayın siyasi figür olmasını isteyecektir işini kolaylaştırması için… Siyaset dışı yeni bir figür; Y ve Z kuşağını iyi tanıyan; onların şikâyet, beklenti ve taleplerini iyi analiz edebilen; geçmişinde yaptıklarıyla gençlerin güvenini almış; ülkeyi demokrasi ve hukuk alanında rahatlatıp ekonomiyi öncelikli tutarak bilim ve teknoloji yarışında en iyi ülkeler arasına sokabilecek ve dünyada saygın bir yere taşıyabilecek; batı başta olmak üzere Türkiye'yi dünya ile barıştırabilecek biri olmalı. Bütün bunları kendisinde toplayan, geçmişi temiz olan, Y ve Z kuşağı başta olmak üzere tüm toplumun gelecek kaygısını ortadan kaldırabilecek ve onlar için yeni bir umut olabilecek, iyi eğitim almış, yönetim becerileri yüksek saygın bir adayla birinci turda seçimi almak üzerine planlamalar yapılmalıdır. Böyle bir figür ile ilk turda seçim alınır. Seçimi ikinci tura bırakmak büyük risktir.