Dünya siyasi tarihine yöne veren bazı suikastların, kullanılan zehirler nedeniyle farklı boyutlar kazandığı ortaya çıktı. Yapılan bir araştırmaya göre, zehirlerin diğer konvansiyonel yöntemlere göre daha cazip olduğu belirlendi.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr.Hamit HANCI, Gazi Üniversitesi Hastanesi Erişkin Acil Servis Doç.Dr. Neslihan Gürbüz ve Ankara Üniv. Adli Bilimler Kriminaliatik Doktora Öğrencisi Av.Alp Aslan tarafından hazırlanan araştırma, zehir kullanılarak yapılan suikastları gözler önüne seriyor. Aynı araştırmadan sonuca göre, Bu gibi maddelerin özellikle internetten temini, alım ve satımının kayıt altına alınmasında son dönemde bilinçlenme görülmekte.
Araştırmadan öne çıkan bölümler şöyle:
ÖLÜMCÜL CAZİBE
Toksikoloji, geleneksel olarak zehirbilim olarak tanımlanır. Farklı ajanların hem insana hem de diğer organizmalara verdiği zararları açıklamaktadır
Zehir ve zehirlenme insanlık tarihi kadar eskiye dayanır. Zehirin silah olarak kullanılması yani Adli Toksikoloji’nin konusunu oluşturması da neredeyse aynı şekilde insanlık tarihi kadar eskidir. Antik dönemlerde, Roma, Bizans, Avrupa ve Asya Krallıklarında birçok devlet adamının zehirli suikast sonucu öldürüldüğü bilinmektedir. Yine savaşlarda ok ucu ve kılıçlara zehir sürülerek basit yaralanmanın ölümcül olması sağlanmıştır.
“Zehir Bilim” yani “Toksikoloji”, binlerce yıllık yazılı tarihte gayet istikrarlı bir yere sahip olsa da modern toksikoloji son birkaç yüzyıldır yaşanan teknolojik gelişmeler ile kimya sistematiğine kavuşmuştur.
Toksikoloji tarihi, zehirlerin tedavi amaçlı ya da suç işleme amaçlı iki düşman kardeşin tarihi gibidir.
Tarihteki birçok olayın, zehirleri ve zehirlerin etkilerini bilenler tarafından şekillendirildiği bir gerçektir.
Zehirlerin yani toksinlerin sinsi karakteri, alınan doza göre bunların kolaylıkla bir katile dönüşebilir olması diğer konvansiyonel yöntemlere göre kullanımını daha cazip kılmaktadır.
Günümüzde teknolojik araçlara ve kimyasal maddelere erişimin kolaylaşması ile garaj laboratuvarlarında neredeyse kimyasal silah üretilebilmesi imkanı doğmuştur.
ULAŞILMASI DA KOLAY
Toksin saldırıları medyaya mal olmuş kişiler haricinde ya da toplu olaylar dışında nadiren gündeme ve istatistiğe girmektedir. Ölüm nedenlerinin doğal göründüğü çoğu durumlarda uzun süreli zehirlenmelerden şüphelenilmelidir.
Son dönemde yaşanan ve medyaya yansıyan suikast amaçlı toksin saldırılarının başlıcaları ve sonuçları şöyledir:
Ülkemizde geçtiğimiz yıl yaşanan siyanür faciaları cinayet ve intiharlarda Dr.Hamit Hancı 'nın uyarıları sonucu Kontrole Tabi Kimyasallar Yönetmeliği güncellenmiştir. Bu gibi maddelerin özellikle internetten temini, alım ve satımının kayıt altına alınmasında son dönemde bilinçlenme görülmektedir.
Rus muhalif Aleksey Navalny, 20 Ağustos 2020 tarihin’de Sibirya’daki Tomsk’tan Moskova’ya giderken uçakta hastalanmıştır. Destekçileri Navalny’in Tomsk havaalanında içtiği bir çaydan zehirlenmiş olduğunu öne sürmüşlerdir. Navalny’in uçağı Omsk’a acil iniş yapmış ve ilk tedavisini orada görmüş daha sonra Almanya’ya tedavi için götürülmesine izin verilmiştir.
Almanya’nın başkenti Berlin’deki Charite Hastanesinde tedavi altına alınan Rus muhalif aktivist Aleksey Navalny’in ilk bulgulara göre zehirlendiği açıklanmıştır.
Navalny’den alınan numunelerin incelendiği ve vücudunda “kolinessteraz inhibitörleri” adı verilen aktif maddeler grubunda bir maddeye rastlandığı vurgulanmıştır.
Navalny’in, atropin panzehiriyle tedavi edildiği klinik sonuçlarının henüz belirsiz olduğu ve sinir sistemine etkilerinin olabileceği doktorları tarafından ifade edilmiştir.
Günümüzde toksikoloji kimyasallar veya fiziksel ajanların yaşayan organizmalar üzerindeki istenmeyen etkilerini araştıran bilim”olarak tanımlanmaktadır. İstenmeyen etkinin Ortaya çıkışı, ani bir ölüm ile olabileceği gibi aylar hatta yıllar sonra gözlenebilen silik belirtiler olarak da görülebilir.
Toksikoloji bir bilimdir. Ancak özünde entrikalar, cinayetler, ihanetler, ihtirasları da barındırmaktadır. Bu bilimin bilgisine nail olan, özümseyen ve insanlık yararına kullanıldığı gibi, suikastlar gibi kötü amaçlı olarak da kullanıldığı görülmektedir.
ZEHİR ETKİSİZ KALINCA
Çoğu klasik zehrin günümüzde kolaylıkla tespit edilebilir olması gerçeğine rağmen halen hem cinayet hem de intihar amaçlı kullanılmaya devam edilmektedirler.
Doğaüstü yeteneklere sahip olduğuna inanılan geçen yüzyılın başında yaşamış bir Rus mistik olan Rasputin siyanür ile öldürülmeye çalışılmış, önceden siyanürle hazırlanmış kurabiyeler (her ne kadar bir kurabiye içersindeki siyanür dozu insanı öldürecek miktarda olsa da şarabın içine de siyanür konulmuştur). Rasputin iki kurabiye yiyip, bir bardak da şarap içmesine rağmen ölmemiş ve silahla vurulmak zorunda kalınmıştır.
İSTİHBARAT SERVİSLERİNİN RÖLÜ
Ünlü yazar Emile Zola Paris’te Brüksel sokağındaki odasında 29 Eylül 1902 sabahı karbonmonoksit gazından zehirlenerek ölmüş ,ölümünden 20 yıl sonra bir sobacı, arkadaşına ilginç bir ayrıntı aktarır. İddiaya göre sobacı, 25 Eylül 1902’de Zola’nın oturduğu binaya komsu binada çalışma yaparken, Zola’nın oturduğu evin bacasını kendisine verilen zehirli bir bezle tıkadığını, 29 Eylül sabahı ise izleri sildiğini söylemiştir.
1917’deki Ekim Devrimi’nden sonra Sovyet Rusya’nın efsanevi gizli servisi KGB’nin, hem rejim muhaliflerini ortadan kaldırmak hem de önemli iç sorunları çözmek için zehirli suikastlara başvurduğu rivayet edilmektedir.
Azerbaycan Komünist Partisi Genel Sekreteri ve Azerbaycan Hükûmet başkanı, Stalin karşıtı liderlerden Sultan Galiyef’in yakın adamı Neriman Nerimanov, 1925’de Moskova’da yemeğine karıştırılan bir zehrin etkisiyle öldürülmüştür.
STALİN'E WARFARİN
1953’te ölen Stalin’in de bir zamanlar Rusya’nın en korku salan KGB Başkanı Lavrenti Beria tarafından zehirlenerek öldürüldüğü öne sürülmüştür. Doktorlar, Stalin’i zehirlemeye çalışmakla suçlanarak idama mahkûm edilmişlerdir. Stalin öldükten sonra hekimler aklanarak idamdan kurtulmuşlardır. Bir diğer iddia ise Stalin’in, politbüro üyeleriyle birlikte bir akşam yemeğinde zehirlendiği yönündedir. Stalin’in, warfarin ile zehirlenerek öldüğü ileri sürülmektedir.
KUVVETLİ ZEHİR RİSİN
Sovyet döneminin efsanevi gizli servisi KGB’nin bazı suikastlerde ucu zehirli şemsiye kullandığı da bilinmektedir. Eylül 1978’de BBC’de çalışan rejim muhalifi Bulgar gazeteci Georgi Markov, Londra’da, KGB tarafından risin emdirilmiş ufak bir saçmayı basınçlı gaz ile püskürtebilen bir şemsiye ile öldürülür. Bulgaristan’dan kaçarak İngiltere’ye yerleşen Markov sokakta yürürken, yanından geçen biri, elindeki şemsiyenin ucunu bacağına batırır. Markov, acıyla döndüğünde, KGB ajanı yanlışlıkla çarpmış gibi özür dileyerek yoluna devam eder. Hintyağı bitkisinden elde edilmiş risinle zehirlenen Markov 3 gün ıstırap çektikten sonra can verir. İngiliz Savunma Bakanlığı yaptığı otopside risin emdirilmiş saçmayı bulur. Doktorlar Markov’un vücuduna 0,25 mg risin zerk edildiğini açıklarlar. KGB ve Bulgar gizli polisi bu iddiaları reddeder ancak KGB itirafçıları Oleg Kalugin ve Oleg Gordievsky olayda KGB parmağı olduğunu sonradan kabul eder.
SENTEZLENMİŞ SİLAH ŞÜPHESİ
Yakın zamanda gerçekleşen zehirlenme iddiaları arasında Ukrayna başbakanı Victor Yushchenko‘nun 2004 yılında 2,3,7,8-Tetraklorodibenzodioksin (TCDD) ile zehirlendiği, geçirdiği pankreatitin buna bağlı olduğu ve zehirlenme sonucunda yüzünde ciddi bozulmalar ve klorakne adı verilen lekelerin oluştuğu iddiası vardır. Tam seçim kampanyası döneminde gerçekleşen bu olay, İngiliz toksikolog Profesör John Henry tarafından yüzündeki kloraknelere istinaden ortaya atılır. Holandalı toksikolog Bram Brouwer, Yushchenko’nun kanındaki dioxin seviyesinin beklenenin 6000 katı seviyesine olduğunu bildirir. 2009 yılında İsveçli ve Ukraynalı bilim adamları The Lancet dergisinde Yushchenko’nun vakası üzerinden dioxin (TCDD) zehirlenmesinin ayrıntılarını tanımlarlar. Hatta, liderin “kanındaki” dioxin “o kadar saf” olarak tespit edilir ki “ancak laboratuvarda sentezlenmiş olabileceği” iddia edilir. Böylece yaşarken kendisine yapılan süikast girişiminin bir bilimsel yayın haline getirildiği ilk lider de Yushchenko olur.