Açıklanan Eylül ayı enflasyon rakamları genel beklentinin üzerinde geldi. Merkez Bankası’nın Eylül’deki faiz arttırımını 400-450 baz puan olarak tahmin eden yaygın görüşe göre enflasyonun da %19-20 bandına gelmesi bekleniyordu. Merkez Bankası Eylül’de 625 baz puanlık faiz artışı ile şaşırtırken, yeni açıklanan enflasyon (TÜFE) rakamları da %24.5 ile şaşırtmış oldu.
Şayet Merkez Bankası Eylül’deki güçlü faiz artışını yapmamış olsaydı, gelen enflasyon verisiyle bugün nasıl bir spekülatif döviz artışı olurdu diye düşünmek bile korkutucudur. O açıdan ihtiyatın elden bırakılmaması gerektiğini de belirtmek lazım. Çünkü reel faiz yeni enflasyon oranıyla nötr/negatif noktaya gelmiş oldu. Merkez Bankası’nın bu konuda düzeltici 100-150 baz puanlık bir artış yapması beklenebilir.
Beklenenden yüksek gelen enflasyon oranının önemli itici sebeplerinden birisinin de reel sektörün şok döviz kuru artışına verdiği fiyatlama tepkisi olduğunu düşünüyorum. Dolar kurunun 7TL’nin üstünü test ettiği dönemin Eylül ayı enflasyonuna fiyatlama olarak yansıdığı görülüyor. Bugünlerde 6TL civarında hareket eden Dolar kurunun bu seviyelerde kalması durumunda, Ekim ayı enflasyonu için aşağı yönlü düzeltme yapması güçlü bir olasılıktır. Bu nedenle önümüzdeki ayın enflasyon verisi piyasa ve tüketici güveni açısından çok daha belirleyici önem taşıyor olacak.
Yeni bir spekülatif döviz kuru artışının oluşmaması için Merkez Bankası’nın para politikasındaki sıkı duruşuna devam etmesi gerekir. Bütçe disiplini ve ithal ara malların ikamesi konusundaki eylem planının hayata geçiriliyor olması diğer önemli başlıklardır.
Petrol fiyatının son dört yılın rekor seviyelerine ulaştığı bir dönemde enflasyonun yukarı doğru baskılandığını da gözden kaçırmamalıyız. Özellikle hane halkı harcamaları içinde önemli yer tutan akaryakıt fiyatlarının artışı, enflasyonu tırmandırabilecek ana etkenlerden birisidir. Şu anki benzinin TL litre fiyatı, USD bazında fiyatlanan ham petrol ve ÖTV nedeniyle daha da artabilir.
Enflasyon ve hane halkı bütçesi açısından hassas olan benzin litre fiyatının nasıl belirlendiğini bilmek için ise deyim yerindeyse “müneccim” olmak gerekiyor. Sektörden insanlarla konuştuğumda farklı açıklamalar duyuyorum. Kimisi Hazine’nin ÖTV gelirinden feragat edilerek benzin fiyatının gerektiği kadar yükseltilmediği yönünde görüş bildirirken kimisi de dağıtımcı, rafineri veya bayi kar marjlarının düştüğünü iddia ediyor. Bunların hepsi doğru veya iddia düzeyinde olabilir, sektörün kamuoyunu daha aydınlatıcı olması gerektiği ise yadsınamaz.
Buradan uyarmak lazım. Zaten artmış olan döviz kuru ve dış piyasalarda petrol fiyatlarının rekor kıran seyri nedeniyle olası bir akaryakıt karaborsası veya istasyonlara hücum riski bertaraf edilmelidir. ÖTV veya dağıtım zinciri konusunda -varsa eğer- üstü kapalı yapılan düzenlemelerin adı konmalıdır. Böylesine hassas bir dönemde akaryakıta uygulanan ÖTV gibi dolaylı vergilerin ekonomiye yarardan çok zarar getireceğine inananlardanım.
Sonuç olarak akaryakıt piyasasındaki düzenlemelerin şeffaflık prensibiyle yapılarak kamuoyu ile paylaşılması hem belirsizliklerin ortadan kalkması hem de enflasyonla mücadele adına yararlı olacaktır.