Cüneyt Şaşmaz

Cüneyt Şaşmaz

10 KASIM'a DOĞRU/2

Bugün gelinen noktada, küreselleşme adı altında, emperyalizmin, işbirlikçi güçlerinin ve gericiliğin, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimi'yle ilk defa topyekün, tarihsel bir hesaplaşmaya girdiğini görüyoruz.

1990'lar aynı zamanda Türkiye'de milyonlarca insanın bu saldırıya karşı yeniden harekete geçtiği yıllardır.

Uğur Mumcu'nun katledilmesi, Sivas'taki gerici ayaklanma, katliam ve şeriatçı hareketin iktidarı talep eder boyuta gelmesi, üniversitelerde de önemli bir hareketliliğin kaynağı olmuştu.

12 Eylül rejiminin sistemli olarak bastırdığı vatansever, ilerici gençlik; gericiliğin ve faşizmin kalesi haline getirilen üniversitelerde, bu gericileşme sürecine yeni bir yapılanmayla, tepki örgütleriyle karşı koymaya başladı.

Hemen hemen Türkiye'nin bütün üniversitelerinde gençlerin kendiliğinden, örgütsüz ama kitlesel bir hareketliliğiyle kuruldu Atatürkçü Düşünce Kuruluşları/ADK'lar.

Ortak özellikleri, Türkiye'nin 96 yıldır sokulduğu bağımlılık ve gericileşme sürecine, tepkisel direniş odakları olarak çıkmalarıydı.

İlk başta şeriat tehlikesine karşı laiklik vurgusuyla kendini gösteren bu tepki, kısa süre içerisinde bağımsızlık vurgusunu ve antiemperyalizmi de ön plana çıkardı.

Hareketin bu denli kendiliğinden, örgütsüz olmasına karşın, bu kadar yaygın ve kitlesel olabilmesi, iki gerçeği gösteriyor:

- Birincisi, Türk gençliğinin sürece olan tepkisinin boyutu.

- İkincisi ise, bu ülkede yıllardır eksik olan ve Türkiye'nin siyasi çözümsüzlüğünün de nedenlerinden biri olan vatansever, ilerici, devrimci bir gençlik hareketinin doğal kaynağının ADK'lar olduğu.

Bağımsız, laik, demokratik bir Türkiye mücadelesi için gençliğin doğal örgütlenmeleri olarak ortaya çıktı ADK'lar.

Ama bugüne kadar yaşanan temel sorun, bu tarihi rolün ve misyonun, ADK'lı öğrenciler ve ADK'larca yeteri kadar iyi kavranamamış olmasıydı.

Bu nedenle, çıkış noktasındaki tepkisellik boyutu uzun süre aşılamadı.

Hatta bu seviyenin dahi altına inildiği, ADK'ların siyasileşemediği, basit kulüpçülük ve hobi etkinilikleri düzeyine kadar gerilediği görüldü.

Dolayısıyla hedeflenen mücadeleden kopulan ve doğal olarak cılızlaşılan bir dönem yaşandı.

Bu dönem, gençliğin uzun süredir siyasetten uzak olmasının da sebep olduğu bir geçiş dönemi olarak da değerlendirilebilir.

Ama gereğinden fazla uzadığı da artık gün gibi ortadaydı.

ADKF, işte tam da bu dönemin sona erdiğinin en açık göstergesidir.

Birkaç öncü ADK'nın hareketiyle başlayıp kısa sürede tüm Anadolu'ya ve bütün ADK'lara yayılan ADKF iki önemli adım attı:

Birleşme,

Siyasileşme.

Birleşmenin amacı; artık daha fazla ses çıkarmak veya kalabalık yaratmak değil, Atatürk Gençliği'nin, Türkiye'yi yeniden bağımsız, laik, demokratik bir ülke haline getirmek için örgütsel bir güç oluşturma ve mevcut gerici düzeni değiştirme iradesini oluşturmaktı.

Siyasileşmek ise tepkisellik düzeyinde bir siyaset değil, Türkiye'nin tüm sorunlarına çözüm bulma ve ülkenin içine girdiği bunalımı devrimci bir atılımla aşma iddiasıydı... 

  

   

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.