Nuray Başaran
14 MAYIS….(2. BÖLÜM)
14 Mayıs, bir zamanlar Ankara’da bir semt adıdır da aynı zamanda. Yok şaka değil. Gerçek.
14 Mayıs’ı yazıp da, aslında 14 Mayıs’ın tüm tarihsel gelişim sürecinde Ankara’da bir zamanlar bir semt adı olduğunu yazmazsak bu yazı serisi eksik olurdu.
Bugün Ankara’da olan, -Ankara’yı bilen herkes-, Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün yanındaki Gazi Osmanpaşa semtini bilir. Bu Gazi Osman Paşa ismi o semte sonradan, 27 Mayıs sonrasında verilmiştir. Daha önceki adı ise , 14 Mayıs’tır.
Demokrat Parti’nin Menderes yönetiminin iktidara gelmiş olduğu tarih olan 14 Mayıs ismi, o dönemde Ankara Belediyesi, Demokrat Parti’nin zafer kazandığı ve iktidara geldiği tarih olan 14 Mayıs’ı başkent Ankara’daki bir semte vermiştir. Ancak daha sonra bu semtin adı -27 Mayıs olunca - Gazi Osman Paşa’ya çevrilmiştir.
Yani 14 Mayıs bu coğrafyada siyasi gelişmeler açısından baktığınızda her türlü kilit tarihlerden…
Dedim ya, bazı projelerin bazı kilit ve sembolik tarihleri var diye.
Elbette bu projelerin, bu coğrafyada maalesef yüzyıllardır yarattığı derin acıları da var.
Mesela:
Bugün Ortadoğu Projesi olarak bölgenin 100 yıllık projesi olarak bize sunulan ya da bize biçilen haritada maalesef Kürdistan Devleti’nin kurulması da vardır.
Tarihsel sürece bakınca; aslında Kürdistan Projesinin 1998 yılında kurulması gerekiyordu. 1998 yılına dönük bu projenin uygulamaya geçişi de 1993 yılında başlatılmıştı.
1993 yılına baktığınızda; Türkiye’de çok sayıda aydının öldürüldüğü görülür. Uğur Mumcu cinayetiyle başlayan, Eşref Bitlis suikastıyla devam eden ve o doğrultuda da bazı emniyet görevlileri , bazı askeri kesim personelinin hedef alındığı olaylardır bunlar.
Burada 1993 kilit tarihtir. Turgut Özal’ın ölümü de aynı yıldır. Eşref Bitlis, Uğur Mumcu ve Turgut Özal’ın cinayetleri de bu proje nedeniyle birbirine bağlanmaktadır. Bağlanmaktadır ama bunun adı hala konuşulmamaktadır.
Bugün burada bunları yazmakta bir sakınca da görmüyorum . Belki ‘tehlikeli’ ama bunları bilmeden , bugünü okuyabilmek zordur.
Dün de yazdığım gibi 1897’ deki Basel Kongresinde alınan bir karardan 50 yıl sonra İsrail kuruluyor. 100 yıl sonra Büyük İsrail’in gündeme gelmesi ve o noktada 14 Mayıs’ların birbirini izlemesi tesadüf değil. Bunlar bir planın uzantısı olarak gündeme geliyor.
Türkiye’de de, bakın önce Cumhuriyete erişilmiş, daha sonra demokrasiye geçilmiş, şimdi Türkiye’nin ana sorunu olan laiklik ve İslam ilişkileri, Ilımlı İslam Projesi üzerinden çözüme kavuşturulmuşken, şimdi bu durum da yeterli görülmemektedir.
Şimdi de bu süreçte, bu coğrafyadaki devletleri yeniden yapılandırmak üzere yeniden dizayna devam ediliyor. Dönemin ABD eski Dışişleri Bakanı Condeleezza Rice’ın ağzından 22 devletin sınırlarının değiştirileceğinin söylenmesi, bunun en önemli göstergesi ve itirafıdır.
Bu da coğrafyada şimdi var olan- 1. Dünya ve 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan- devletlerin yapılarının kalıcı değil geçici olduklarını göstermektedir. Nitekim aynı şey Türkiye için de- bu Siyonist projeyi ve dünya devleti meselesini savunanlar aynı şeyi Türkiye için de- düşünmektedirler. Ve o doğrultuda bu yeni yapılanma karşımızda. Ve bu malzeme ile ve yeni bir durumla karşı karşıyayız.
Gelinen noktada da yeni bir durum var. Balkanlar’da da aynı hareketlilik var. ABD, askeri birlikleriyle şu an bölgeye gelmiş durumda. Peş peşe gelen yeni durumlar var bugün. En basit gözlemle:
1-Avrupa Birliği Projesi artık bitmiştir.
2-Rusya Ukrayna meselesini gündeme getirerek, Avrupa’yı köşeye sıkıştırıp yeni bir olayı dayatması söz konusudur.
Burada Rusya ile Batı arasında çekişme varken; bir de bakıyorsunuz ki, Zelenski bir gün çıkıp, ‘Ukrayna Büyük İsrail olabilir’ diyor. Ve bunu kimse ‘anlamadığı (!)’ gibi kimse de dillendirmiyor. Üstünde durmuyor.
Seyrettiğimiz TV kanalları bunu maalesef tartışmıyor.
Özetle ortada bir İsrail vakası var. Ama bu küçük devlet olarak yürümüyor, yürüyemiyor. Büyümesi lazım. Şimdiye kadar dünyayı yönetenler, hep öyle bir dünya aklı yönetmişler ki, dünyayı yönlendirmişler.
Bu çerçevede baktığınızda, yeni bir durum var. Bu yeni durumun bir kısmı yaşandı. Özellikle son yıllarda. Şimdi Ukrayna üzerinden bir yeni yapılanmaya gidiliyor. Bu çerçevede ; Anadolu’nun geleceği de , ne Kafkaslar ne de balkanlardan ayrı olamaz.
İngiltere’nin Osmanlı sonrası bu coğrafyaya hazırladığı projenin adı : ‘Osmanlı sonrası Ortadoğu Projesi’ idi. Ama artık bugün başka projeler de var: Amerika buna Büyük Ortadoğu, İsrail ise buna , Büyük İsrail Projesi diyor.
Ancak Ortadoğu’yu yönetmek için, tek bir ülkeden hareket ederek bunu yapamazsınız. Burada 3 kıtanın ortasında kesişme noktası olan bölgelerin, ayrı bir yapılanma içerisine bir merkezi birlik çerçevesinde ele alınması gerekiyor.
Dolayısıyla bugün ; hem Balkanlar, hem Kıbrıs, her şeyden çok daha fazla önemli.
Dedim ya, 1993 yılı 1998 ‘e giden yolun başlangıcıydı. Orada cumhurbaşkanının , orada kuvvet komutanının , orada Türkiye’nin en büyük gazetecisinin ve tanınmış isimlerinin hedef almasının sebebi: Türkiye’yi karıştırmak , iç gerginlik yaratmak ve bu iç gerginlik ve karışıklık sonucunda da -Türkiye’de biliyor musunuz son 50 yıl hep terör ve askeri rejim süreciyle gitti.-burada Türkiye’de bir iç savaş çıkarıp , bir iç savaş üzerinden Türkiye’yi kontrol altına alıp, bir NATO darbesi düşünüyorlardı. NATO darbesiyle Türkiye’nin elini kolunu bağlayıp çok hızlı bir şekilde Kudüs üzerinden, Büyük İsrail Projesini ilan edeceklerdi. Nitekim Trump geldiğinde de , Kudüs’ü kabul etti. Bu tür ciddi gelişmeleri yakın geçmişte beraber yaşadık.
Şimdi geldiğimiz noktada; yola eğer devam edeceklerse, ki öyle görünüyor. Önümüzdeki dönemde tek yerde değil, çeşitli yerlerde savaş senaryoları görüyorum.
Bunlardan birincisi Yunanistan üzerinden Ege ve Akdeniz Bölgesi. Balkanlar üzerinden bir Balkan yapılanması (Makedonya üzerinden) . Bütün bunlar peş peşe olacak.
Bu arada da Ukrayna’daki gelişmeler daha da tırmanacak ve Ukrayna’da Hristiyanlar ile Museviler arasında bir çekişme yaşanacak. Bu yaşanmadan önce, şu aşamada Musevi Lobisi, Büyük İsrail Lobisi yaratmak için; Filistin ve Kudüs üzerinden hareket etmenin yeterli olmadığını gördü. Küçük kaldılar, büyümeleri lazım. İşte o büyüklüğü Yahudi Devletine verecek olan olay ; Ukrayna’nın çok hızlı bir şekilde yapının değişmesi. Bu noktada da 2 milyon Hristiyanın Avrupa ülkelerine, önce Polonya’ya gönderilmesi söz konusu. Bu arada birkaç yüzbin kişinin Ukrayna’da öldüğünü ve ölenlerin de hepsinin Hristiyan olduğuna ve burada Yahudi nüfusun Hristiyanları temizlediğine dair haberler okuyoruz gazetelerde.
Bu çerçeveden bakıldığında ; Yahudi ve Hristiyan kavgası 2 bin yıllık Avrupa kavgasıdır. Şimdi bu aşama Ortadoğu’da, Müslümanlar - Hristiyanlar dengesi varken , yani Yahudilerin böyle topluca varlığı söz konusu değildi. Ama bir İsrail Devleti’nin kurulması gündeme gelince, bu coğrafyadaki Hristiyan-Müslüman dengesinin bozulduğunu ve artık Yahudi nüfusun bir kısmı Türkiye’de, bir kısmı Müslüman ülkelerde yaşıyor. Bir kısmı Hristiyan ülkelerde yaşıyor ama kendi kimlikleri ile değil . Vatandaşı oldukları ülkenin kimlikleriyle yaşıyorlardı. Şimdi bunu aşmanın yolu olarak; önce ‘küçük’ İsrail’i düşündüler, bir Siyonist kongrenin ardından 50 yıl sonra Yahudi devleti Ortadoğu’da Filistin’de 1948 yılında kuruldu. Şimdi 100. yıl olarak ele alınan ikinci karar da, ‘ 100 yıl sonra ‘ dediler ve o büyük İsrail’i kuracak olan savaşın adı da Armageddon savaşıydı.
Armageddon savaşı , Suriye’nin Megiddo Ovası denilen bir yer var. O yerde gerçekleşecek olan savaş. Ve dini kaynaklarda Dünya'nın sonu geldiğinde yapılacağı kehanet edilen büyük Kıyamet savaşının adıdır..
Hatay Amik Ovası da savaşın olası seçilmiş yerleri arasındadır. Hatay’ın zaten ayrı bir devlet olmasının ana sebebi de odur.
Hatay Türkiye’ye geçerken bu belirlenmiş ve Gaziantep’teki Yahudi aileler, o bölgedeki Siyonist plan için de görevlendirilmişlerdir. Gaziantep’teki Yahudi nüfus Hatay’ı israil’den kurtardı. Sökmenoğlu Ailesi, Hasan Celal Güzel ve aileleri etkili olmuştur. İsrail’e giden yolda da Atatürk baskı yapmış , Atatürk’ün baskısıyla Fransa ile bağlantı kurulmuş ve orada Türk Devleti , Fransa ile pazarlık yapmıştır. Fransa da o aşamada Hatay’ı gündeme getirerek, Osmanlı ile bir pazarlık yapmış. İsmet Paşa buna evet diyerek , Fransa’ya da bir nevi (kazık) atmıştır.
Zira Fransa aslında normal koşullarda Hatay’ı bize vermezdi. Zaten Fransa’daki Yahudi Lobisi, Fransa üzerinden Hatay’a hakim olmayı kendi çıkarı açısından uygun görürdü. O noktada Fransa’nın , Hatay’ın Türkiye’ye verilmesinde yumuşak davranmasında tek sebebi; o aşamada 2. Dünya savaşı olurken 2. Dünya savaşı süreci içerisinde Hitler’in Nazi birliklerinin Fransa’yı işgal etmesini önlemek için Almanya’yı arkadan vurdurmak üzere, - Türk Devletini savaşa sokarak arkadan vurdurmak üzere böyle bir senaryoyu gündeme getirip- Atatürk sonrasında Türkiye’yi kışkırtmak ve Almanya’ya karşı kullanmaktı. Böylece Fransa, Avrupa’nın hakimi olmak istiyordu. Ama daha sonra Siyonistler bu oyunu bozdular. Nasıl bozdular? Hitler’i çıkararak bozdular. Hitler’i çıkaran Siyonistlerdir. Hitler’i yaratan Siyonizmdir. İsrail’i kuran da Hitler’dir. Hitler olmasaydı İsrail kurulamazdı. Çünkü normal koşullarda- savaş koşullarında- bu ortamı yaratamadılar. Ortaya bir ‘deli’nin çıkması gerekiyordu ve o ‘deli’nin delilikler yaparak dünyayı tehlikeye atması gerekiyordu. İşte o noktada bunlar yapıldı.
Ayrıca o yıllarda İsrail , İstanbul’da bugünkü adıyla Pera Palas olan yerde kurulmuştur. Mossad da orada kurulmuş. Önce Mossad’ı , sonra İsrail’i kuruyorlar. Bugünkü Şişli ilçesi’nde, İsrail’i orada ilan etmeyi düşünüyorlar. Sonra kavga çıkıyor. İngilizler buna izin vermiyor. Zaten Yahudilerle kapışan İngilizlerdir. Şu an hala İngiltere dünyanın hakimidir. Ve kapışma devam etmektedir.
14 Mayıs’ın seçilme sebebi, tarihsel sürecin ortaya koyduğu jeopolitik stratejiyi karşılayan Siyonist programdır. Dediğim gibi, Siyonist programın Basel Kongresindeki kararlar çerçevesinde 50 yıl sonra Yahudi devleti. 100 yıl sonra Büyük İsrail’di. Türkiye’deki 1993’teki olaylar ile başlayıp 5 yıllık bir geçiş süreci ve askeri yönetimle bu bölgedeki Siyonist yapılanmanın yani Kürdistan’ın kurulması, Türkiye’nin eyaletlere bölünmesi, Türkiye’deki eyaletlerin ayrı devletler olarak Kudüs’teki Siyonist yapılanmaya bağlanması, şeklinde bir süreç vardı. Ve Türkiye’nin hem solu, hem sağı, hatta daha da ileri gidelim İslami potansiyelini de Siyonizm içerden ele geçirmişti. İşbirlikçi tarikatlarla projelendirmişti.
Peki…
14 Mayıs, Büyük İsrail’e geçiş tarihi mi olacak?
Yarın devam edeceğiz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.