Cüneyt Şaşmaz
50'nci Yılı'nda KIBRIS BARIŞ HAREKATI/8
Nitekim...
Düşmanın tank taarruzu başladığında, kıyı başını tutan birliklerimizin işi çok zordu.
1. Barış Harekatı'na ara verilmesine yol açan ateşkesin ardından başlayan Cenevre görüşmeleri,
İngilizlerin ve Yunanların ortak tavırlarıyla çıkmaza girdi.
Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahalesi üzerine Yunan Cuntası düşmüş, sivil hükümet kurulmuştu.
Bunun yarattığı olumlu havayı lehine çevirmeyi başaran Yunan hükümeti,
hem suçlu hem güçlü pozisyonunu giderek pekiştirdi.
Ateşkes ilan edildiğinde, Türk birliklerinin güvenliği tam olarak sağlanmış sayılmazdı.
Bu arada Rumlar, Türk köylerinde katliamlara girişmişlerdi.
Sivilleri esir alıyor, götürüyorlardı.
Çok kan döktüler.
İkiyüzlü batı dünyası sadece seyretti.
Bu konu ayrı bir yazı konusu olacak, gerçekten çok acı bir dönemdir.
...
Hal böyleyken...
Yunanistan, ateşkes günlerinde sürekli olarak adaya askeri birlik ve malzeme göndermeye devam etti.
Türkiye oynanan oyunun farkındaydı.
İngilizler, Yunan ve Rumlar oyalama taktiklerini sürdürürken,
havanda su dövülen ikinci Cenevre konferansının son gününde,
Ankara'da bulunan Başbakan Ecevit'le telefonla görüşen Turan Güneş,
konuşma arasında, sözü, kızının gitmek istediği tatile getirdi:
"Burada işler uzadı.
Ben birkaç gün daha Cenevre'de kalabilirim.
Bizim eve haber salsanız, Ayşe tatile çıkabilir!"
Telefon kapandı...
Ayşe, Dışişleri Bakanı Turan Güneş'in kızıydı.
Konuyla hiç ilgisi yoktu.
Cenevre'ye gitmeden önce, kızının tatil planıyla uğraşan Turan Güneş'i izleyen Ecevit'in aklına gelmiş,
"Bu gündelik bir konu, bizim parolamız olsun, dikkati çekmez.
Eğer görüşmeler tıkanırsa, ikinci harekat için şifreyi 'Ayşe tatile çıksın' benzeri bir cümleyle verirsiniz" demişti.
İşte şimdi o bilgi gelmişti.
Demek ki, Ayşe tatile çıkabilirdi.
Ecevit kısa bir durum muhakemesi yaptı,
hemen Genelkurmay Başkanı Semih Sancar'ı aradı,
ikinci harekat için düğmeye basıldı...
"Yumuşak huylu, şair" diye batılı siyasilerin hafife aldığı Ecevit, çetin ceviz çıkmıştı.
Bu hümanist adam, 20 gün içerisinde ikinci kez gözünü kırpmadan savaş emri vermişti.
Bu hamle de, Türkiye'ye baskın niteliğinde bir stratejik üstünlük sağlamıştır.
14 Ağustos 1974 sabahı saat 04.30'da, Kıbrıs'daki Türk birlikleri harekete geçtiler.
Doğu yönünde başlayan bu saldırı harekatını, 15 Ağustos 1974'te Komando Tugayı ve
Kıbrıs Türk Alayı Kuvvetlerinin batı ve ardından doğu yönündeki saldırı harekatı izledi.
Çarpışmalar daha çok ilk gün, Omorfo, Lefke, Çatalköy ve Ortaköy'de oldu.
Rumların, Mehmetçik karşısına bir kez daha çıkacak cesaretleri artık kalmamıştı.
Bozgun halinde güneye kaçtılar.
İkinci Barış Harekatı'nın üçüncü günü sonunda, belirtilen hedeflere varılmıştı.
Askeri harekat, Kıbrıs Türklerinin yaşadığı acıları sona erdirdi.
Adada akan kan durdu.
Kıbrıs Türklerinin, umutla, yeni bir gelecek kurmaları sağlandı.
Ama siyasal olarak baktığımızda...
Adadaki sorun, uluslararası planda henüz çözülmüş değil?!
O nedenle Kıbrıs, gündemimizden hiç düşmüyor.
Asker, sivil, orada kaybettiklerimizi bir kez daha saygıyla anıyoruz.
...
Türk ordusu, 20 Temmuz 1974 sabahı, saat 06.05'den itibaren Kıbrıs adasına havadan indirme
ve denizden çıkarma yapmaya başladı.
Kıbrıs'a ayak basan ilk Türk askerleri, paraşütçülerdi.
Hava İndirme Tugayı'nın 1. Paraşüt Taburu, Pınarbaşı'na; 2. Paraşüt Taburu ise Gönyeli'ye indi.
İlk taburlar inerken ciddi bir ateşle karşılaşmadılar.
Denizden çıkarma ise Deniz Piyade Tugayı'na bağlı askerlerce,
sonradan Şehit Albay'ın adı verilen Karaoğlanoğlu Plajı'na yapıldı.
İlk çıkarma aracı saat 08.50'de sahile kapak attı.
Saat 11.15'te 3. Paraşüt Taburu, Pınarbaşı'na; 4. Paraşüt Taburu, Gönyeli'ye indi.
İlk indirilen taburlardan farklı olarak, 3 ve 4. taburlar, yoğun topçu ve havan ateşine tutuldular.
Bu nedenle dağınık olarak inebilen taburlar bir hayli zor şartlarda toparlanabildiler.
Komando Tugayı da 20 Temmuz 1974 sabahı harekete geçti.
1. Komando Taburu, saat 08.20'de helikopterlerle Pınarbaşı'na indi.
Bu birliği, 2. Komando Taburu ile Gönyeli'ye inen 3. Komando Taburu ve
Hamitköy'e inen Nevşehir Komando Taburu takip etti.
Tank ve zırhlı araçlarla takviyeli Yunan Alayı, hava kararmak üzereyken
önceden Kıbrıs'ta konuşlu bulunan Kıbrıs Türk Alayına karşı taarruza başladı.
Taarruz, Kıbrıs Türk Alayı tarafından geriye püskürtüldü.
Havadan indirme tamamlanmış, deniz piyadeleri ise kıyı başını berkitme,
iç kesimlere doğru ilerleyerek, üçgen bölgeye havadan indirilen paraşüt ve komando taburlarıyla
birleşmek üzere ileri harekata başlamışlardı.
Bu arada, Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı'nda görevli Muhabere Astsubay Kıdemli Başçavuş
Bayram Gümüş ve Muhabere Çavuş Zeki Alpsoley ile Muhabere Onbaşı Ülkü Akbulut,
aynı gün Beşparmak Dağları'nın Atak Tepe olarak adlandırılan mevkiine görevli olarak gittiler.
Buradaki görevleri ANTRAK telsiz çevirim istasyonunu faaliyete geçirerek,
adaya inen ve çıkan askeri birliklerin komuta heyetinin,
Türkiye'de bulunan harekat merkezi ile irtibatını sağlamaktı.
Atak Timi olarak adlandırılan ekip bir üsteğmen, iki astsubay, bir çavuş, bir onbaşı ve bir er'den oluşuyordu.
Sabaha karşı, Beşparmak Dağları'nın zirvesinde olan Atak Tepe'ye ulaştılar.
Görevlerini başarıyla yerine getirerek antenlerin kurulumunu gerçekleştirdiler.
Görev tamamlandıktan sonra ekipten üç kişi başka bir görev için Ortaköy'de bulunan alaya geri dönüş yaptılar.
Kahraman üç asker ise Atak Tepe'de konuşlanarak, istasyonun doğru bir şekilde çalışmasını sağladılar.
Çıkarmanın ilk günü, 20 Temmuz 1974 gecesi saat 23:30 sularında, Rum Milli Muhafız (RMM) ordusunun
31. Komando Taburu batıdan, 33. Komando Taburu ise doğudan
mücahitlerin kontrolünde bulunan üçgen bölgenin tepelerine sızarak stratejik bölgeleri ele geçirdiler.
31. Rum Komando Taburu üç bölük halinde, gece karanlığında batıdan Keskin Sırt ve
Yanık Çamlık bölgesinden gizlice yürüyerek, bölgede çatışmalardan dolayı oluşan yangından da istifade ederek,
Türklerin kontrolünde olan vadilere kadar indiler ve Doğruyol sırtlarının kuzey yamaçlarından tırmanarak
ilk önce Atak Tepe'ye bir baskın gerçekleştirdiler.
Atak Timi'nde görevli olan askerlerimiz, bölgeyi Rumların basması üzerine,
üstlerine telsiz irtibatıyla durumu bildirdiler.
Üstleri onlara; "bölgeyi terk edin" talimatı verdi.
Bir tabur düşman askerine karşı ne yazık ki, yapabilecekleri bir şey yoktu.
Kahramanca çatışmaya girdiler ve kanlarının son damlasına kadar mücadele ettiler.
Sadece üç kişiydiler.
Astsubay Kıdemli Başçavuş Bayram Gümüş, düşmanın kullanmasını engellemek için Antrac cihazının
önemli parçalarını söküp sağa sola atarken, diğer taraftan da elinde bulunan Thomson silahı ile ateş edip zaman kazanıyordu.
Muhabere Çavuş Zeki Alpsoley ve Onbaşı Ülkü Akbulut kahramanca çarpıştıkları çatışmada şehit düştüler.
Bayram Başçavuş ise yaralı olarak Rum askerlerine esir düşmüştü.
Tüm bunlar yaşanırken Rum Taburunun diğer bölükleri Doğruyol Bölüğü'ne baskın düzenlemişler ve 16 mücahidi şehit etmişlerdi.
Rumlar o gece, esir aldıkları Bayram Başçavuş ile mücahitlerin bir kısmına işkence ettikten sonra kayalardan aşağıya atarak şehit ettiler.
31 ve 33'ncü Rum komando taburlarına dersleri elbette verilecekti!
Helikopterle Pınarbaşı'na indirilen ve o sıralarda St. Hilarion bölgesinde bulunan 1. Komando Taburu, baskından haberdar edildi.
Bundan sonrası da gerçek bir kahramanlık hikayesidir.
Rum Taburu'nun Atak Tepe ve Doğruyol'u ele geçirmesi, henüz birleşememiş, temas sağlayamamış olan
Türk deniz piyade ve komando birlikleri, dolayısıyla ilk günündeki Barış Harekatı'nın geleceği açısından çok büyük tehlikeydi.
St. Hilarion kalesini ve Boğaz bölgesini de ele geçirecekler ve çıkarma birliklerimizi çok zor durumda bırakacaklardı.
...
Ordulu Muhabere Astsubay Kıdemli Başçavuş Bayram Gümüş,
Bursalı Muhabere Çavuş Zeki Alpsoley ile
Giresunlu Muhabere Onbaşı Ülkü Akbulut, bugün şehitlikte yan yana yatıyorlar..
Ruhları şad, mekanları Cennet olsun...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.