Abd İle Çin Arasında Derinleşen Rekabet İki Dev Ekonominin Ticari Bağlarını Aşındırıyor
ABD ile Çin arasındaki ticaret, uygulanan tarifeler ve özellikle teknoloji alanında yoğunlaşan kısıtlamalara rağmen artışını sürdürürken Çin'in ABD'nin toplam ithalatından aldığı pay ise düşüyor
Çin'in 2001'de Dünya Ticaret Örgütüne katılmasından sonraki dönemde ABD-Çin ticaretinde patlama yaşandı. 2001'de yaklaşık 100 milyar dolar seviyesinde bulunan ABD'nin Çin'den yaptığı mal ithalatının değeri 2022'de 500 milyar doların üzerine çıktı.
ABD ile Çin birbirlerinin en büyük ticari partnerleri arasında yer alırken, iki ülkenin birbirlerine bağımlılığı, jeopolitik gerginlikler ve tedarik zinciri kırılmaları zaman zaman ABD-Çin ticaretini risk altına soktu.
Devlet sübvansiyonlarıyla desteklenen Çinli şirketler uluslararası rekabette önemli avantaj elde ederken, Çin'in hızla kalkınmasıyla ABD'nin küresel ekonomideki güçlü konumu tehdit altına girdi.
Bir zamanlar düşük fiyatlar ve yüksek kar nedeniyle hem ABD'li hem Çinli tüketicilerle şirketlere fayda sağlayan iki ülkenin ticareti, daha sonra ABD yönetiminin, Çin'in kalkınmasının beraberinde getirdiği üretimde iş kayıpları, ulusal güvenlik ve döviz manipülasyonu gibi riskler konusunda giderek daha fazla endişe duymasına neden oldu.
"Ulusal güvenlik" endişeleriyle ticari kısıtlamalar getirildi
ABD Başkanlığı görevini 20 Ocak 2021'de Joe Biden'a devreden Donald Trump, başkanlık döneminde Çin'e milyarlarca dolarlık ithalat tarifeleri koydu. Trump'ın halefi Biden da Çin'e karşı tarifeleri devam ettirirken yapay zeka çipleri gibi bazı teknolojik ürünlerin Çin'e ihracatına da sınırlama getirildi.
ABD Ticaret Bakanı Gina Raimondo, yaptığı açıklamada, ihracat kısıtlamalarıyla Çin'in ekonomik büyümesine zarar vermeyi amaçlamadıklarını savundu.
Ulusal güvenliğin önemini vurgulayan Raimondo, amacın, Çin'in, özellikle askeri kullanımlarda, yapay zeka alanında atılımları tetikleyebilecek gelişmiş yarı iletkenlere erişimini engellemek olduğunu anlattı.
Hazine Bakanı Janet Yellen da Hint-Pasifik ülkelerinin ABD ekonomisi için önemine dikkati çekerek, Biden yönetiminin bölge ile ticaret ve yatırımı genişletmeye kararlı olduğunu bildirdi.
ABD'nin Çin'den ayrılmaya çalışmadığını söyleyen Yellen, "Ekonomilerimizin tamamen ayrılması veya Hint-Pasifik'tekiler de dahil olmak üzere ülkelerin taraf olmaya zorlandığı bir yaklaşımın küresel anlamda önemli olumsuz etkileri olacaktır. Hint-Pasifik bölgesindeki ekonomik bağlantıların boyutu ve küresel tedarik zincirlerinin karmaşıklığı göz önüne alındığında, bu kesinlikle pratik değildir." ifadelerini kullandı.
Tedarik zincirleri iç içe olmaya devam etti
ABD ile Çin arasındaki ikili ticaret, "ticaret savaşları", pandemi, Rusya-Ukrayna Savaşı ve jeopolitik gerilimlere rağmen genişlemeyi sürdürdü. Yılın ilk 9 ayında da ABD'nin Çin'den gerçekleştirdiği ithalat, 316 milyar doları geçerken, iki ülke arasındaki toplam ticaret hacmi 422 milyar dolara yaklaştı.
Ancak, ABD'nin toplam ithalatında, 2016'da yaklaşık yüzde 22 seviyesinde bulunan Çin'in payı Eylül 2023 itibarıyla yüzde 14'e geriledi. Bu düşüşün, tarife getirilen mallarda yoğunlaşması dikkati çekti.
ABD ile Çin, ticarette birbirlerine daha az bağımlı hale geliyor gibi görünse de özellikle stratejik ürünler için tedarik zincirleri iç içe olmaya devam etti.
Bu yıl eylül itibarıyla ihracat ve ithalatın toplam hacmi dikkate alındığında Meksika, yaklaşık 600 milyar dolarla ABD'nin bir numaralı ticaret ortağı olurken, bu ülkeyi 582 milyar dolarla Kanada takip etti. Böylelikle Çin, toplam ithalat ve ihracat hacminde ABD'nin ticari ortakları arasında üçüncü sırayı aldı.
Yılın 9 ayında Meksika'nın, ABD'nin gerçekleştirdiği toplam ithalattaki payı yüzde 15,5 ile Çin'in önüne geçti.
Diplomatik temaslarla iletişim güçlendi
ABD Başkanı Biden'ın geçen yıl Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile yaptığı görüşmede, makroekonomi, iklim ve borç sıkıntısı gibi konularda işbirliğini artırma konusunda anlaşıldı.
Çin'e ait yüksek irtifa balonunun şubatta ABD hava sahasına girmesinin yol açtığı kriz nedeniyle durma noktasına gelen Washington-Pekin ilişkilerinde, hazirandan bu yana üst düzey temaslar da yoğunlaştı.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın balon krizi nedeniyle iptal ettiği Çin ziyaretini haziranda yapmasının ardından temmuzda Yellen ve İklim Değişikliği Özel Temsilcisi John Kerry, ağustosta ise Raimondo ülkeyi ziyaret etti.
Ayrıca, Kongre'ye sunulan, "ABD'nin Başlıca Ticari Ortaklarının Makroekonomik ve Döviz Politikaları Raporu"nda, ABD Hazine Bakanlığı, Hazine'nin Çin'e şeffaflığı artırma çağrısını yineledi.
Çin'in döviz müdahalesini yayınlamadaki başarısızlığı ve döviz kuru mekanizmasının temel özellikleri hakkında daha geniş şeffaflık eksikliğinin ülkeyi büyük ekonomiler arasında aykırı bir konuma getirdiğine işaret edilen raporda, bu durumun Hazine'nin Çin'i yakından izlemesini gerektirdiği belirtildi.
İkili ekonomik ilişkilerde istikrar amaçlanıyor
Öte yandan, Hazine Bakanlığından yapılan açıklamada, Bakan Yellen'ın Çin'in ekonomik ilişkilerden sorumlu Başbakan Yardımcısı Hı Lifıng ile 9-10 Kasım'da San Francisco'da bir araya geleceği bildirildi.
Görüşmelerin, iki ülke arasında diplomasi trafiğinin yoğunlaştığı bir dönemde yapılacağı vurgulanan açıklamada, Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) Maliye Bakanları Toplantısı'nın hemen öncesinde bugün ve yarın gerçekleştirilecek toplantılarda, ABD ile Çin arasındaki ikili ekonomik ilişkileri istikrara kavuşturulması ve temel ekonomik konularda ilerleme kaydedilmesinin amaçlandığı aktarıldı.
Çin ile yapıcı ve adil bir ekonomik ilişki arayışında olduklarını her fırsatta vurgulayan Yellen ise Lifıng ile piyasa dışı araçların büyük ölçekli kullanımı, pazara erişim önündeki engeller ve Çin'deki ABD'li firmalara karşı zorlayıcı eylemler de dahil olmak üzere Pekin'in "adil olmayan ekonomik uygulamalarına" ilişkin ciddi endişeleri hakkında görüşeceğini ifade etti.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.