ABDİ İPEKÇİ ANMASINA DAMGA VURAN ''BMW'' TARTIŞMASI
Milliyet gazetesinin kurucu Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi, 40 yıl önce uğradığı silahlı saldırı sonucu neticesinde hayatını kaybetmişti.
Abdi İpekçi, ölümünün 40. Yılında Demirören Medya Center’da düzenlenen "Gazeteci Abdi İpekçi"anma etkinliğinde anıldı. Etkinliğe İpekçi'nin ailesi, çalışma arkadaşları, Demirören Medya yöneticileri ve çalışanları da katıldı.
Düzenlenen anma etkinliğinde birçok isim konuşma yaparken Hürriyet Gazetesi Yazarı Ertuğrul Özkök’ün konuşmasında, Abdi İpekçi’nin arabası üzerinde fazla durması İpekçi'nin kızının tepkisini çekti. Özkök'ün konuşmasında kullandığı “vay canına demek ki gazetecilerin de BMW arabası olabilirmiş” ifadesine Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi tarafından tepki gösterildi. Nükhet İpekçi “siz Aydın Doğan’la çalışan gazeteciler daha önceki dönemi çok anlayamazsınız” diyerek tepkisini dile getirdi.
Habere göre Özkök, “Benden önce konuşan herkes Abdi İpekçi ile beraber çalışmış veya onun döneminde gazetecilik yapmış insanlardı. Ben ise gazeteciliğe Abdi İpekçi’nin ölümünden yedi yıl sonra başladım. Onun döneminde hiç gazetecilik yapmadım. Ayrıca Abdi bey ile de tanışıklığım olmadı. O yüzden belki de dışarıdan biraz Abdi İpekçi anlatacak insan olarak konuşacağım için sizden özür dileyerek en son ben konuşayım dedim” diye sözlerine başladı.
“VAY CANINA DEMEK Kİ GAZETECİLERİN DE BMW ARABASI OLABİLİRMİŞ”
Özkök, Abdi İpekçi’nin suikaste uğradığı arabanın plakasını hiç unutamadığını söyledi. Konuşmasının devamında ise söylediği şu sözler tartışmaya yol açtı: “Ben arabamın plakasının ne olduğunu bilmem. Kimsenin arabasının plakasının da ne olduğunu bilmem. Yani aranızda arabasının plakasını bilen kaç kişi vardır onu da bilmem. Benim kafamda bir araba plakası var. Hiçbir zaman silinmedi o plaka. 34 SL 001, bu plakayı ben 1979 yılında iki kapılı bir BMW arabanın önünde gördüm ve kafama takıldı. Niye takıldığını anlatayım. O araba Abdi İpekçi’nin öldürüldüğü iki kapılı BMW arabasının plakasıydı. O zaman şunu dedim ben: ‘vay canına demek ki gazetecilerin de BMW arabası olabilirmiş.’ Sonra dedim ki‘herkes başka araba kullanırken Abdi İpekçi neden BMW araba kullanır?’ BMW benim için o zamanlar bir hayal ötesiydi, araba alma hayalim dahi yoktu hala da ehliyetim yok. Ama bu araba benim kafamda kaldı.”
“ABDİ BEYDEN DAHA ŞANSLIYDIM”
Özkök konuşmasının devamında, Abdi İpekçi’yi BMW marka araba kurtaramazken kendisini Türk malı bir arabanın kurtardığından bahsetti. Özkök, “Abdi beyi kurtaramayan spor, dinamik, motoru böyle aniden hızlanan bir arabaydı; benim ise hayatımı kurtaran Türk malı ağır, hantal bir araba ile burada bulunan Doğan Hızlan beyefendidir. Çünkü ben 1993 yılında Sedat Simavi’nin mezarının başında yani Hürriyet’i kuran Simavi’nin başında bir anma toplantısı yapacaktık. Hürriyet gazetesi bana elden düşme, Türkiye’de yapılmış bir arabayı vermişti. Doğan bey de erken gittiğimiz için Kanlıca’ya ‘hadi bir salep içelim’ demişti. Salep içtik ondan sonra kar yağmaya başladı ve arabamız kaydı, mezarlığa üç dakika geç gittik. Saat tam 10.02 geçe aşağıda bir bomba patladı. Oktay Ekşi’nin havada uçarak önümdeki çamurların içine düştüğümü gördüm. Yerli arabanın kaymasıyla, Doğan beyin salep merakı sayesinden şu an karşınızda bulunuyorum. Abdi beyden daha şanslıydım” dedi.
Özkök konuşmasının devamında o yıllarda bir solcu öğrenci olduğunu söyleyip Abdi İpekçi’den haz etmediğini ve onu “eyyamcı” olarak gördüğünü söyledi. Özkök, gazetecilik döneminde ise Abdi İpekçi’yi sevdiğini ve değer verdiğini ifade etti.
“KAYITLARA GEÇSİN KAYITTA DURSUN”
Konuşmanın ve Abdi İpekçi anmasının sonuna gelindiği sırada Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi, “ben araba konusunda mecburen araya girmek zorundayım” diyerek söz istedi. Nükhet İpekçi Ertuğrul Özkök’ün Abdi İpekçi ve araba konusundaki ifadelerine tepki gösterdi.
Nükhet İpekçi şöyle konuştu: “Rahmetli Nail Güreli’nin çok önemli bir dersi vardır,‘kayıtlara geçsin, kayıtta dursun’ diye. Mecburen araya girmek zorundayım çünkü kayıtlara sizin dedikleriniz geçecek. Bu araba meselesini biraz daha nasıl diyeyim size terbiyesizlik yapmadan ek bilgilerle donatmak istiyorum.
Abdi İpekçi, 1954’te gazeteciliğe başladığında babasından kalma bir evi vardı sadece. Galatasaray’da arkadaşlarının arabaları olmuştu. Kalıntı var bende, kasette konuşuyor, ben 3,4 yaşlarındayım. ‘Belki bir gün bir küçük araba alırız, gezeriz’ diyor. Yani ben 2,3 yaşındayken 1960 yılına tekabül ediyor. Henüz arabası yoktu. Tabi bu aynı futbol maçlarında olduğu gibi şimdiki gençler nasıl görsel olmayan futbol maçlarını anlayamaz sizin gazetelerde okuduğunuz ‘topu sektirdi şöyle etti böyle etti’ diye anlayamazsa, siz Aydın Doğan’la çalışan gazeteciler de daha önceki dönemi çok anlayamazsınız! Özellikle genel yayın yönetmenleri. Abdi İpekçi, 1960 yılında arabası olmayan biriydi. O yıldan sonra bizim ancak Volkswagen’imiz oldu. Şimdi kimi böyle fantezi olsun diye Volkswagen kullananlar var. Abdi İpekçi, parası ona yettiği için Volkswagen kullanıyordu.”
“SİZLER ARABA MARKALARINI DAHA İYİ BİLİRSİNİZ”
“Sonra tabi birazcık eciş bücüş olduğu için, Abdi İpekçi de genel yayın yönetmeni olduğu için belki biraz gazetenin teşvikiyle bir Renault arabası oldu. O Renault da artık -sizler araba markalarını daha iyi bilirsiniz- pek Milliyet Genel Yayın Yönetmeni’ne yakışmıyordu, hoplaya zıplaya gidiyorduk. Bizim şikâyetimiz yoktu. Milliyet’in teklifi üzerine babam Milliyet’e borçlandırılarak o BMW’ye sahip oldu. Öldüğünde de hala o BMW’nin borcunu -artık ne deyim gösterdiler mi deyim bize aksettirdiler mi deyim ne deyim- kimsenin o BMW’ye binecek kullanacak hali yoktu. Ama 1 Şubat 1970’da bizim arabamız yoktu. Hala da yok. Şu an doktora falan giderken de kardeşim ağlaya bağlaya taksi durdurmaya çalışıyor. Yani bu BMW’yi böyle bir toplantıda konu etmek iyi olabilir ama benim de çok özür dileyerek bu ekleri yapmam gerekiyordu.”
Nükhet İpekçi daha sonra Özkök’e yönelerek, “ayrıca o plaka aklınızda kaldı ya SL 001, o da çok fantezi bir şey oluyor tabi. SL, eşi Sibel’in baş harfi ve son harfinden oluşuyor. Bir de 001 daha da bir fiyakalı hani 007 de olabilir de(!) O da orada çalışan çok sevgili Fuat beyin bir jestidir diyelim. O kendince böyle bir zevke sahipmiş. Biz öyle bir zevke sahip değildik. Hiç önemsediğimiz bir şey değildi.”
“’AYDIN DOĞAN’IN GAZETECİLERİ BUNU ANLAMAZ’ DEMEK AYDIN BEYE HAKSIZLIK”
Nükhet İpekçi konuşmasını teşekkür ederek bitirdikten sonra Özkök hızlı bir şekilde mikrofonu eline aldı ve “ben istemeyerek eğer sizin duygusal bir bam telinize bastıysam özür dilerim. Ben size bir şey söyleyeyim: benim de hala kendime ait bir arabam yok. Doğru biz Abdi Bey’den daha iyi para kazanıyoruz. Bugün ehliyetimin olmamasının sebebi araba hayalim yoktu çünkü. Ben Abdi Bey ile anlattığım şeyi ‘Abdi bey bundan para kazanıyor diye söylemedim.
Abdi beyin gerçekten hayata bakış açısındaki benim açımdan sembolik bir tercih olarak gördüğüm için bunu söyledim. Size başka bir şey söyleyeyim: benim hayatımda beni en şaşırtan şeylerden bir tanesi Rahmetli Çetin Emeç’in öldürüldüğü gün evine gittiğimde onun gördüğüm eviydi. O da mütevazi bir evde oturuyordu. O dönemin gazeteciliği öyle bir gazetecilikti. ‘Aydın Doğan’ın gazetecileri bunu anlamaz’ demek bence biraz Aydın beye haksızlık. Ben kesinlikle Abdi beyin bu işten para kazandığı anlamında söylemedim” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.