Abdurrahman Dilipak bu gidişin sonunu yazdı: Erdoğan da sistemin içinde
Abdurrahman Dilipak ulus devletlerin sonunu yazdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "One minute" çıkışına atıfta bulunan Dilipak, "Erdoğan'ın yönelişi ipucu verebilir. Ankara'da sistemin içinde" dedi.
Gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak köşe yazısında ulus devletlerin sonunu yazdı. Yeni dünya düzenin adım adım inşa edildiğini vurgulayan Dilipak, "Ankara'nın da uyum sağlaması düşündürücü" dedi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan'ın 2009 yılındaki 'One minute' çıkışına atıfta bulunan Dilipak, "Öyle anlaşılıyor ki, “One minute”nin üzerinden uzun zaman geçmiş ve bu süre içinde köprünün altında çok sular akmış. Türkiye, sistemle uyum konusunda kararını vermiş. Türkiye Balkanlar, Kafkaslar, Asya, Afrika gibi birçok ülkede rol model bir ülke olarak birileri için çok önemli. AB politikaları, Çin, Hindistan, Rusya’nın geleceği açısından, İsrail’in güvenliği açısından Türkiye çok önemli bir ülke. İsrail, Ermenistan’dan gelecek devlet adamları ya da Erdoğan’ın BAE ve ardından ziyaret edeceği ülkeler bu yeni yönelişlerin ipucunu verebilir." değerlendirmesinde bulundu.
Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak'ın "Ulusal düzenden tek global düzene!" başlıklı yazısı şu şekilde:
Vestfalya Antlaşması 15 Mayıs 1648’de imzalandı. Ve bugünkü
ulus devlet sistemi; Kızılderili, kara derili ve sarı ırktan gaspedilen sömürü mirasını paylaşamadıkları, derebeylerinin kendi aralarındaki savaşı ve Vatikan’la kavgalarını sonlandırmak ve 100 Yıl Savaşlarını sona erdirmek için imzalanan bir anlaşmaydı bu.
Ardından kilise ile bağlarını kopartan Protestanlar, Anglikanlar, Evangelistler ve 1789 Fransız devrimi ile başlayan süreç, sonunda iki dünya savaşı, bir soğuk savaş 1991’de Sovyetlerin dağılması ile sona erdi.
Vestfalya sonrası bugünkü yeni dünya düzeni arayışları, bu çöküşün ardından başlamıştı.
Yeni rota Cumhuriyetçilerin çizdiği rota mı olacaktı, Demokratların çizdiği rota mı, ya da Globalistlerin çizdiği rota mı, Glokalistlerin çizdiği rota mı?
Önce eski normalin bırakılıp yeni normal döneme geçilmeliydi. Bunun için Great Reset olmalıydı ki, geri dönüş olmasın.
Bunların hali bir Arap atasözünü hatırlatıyor: “Onlar bir defa ittifak yaptılar, o da bir daha ittifak yapmamak üzere”.
Ya da şöyle bir söz daha var: “Ben kardeşimle kavga ediyorum, ben ve kardeşim, düşmanla savaşıyoruz”..
DSÖ’nün Türkiye’de ofis açması, iklim ile ilgili politikalarda Ankara’nın uluslararası sistemle tam bir uyum içinde olması düşündürücü. Aslında bürokrasi, Akademi, STK’lar ve Media da bu konuda koro şeklinde hareket ediyor. WEF Başkanı Klaus Schwab da Dünya Ekonomik Forumu vasıtasıyla Türkiye ile uzun süreli çok iyi ilişkiler sürdürüldüğünü söylüyor. Türkiye’de kurdukları merkezle ilgili olarak, “Bu merkezin kurulması benim de hayallerimden biriydi. Nihayet Hütület, şirketler, STK arasında işbirliği hayata geçirdik” diyor.
Öyle anlaşılıyor ki, “One minute”nin üzerinden uzun zaman geçmiş ve bu süre içinde köprünün altında çok sular akmış. Schwab’ın, “Türkiye’nin WEF bağlılığı” için teşekkür etmesini de burada not etmek gerek.. Türkiye’nin de çerçevesini DEF’in çizdiği bu uluslararası girişim ağına girmesinin çok özel bir anlamı var.
Türkiye, sistemle uyum konusunda kararını vermiş. Yeni süreçte “insan için teknoloji değil, teknoloji için insan” fikri öne çıkıyordu. Bu süreçte biyolojik insan devri sona erdirilecek, insan, hayvan ve bilgisayar nesneleştirilecek ve nesnelerarası bir network kurgulanacaktı. İnsan artık Genom ve Gender olarak anılacak, din, ahlak, gelenekten bağımsız bir BİREY’e dönüştürülecekti.
Yeni süreçte Çin modeli bir sosyal kapitalizmden söz ediliyordu. Devletler değil, şirketler öne çıkıyordu, para ve mülkiyet kaldırılıyor, yerine performans pass getiriliyordu.
Siber diktatörlük sözkonusu olacaktı, ama bu konuda yapay zeka kullanılarak insana fiziki müdahale değil, onun beynine müdahale edilerek anında kontrol altına alınacaktı.
Kararı yapay zeka vereceği için, seçim, kamuoyu, yasama, yürütme ve yargıya gerek duyulmayacaktı. İnsan Tanrılaşma yolunda yeni bir astral tekamül yolculuğuna çıkacağı, savaş, terör, darbe olmayacaktı. Suç ve günah da, ayıp da olmayacaktı.
Bu hikaye ise, Vietnam savaşı sonrası, yeni Bretton Woods tartışmaları yapıldığı bir zamanda, 1971’de, İsviçre’de kurulan bir STK olan Dünya Ekonomik Forumu (WEF)’nun kurucusu Alman ekonomist ve makine mühendisi,33. derece Mason, Cizvit, Vietnam Savaşı mimarı Çin modelinin yaratıcısı Henry Kissinger’in akıl hocalığı yaptığı, LGBT’li Klaus Schwab’ın bir hayali çerçevesinde oluşmaya başlıyor.. WEF’nin az bilinen başka bir projesi daha var. M. Karabulut 5gvirusnews’de bu konuda bir makale yayınladı. Orada anlattığına göre bu proje1992 yılında başlatıldı. Projenin adı “Küresel Liderler” programdır.
Bu program 2004 yılında, “Genç Küresel Liderler” “Yarının Küresel Liderleri Okulu” diye yeni projeler başlattı. Bugüne kadar bu okul yaklaşık 1.300 mezun vermiş.
Pandemi süresince en katı tedbirleri alanlar arasında Schwab’ın öğrencilerinden Yeni Zellanda Başbakanı Jacinda Ardern, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz, Macaristan Başbakanı Viktor Orban ve Angela Merkel, Rus devlet başkanı V. Putin, Arjantin devlet başkanı gibi dikkat çeken isimler.
Schwab açıklamalarda bulunduğu konuşmasında; Genç Küresel Liderlerin hangi ülkelerde ve kim olduklarını da açıkladı.. Türkiye’den 1993 yılında Genç Küresel Liderler okulunun öğrencileri arasında, OYAK Yönetim Kurulu Başkanı Şerif Coşkun Ulusoy, T.C. Merkez Bankası’nda önce misafir araştırmacı, kısa bir süre Genel Sekreter ve son olarak 1988-1993 yılları arasında Başkan Yardımcısı olarak görev yapan, Tekfen Holding Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Ercan Kumcu, Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Vehbi Koç, Profilo Holding Yönetim Kurulu Üyesi Cefi Jozef Kamhi ve Leyla Alaton Alvimedica Yönetim Kurulu Başkanı olarak yer aldı.
Diğer ünlü mezunlar için bakınız:
https://www.expandingawarenessrelations.com/world-economic-forums-young-global-leaders-revealed/ . Bu listede yok yok: Bayan Nicole Schwab, Bill Gates (Microsoft), Rockefeller Vakfı CEO’su Rajiv Shah, Angela Merkel, Rhodes Bilginleri Tony Blair (Jarter Şövalyesi) ve Pete Buttigieg, Nicolas Sarkozy, Emanuel Macron, Viktor Orban (Macaristan Başbakanı), Sebastian Kurz (Avusturya Şansölyesi), Jeff “Burning Man” Bezos (Amazon), Jack Ma (Alibaba; ÇKP Alipay), Richard Branson (Virgin), Peter Thiel (PayPal, Palantir), Leonardo DiCaprio (Küresel İklim Değişikliği), Anderson Cooper, Bono, Steffi Graf, Tony Hawk, Meghan Rapino, Mark Zuckerberg (Meta), Sergei Brin ve Larry Page (Google), Elon Musk (Tesla, Space X, StarLink), Jimmy Galler (Wikipedia), Ashton Kucher, Charlize Theron, Maria Bartiromo (Para Balı), Jacinda (Jason) Ardern, Kirill Dmitriev (Sputnik V’in Rusya Doğrudan Yatırım Finansmanı), Gavin Newsome (CA), Chelsea Clinton, Bobby Jindal (Geo-mühendislik), Tulsi Gabbard. Mentorlar: Christine Lagarde, Ürdün Edomite Kraliçesi Rania, BlackRock Group CEO’su Kripto Yahudi Larry Fink, Carlyle Group David Rubenstein, Al Gore, Bain & Company İsrailli bankacı Orit Gadeish.
WEF’un lideri Klaus Schwab’ın itirafı ile ortaya çıkan isimlere daha sonra kimler katıldı, liste dışı daha kimler var bilmiyoruz.
Ankara’nın sık sık uluslararası sistem ve 4.0’a atıf yapan açıklamaları, pandemi ve iklim politikaları konusundaki ısrarcı ve katı tutumu, sadece iktidar değil, muhalefet kesimleri ile bu konulardaki uyum insanın aklına başka şeyler getirmiyor değil.
Bu anlamda 3 ay sonra yapılması beklenen yeni Davos’un gündemi ve katılımcılarının kim olacağı bu günden daha fazla önem kazanmaya başladı. Türkiye Balkanlar, Kafkaslar, Asya, Afrika gibi birçok ülkede rol model bir ülke olarak birileri için çok önemli.
AB politikaları, Çin, Hindistan, Rusya’nın geleceği açısından, İsrail’in güvenliği açısından Türkiye çok önemli bir ülke. Hindistan’da hortlayan İslamofobik olaylar ya da İsrail, Ermenistan’dan gelecek devlet adamları ya da Erdoğan’ın BAE ve ardından ziyaret edeceği ülkeler bu yeni yönelişlerin ipucunu verebilir. Hele bölgemizde yaşanan ve yaşanacak olan süreçlerdeki kilit ülke Türkiye. Bu lobinin, İsrail, LGBT, pandemi, iklim, din, cemaat ilişkileri, Trans Humanizm, Starlink ve uzay projeleri, Meta Verse, tohum gen teknolojileri, hayvancılık ve sentetik et ve benzer konulardaki hassasiyetlerini de aynı çerçevede değerlendirmek gerek.
Şeytani bir planın en önemli uygulamalarından biri olan Meta Verse bundan sonra daha çok duyacaksınız ve bu konuyu herkesle ve her konu ile ilişkilendirecekler.
Din, tarih, ekonomi, bankacılık, merkezi hükümet, yerel yönetimler, eğitim, sağlık, kültür-sanat gibi birçok konuyla ilişkilendirip önüne getirecekler. Tabii bu konu aynı zamanda Starlink ve 5G ile ilgili.
Bu komplo biyolojik insana karşı tarihin en büyük komplolarından biri. LGBTIQ+, Siyonizm gibi konular da bu senaryoda özel bir yere sahip.
Siber cennet projesi aslında cehenneme açılan bir kapı, siber özgürlük dedikleri de siber kölelik ve siber diktatörlüğe dönüşüyor. Orwel’in sözünü ettiği büyük gözaltı adım adım gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Ama artık pandemi sürecinde deşifre oldular.
Bundan sonrası için herkes daha dikkatli olmalı. FETÖ ve PKK’dan, pandemiden 15 Temmuz’dan daha büyük bir darbe terör tehdidi ile karşı karşıya insanlık. Bu senaryoda beyaz insan(!), Lucifer ve Lilith el ele.
Peki ya biz!
Yeryüzünün bütün erdemli, namuslu, akıllı, bilgili, cesur insanları birleşiniz!
Selâm ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.