Adalet Bakanı Bozdağ: Seçim Kuruluna Yapılan Saldırılar Büyük Haksızlık

Adalet Bakanı Bozdağ: Seçim Kuruluna Yapılan Saldırılar Büyük Haksızlık

Bakan Bozdağ, "Seçim Kanunu'na göre seçimlerde hile ve hurda yapılması fiilen imkansızdır. Kim buna 'Mümkün' diyorsa ya Seçim Kanunu'nu bilmiyor ya da şimdiden seçim yenilgisine bahane uydurmak için altyapı oluşturuyordur." dedi

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Meclis'te bir grup gazetecinin sorularını yanıtladı.

Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) Türkiye'nin en güvenilir kurumlarının başında geldiğini, şimdiye kadar pek çok seçimi başarıyla yönettiğini belirten Bozdağ, bunun hem uluslararası gözlemciler tarafından hem de Türk seçmeni ve Türk siyasi partileri tarafından takdir edildiğini söyledi.

Bozdağ, Türkiye'de seçimleri siyasi partilerin yaptığını, YSK'nin ise seçim süreciyle ilgili ihtilaf ve şikayetleri karara bağlayan bir kurum olduğunu dile getirdi.

Sandık başında her partiden temsilci olduğuna işaret eden Bozdağ, "Sayım, döküm, tasnif bunların tutanağı ve bağlanıp imza altına alınması siyasi parti temsilcileri ile birlikte yapılıyor. İlçe seçim kuruluna teslimi de öyle. İlçe seçim kurulunda tutanakların birleştirilmesi ve bunun YSK merkezine gönderilmesi yine siyasi partilerin temsilcileri tarafından yapılıyor. Arkasından YSK'de de bunlar siyasi parti temsilcilerinin gözü önünde ve onların katılımıyla yapılıyor. Burada da temsilcileri var. Ayrıca YSK, seçim sürecinde kendine ulaşan bütün verileri siyasi partilere de veriyor. Herkesin elinde her sandıktan kime ne kadar oy çıktığına dair ıslak imzalı tutanaklar var." diye konuştu.

"Seçim Kuruluna yapılan saldırılar büyük haksızlık"

Adalet Bakanı Bozdağ, kamuoyunda seçimlerin YSK tarafından yapıldığına dair bir algı olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:

"Dolayısıyla 'burada hile, hurda, her şey olabilir' gibi bir algı oluşturmaya çalışıyorlar. Seçim Kanunu'muza göre seçimin işleyiş süreciyle ilgili hile, hurda yapılması fiili olarak imkansızdır. Bir sandık düşünün, başında AK Parti, CHP, HDP, İYİ Parti ve MHP'nin sandık kurulu üyesi, iki tane de kamu görevlisi var. Türkiye'de 200 binin üzerinde sandık olduğunu varsaydığımızda bütün sandıklarda hile yapılması için CHP'li, HDP'li, İYİ Partili, AK Partili, MHP'li bütün sandık kurulu üyelerinin, iki tane de kamu görevlisinin ortak anlaşması lazım. Türkiye'de 200 bin sandıkta böyle bir anlaşmayı bırakın, tek bir sandıkta dahi fiilen bunu yapma imkanı var mı?

Ayrıca belki milyonlarca müşahit olacak. Bütün bunların şahitliğinde bir yolsuzluk ya da hile hurda olabilir mi? O yüzden Seçim Kanunu'na göre seçimlerde hile ve hurda yapılması fiilen imkansızdır. Kim buna 'Mümkün' diyorsa ya Seçim Kanunu'nu bilmiyor ya da şimdiden seçim yenilgisine bahane uydurmak için altyapı oluşturuyordur. Seçim Kuruluna yapılan saldırılar büyük bir haksızlıktır. Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu, YSK üyelerinin nasıl seçildiğini bilmiyor."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın YSK'ye üye seçimi ya da ataması yapmadığının altını çizen Bozdağ, Yargıtay ve Danıştay üyelerinin doğrudan seçim yaptığını kaydetti.

Bekir Bozdağ, "Sayın Kılıçdaroğlu'nun belli ki Seçim Kanunu'ndan da haberi yok. O yüzden şimdiden Seçim Kanunu'ndan haberleri olmadan seçimin üzerine gölge düşürmek için bir tartışma başlatılıyor. Geçmişte de pek çok seçimden önce 'oy ve ötesi', 'temiz toplum' gibi değişik platformlar oluşturuldu. Hemen her seçim öncesi böyle birtakım platformlar, dernekler, vakıflar ortak çalışmalarla sanki Türkiye'de seçimler hileyle kazanılıyormuş gibi bir algı oluşturuyorlar. Hileyle Türkiye'de kazanılmış hangi seçim var?" diye konuştu.

YSK'nin dünyanın en saygın ve en güvenilir seçim organlarından biri olduğunu dile getiren Bozdağ, "Hiç kimsenin seçim başarısızlığını YSK üzerine yıkmaya hakkı yoktur. Bahane uydurmaya gerek yok. Çıkarsınız, çalışırsınız." ifadelerini kullandı.

"Dünyanın hiçbir anayasasında sınırsız bir kıyafet hürriyeti yok"

Başörtüsüyle ilgili Anayasa değişikliği teklifine ilişkin bir soruya da cevap veren Bozdağ, başörtüsü konusunun Türkiye’nin gündeminden kalıcı olarak çıkmasını istediklerini belirtti.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun da bu iddiayla konuyu gündeme getirdiğini anlatan Bozdağ, Turgut Özal döneminde konuyla ilgili kanuni bir düzenleme yapıldığını ancak daha sonra bu düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini hatırlattı.

İYİ Partinin teklifine değinen Bozdağ, şöyle devam etti:

"İYİ Partinin önerisine baktığınızda orada din ve vicdan hürriyetiyle ilgili bir şey söylemiyor, kıyafet hürriyetiyle ilgili bir şey söylüyor. Bizim getirdiğimiz öneride başı açma, başı örtmeyle ilgili, bütün kadınlarla alakalı eşit bir durum söz konusu. Ama diğer ikinci kısmında ise din ve vicdan hürriyetiyle ilgili bir kısım söz konusu. Ama İYİ Partinin önerisine baktığınızda uygulamaya geçtiğinizde sınırsız anayasal güvence ve anayasal düzeyde düzenlenmiş bir kıyafet hürriyetidir. Türkiye'de sınırsız bir kıyafet hürriyeti... Acaba bu ne kadar doğru? İkincisi; sınırsız kıyafet hürriyeti, din ve vicdan hürriyetiyle ilgili bir bahiste düzenlenebilir mi? Sınırsız kıyafet hürriyeti hem sınırsız örtünme anlamına hem de sınırsız başka tür kıyafetler anlamına gelir. Bizimkiyse dar bir düzenleme. Dünyanın hiçbir anayasasında sınırsız bir kıyafet hürriyeti yoktur.

Ayrıca baş örtme ya da açmayı teferruat gibi görüyor yani 'Esas bu değil' diyor. Bir nevi Türkiye'de yaşanan bunca haksızlığı, zulmü görmezlikten geliyor, basite indiriyor. 'Başını açma ve başını örtme dahil' diyor. Esas kıyafet hürriyeti ama öbür kısım basite indiriyor, önemsizleştiriyor. Bir defa bu kadar zulmü yaşamış bir toplumda başörtüsünü teferruat gibi gören bir yaklaşım veyahut da bunu basitleştiren, önemsizleştiren bir yaklaşım kabul edilemez. Türkiye'de başörtüsü ve dini inancı sebebiyle yaşanan sıkıntıların kaynağı, bunun dini inançla irtibatlı olmasıdır. Eğer siz dini inançla bunun irtibatını keserseniz o zaman örtünmeyi niçin yapıyor bu insanlar? Yani örtünen insan dini inancı sebebiyle örtünüyor. Kıyafetle bir tercih kullanılıyorsa o da onun için kullanıyor. 'Dini inanç sebebiyle başı örtme ve kıyafet tercihi ayrı ayrı' deniyor. Hayır, oradaki hem başörtüsü hem de kıyafet tercihi dini inanca bağlıdır. Herhangi bir kıyafet değil bu."

Bozdağ, muhalefetin başörtüsü konusunda samimiyeti varsa bahaneyi bırakıp Genel Kurulda kendilerine destek olmasını beklediklerini söyledi.

AK Parti'ye yönelik olarak "Başörtüsünü istismar ediyorlar." şeklinde eleştiriler yapıldığını aktaran Bozdağ, bunların gerçekleri yansıtmadığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesinin bu konuda çok büyük bedeller ödediğini söyledi.

Muhalefetin, teklifteki aileyle ilgili düzenlemeye de karşı çıktığını dile getiren Bozdağ, "Allah aşkına, evlilik birliğinin kadın ve erkek arasında kurulabileceğinin Anayasa'ya yazılmasının neresi yanlış? Türk toplumunun temeli olan ailenin geleceğini, neslimizin, toplumumuzun geleceğini, milletimizin geleceğini muhtemel tehditlere karşı şimdiden koruma altına almanın neresi yanlış? Buna hangi saikle karşı çıkıyorlar, anlamak mümkün değil." dedi.

Anayasa Mahkemesinin HDP kararı

Bekir Bozdağ, Anayasa Mahkemesinin HDP hakkındaki kapatma davasıyla ilgili kararına ilişkin bir soruya ise "Anayasa Mahkemesinin verdiği karar oy birliğiyle alındı. Bence de doğru bir karar. Çünkü Anayasa Mahkemesi gündemini kendi belirler. Hangi davanın ne zaman görüleceğine mahkeme kendi karar verir. Talep üzerine bunu da değerlendirebilir ama öncelik sonralık sırasını mahkeme tayin eder. Bu mahkemenin yasal bir hakkıdır. O yüzden karar isabetli bir karardır. Bu kararın ne zaman çıkacağı anlamında bir fikir vermez. Mahkemenin onu gündemine almasıyla ilgili bir husustur." cevabını verdi.

Bozdağ, 28 Şubat davasında müebbet hapis cezasına çarptırılan 87 yaşındaki İlhan Kılıç ve 75 yaşındaki Kenan Deniz'in cezalarının Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kaldırılmasıyla ile ilgili soruyu şöyle yanıtladı:.

"Anayasaya göre Cumhurbaşkanı'mızın yetki ve görevleri arasında sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hallerinden biri ya da birkaçının varlığı halinde cezaların kaldırılması ya da azaltılması vardır. İlhan Kılıç ve Kenan Deniz'le ilgili Adli Tıp Kurumu kocamışlık hali raporu vermiştir. Dolayısıyla bu rapora istinaden Sayın Cumhurbaşkanı'mız Anayasa'daki yetkisini kullanmış ve cezalarının kaldırılmasına karar vermiştir. Hakkı Kılınç paşayla ilgili de Adli Tıp Kurumu kocamışlık haline dair bir rapor verdi. Onu da biz Cumhurbaşkanı'na daha yeni gönderdik. Cumhurbaşkanı'mız zaman zaman Anayasa'nın verdiği cezaların kaldırılmasına ya da azaltılmasına ilişkin bu yetkisini kullanmaktadır. Bugün de üç vatandaşımızla ilgili bu yetkisini kullanmıştır."

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler