Prof. Dr. Erkan SEVİNÇ

Prof. Dr. Erkan SEVİNÇ

AGAMEMNON

İzmir termal su kaynaklarıyla ünlü. Özellikle Balçova,Çeşme gibi ilçelerde milyonlarca yıl yaşındaki termal suyun ilk kez ne amaçla ve ne zaman kullanıldığı konusunda çeşitli mitler ve tarihsel bilgiler var. İlk rivayetler suya da adını veren Agamemnon’a ve MÖ 1200’lü yıllara dayanıyor. Agamemnon askerlerini tedavi ettirmek için yakındaki bir yere değil bir gelecek bilicisinin “yarayı çok çabuk kabuk bağlatır” tavsiyesi üzerine İzmir’e geliyor. Truva Savaşı’nın ünlü komutanı Agamemnon yaralı askerlerin kısa zamanda iyileşip geri döndüğünü görünce, kaplıca suyunun şifalı olduğunu keşfeder. Bir diğer rivayete göre de; yüzü ve vücudu yaralarla kaplı Agamemnon’un kızının bu sularda yıkanarak iyileşmesi ve güzelleşmesi üzerine, Agamemnon bu yörenin özel bir yer olduğuna inanır. Ve bu bölge tarihte Agamemnon Kaplıcaları diye anılır. Zamanla bu bölgeye çağlarına uygun hamamlar, kapalı hücreler, mikroptan arınma yapıları ile çamur ve su havuzları yapılır.

Doğu Roma İmparatorluğu dönemlerinde hristiyanlığın o döneme özgü yalnız ruha değer veren ve cisme hor bakan görüşün de etkisiyle yıkanma ve vücut temizliği günah sayılmış ve her kaplıca gibi Agamemnon Kaplıcaları da ihmal edilmiş . 1415 yılında Osmanlılar tarafından İzmir’in alınması ve kaplıcaların eski önemine kavuşması sonucu diğer ılıcalar, kaplıcalar ve içmeler gibi Agamemnon Kaplıcaları da onarılmış ve tekrar şifa kaynağı olmuş..

İzmir’in tarihe meraklı, duayen  gazetecilerinden Gürol Tulunay Agememnon ile özellikle ilgileniyor. Balçova’daki Kaya Termal Otel’in altında bir hazinenin yattığını belirten Tulunay şöyle diyor:

“Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın internet sitesinde Balçova için şöyle denmiş:“İlçenin eski çağlara ait tarihi ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bununla beraber İzmir ile aynı tarihi paylaştığı sanılmaktadır. Buna dayanılarak yörenin M.Ö: 1200 yıllarında İon gücü sırasında kolonistlerin buraya yerleştiği ve yerli halk ile kaynaştığı olasıdır. Pers, Roma, Bizans dönemlerinde burada yerleşim olduğu bilinmektedir.Homeros’un İliada Destanında Troia savaşına katılan Agamemnon ve Meleneos’un buradaki şifalı sularda yaralı askerlerini iyileştirdiği yazılıdır.
Bunlara ait, temel kalıntılarından su kuyusu ve bir mahzen günümüze kadar gelmiştir.

Bakanlığın internet sitesindeki bilgi bu kadar. Balçova Kaymakamlığı ve Balçova Belediyesi’ndeki durum da bu anlatımdan farklı değil. Balçova Belediyesi’nin 2015-2019 dönemi stratejik planında da durum aynı.

İlk belediye reisi seçilen ve üç dönem Belediye Reisliği yapan Ercüment Uysal’ın Balçova Agamemnon Kaplıcaları’nı kiraladıktan sonra, 1965 yılında sıcak su kuyusu açtırırken 3 metre derinde bir mermer büst bulunmuş, basına sergilendikten sonra İzmir Arkeoloji Müzesine teslim edilmiş ve müze envanter defterine Agamemnon kral sülalesine ait bir prens notu düşülmüştü. O büst 54 yıl evvel konduğu İzmir Arkeoloji Müzesi’nin bodrumunda kendine gün yüzünü gösterecek ilgilileri bekliyor. Neden bodrum diye sormuştum. Yerimiz yok cevabını aldım.

Bahriyeli Hüseyin’in mandalina bahçesinin arkasındaki küçük çıkmaz sokakta bulunan kuyu bileziği olarak kullanılan, arkeologlar tarafından M.Ö: 4.YY. tarihine endekslenen sütun başı epey zamandır Sakarya Caddesi ile Ata Caddesi’nin kesiştiği havuzun fıskiyesinin üstünde durmaktadır. Bu tarihi sütun başı için, arkeologlar “daha 7 tane bulursan aradığın Apollon Tapınağı’nın varlığını kanıtlamış” olursun demişlerdi. Bu sütun başlarından antik döneme ait 7 tane daha araştırmalarımla bulmuştum. Ancak daha sonraki zorunlu iş değiştirme yüzünden konu takibimden çıkmıştı. Sonra Roma Hamamı var. Eski İzmir Valilerinden Burhanettin Uluç Paşa da Agamemnon’u ziyaretinde hamamın bir Roma Hamamı olduğunu söylemişti. Müze ilgililerinin söylediği yaklaşık 1000 yaşında bir Roma Köprüsü ayağı.var.Kaplıca arazisi içinde çıkan üç tane küp mezar var.

Balçova Agamemnon Kaplıcaları’nda bir kazı yapılmadan konunun çözülmesi mümkün değildir.Hele Roma Hamamı dediğim alan en kolayıdır. Üzerinde tahmini olarak söylüyorum birkaç metre toprak ve ağaçlar var şimdi. Ama bir ucundan açılıp içine 1983 te benim girdiğim gibi girilebilinir ve içeride gördüğüm taş ile örülü olan üç kapının arkasındaki bilinmeyenler ortaya çıkar”

Yörede yaşayan Erdinç Şahin “Batı kısmında, yani Narlıdere istikametinde bulunan kapının arkasında dehlizler var. Koyun o dehlizlerden birine kaçmıştı, onu çıkartmak için bende dehlizin içine girdim. Ben çöker diye ileriye gidemedim zaten zifiri karanlıkta var göz gözü görmüyordu. Sonra o açık olan kapıyı tahtalar çakarak kapattık ’ diyor. 
Gürol Tulunay çok dolu bu konuda. Araştırmalarını bir yandan kitaplaştırmaya çalışırken konunun önemini ilgililer duyurmaya devam ediyor.

“Benim amatör bir tarihçi olarak iddiam; sade Agamemnon Kaplıca alanı değil, İnciraltı denize kadar olan alanda incelenmeli ve sondajlar yapılmalıdır. Buraya gelip kendini ve askerlerini tedavi ettiren sadece Kral Agamemnon değil ki.Kral Agamemnon’dan epey sonra Büyük İskender ordusuyla İzmir’e gelmişi ve Urla Yarımadası’nı işgale hazırladığı zaman ordusunun tedavisini kaplıcada yaptırmış sonra Urla Yarımadası’na gitmiştir. Şimdi ben size bir soru sorayım, siz cevabınızı kendinize göre düşünün.

Biri Krallar Kralı Agamemnon diye anılan ve yöreye ismini veren Kral, diğeri Makedonya dan çıkıp Hindistan’a kadar işgal eden Filip’in oğlu Büyük İskender. Biri Truva’yı kalleşçe ele geçiren Kral Agamemnon, diğeri bir sürü ülkeleri işgal eden Büyük İskender. Agamemnon Kaplıcaları hastaları tedavi edip iyileştiren bir tanrısal termal sudur diyebiliyorsak, bu konuyu Agamemnon Kaplıcaları’nın içinde görünür bir yere konulacak tabelaya birkaç lisan ile yazmamız gerekmez mi? Yurt dışında yapacağımız reklamlarda ve broşürlerimizde, tanıtımlarımızda kullanmamız gerekmez mi?

Bakın Agamemnon Kaplıcaları’ndan dere boyunca yukarıya da gitmek gerekiyor. Etrafa saçılı işlenmiş mermer parçalarından bahsediliyor. Şimdi aradığımız ve hiçbir bulamadığımız, ama neredeyse eski çağ yazarlarının hepsinin sözleşmişcesine bahsettiği Tanrı Apollon mabedinin hep Agamemnon Kaplıca arazisinde olduğunu hatta Kaya Otelin altında kaldığını sanıyordum. Mevcut oteli kaldırıp altına bakamayacağımıza göre istikameti değiştirmeyi denemek lazım gibi geliyor bana.

Doğa severler Manastır’a doğru yaptığı gezilerde mermerlere rastladıklarını söylüyorlar. O halde bu istikametinde araştırılması gerekir diye düşünüyorum.

Hatta burada terk edilmiş, bir kısmı toprağa gömülmüş bir eski köyden bahsedenler var. Bu tarafta bir köy olmadığını biliyoruz. Ayrıca, yakın zamanda bir konu duydum. Tabi bunu araştırmakta ilgililere düşüyor. Kaya Otel’in bahçesinde ve dere tarafında bulunan büyük kuyuların içinden tünellerin geçtiği ve birinin Narlıdere tarafına, diğerinin ise manastır istikametine veya yıkık değirmen ceviz altına doğru gittiği anlatıldı”

3204 yıldır yüz milyonlarca kişiyi tedavi eden Agamemnon Kaplıcaları’nın tanıtımı nerdeyse sıfır. Roma hamamının kesinlikle açılması, Kaplıca dahil İnciraltı’na kadar olan bölge ve Manastır’a giden yolun iki tarafı inceden inceye aranmalı. Buralar kazılırsa veya en azından sondaj yapılırsa Asklepion’un pamucu dama atılabilir ve “Dünyanın İlk Hastanesi “  ortaya çıkabilir. Yerin altındaki tarihi gün yüzüne çıkarmak için herkese çağrı yapıyorum. Elinizi taşın altına koyun.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.