Akdeniz Ve Karadeniz'de Aşırı Avlanma Azalsa Da Sürdürülebilirlik Sağlanamadı
Akdeniz Genel Balıkçılık Komisyonunun hazırladığı rapora göre, Akdeniz ve Karadeniz'de ana ticari türlerin yüzde 73'ü biyolojik sürdürülebilir limitlerin üzerinde avlandı
Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütüne (FAO) bağlı Akdeniz Genel Balıkçılık Komisyonunun (GFCM) hazırladığı raporda, Akdeniz ve Karadeniz'de aşırı avlanmanın önemli ölçüde azaldığı ancak çoğu ticari türün halen aşırı avlanma baskısı altında olduğu belirtildi.
Akdeniz ve Karadeniz'deki avlanma durumunu ortaya koymak amacıyla GFCM tarafından 2 yılda bir SoMFi (The State of Mediterranean and Black Sea Fisheries/Akdeniz ve Karadeniz'in Balıkçılık Durumu) raporu hazırlanıyor.
Sonuncusu geçen ay açıklanan SoMFi 2022 raporuna göre, 2018-2020 yıllarında 743 bin 100 tonu Akdeniz'de, 446 bin 100 tonu ise Karadeniz'de olmak üzere 1 milyon 189 bin 200 ton balık yakalandı. Bu, Kovid salgınına rağmen, 2016-2018 döneminde yakalanan balık sayısının yüzde 1,1 üzerinde.
Raporda, Akdeniz ve Karadeniz'de aşırı avlanma son 10 yılda önemli ölçüde azalsa da balıkçılık baskısının sürdürülebilir seviyeden 2 kat fazla olduğu, ana ticari türlerin yüzde 73'ünün biyolojik sürdürülebilir limitlerin üzerinde avlandığı vurgulandı.
Bununla birlikte "çok taraflı yönetim planlarına tabi ana türler" için bölgede aşırı avcılığın azaldığı tespit edildi. Söz konusu türlerden Akdeniz'de bakalyaro, Karadeniz'de kalkan ve Adriyatik Denizi'nde dil balığı stoklarının aşırı avlanmasında çarpıcı bir azalma görüldü ve bu türlerin bazılarının denizdeki mevcut varlıklarında yeniden yapılanma belirtileri saptandı.
Hassas türlere de değinilen raporda, bu türlerin iklim değişikliği, plastik kirliliği, habitat tahribatı ve olumsuz balıkçılık faaliyetleri gibi insan kaynaklı baskılardan etkilendiği ifade edildi. Yanlışlıkla yakalanan hassas türlerin yüzde 80'i parakete ve trol yöntemiyle avlanırken, türlerin yüzde 89’unu deniz kaplumbağaları, yüzde 8’ini yassı solungaçlıgiller, yüzde 2’sini memeli deniz hayvanları ve yüzde 1’ini de deniz kuşları oluşturdu.
Raporda, Türkiye'nin Akdeniz ve Karadeniz'deki ana üretici olduğu, İtalya, Yunanistan, İspanya, Cezayir ve Tunus ile bölgedeki toplam balıkçılık gelirinin yüzde 83'ünü sağladığı ifade edildi.
Ayrıca Türkiye; Tunus, Cezayir, İtalya, Yunanistan ve Mısır ile sektördeki bölgesel istihdamın yaklaşık yüzde 82'sini oluşturuyor.
"Uzun vadede bu tablo balıkçılık sektörü için kötü"
Raporun detaylarını AA muhabirine değerlendiren GFCM Genel Sekreteri Miguel Bernal, ekosistemin üretme kapasitesinin balıkçılık sektörünün denizlerden aldığı miktarı yerine koyabilmek için yeterli olmadığını, bu durumun, kaynakların bolluğunun ve denizdeki mevcut varlıkların yavaşça azalması anlamına geldiğini söyledi.
Bernal, "Biz olması gerekenden çok daha fazlasını denizden alıyoruz ve bu durum da avlanma öncesi seviyesine gelmesine olanak sağlamıyor. Şu an gördüğümüz, bu kaynakların denizdeki mevcut varlıklarının giderek azaldığı. Bunun yanı sıra zaman zaman avlanan balık boylarının kısaldığını görüyoruz çünkü aşırı avlanma büyük boyutlu balıkların popülasyonlarının azalmasıyla sonuçlanıyor. Uzun vadede bu tablo balıkçılık sektörü için kötü." görüşünü paylaştı.
Doğal kaynakların geleceğini tehlikeye atmayacak sürdürülebilir avcılığın önemine işaret eden Bernal, düzenli olarak "Maksimum Sürdürülebilir Verim" çalışmaları yürüttüklerini, bu sayede hangi tür balığın ne kadar avlanması gerektiğine dair bilgi sahibi olduklarını aktardı.
Bernal, şöyle devam etti:
"Elde edilen son verilere göre, şu an Akdeniz ve Karadeniz'de ideal sürdürülebilir avlanma oranının iki katı avcılık var. Örneğin, Karadeniz'de çok kıymet verdiğimiz kalkan balığı var. Bu balık, yıllarca olması gerekenden çok daha fazla avlandı. Bu türün denizdeki mevcut varlığında radikal bir düşüş gözlemlendi. Şu anda bir yandan balıkçılar artık geçmişte yakaladıkları miktarlardaki kadar kalkan balığını yakalamakta zorluk çekiyor, diğer yandan kalkan balığı boyutlarının, olması gerekene kıyasla küçüldüğü görülüyor. GFCM son 5 yılda, aşırı avcılığın azaltılması ve sürdürülebilir avcılığın sağlanması için bazı yönetimsel tedbirleri hayata geçirdi. Özellikle kalkan balığı için bu tedbirlerin işe yaradığını görüyoruz. Çünkü son 4 yılda balıkçılık baskısının azaldığını ve kalkan balığının denizdeki varlığında artış olduğunu görüyoruz."
"Sularımızdaki üretkenliğin bir limiti var"
Aşırı avlanmaya karşı çözümün, etkili bir yönetim planı ve bunun uygulanması olduğunu kaydeden Bernal, etkili yönetim planlarının yanı sıra seçiciliği artıracak ve balıkçıların yalnızca istenen boyutlarda balık avlamasını sağlayacak teknik yönetim tedbirlerinin türlerin yeniden üremesine olanak sağlayacağını bildirdi.
Karadeniz ve Akdeniz bölgesinde gıda ürünü olarak balığa çok yüksek talep bulunduğuna dikkati çeken Bernal, "Balığı tabii ki içeriğindeki kaliteli proteinlerden dolayı tüketmemiz gerekiyor. Buradaki sorun, talep nedeniyle balıkçılık sektörünün olması gerekenden fazla balığı denizden avlaması. Bundan kaçınmamız gerekiyor. Bu talep, çözülmesi gereken bir durumu ortaya çıkarıyor. Bir yandan balık yemek sağlığımız için önemli, diğer yandan ise sularımızdaki üretkenliğin bir limiti var." diye konuştu.
Denizlerdeki kırılgan türlerin, sadece balıkçılık faaliyetlerinden değil, diğer insan aktiviteleri, habitat yıkımı, iklim değişikliği, plastik kirliliği gibi pek çok nedenden dolayı da zarar gördüğünün ve denizlerin baskı altında olduğunun altını çizen Bernal, ekosistemin sağlıklı kalabilmesi için bütün sektörlere ortak hareket etme çağrısında bulundu.
Kültür balıkçılığı arttı
GFCM Su Ürünleri Yetiştiriciliği Sorumlusu Houssam Hamza da Türkiye’de son 20 yıl içerisinde vahşi balıkçılıkta nispeten bir azalma yaşandığını, bununla birlikte su ürünleri üretiminde neredeyse 10 katı kadar artış olduğunu söyledi.
Hamza, "Balıkçılık ve su ürünleri üretimine olan talep hem ulusal hem de uluslararası ölçekte artış gösterdi. Bunun ötesinde, bazı balıkçılar kültür balıkçılığına yatırım yapmaya ya da buralarda çalışmaya başladı." dedi.
Kültür balıkçılığı üretiminde hem Türkiye hem de dünyada pozitif büyüme oranı olduğuna değinen Hamza, bu rakamın dünyada yıllık 88 milyon tona, Türkiye'de ise yıllık 470 bin tona ulaştığını bildirdi.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.