Akşener'den Erdoğan'a: Atatürk’e uyuz olduğunu biliyoruz da Türk bayrağıyla ne işin vardı?
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, "Sanki kendi sebep olmamış gibi muhterem bana diyorsun ki ‘PKK’lı.’...
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, "Sanki kendi sebep olmamış gibi muhterem bana diyorsun ki ‘PKK’lı.’ Sanki Habur rezaletini ben yaptım, ‘Megri Megri’den adamların kafasındaki konfetileri ben üfledim, birlikte şarkı söyledim. Recep Bey, Atatürk’ün ve Türk Bayrağı’nın o çadır mahkemelerinden çıkarılmasını sen sağladın. Zaten Atatürk’e uyuz olduğunu biliyoruz da Türk bayrağıyla ne işin vardı? Niye çıkardın, teröristler rahatsız olmasın diye" ifadelerini kullandı.
İyi Parti lideri Akşener, partisince Edirne’de düzenlen mitingde halka seslendi. Konuşmasında tarım ürünleri ithalatını eleştiren Akşener, “Et ithal, mercimek ithal, buğday ithal, mısır ithal, pirinç ithal, saman ithal, hayvan ithal. Arkadaş ithal etmediğin ne kaldı? Biraz akıl, bilim, hukuk, adalet ithal etsene. Hem onlar bedava” diye konuştu.
Akşener, mitingde yaptığı konuşmada Erdoğan'a çözüm sürecini hatırlatarak, "‘Megri Megri’den adamların kafasındaki konfetileri ben üfledim, birlikte şarkı söyledim. Recep Bey, Atatürk’ün ve Türk Bayrağı’nın o çadır mahkemelerinden çıkarılmasını sen sağladın. Zaten Atatürk’e uyuz olduğunu biliyoruz da Türk bayrağıyla ne işin vardı? Niye çıkardın, teröristler rahatsız olmasın diye. Oslo’da ne oldu? Oslo için demiştin ki, ‘Oslo’ya gidildiğini ispat etsinler, ispat etmeyen şerefsizdir.’ Sonra da dedin ki, ‘Ben gönderdim.’ Ne olduk şimdi?" dedi.
"Gelecek hafta daha da vahim, daha da berbat şeyler yaşayacağız"
Akşener Edirne'deki mitinginde şunları söyledi:
“Bir haftada, ‘kitapsız, dinsiz, kafir, PKK’lı, faili meçhulcü’ oldum. Yahu, bir kişiye bu kadar birbirine zıt iftirayı, hakareti, aynı anda atan, söyleyen o kafanın, mantığın ne olduğunu anlayabilene aşk olsun. Biz seçime gidiyoruz. Ucube bir sistemden kurtulmak için seçime gidiyoruz. Tek adam rejiminden, bir adamın iki dudağı arasına sıkıştırılmış bir sistemden kurtulmak için seçime gidiyoruz. Ama bu seçim, bir savaş değil, biz düşman değiliz, burayı şereflendiren sizler, işgal gücü değilsiniz. Siz milletsiniz, bu milletin bir parçasısınız. Siz seçmensiniz. Seçmen hangi parti oy verirse versin velinimettir. Ama biz herhalde, gelecek hafta daha da vahim, daha da berbat şeyler yaşayacağız.
"Biz neyle yönetiliyoruz arkadaşlar?"
Asayişten sorumlu bir arkadaş var, kafayı taktı erkek erkeğe evliliğe. Nasıl bir ruh hastalığıdır anlamaya çalışıyorum. Sınırlar kevgire dönmüş, Türkiye bir göçmen hendeği, sığınmacı hendeği olmuş, ağabeyin onlarla alakası yok. Biz eğer kazanırsak erkek erkeğe evliliği serbest bırakacakmışız. Hayda, kimsenin aklına gelmez. Daha vahimi var. Bu nasıl bir fantezi dünyası! Erkeklerle hayvanların evlenmesini de serbest bırakacakmışız. Edirne’de, Türkiye’de yaşayan bütün psikiyatristleri, ben bu arkadaşları muayene etmek için göreve çağırıyorum. Biz neyle yönetiliyoruz arkadaşlar?
"Patates soğan, güle güle Erdoğan"
Yaşını başını almış bir arkadaşımız, aynı zamanda başbakanlık yaptı, İstiklal Marşı’nı kâğıttan okuyamadı ama biz işgal güçleriymişiz. Yani burayı şereflendiren sizler, işgal güçlerisiniz. Çünkü muhalefete, Bay Kemal’e bir oy, bir oy da Meral’e vereceksiniz. AK Parti’ye oy verirseniz istiklal mücadelesi yapanlarsınız. Bugün bunların başındaki Recep Bey çıkmış, ‘Bir soğana, bir patatese beni, liderinizi kurban etmeyin’ diyor. Patates soğan, güle güle Erdoğan. Patates soğan yiyemeyenler, Sayın Erdoğan’ın iktidarını yiyecekler inşallah.
"Biraz akıl, bilim, hukuk, adalet ithal etsene"
Aldıkları her yanlış karar Türkiye’yi bir yere getirdi. 2002 yılında 50 kuruş veriyordunuz bir Bulgar levası alıyordunuz. 1 liraya 2 leva. Bugün 11 lira veriyorsunuz, 1 leva alıyorsunuz. Edirneliler dün siz gidiyordunuz Bulgaristan’a, bugün Bulgaristan’dakiler geliyor burada alışveriş yapmaya. Elbette alışveriş yapsınlar, itirazım yok ama alım gücünüz gitti. Tarım şehri Edirne, sulama kanallarınız halloldu mu, Ergene temizlendi mi, yok. Türkiye pirincinin yüzde 50’sini siz yetiştiriyorsunuz ama Tarım Kredi marketlerinde Yunan pirinci satılıyor. Kanada’nın mercimeği, Sırbistan’ın eti. Ama Edirne’nin çiftçisi oturup ağlasın. Et ithal, mercimek ithal, buğday ithal, mısır ithal, pirinç ithal, saman ithal, hayvan ithal. Arkadaş ithal etmediğin ne kaldı? Biraz akıl, bilim, hukuk, adalet ithal etsene. Hem onlar bedava.
"Eğer biz Edirne’yi turizm şehri haline getirdiğimiz takdirde, ki bir yılda getirebiliriz, bu şehirde işsiz genç kalmaz"
Edirne, Floransa’dan sonra dünyadaki en önemli tarihi şehirdir. O kadar çok tarihi eser var ki Bulgaristan’dan insanlar turist olarak gelmiyor da alışveriş etmeye geliyor. Edirne’yi dünyanın incisi yapmak mümkün. Turizm konusunda dünyanın en önemli şehirlerinden birisi etmek mümkün. 25 bin kayıtlı işsiz var. Bunların büyük bir çoğunluğu genç ve üniversite mezunu gençler. Eğer biz Edirne’yi turizm şehri haline getirdiğimiz takdirde, ki bir yılda getirebiliriz, bu şehirde işsiz genç kalmaz. Oteller dolar, yeni oteller açılır. Mesela ciğer, Edirne’nin dışında kim yaparsa yapsın, aynı ciğer yok. Dünyaya tanıtmak mümkün. Bir kere yiyen tekrar yemek istiyor. Bunun gerçekten pişmiş olarak ihracı mümkün.
"Suriyeliyi bu ülkeye aldın, Türkiye’yi bir göçmen, sığınmacı hendeği haline getirdin"
Bugün Recep Bey inciler saçtı. Ben, yani ‘o bayan’ ben oluyorum. ‘Sözde milliyetçiymişim, salağın teki de çıkmış ‘mason milliyetçi’ diyor. Biz 40 kişiyiz, birbirimizi biliriz muhterem. Ben Suriye’nin kuzeyinde kurulacak olan Kürt devletine onay veriyormuşum. Bunu söyleyen Recep Bey. Muhterem, o bölgeyi bu hale getiren sensin. Arap nüfusunu aldın, orayı Türkiye’ye boşalttı ve bu hale getirdin. Başlı başına bu konuda hesap vereceksin. Senden bizzat ben hesap soracağım. Sen Türkiye’yi düşmanlarla çevirttin. Halbuki 10 milyon, 8 milyon, 6 milyon diyorlar, onun bile hesabı yok, Suriyeliyi bu ülkeye aldın, Türkiye’yi bir göçmen, sığınmacı hendeği haline getirdin. Ben de buradan söylüyorum, duy Recep Bey: 2 yıl içerisinde bunları göndereceğiz.
"Atatürk’e uyuz olduğunu biliyoruz da Türk bayrağıyla ne işin vardı?"
Sanki kendi sebep olmamış gibi muhterem bana diyorsun ki ‘PKK’lı.’ Sanki Habur rezaletini ben yaptım, ‘Megri Megri’den adamların kafasındaki konfetileri ben üfledim, birlikte şarkı söyledim. Recep Bey, Atatürk’ün ve Türk Bayrağı’nın o çadır mahkemelerinden çıkarılmasını sen sağladın. Zaten Atatürk’e uyuz olduğunu biliyoruz da Türk bayrağıyla ne işin vardı? Niye çıkardın, teröristler rahatsız olmasın diye. Oslo’da ne oldu? Oslo için demiştin ki, ‘Oslo’ya gidildiğini ispat etsinler, ispat etmeyen şerefsizdir.’ Sonra da dedin ki, ‘Ben gönderdim.’ Ne olduk şimdi? Madem ben PKK’lıyım, şerefli Türk polisleri beni neden koruyor. Üstelik, İçişleri Bakanlığı yaptığım için kanunla korunuyorum, taleple değil, Genel Başkan olduğum için değil. PKK’lıysam sen de beni tutuklamıyorsan siz hainin ötesisiniz, dibisiniz.
"Atatürk ile kavga eden bu zihniyeti külliyen sizin oylarınızla değiştireceğiz"
Recep Bey, sen yapmadın ama ben yapacağım; şerefli Türk polislerinin terör tazminatlarını hak ettikleri noktaya getireceğiz. 12/36 diye bir saat mefhumu olmayacak. Çocuklarına eşlerine vakit ayıracak bir çalışma düzenlerini kuracağız. Ama asla yaptırmayacağım bir şey var. İYİ Partili, CHP’li, DEVA’lı, Saadetli, Gelecekli, Demokrat Partili biri gidip polisimize tokat atamayacak. Vatan evlatlarını tokatlayamayacak. AK Parti Gençlik Kolları Başkanı, korkudan şube müdürünü tokatladı bu ülkede. O şube müdürünün tepesinde olan il müdürü de çıktı o AK Parti Gençlik Kolları Başkanı’yla hazır olda selam verdi, beyanat verdi. Kurumlarımızın saygınlığını, ciddiyetini hemen, derhal, behemehâl onlara iade edeceğiz. Canı cebinde Türkiye’yi korumak için gayret eden askerimiz için GATA’yı derhal açacağız. Askeri okulları, liseleri derhal açacağız. Atatürk ile kavga eden bu zihniyeti külliyen sizin oylarınızla değiştireceğiz.
"14 Mayıs akşamı bu ucube sistem gidecek"
Ya bu ucube sistemin devamından yana olunacak ya da Cumhuriyet’in kuruluş ayarlarına geri dönülecek. Ya Atatürk’e ki hakaret etmekten ve o anlayışla didişmekten vazgeçilecek ya da Atatürk’e hakaretler, ‘iki ayyaş’lar gırla gidecek. Ya bir haftada 36 bin imza atmak zorunda olan bir şahıs olacak ya da 14 Mayıs akşamı bu ucube sistem gidecek.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.