Altaylı: Kiminin kafası kesilir, kimi yakılır

Altaylı: Kiminin kafası kesilir, kimi yakılır

Gazeteci Fatih Altaylı, Antalya'da kafası kesilerek hayatını kaybeden öğrenci ve onun kaldığı kaçak yurt olayını analiz etti.

Habertürk yazarı Fatih Altaylı, Antalya'da ruhsatsız olduğu belirtilen bir yurtta aşçı tarafından kafası kesilen öğrenci olayını analiz etti. Bu tür yurtların kaçak olarak faaliyete geçirilmesine müsamaha edildiğini belirten Altaylı, "aslında kabile devleti durumu" yorumunda bulundu. İşte Fatih Altaylı'nın bugünkü yazısından ilgili bölüm...

Antalya’da İslamcı bir derneğe ait öğrenci yurdunda olan felaketi dün yazdım.

Başka yerlerde de yazıldı.

Yurt aşçısının, 18 yaşındaki üniversite öğrencisi gencin kafasını satırla bedeninden ayırması, “Haberin yeni kaynağı” olarak lanse edilen sosyal medyada, bir kulüp başkanının sözleri ya da bir magazin ünlüsünün zırvalıkları kadar bile ilgi çekmedi.

Ruh hastası olduğu bilinen bir aşçı, "Deccal’ı vurdum" diyerek gencin kafasını satırla kesmişti.

Ve güzelim memleketim için bu durumlar artık sıradan olaylar, vakayı adiye idi.

Ancak yine de olayla ilgili kimi gelişmeler oldu.

Antalya İlim ve Kültür Derneği’ne ait öğrenci yurdunun “İzinsiz ve ruhsatsız” olduğu belirlendi.

Doğrusu hiç şaşırmadım.

Bu gibi derneklere, vakıflara ait yurtlar genelde ya izinsiz ve kaçak oluyor ya da asla denetlenmiyor.

Hatırlayacaksınız, 5-6 yıl önce Adana’da yine bir cemaate ait kız öğrenci yurdunda yangın çıkmış, 11 kız öğrenci ve bir eğitmen hayatını kaybetmişti.

Orada da yurdun denetlenmediği, yurt olmaya uygun bir bina olmadığı ortaya çıkmıştı.

Ne yazık ki, işin içine “ilim” kelimesi bir şekilde sokulup, tabela yeşil beyaz olunca ve “dindar ve kindar” bir hava verilince denetim işi de Allah’a havale edilmiş oluyor.

Bu kez de öyle olmuş.

İzinsiz, ruhsatsız bir yurt açılıvermiş.

Tabii burada yanlış iliklenen ilk düğme.

Bir Bakan bu derneğin yurtlarının açılışına katılır, dernekle ilgili övücü lakırdılar sarf edince, ne yazık ki bu gibi kurumlar hiç de hak etmedikleri bir dokunulmazlık kazanıyorlar.

Bir hukuk devleti olmadığımız, bir yasa devleti bile olamadığımız için dernekle bakan ilişkisi ortada olunca, sıkıysa ruhsat sor, izin sor.

Muhtemelen denetimi yapacak olanlar iki türlü düşünüyor:

1- Bu dernek dandik işler yapıyor olsa, koskoca Bakan bunların açılışlarına katılır mı!

2- Bakanın övdüğü derneğin yurdunu denetlersek ve bir yanlış bulursak bakanın hışmına uğrayıp işimizden gücümüzden, yerimizden yurdumuzdan olur muyuz!

Her ikisi de aslında kabile devleti durumu.

Elbette bir Bakan’ın açacağı bir tesisin ruhsatını araştıracak hali yok ama ekibinin, sekretaryasının böyle bir inceleme yapması ve “Bakan Bey, burası yasal bir yer değil. Siz bu açılışı yapmazsanız daha iyi olur” diye uyarması gerekir. Böyle yapılsa, anlı şanlı bakanların böyle durumlara düşmesi, hatta kriminal bir takım kişilerle fotoğraf çektirmesi, randevu vermesi bile önlenebilir.

Kabile devleti değil de, hukuk devleti olsak, denetimi yapacak kişi hukuka güvenir ve burayı denetlemesi halinde Bakan’ın hışmına uğramayacağını, uğrasa bile hukukun kendisini koruyacağını bilir.

Bu yüzden de bizim çocuklarımız daha çok kayıp verir.

Kiminin kafası kesilir, kimi yakılır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler