Anayasa Mahkemesinin düşündürdükleri...

Anayasa Mahkemesinin düşündürdükleri...

Şevket Bülent Yahnici'nin yeni yazısı...

Bugün Anayasa Mahkemesi tartışılıyor. 1969'da fakülte kaydimdan beri hukuk mesleğinin içinde olan; 1979'dan beri "avukat" sıfatını taşıyan; "hukukun üstünlüğü ilkesini" hayatının vazgeçilmezi sayan ; 21. dönem parlamentosunda Anayasa Komisyonu sözcülüğü yapmış artık eski/eskimiş bir hukukçu olarak olan biteni endişe ile, hayretle, dehşetle izlemekteyim.Hukuk bilmezlik cahilliği bir yana; hukuku hiçe sayma,hukuk tanimazlik; kanunsuzluk,futursuzluk üzerine kurulu bu tartışmaların midemi bulandirdigini söylemeliyim. Bir memleketin hukuk ve adalet sistemi bu hale gelebildiyse, sistemi oluşturan unsurlar birbirleriyle ilgili bu sözleri sarfedebiliyorsa ve siyaset dünyası aktörleri de hukuk sistemi ve aktörleri için böylesi ifadeler kullanabiliyorlarsa inanın ki , DENIZ BITMIS DEMEKTIR...Bakınız kim haklı, kim haksıza girmiyorum bile...Zaten önemli de değil.Halin,işlerin ve sarfedilen sözlerin vardığı nokta ne kadar büyük bir acmazin,felaketin muhatabı olduğumuzun işaretidir.
Buralara bugün nasıl ve nerelerden geldik? Hiç sorguluyor muyuz?
Oncelerde, çok çok yıllar önce savcı ve hakim imtihanlarinda ideolojik kriter aramadık mi? Koy yerinde yumurta,tavuk,tereyağ götürüp yargı mensubu tavlamaya çalışmadık mi ; hangi avukatın para verip savcı ya da hakim satın alacağına göre avukat seçmedik mi? Meslekte yükselmenin ölçüsü ( mesela yargıtay uyeligi) -bir zamanlar- solculuk ya da masonluk gibi kriterler olmadı mı? Daha sonraları adliyelerde ( savcı,hakim,adli personel) yer bulma ölçüsü FETO mensubiyeti olmadı mı? Adliyelerde yarıdan fazla kişiyi Fetocu diye ya cezaevine göndermedik mi? Ya da işten atmadık mi? Yargıtay'in icinin Feto tarafından çoğunlukla ele geçirilmiş olduğunu 15 temmuz sonrası görmedik mi? Yüzlerce yüksek savcı ve hakimi fetocu diye tafiye etmedik mi? Sahi onları oraya hangi "siyasi irade" ya da "ayak" getirmişti?
Sonra,sonrası bir başka hikaye..."Yargıda birlik" vs., vb. gruplasmalarla ( kah AKP, MHP işbirliği,kah CHP desteği,kah hakyol takviyesi,kah menzil ilavesi ile işleri çığırından cikartmadik mi?
Hakim ve savcılari ucuz,çok ucuz ( ucuzun ucuzu) fiyatlarla ev sahibi yapan kooperatifler Ankara'da fink atarken aklımız neredeydi? Anlayan anladı...
Anayasa Mahkemesi 15 kişilik kadrosuyla ( 13 tanesi çağdaş,laik,demokrat çizgide iken ve sadece ikisi normal şartlarda aynı fikir doğrultusunda iken) çoğunluk rakamına ( 8) ulaşarak ( bu altı oy daha demektir) Başkan seçerken aklımız neredeydi? Neyi konuştuk,neyi tartıştık, bu olmaz işin nasıl olabildiğini niye hiç sormadık? Bu işlerin böyle olmasında AKTÖR kimdi? Aynı aktör ve gibilerin çalışma ve gayretleriyle Yargıtay çeşitli dairelerinden çeşitli kararlar devsirilirken ; parti kapatma konusunda yargı alttan üste lobiciligin muhatabı olurken neredeydik?..
Anayasa varsa uymak keyfiyettir..."Uymuyorum" demek ihlal suçudur.Bir yüksek mahkeme kararını tanımadığınızı ifade suçtur.Derdest dava hakkında beyan suçtur.Herhangi bir tefhimde bu karar aleyhine konusamazsiniz, suç işlemiş olursunuz ...Bu ülke bu suçların en üst seviyedeki yetkililerce yüzlerce,binlerce kere işlendiği bir ülke haline getirilirse/ getirirseniz yargı da bu perişan hale düşer.
Hakim teminatı,yargı bağımsızlığı,tabii hakim kuralı,hakim tarafsızlığı, hukuka ve kanuna uygunluk gibi kavramlar hukukun evrensel kurallaridir. Böyle davranarak "yerli ve milli" davranmış olamayız.
Çökme ve çürüme mukadder olur.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler