Nuray Başaran
Ankara’da siyasi satranç
İlk kez bir seçim öncesinde ‘kim seçilir?’ sorusu soruluyor. ‘Bunda ne var ki? Her seçim öncesi sorulur’ diyebilirsiniz… Ama bana göre daha düne kadar Türk siyasetinde böyle bir soru sormak absürd bir durumdu. Hatta, ‘ Tayyip Erdoğan değilse kim?’ sorusunun cevabı da asla yoktu. Bugün gelinen noktada ise, şu ana kadar kulislerde konuşulan ve açıklanan isimler arasında yer alan iki isim var... Bu isimlerden bir tanesi Cumhurbaşkanlığı adaylığını çok önceden açıklamış olan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, diğeri ise olması muhtemel aday 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül.
Peki aslında ne olmaktadır?
Olanlara bakınca ilk aklıma gelen 3 Kasım 2002 seçimleridir.
Peki neden?
Çünkü 3 Kasım 2002 seçimleri Türkiye’de bir dönüm noktasıydı.
24 Haziran 2018 seçimleri de bir dönüm noktasıdır.
Nasıl mı?
Bunun iki sebebi var. Birincisi 24 Haziran’da Türkiye’de sistem değişikliği kesinlik kazanacak. Yani dün yazdığım gibi bir nevi referandumun sağlaması yapılacak. Çünkü muhalefet, Parlamenter sisteme dönüşü halka yeniden oylatmaya hazırlanıyor. Ve tüm seçim propagandasını bunun üzerine inşaa edecek.
İkincisi 3 Kasım 2002’yi yakından izleyen bir gazeteci olarak, o günün aynı şartlarının bugün Türkiye’de var olduğunu söyleyebilirim. Şöyle ki:
O gün mevcut siyaset iflas etmişti. Halk mevcut siyasetten ve siyasetçiden ümidini kesmiş ve yeniyi tercih etmişti. Yeni kurulan Ak Parti ise o günün hastalıklarını iyi teşhis ederek, ‘neden biziz?’ sorusunun cevabını 3Y olarak açıklamıştı.
3Y:Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar demekti.
Siyasete bakınca bir partiyi iktidar eden nedenlerin, iktidardan eden nedenler olduğu da görülür.
Buna yarın değineceğim.
Bugün ise biraz daha günceli yakalamak için Ankara’daki adaylık satrancına gelin birlikte göz atalım.
16 yıldır iktidarda olan Ak Parti’nin 2002 seçimlerinde yazdığı hikâyenin en önemli unsuru bana göre Erdoğan’ın bir şiir okuduğu için siyasi yasaklı olmasıydı.
Aynı acıları yaşayan Tayyip Erdoğan’ın aynı acıyı yeni kurulmuş bir partiye hissettirmesi ise en önemli yanlış manevraydı. Bu nedenle de Ankara’da adeta tüm dengeler değişti. CHP’nin ‘demokrasi’ için 15 milletvekilini İYİ Parti’de ‘görevlendirmesi’ Ak Parti’de şok etkisi yarattı. O ana kadar Ak Parti’de, ‘Seçime katılma kriterleri belli. Onlar da bir daha ki seçime hazırlansınlar’ cümleleri yerini, ‘siyasi ahlaksızlık’ cümlelerine bıraktı. Ancak CHP’den, ‘Demokrasi için, adalet için bunu yaptık’ açıklaması büyük kitlelerde önemli karşılık buldu. Her ne kadar bu olay ‘Güneş Moteli’ ile kınansa da iki olay arasında önemli ve büyük farklılık olduğu ortadadır. 15 milletvekilinin İYİ Parti’ye geçmesi bir hükümeti devirme ve yeni hükümet kurma modeli değildir. Bir Partinin seçime girme çırpınışıdır. Keşke sonuçta İYİ Parti’nin seçime girmesine izin vermek durumunda kalan YSK, bu kararı zamanında açıklayabilseydi.
Ak Parti cephesinde durum böyleyken, adayını hala açıklamayan CHP için ise bu hareket CHP’nin fiilen doğal adayını çoktan Meral Akşener yapmıştır. Akşener artık sadece İYİ Parti’nin değil, CHP ile İYİ Parti’nin adeta ‘çatı’ adayıdır.
Kulislerden edindiğim bir diğer izlenim ise CHP’nin son ana kadar adayını gizli tutacağıdır. CHP bunu da bir strateji olarak yapmaktadır. Bir nevi karşı tarafın merakını uyandırıp taktik uygulama noktasında karşıyı çaresiz bırakmak amaçlanmaktadır.
Şu anda en çok merak edilen ise Abdullah Gül’ün aday olup olmayacağıdır. Aday olacaksa da Gül’ün hangi partiden nasıl aday olacağı konusudur. Bu konuda da bugüne kadar 24 Haziran seçiminin kilit partisi Saadet Partisi iken, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün adaylığının anahtarı ise Meral Akşener’dedir.
Çünkü kulislere bakılırsa Abdullah Gül, muhalefetin ‘ortak çatı adayı ‘ olması halinde aday olacağını söylüyor. Akşener de adaylığından geri adım atmayacağını çoktan açıklamış durumdadır.
Bu arada gelinen noktada Ak Parti’de Abdullah Gül’ün olası adaylığı da sert dille eleştirilmektedir. Bu da dün, ‘Abdullah Bey kardeşim’, bugün nasıl ‘düşman kardeş’ olacak? sorusunun sorulmasına neden olmaktadır.
Bu arada dün Ak Parti gurubuna katılmayan milletvekillerinin Ak Parti’den Saadet Partisi’ne geçecek bilgisi kulislere bomba gibi düşerken, Erbakan Gecesi’nde Abdullah Gül ve Temel Karamolluoğlu’nun bir araya gelmesi yeniden kulisleri hareketlendirdi. Ankara siyaseti son 16 yıldır belki de ilk kez bu kadar heyecanlı ve taktiksel. Adeta siyasi satranç oynanıyor. Ve 24 Haziran’a kadar da böyle devam edeceğe benziyor. Çünkü yeni seçim modeli de sürprizlere açık bir model.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.