Aşkım Tan yazdı: KADIN – 10
Aşkım Tan yazdı: KADIN – 10
Günümüzdeki kadınların kaçı ellerinin altındaki imkânlara rağmen tarihimize mal olmuş kadınlar kadar cesur davranabilmişlerdir dersiniz? Hep birlikte tarihimize ışık tutan kadınlarımızın yolculuğuna kaldığımız yerden devam edelim…
- Türkiye’de ilk Ermeni Kadın Gazeteci: Elbis Gesaratsyan (1830-1911)
Türkiye’de “İlk Ermeni Kadın Gazeteci” olan Elbis Gesaratsyan, gazeteciliği ve yazarlığı boyunca “Fikirlerimiz çiçek açmalı” sözü ile hatırlanacak ve kadınların özgürleşmesi için çabalamıştır.
Elbis Gesaratsyan, 1830 yılında İstanbul-Beşiktaş’da doğmuş olup, “Türkiye’de İlk Ermeni Kadın Gazeteci” olarak kabul edilmiştir.
Elbis Gesaratsyan, Masis ve Dzağig (Çiçek) dergilerinde makaleler yazmıştır.
Hayatının sonlarına dek İstanbul'da yaşadı.
1862-63’te ilk Ermenice Kadın dergisi olan Aydınlık Gitar’ı yayımlamıştır.
Cinsler arası eşitsizliğin nedenlerini çözümlediği ve toplumun ileri gitmesi için “kadının özgürleşmesini” savunan “İlk Kadın Yazardır”.
Şu sözü de hem kendisini, hem de bakış açısını çok güzel anlatır:
“Çoğu kez tanık olmuşsunuzdur, kendi erkeğinden daha düşünceli, daha öngörülü ve daha işbilir kadınlar vardır ama bilerek, yol yordam bilmez erkeğe körü körüne boyun eğmek zorunda kalırlar. Çünkü kurallar gereği, kadın dili kesilmiş kuş olmalıdır ve erkek, karga da olsa, kendi ötmeli, kurum kurum hükmetmelidir…
Evet, sevgili kız kardeşim, işte benim düşüncelerim böyle. Bizim fikirlerimiz çiçek açmalı. Yetenekli kişiler bunu görev edinmeli, uyuşuk kafaları meşru yollarla harekete geçirmeli, uyanık olup özgürlüklerine sahip çıkmalı, eğitim çağrısı yapmalıdır. Okuma salonları, meclisler oluşturup yüreklere ve beyinlere seslenen bilgiler öğrenmeli ki ilerleme yolunda adımlar atabilelim ve insan sayılabilelim...”
Küçük boy sekiz sayfa çıkan ve altı aylık aboneliği 40 kuruş olan dergi, yeteri kadar abone bulamadığı için yalnızca yedi sayı yayımlanmıştır.
Osmanlı döneminde kadınların sokağa rahatça çıkamamasından dolayı Gitar Dergisi yeterince sayıya ulaşamamış, son sayısını 1 Şubat 1863'te çıkarmıştır.
1879 yılında Gesaratsyan, kadınların haklarını savunmak ve cinsiyet ayrımcılığına son vermek amacıyla “Ermeni Kadınlarına Mektuplar” isimli bir yazı dizisi başlatmıştır.
Elbis Gesaratsyan, aynı dönemlerde İstanbul'da “Ermeni Yurtsever Kadınlar Derneği”ni kurmuştur.
Bu dernek, Anadolu'da kurulan İlk Kadın Derneği idi.
Görüldüğü üzere İlk Feminist Kadın Önderlerinden olan Elbis Gesaratsyan, cinsiyet ayrımcılığına karşı savaştığında, bugün dünyada feminist önderler olarak kabul edilen Clara Zetkin 5 yaşında, Rosa Luxemburg ise 9 yaşında çocuklardı.
Dönemin bir başka Ermeni yazarı Teotig'in 1911 yılında yayımladığı Amenun Daretsuytsı'na (Herkesin Yıllığı) göre Elbis Gesaratsyan, yaşamının sonlarında 1911'de İskenderiye'de bulunmuş, burada hayata veda etmiştir.
- İlk Profesyonel Müslüman Türk Kadın Fotoğrafçı: Naciye Suman (1881-1973)
Naciye Suman, 23 Nisan 1881'de Üsküp'te Salih Paşa’nın kızı olarak dünyaya gelmiştir.
1903 yılında, 22 yaşına geldiğinde, o zamanlar yüzbaşı olan İsmail Hakkı Bey'le evlenmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu, Balkan savaşlarında art arda gelen ağır yenilgileri sonucu 500 sene idaresinde tuttuğu Rumeli’deki toprakları kaybetmiş ve en zayıf dönemlerini yaşamaktadır. …ve artık Avrupa’nın gözündeki “hasta adam”dır.
İşte bu dönemde İsmail Hakkı Bey ve karnı burnundaki Naciye Hanım, her şeylerini bırakıp sadece kendilerini kurtararak, Anadolu'ya doğru göç edenler arasına katılmışlardır.
Naciye Hanım, Balkan Savaşı'nın sonuna gelindiğinde Nusret, Fikret ve Nedret isminde üç çocuk dünyaya getirmiştir.
Dördüncü çocuğunu da Macaristan sınırında, trende dünyaya getirmiş ancak bu çocuğunu doğumdan kısa bir süre sonra kaybetmiştir.
İstanbul’a geldiklerinde ise İsmail Hakkı Bey ailesini asker bir arkadaşına emanet etmiş ve görevi icabı Viyana’ya gitmiştir. Viyana’da bulunduğu bu süre zarfında fotoğrafçılığa merak sarmış ve fotoğrafçılığı öğrenerek 1914 senesinde İstanbul’a geri dönmüştür.
Bu geri dönüş sonrasında Naciye Hanım, İsmail Hakkı Bey, üç çocuğu, annesi, anneannesi ve üç evlatlığı ile birlikte Beşiktaş-Yıldız’daki Sait Paşa konağına taşınmışlardır.
İsmail Hakkı Bey, Viyana’dan almış olduğu fotoğraf makinasını, araç ve gereçlerini de yanında getirmiştir.
İsmail Hakkı Bey konağın çatı katında bulunan çamaşırlığı ufak bir stüdyo haline getirmiş, burada ailesi ile sıkça vakit geçirmiştir.
Bu vesile ile ailedeki herkes fotoğrafın nasıl çekileceğini öğrenmiştir.
I. Dünya Savaşı sırasında İsmail Hakkı Bey cepheye gitmiş ve
bu zorunlu gidişle birlikte “İlk Müslüman Kadın Fotoğrafçı” tarihe kazandırılmıştır.
Naciye Hanım geniş ailesinin geçimini sağlayabilmek için ilk başta evdeki eşyaları satmaya karar vermiş, aile yadigârı gümüş bir tepsinin satılmasından sonra “Ben insan değil miyim? Ailem için para kazanamaz mıyım?” demiştir.
Ailesi için para kazanmayı kafasına koymuş olan Naciye Hanım’ın aklına evdeki fotoğraf makinası gelir ve bunun üzerine 1919 senesinde konağın girişine “Türk Hanımlar Fotoğrafhanesi-Naciye” yazılı bir tabela astırmıştır.
Böylece tarih sahnelerinde “İlk Müslüman Kadın Fotoğrafçı” yerini almıştır.
Naciye Hanım’ın fotoğrafhanesine ilk gün, on müşteri gelmiş ve bu sayı her geçen gün artış göstermiştir.
Özellikle Osmanlı kadınlarının erkek fotoğrafçılarının önünde peçelerini açmaları hoş karşılanmadığı için Naciye Hanım’ın fotoğrafhanesi dönemin kadınları tarafından memnuniyetle karşılanmıştır.
Fotoğrafhanenin tutulmasındaki bir diğer etken ise kadınların cephede savaşan eşlerine fotoğraflarını göndermek istemeleri olmuştur.
O dönemde cephedeki askerler, eşlerine yazdıkları mektuplarda Naciye Hanım’ın fotoğrafhanesinden bahsederek orada fotoğraf çektirip kendilerine göndermelerini bile istemişlerdir.
1921 senesinde çatı katındaki stüdyo yetmez duruma gelmiş ve Beyazıt’ta bir konak kiralamış hem evlerini hem de fotoğrafhaneyi oraya taşımıştır.
Aynı sene dönemin önemli kadın yayınlarından olan “Kadınlar Dünyası” dergisinde Naciye Hanım’dan övgüyle bahsedilmiştir.
Naciye Hanım’ın diğer bir özelliği ise Sultan Reşad’ın torunlarına fotoğrafçılık dersi vermiş olmasıdır.
Bu durum onun profesyonel bir fotoğrafçı olduğunun kanıtı olmuştur.
Bununla birlikte sultanın torunlarına dersler vermesi onun ününü artırmıştır.
Vermiş olduğu bu dersler, Naciye Hanım’ın fotoğrafçılık dersi veren “İlk Türk Kadını” olarak da tarihe geçmesini sağlamıştır.
1930 senesinde Naciye Hanım, Ankara’daki kızının doğum yapması üzerine fotoğrafhanesini kapatmış ve Ankara’ya göç etmiştir.
1973 senesinde ise aramızdan ayrılmıştır.
Sanatçının günümüze ulaşan fotoğrafları ne yazık ki oldukça kısıtlıdır.
…devam edecek
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.