'Atam'ı geri verin!'
Balkan ülkelerinin Tarkan'ı olarak popüler olan Kaan Mazhar, N Gazete İmtiyaz Sahibi Nuray Başaran Demir'e konuştu
Balkanların Tarkan’ı olarak da bilinen Makedonya’nın tek Türk Devlet Sanatçısı Kaan Mazhar’ı bir dinledik bin ah işittik!
Yıllardır Makedonya’dan başlayarak Türk şarkılarını unutturmamak üzere yola çıkan ve bu yolda çoğu zaman yalnız bırakılan Kaan Mazhar, bu yalnızlığını çok ilginç sözlerle dile getirdi ve şöyle dedi:
‘ATAM’I ALDINIZ, ANLATANIMIZ YAHYA KEMAL’İ ALDINIZ. SONRA DA BİZİ YALNIZ BIRAKTINIZ. YA GELİN YA DA GERİ VERİN!’
Yıllardır Türkçe besteler ve Türkçe şarkılar ile Balkanlarda ve hatta tüm dünyada çalışmalar yapan , sonunda Makedonya Devletinin bile Devlet Sanatçısı ünvanını verdiği Kaan Mazhar, bugüne kadar Makedonya Türkiye Büyükelçileri tarafından ise yok sayıldı ve hiçbir etkinliğine davet bile edilmedi.
Üsküp’te bir araya geldiğimiz Kaan Mazhar’a biz sorduk. O yanıtladı.
İşte virgülüne dokunmadan o röportaj:
N.BAŞARAN:
Siz Türkçe şarkı söylüyorsunuz. Anadolu'nun, Türkiye'nin ezgilerini burada dile getiriyorsunuz. Biraz sizi tanıyabilir miyiz?
KAAN MAZHAR:
Anadolu müziği olmasa, Türk müziği olmasa , biz burada farklı müzikler yapacaktık. Ezgileri tabii içimizde barındırıyoruz. Motifleri makamsal bilgileri … bunları çocukluğumdan beri içimde benimsedim. Önce nota sonra rota makam bilgisi derken, repertuvar ve bir sürü tarzda okumaya çalışıyorum. Asıl branşım pop ama diğer branşlarda da kendi tarzımda sesime uygun parçalar seçerek okumaya çalışıyorum ve bunu da başardığıma inanıyorum.
N.BAŞARAN:
Burada Türk olduğumuz için mi Türk müziğine yakın oldunuz yoksa müzik eğitimi aldıktan sonra burada farklı müzik yapabilirdiniz. Türk müziğini sanırım özellikle seçtiniz?
KAAN MAZHAR:
Tabii o konuda gerçekten çok avantajımız var. Farklı müzikler de yapabilirdik. Mesela burada yaşayan Türkler nereden bakarsanız dört beş tane dil konuşabiliyor. Farklı dillerde de müzik yapabilirdim ama Türkçe yapmak asıl görevim diye benimsedim.
Değil mi? Çünkü o o türden yapsanız belki daha geniş kitlelere hitap edecektiniz. Tabii ama Türkçe Bütçe müziğini yaşatmak asıl görevimiz bizim. tabii müziği bildiğimiz için notayı makamsal bilgimiz olduğu için Türkçe'yi yaşatmak asıl görevimiz bizim. Onu unutmamamız lazım ve devam etmemiz lazım.
BU TOPRAKLARDA TÜRK OLMANIN ZORLUKLARI VAR
N.BAŞARAN:
Burada Türk olmak, Türk sanatçısı olmak , bu topraklarda nasıl bir duygu?
KAAN MAZHAR:
Vallahi duygu olarak çok güzel ama çok zor tarafları var. Kolay olanı seçmek, insanlara kolay gelebilir. Mesela ben burada sadece Makedonca şarkı okusaydım muhtemelen daha başarılı olabilirdim. Çünkü bir de hayatınızı idame ettirmek gibi bir durum var. Ama Türk müziğini yaşatabilmek ve Türkçe müzikle uğraşmak, müzikle hayatını geçindirebilmek aslında biraz zor. Kolay bir meslek değil müzisyen ya da sanatçı olmak, bir Türk olarak zor. Çünkü burada Türk müzik sektörü diye bir sektör yok.
N.BAŞARAN:
Peki nasıl bu sorunları çözüyorsunuz? Herhalde bu yolculuğunuzda çok önemli hikayeniz var.
KAAN MAZHAR:
Yani ilk başta işte derneklerde Türk müziğini sadece yaşatabilmek adına sevgiyle başlayan bir yolculuk bu. Ama ondan sonrasında biraz daha profesyonel düşünmeye başladığımda ve bunu kendime bir branş edindiğimde, dedim ki bundan sonrası Türkiye . Yani yapmış olduğum müziği, Türkiye'de duyurabilmek, Türkiye'de bir albüm yapabilmek isteğim vardı
N. BAŞARAN:
Yaptınız mı ?
KAAN MAZHAR:
Tabii o zaman o dönemlerde, 2001 yılında Şahin Özer'le tanıştım. Özer prodüksiyon. Önce bir albüm, sonra bir tane single yaptık. Orada da çok başarılı olduğuma inanıyorum. Çünkü enteresan bir tarz getirmiştik Türkiye'de. Gerçi o zaman Türk pop müziği vardı ama böyle tam evrensel pop , değişik saundlar, değişik melodiler getirmiştik o dönemlerde ve bayağı başarılı olmuştuk. O dönemlerde bir sürü müzik kanalında yer aldım. Murat Başaran , Emel Müftüoğlu, Deniz Seki'yle çalışmalarım oldu. Ondan sonra prodüksiyon şirketinin haricinde Rafet El, Roman, Zen diye bir hanımefendi vardı, Ayşe Hatun Önal vardı. Bir sürü, bir sürü çalışmamız oldu. Bir de o dönemlerde bir yurt dışında da çalıştım. Yani Türkiye'de yaşamaya başladığım dönemlerde Kosova'daki çok önemli bir ses sanatçısı bayana bir beste yapmıştım. Dönemin en çok satan şarkısı olmuştu, albüme çok büyük bir başarıydı. Sırbistan'da birkaç tane parçam var. ‘Sırbistan'ın Divası’ olarak bilinen sanatçı benim bestemi okumuştu. Birçok bestem var , kendi okuduğum; Oynayalım senle, Sen hadi git, İstanbul kızı , diye parçalarım var.
Rafet El Roman’ın okuduğu ve çok tutan bir parça var: Bu gece çok şanslıyım.
O dönemlerde bayağı bir aktüeldik , yani çalışıyorduk. Türkiye'de İstanbul'da. Bir sürü de konser yaptık. Yurt içi, yurt dışı. Beş yıl yaşadıktan sonra da çocuklar biraz büyüyünce Makedonya'ya dönme kararı aldım.
N.BAŞARAN:
Ne kadar zamandır müzik yapıyorsunuz?
KAAN MAZHAR:
Yaklaşık otuz yıldır, 1992’den beri. Tabii çocukluk dönemini sayarsan otuz yılı geçmiştir. Bir sürü dernekte, bir sürü faaliyette bulunduk. iki defa Makedonya'yı Uluslararası Arena'da temsil ettim. Ve çok büyük başarılar elde ettik. 2014 yılında Rusya'da yedincilik kazanmıştım. Türk Vizyon adı altında Eurovisiyo'na alternatif bir yarışma yaptılar. Türk Vizyon, Türk dünyası ve Türklerin yaşadığı her ülkeden birer tane sanatçı seçtiler. O zaman yaklaşık otuz beş tane sanatçı vardı. Onların arasında Rusya'da yedinci oldum. İki sene sonra tekrar davet ettiler Türkiye'ye ve o yıl son oldu zatenTürk Vizyon. Orada ikincilik kazandım ve bu Makedonya tarihinde kazanılan en büyük uluslararası bir başarıydı. Burada Makedonya ve Arnavutları dahil ederek ikincilik kazanmak çok büyük bir olaydı o dönemlerde.
FAVORİM SEZEN AKSU
N. BAŞARAN:
Kimleri beğeniyorsunuz Türkiye'de sanatçı olarak?
KAAN MAZHAR:
Favorim tabii ki Sezen Aksu. Çok seviyorum. Bayılıyorum. Seviyorum. Bestecilik tarafını, yorumunu, yaşam tarzını, fikirlerini benimsiyorum. Arabesk de Orhan Gencebay çocukluğumdan beri çok sevdiğim, müziğine hayran olduğum bir kişi. Yorumcu olarak da daha sonrasında Müslüm Gürses. Orhan Gencebay'ı seviyorum ama Müslüm Gürses .bana daha enteresan geliyordu. Daha sonrasında çok beğenmeye başladım. Seviyorum bazı şarkılarımı. Yorumunu. Özellikle son dönemlerde Teoman'ın okuduğu şarkılar benim için çok güzel bir yorum.
N: BAŞARAN:
Türkiye’de sanat anlayışı nasıl ? Nasıl bir gözlemin var? Türkiye ile Makedonya’yı karşılaştırdın mı?
KAAN MAZHAR:
Zaten buradasınız görüyorsunuzdur. Türklerin zaten rotası Türkiye buradaki Türklerin. Zaten her eve bakarsanız zaten her şeyin farkındalar. Türk programları, Türk televizyon, Türk haberlerini izliyorlar. Türk müziği de. Bizde hakim yani. Bütün her şeyi biliyorlar bizim burada yaşayan halk. Fakat icraata gelindiğinde burada bölgesel müzikler var mesela. Dediğim, birkaç tane sanatçımız var, gruplarımız var. Onlar daha böyle Rumeli tarzında yapıyorlar. Enteresandır ki, yıllardır asırlardır böyle Türklerin bir bestecilik yönü yok. Mesela Makedonya'da yaşayan bir Türk solistinin beste yaptığını çok nadir görebilirsiniz. Çok az. Daha çok Türkiye'deki var olanları icra ederler.
Biraz önce bahsetmiştim, röportajdan önce. Sanki kültür sanat unutulmaya başladı diye bir hisse kapıldım son yıllarda . Uzun yıllardır böyle pek fazla önem verilmiyor Ama bunun diğer tarafında piyasa yok.
N. BAŞARAN:
Bu neden sizce? Ekonomik olarak ayakta kalmaktan mı kaynaklanıyor? Ekonomik mücadeleden mi? Yoksa başka sebepleri mi var? Unutturulmaya mı çalışılıyor?
KAAN MAZHAR:
Pek fazla öyle olduğunu söylemeyeyim. Yanlış yapmış olabilirim. Daha kolayına kaçıyorlar. Mesela yöresel şarkıları okuyorlar düğünde, dernekte. Okuyup parasını kazanıp- vergi vermeden- sanata yönelmiyorlar. Çünkü sanat sorumluluk isteyen bir şey. Zor ve ağır olan bir şey. Yani sanatçı olmak, beste yapabilmek, karşılık beklemeden bunu yapmak çok zor bir şey. O yüzden olmuyor. Ama kimliklerin yaşaması için kültür, sanat çok önemli. Birçok şey önemli ama bu da çok önemli.
N.BAŞARAN:
Sizce buradaki kültür, sanatın Türkiye'den desteğe ihtiyacı var mı? Bu destek yeterince yapılıyor mu? Mesela siz Gostivar'dasınız. Gostivar'da ben tiyatro salonunu gördüm. Bir tiyatro salonu vardı, Üsküp'te vardı. Zannediyorum oyunlar da sahneleniyor. Sormuştum çünkü ilk geldiğimde. Bu yeterli mi? Yoksa Türkiye'nin desteğine ihtiyaç var mı?
ÜSKÜP’TEKİ TÜRK TİYATROSU KAPANDI , BİNASI ARNAVUTLAR’A VERİLDİ
KAAN MAZHAR:
Bu sadece konuşmakla olacak ya da söylenecek bir şey değil. Salon var. O salonda o kültür merkezinde çalışan bir Türk yok. Ben orada sergilenen bir Türk oyununu hatırlamıyorum. Mesela on senede belki beş defa sergilenmiştir. O da ya bölgesel çocuklardan, işte okullardan yapılan oyunlar. Türkiye'den oyunlar gelse turneler düzenlense. Kesinlikle olması lazım ve gelmeleri lazım. Türkiye'yle koordine edilebilecek bir sistem yok maalesef. Türklerin öyle bir organizasyonu yok sanırım. Üsküp'te mesela Türk Tiyatrosu vardı. Nasıl olduysa onu da kapattılar. Elinden aldılar. Arnavutlar'a verildi. Güya sözde bir tane bina yapacaklar.
N.BAŞARAN:
O ne zaman alındı? Şimdi Türk Tiyatrosu yok mu?
KAAN MAZHAR:
Tiyatro var, hala şu anda çalışan bir tiyatro. Yerleri yok. Bu yüzden de başka bir yerde kiralık olarak faaliyetlerini yürütmeye çalışıyorlar. Fakat orada çalışanlar devlet sanatçıları, devletten maaş alıyorlar Evet, tiyatroları yok. Zar zor kendilerini yetiştirmeye, işe tutunmaya çalışıyorlar. Ki Üsküp'te tiyatro açısından ben gelecek görüyorum. Buradan Türkiye'ye gidenler var ve de çok başarılı olduklarını biliyorum.
N.BAŞARAN:
En son Türk oyunu burada ne zaman sahnelendi?
KAAN MAZHAR:
Üsküp'te sahneleniyor. Mesela en son dört beş gün önce vardı. Sanırım her hafta her iki haftada bir tiyatro faaliyetlerini gösteriyor. O konuda bir şey diyemeyiz. Türklerin organize olduğu bir tiyatro. Türk tiyatrosu. Türk tiyatrosu farklı. Farklı bir çatı altında. Orada kiralık olarak faaliyetlerimizi, provalarını sürdürüyorlar.
N.BAŞARAN:
O nereye bağlı?
KAAN MAZHAR:
Belediyeye bağlı. Üsküp Belediyesi'ne. Ama konusunda hiçbir faaliyet yok O biraz üzücü. Ben Kaan olarak yıllardır Makedonya'da Türk müziğini ayakta tutmaya çalışıyorum ve bu tam profesyonel olarak. Hem beste yapıyorum. Stüdyom var. Farklı çalışmalarım var.
N.BAŞARAN:
Senin gibi başka kişiler var mı? Kaç kişisiniz?
KAAN MAZHAR:
Stüdyosu ve böyle profesyonel olarak çalışan yok. Mesela bar programları, gece programı, konser yapan hiç kimse yok. Ama farklı şehirlerde, yöresel müzisyenler var. İşte düğünde, dernekte sahne alan birçok kişi var. Struga'da var. Bosna'da dört beş tane grup var. Bunlar daha yöresel.
N.BAŞARAN:
Okulları var mı?
KAAN MAZHAR:
Bunlar usta çırak ilişkisi öyle. Ve enteresandır ki, bu belki de yüzyıllardır böyle. Tabii ben yaşımın yettiği kadar konuşabilirim. Yani müzik piyasasında olduğum bu 30 yıl içerisinde gördüklerimi anlatabilirim ama sordum ve bilgi aldığım zaman daha eski ustalarımızdan, müzisyenlerden. Hep böyle olmuş. Usta çırak, usta çırak . Halbuki bizim Vardar ovası diye türkümüz bile var. O kadar çok Beste var ki. Bu konuda Kosova'da Prizren şehrinde olan dernek Rize Kültür Sanat Derneği. Onlar bizden çok daha iyi. Ama onlardan önce bizler çok daha iyiydik. Mesela Üsküdar Derneği Kültür Sanat Yerinde, Bozteva'daki kültür sanat derneği, vardı.
N.BAŞARAN:
Şimdi onlar kalktı mı? Dernek olarak işlevlerini mi yitirdi?
KAAN MAZHAR:
Işlevlerini yitirdiler. Bosna'da sadece isim olarak duruyor. Tetova'da folklor grubu var. Üsküp'te folklor grubu iyi , haricinde bir şey yok.
N.BAŞARAN:
İlgi mi yok, ekonomik mi?
KAAN MAZHAR:
Ekonomik. İlgi var, ilgi de bildiğiniz gibi ekonomi olmayınca bir yere kadar. Olmuyor, yürümüyor. Prizen'dekiler sanırım TİKA'dan da, Türkiye'den de yardım alıyorlar. Prizren yöresine ait olan bir sürü beste de TRT'de yayınlanıyor. Onlar bir şekilde idare ediyor. Bu tren yürüyor.
TİKA TÜRKLERDEN ÇOK ARNAVUTLARA YARDIM EDİYOR
N.BAŞARAN:
Ne lazım sizce?
KAAN MAZHAR:
Kültüre, sanata daha fazla destek verilmesi lazım. Bir sürü kuruluş var. TİKA var. TİKA gibi bir sürü kuruluş var. Fakat buraya geldiklerinde yaptıkları yardımların daha fazla Arnavut halkına yaradıklarını görüyorum. Tabii o da güzel. Ayırmamak lazım ama derneklerimize yardım yapılması kesin. Oralara birer tane gönül vermiş hoca, ekonomik olarak da onlara bir gelir sağlayabilmek önemli. Bu olursa olabilir. Yani yürüyebilir. Çünkü sadece Kaan olarak müzik piyasasını tutmak zor. Çünkü yitiriyoruz .
İstanbul'da olduğu gibi bir taverna konser yok. Yani o geceleri, o günleri yaşatabilen sadece ben varım. Ben sahne alıyorum. Gostivar'da nadir, Üsküp, Kosova'ya gidiyorum sahne alıyorum.
N. BAŞARAN:
Türk Kültür Bakanlığına, Türkiye'de Devlet Tiyatrolarına destek için hiç gittiniz mi?
KAAN MAZHAR:
Dernek olarak gittiklerini zannetmiyorum. Mesela Gostivar'ın Derneği’nin kalkınması gerekiyor. Boztepe'de çünkü enteresan çocuklar var. Sesi güzel olan. Bu çocuklara yol göstermeleri gerekiyor. Çünkü çok az müzik hocamız var. Yine de bu yıllarda birkaç tane hocamız var biliyorum. Benim eşim de müzik hocası. Ve şu anda Makedonya Operası'nda, Üsküp'te tek Türk tarihte bugüne kadar. Tek Türk eşim operada. Bu çok önemli bir gelişme. Neden daha fazla olmasın ki? Oğlum Üsküp'te ilkokul, ortaokul, bir de üniversiteyi okudu. Konservatuvar. Şu anda aranjörlük, beteicilik, solistlik yapıyor. Kızım bale eğitimi alıyor. Ailece sanatla uğraşıyoruz ve Türk müziğini sanatı ayakta tutmaya çalışıyoruz.
N.BAŞARAN:
Hayaliniz ne?
KAAN MAZHAR:
Vallahi İstanbul'dayken hayalimiz çoktu. Buraya gelince sadece böyle Türk müziğini yaşatabilmek. Müzikten geçinmek istiyorum yani. Farklı bir iş yapmak istemiyorum ki hayatımda çok farklı işler de yaptım, ticaret de yaptım.
N.BAŞARAN:
Aynı zamanda eczacısınız.
KAAN MAZHAR:
Eczacılık da yaptım. Eczanem vardı. Türkiye'deki bir ilaç firmasının Makedonya distribütörlüğünü yaptım. Dört yıl. Ama aklımda, içimde, kalbimde , hep müzik ve müzikle devam etmek vardı.
N.BAŞARAN:
Yani hayalleriniz kesildi mi buraya gelince?
KAAN MAZHAR:
Yok tabii ki..Müziğe devam. Besteler yapacağım. Müziğe devam edeceğim.
N.BAŞARAN:
Mesela burada bir müzik okulu Türkiye destekli bir şey düşünmez misiniz ? Böyle bir hayaliniz yok mu mesela? Çünkü burada eksik gördüğüm kadarıyla. Türkiye ile koordineli, buradaki kültür sanatı büyütmeye ihtiyaç var .
KAAN MAZHAR:
Türkiye için. Vallahi çok uğraştım açıkçası. Bir ara böyle küçük genç çocuklar topladım. Bağlama eğitimi, ud , kanun, derken ama çocuklar, çocuklar da bir yere kadar üç beş defa geliyorlar.
N.BAŞARAN:
Bu konuda Türkiye'ye başvurdunuz mu? Kültür Bakanlığı'nın kapısını çaldınız mı?
KAAN MAZHAR:
Şahıs olarak yapamıyorsunuz işte. Ya dernek bazında dernek kurup yapmamız lazım. Dernek neden yok yani? En büyük eksikliğimiz.. Ben şu anda Makedonya Devlet sanatçısıyım ve Kültür Bakanlığı benim maaşımı, sigortamı, her şeyi ödüyor. Evet. Çalışıyorum da. Çocuklarım var. Onların eğitimiyle uğraşıyorum. Kızım var, oğlum var. Her gün.
N.BAŞARAN:
Bu durumunuz tehlikeye girer mi Türk Kültür Bakanlığı'yla burada bir okul açsanız?
KAAN MAZHAR:
Tehlikeye niye girsin? Çok güzel olur. Çok güzel olur fakat nunu sadece benim düşünmem gerekmiyor ki. Ben yıllarımı verdim müziğe. Yıllarca Türkiye'de çalıştım. Bir sürü beste hediye ettim Geldim burada onlarca, yüzlerce konsere beş kuruş para almadan devam ettim.
N.BAŞARAN:
Burada nasıl devlet sanatçısı olunuyor? Siz nasıl oldunuz? Devlet mi sizi görüyor?
KAAN MAZHAR:
Evet devlet seçiyor. Yaptığınız işlerle alakalı başarılar, almış olduğunuz birincilikler, ikincilikler, sertifikalarla , dosya istiyorlar, gönderiyorsunuz. Bütün aşamaları geçerseniz kabul ediyorlar. Bunu da her yıl tekrarlamak gerekiyor. Mesela bir yıl veriyorlar. İkinci Aralık ayında bir yıl içerisinde eğer bu faaliyetler devam ettiyse- şu kadar konser, şu kadar işte sertifika şu kadar. Bu devam etmişse ondan sonraki yıl yine devam ediyor.
N.BAŞARAN:
Biz de bir kere devlet sanatçısı oldunuz mu ömür boyu.
KAAN MAZHAR:
Yok bizde ömür boyu değil. Yaptığın sürece . Burada şu anda böyle devam ediyor. Ne kadar devam eder? O artık bize bağlı. Önceki sorunuza döneyim. Zannetmesinler ki ben istemiyorum. Tabii ki istiyorum. Ama bunu tek başıma yapabilecek bir gücüm yok artık. Eskiden vardı daha duygusal bakıyordum olaylara. Biraz daha farklıydım. Şimdi daha realiteye bakıyorum. Realite; ekonomi, güç. Ekip ve arkamda Türkiye'nin olması gerekiyor. Mutlaka. Bizim burada konsolosluk, konsolosluklarımız var. Elçilik var. Her sene özel günlerde toplantıları oluyor. Filmler oluyor. Yıllardır beni bir kere bu toplantılara, bu kutlamalara davet etmediler. Ki tek Türk olarak kalan yıllarca Türk müziğini ayakta tutan tek bir tane KAAN var. Devlet sanatçısı üstelik. Üstelik tabii ki Bir de prodüksiyon şirketim var. Stüdyom var. Bu çok nadir.
N. BAŞARAN:
Kimleri davet ediyorlar? Böyle davet ettikleri var mı?
KAAN MAZHAR:
Tabii olmaz mı, sizler de biliyorsunuz. Işte, şu şirketin patronu. Oradaki inşaatçı, üç-kağıtçı. Bilmem bürokrat. Sanatçıya ilgi . -konserlerden bahsetmiyorum.- Mesela 23 Aralık kutlayacaklar. Evet. Onun gibi bir sürü kutlama yapıyorlar. Makedon sanatçılarını da davet ediyorlar. Bir Türk bir Müslüman sanatçıyım . ama bugüne kadar Makedon sanatçıları elçiliğe böyle günlerde davet ediyorlar. Ben hiç davet edilmedim. Devlet sanatçısısın. Evet. Hiç. Sıfı davetr. Bir de Makedonya tarihinde ilk Türkiye'de albüm yapan adam benim.. Bugüne kadar Türkiye'de profesyonel olarak Özer plak gibi bir firmada -ki o günün projesi iki yüz bin dolar değerindeydi -Tarihte yapılan öyle bir albüm yok. Çok eskiden vefat eden Nuri abimiz vardı. Burada Türklerin de Tarkan'ı benim . Türk elçiliği organizasyonlara bizi davet etmiyorlar. Benim çok alt kadememde burada Makedonya'da çıkabilecek insanları gelip burada solo konser yaptırıyorlar. Otuz bin, elli bin euro veriyorlar. Bir saygı niteliğinde Kaan işte konserden önce gel iki tane de sen şarkı söyle, buranın da starı sensin oku demediler O yüzden zorluklar çok . Hem müziği ayakta tutmaya çalışmak hem de Türk müziğini yapmak burada zor.
YAVAŞ YAVAŞ BURADA BİTİYORUZ!
N.BAŞARAN:
İmkan tanırsa ne yapmak istersin burada? Diyelim ki kültür bakanı harekete geçti bizim bu röportajdan sonra . ‘Kaan Türkiye'ye gel’ dedi. Ona ne önerirsin?
KAAN MAZHAR:
Ilk önce doğduğum yerde Gostivar'da derneğimizi canlandırmak istiyorum. Onun haricinde Üsküp'te şu anda dernek çalışıyor ama kendi çıkarları için çalışıyor. Öyle çalışmaması için ekip kurup çocukları yetiştirmek istiyorum. Müzisyen, sanatçı, besteci yetiştirmek istiyorum, bale oynayan kızları yetiştirmek istiyorum. . Ben halkımı, memleketimi , Rumeli'yi seviyorum. Türkiye'yi belki de Türklerden daha çok seviyorum. Ama yavaş yavaş burada bitiyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.