Bakan Selçuk'tan Öğretmenlere 'Sınıf İçi Rehberlik' Dersi
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, "Bizim ilk işimiz öğretmen olarak kendimizi tanımak ve arkasından çocukları tanımaktır." dedi
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Ankara Pursaklar Fen Lisesi'nde okul öncesi ve sınıf öğretmenlerine sınıf içi rehberlik mesleki gelişim konulu ders verdi.
Psikolojik danışmanlık ve rehberlik alanında öğretmenlik yaptığını hatırlatan Selçuk, uzun yıllar üniversitelerde bu alanda çalışmalar gerçekleştirdiğini anlattı.
Her öğrencinin ilgi, yetenek ve becerisinin tanınmasının önemine işaret eden Selçuk, "Çünkü bizim bütün çocuklar için aynı paketi vermeye değil, her çocuğun ihtiyacını ve kişisel birikimini, ilgisini, becerisini, yeteneğini dikkate alan, kişiselleştirilmiş bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Öğrenciyi tanımadan önce öğretmen olarak kendinizi tanıma sürecinizi daha fazla öne almanızda fayda var. Bizim ilk işimiz öğretmen olarak kendimizi tanımak ve arkasından çocukları tanımaktır." diye konuştu.
Bakan Selçuk, daha sonra, "çocukları tanıma amaçlı ne türlü yaklaşımlar, uygulamalar içindesiniz?" diye sordu. Bir öğretmen, bu soru üzerine şöyle konuştu:
"Gözlerinin içine, herhangi bir olay karşısındaki tutumlarına bakıyorum. Çünkü her biri aynı olay karşısında birbirinden farklı davranışlar sergiliyor. Bu tabii ki bir süreç meselesi, böyle kısa sürede anlaşılmıyor. İnsanları tanımak belli bir süre gerektiriyor. Bir anda tanımak mutlaka olmuyor ama gözlerine bakıp onların olaylar karşısındaki tutumlarını ve duygularını kendimce not ediyorum."
Bakan Selçuk, öğretmenin bu açıklamalarına teşekkür ederek, "sözel olmayan davranışlar" konusunda şu bilgileri paylaştı:
"Bir öğretmenin belki 100 birim üzerinden davranışlarını listelersek bunun yüzde 90'ı neredeyse sözel olmayan davranışlar kategorisinde değerlendiriliyor. Yani söylediklerimizin dışında yaptıklarımız nelerse; mimikler, jestler, davranışlar, bakışlar, duruşlar, vücudun posturu, duruşu vesaire, bütün bunların hepsinin bir anlamı var. Ve rehberliğin içerisinde de bu anlamlar da gerçekten çok büyük bir yer tutuyor."
Sınıftaki bir çocuğun ayaklarının üstüne oturması, ders dinlerken dizini sallaması, bakarken sürekli çenesini yukarıda tutması ya da göz teması kurmaması, ders esnasında boynunu ovalaması veya ders bitmeden 5 dakika önce topladığı çantasını kucağına alarak çıkmayı beklemesi gibi tüm davranışlarının bir anlam ifade ettiğini dile getiren Selçuk, bunlara dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir çocuk eğer sürekli dizini sallıyorsa ders esnasında bir hareket ihtiyacı olduğunu ve serotonin salgılama gereksinimi bulunduğunu söyleyebiliriz. Ya da bir çocuk sürekli olarak sınıf içerisinde ayağa kalkıp ya da ikide bir eğilip çantasından bazı eşyalarını alıp tekrar koyma, alıp tekrar koyma biçiminde mükerrer davranışlar gösteriyorsa o zaman onun yine bir hareket ihtiyacı içinde olduğunu görebiliriz. Ya da bir çocuk ders esnasında asla göz teması kurmuyorsa, öğretmeni izlemiyorsa bunun başka bir anlam taşıyabileceğinin farkında oluruz. Ya da bir çocuk dizlerinin ya da ayağının üstüne oturma gibi bir çabası varsa yine fiziksel öğrenme becerisinin daha yüksek olduğunu tahmin edebiliriz. Bunun gibi çok sayıda sözel olmayan davranışlar var."
Bakan Selçuk, çocukların sınav esnasında tavana mı yoksa yere mi bakarak düşündüğü, karalama yapıp-yapmadığı, yazarken kaleme ne kadar bastırdığı, kağıdın bütününü mü yoksa bir bölümünü mü kullandığı, çok küçük veya büyük yazması gibi gözlemlerin öğrenciyi tanımakla ilgili olduğunu anlattı.
"Problem önceden kestirilebilir"
Ziya Selçuk, ders anlattığı sırada iki öğretmenin dizini sallayarak oturduğunu farketmesinin ardından bunun hareket ihtiyacından kaynaklanan bir davranış olduğunu, bu öğretmenlerin teneffüse çıkıp geri gelebileceklerini kaydetti.
"Eğer biz bütün bu davranışları anlayabilirsek iki dakika sonra hangi çocuğun bir problemle karşımıza çıkacağını önceden kestirebiliriz." vurgusunu yapan Selçuk, diğer sözel olmayan davranışlarla ilgili şu tespitlerde bulundu:
"Boynunu ovalayan bir çocuk, 'bir sıkıntı yaşayacağım, şu anda çok iyi değilim, kendimi rahatlamaya çalışıyorum' diyordur. Bir an önce çıkmaya çalışan çocuk sıkıldığını gösteriyordur. İkide bir arkadaşının sırasına gidip onunla etkileşime girmeye çalışan çocuğun sosyal etkileşim ihtiyacı vardır. Biz aslında özet olarak sınıf içerisindeki herkesi izleyebilir, gözleyebilir, değerlendirebiliriz. Ve yüzlerce ipucu var. Tıpkı bir pilotun kokpitteki yüzlerce düğmenin hangi anlamı taşıdığını biliyor olması gibi sınıfta da hareketlerin, eylemlerin, davranışların, hepsinin bir anlamı olduğunu ve çocukları bu şekilde tanıyabileceğimizi ortaya koyabiliriz."
"İyi bir öğretmen dersini asla bölmez"
Bakan Selçuk, öğretmenlerin kendilerini tanımasının önemini ders içindeki davranışlardan örnekler vererek anlattı.
Öğretmenin sınıfa arkasına dönerek bir çocukla ilgilenmesinin o sınıfta gürültü çıkacağının bir göstergesi olduğunu dile getiren Selçuk, "Gürültü çıkınca, öğretmen 'niye konuşuyorsunuz' der. Aslında problem öğretmenin sınıfa arkasını dönmesidir. Öğretmen, sınıfın bütününü kuşatabileceği, kucaklayabileceği bir bakış açısına her zaman hazır olmalı." ifadelerini kullandı.
Selçuk, öğretmenin sınıftaki kontrolü sağlamasına ilişkin şu örnekleri verdi:
"Öğretmenlerin fiziksel olarak bir aurası var. Fiziksel olarak yakın olduğu yerde çok problem çıkmaz. Çünkü o aura onu etkiler. Eğer uzakta bir grup varsa o grubu da gözünün aurasıyla etkiler. Bunu denediğinizde göreceksiniz. Yani bir prensip var; vücut yakın-gözler uzak. Vücut yakın-gözler uzak prensibi şu: Eğer bir yere vücudunuz yakınsa gözünüz uzakta olsun. Yani vücut yakın-göz yakın, o zaman o sınıfı tanıyamazsınız, kontrol edemezsiniz, sınıf dağılır. Eğer bunun gibi birçok şeye dikkat ederseniz, diyelim ki başka bir sınıf ortamında siz öğrencilerinizle ders işliyorsunuz, o esnada öğrencilerinizin bir kısmının hareket ettiğini gözlemlediniz. Bu durumda iyi bir öğretmen dersini bölmez, dersini bölen 'ben acemiyim' diyordur. Bir öğretmen hayati bir risk yoksa asla dersi bölmez."
Bakan Selçuk, öğretmenlere verdiği dersin ardından Twitter'dan yaptığı paylaşımda ise "Bugün mesleki çalışma programlarına katılan öğretmenlerimizin rehberlik eğitimini ben verdim. Özlemişim öğretmenliği." değerlendirmesinde bulundu.
"Bir günümü de lisede öğrencilerle geçirmek istiyorum. Bakanlığa yazdım, inşallah olumlu dönerler." şeklinde gülümseten bir talepte bulunan Bakan Selçuk'a, Bakan Yardımcısı Mustafa Safran cevap verdi. Bakan Yardımcısı Safran, "İzin işi Bakanlık tarafından uygun görüldü Sayın Bakanım. Hangi okulda ders vermek istiyorsanız okulun müdüründen izin isteyelim." ifadelerini kullandı.
Öğretmenlere rehberlik mesleki gelişim programı
Milli Eğitim Bakanlığının 2023 Eğitim Vizyonu hedefleri doğrultusunda öğretmenlerin mesleki ve alan gelişimlerinin desteklenmesi amacıyla etkinlik ve uygulamaya dayalı yeni bir mesleki gelişim programı oluşturuldu.
Bu kapsamda öğretmenlerin sınıf içi rehberlik becerilerinin geliştirilmesine yönelik UNICEF iş birliğinde mesleki gelişim programı hazırlandı. Sınıf rehberlik hizmetleri kazanımları doğrultusunda Öğretmen Akademisi Vakfı (ÖRAV) ve sivil toplum kuruluşları iş birliğinde eğitim içerikleri oluşturulan mesleki gelişim programı, teorik ve uygulamalı olarak gerçekleştiriliyor.
Okullarda rehberlik hizmetleri, çocuk ve aile ile iletişim, kapsayıcı eğitim bağlamında rehberlik becerilerinin geliştirilmesi, çocuklarda duygusal ve davranışsal sorunlar ve çözüm önerileri konularında yüzde 10 teorik, yüzde 90 uygulamaya dayalı etkinlik temelli olarak hazırlanan eğitim programı, 18-22 Kasım 2019 tarihleri arasında Ankara Pursaklar Fen Lisesi'nde açıldı.
Muhabir: Selma Kasap
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.