Sadullah Özcan
Batı yakası seçimleri ve Doğu Akdeniz gerginliği
Doğu Akdeniz enerji kaynakları üzerinden yaşanan gerginlik en fazla Türkiye’yi etkiliyor. Sonuçta Doğu Akdeniz bölgesinde Türkiye ve Yunanistan’ın tarihsel süreç içinde muğlâk bırakılan büyük orandaki alanlar üzerinden zaman zaman ciddi gerginlikler yaşanıyor.
İnisiyatif alma peşinde olan Türkiye’nin Libya ile yaptığı Ekonomik Münhasır Alan anlaşması ile Doğu Akdeniz’de menfaatleri peşinde olan bütün ülkeleri telaşa düşürdü. Çünkü bu alan Doğu Akdeniz’in dünyaya açılan kapısına Türkiye ve Libya’nın çok büyük bir baraj kurması demektir.
Buna karşı Doğu Akdeniz’de menfaati olanların çıkar yolu bellidir. Bu menfaat şebekesinin Türkiye ve Libya anlaşmasına karşı yapabileceği hamleler kısıtlıdır. Ya Yunanistan’la problem çıkarma ya da Libya’da Türkiye’nin önünü kesme hamleleridir. Şu an her iki alandaki planlar devreye alındığını görüyoruz. Tüm bunlar bilinen gerçekler.
Fakat Türkiye ile Yunanistan’ın savaşın eşiğine gelmesine neden olan çıkar çatışmalarının dışındaki gerekçeleri de görmek gerekir. Çünkü Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları üzerinden yaşanan menfaat çatışmaları dünün bugünün olayı değildir. Gerginliğin bir anda pik yapmasının nedenlerinin iyi bilinmesi gerekir.
Hem insan fıtratında hem de toplumların psikolojisinde tehlikeli zamanların davranış kalıpları bellidir. Tehlike ve tehdit zamanlarında hem insanlar hem de toplumların kenetlenmesi daha kolaydır.
Türkiye’nin Libya ile imzaladığı anlaşma sonrası uzun süre Doğu Akdeniz’de menfaat peşinde koşan ülkelerin sesi pek çıkmadı. Sonrasında Türkiye ile problem çıkarmanın yolu olarak Yunanistan’ın sahaya çekildiğini görüyoruz. Türkiye-Libya ana kara kıyılarını esas alarak ekonomik münhasır alan anlaşmasını gerçekleştirdi. Türkiye’nin önünü kesmek üzere hem Mısır, hem de Yunanistan’ın imzaladığı ekonomik münhasır alan anlaşması ise tartışmalı ve akıl almaz bir yol izliyor.
Yunanistan’ın ana kara itibarı ile Mısır’la hiçbir şekilde irtibatı bulunmamaktadır. Böyle bir irtibatın kurulması ihtimalide bulunmamaktadır. Öyleyse Yunanistan’ın Mısır ile ekonomik münhasır alan anlaşmasının gerekçesi nedir? Tek irtibat Rodos adası ve Girit adasıdır. Bu adaları esas alarak yapılan anlaşma zorlamadır. Buralar esas alınarak yapılan anlaşma Türkiye’nin Libya ile anlaştığı alanın tam ortasında kesiştiği görülmektedir. Yani resmen Yunanistan Doğu Akdeniz’deki çıkarcıların işine yarayacak şekilde Türkiye ile çatışmanın ortasına itilmiştir.
Yunanistan’ın bu çatışmanın ortasına çeken Fransa, Almanya ve ABD’nin tüm bunları neden yaptığına bakılacak olursa ekonomik çıkarların yanında mevcut siyasi iktidarların ülkelerinde varlık savaşı içinde oldukları görülecektir.
Fransa’da Macron’un son 3 ay içinde hırçınlaşması ve dikleşmesini 29 Haziran’da yapılan seçimlerde aldığı yenilgiyi dış politika manevraları ile tersine çevirme gayreti olarak görmek lazımdır. Aynı şekilde Almanya’da durum yine aynıdır. Merkel’in Başbakan olarak görevine devam etmesine karşılık iç siyasete parti genel başkanlığını bırakması dikkat çekicidir. Yunanistan’da mevcut hükümetin bundan sonra ayakta kalabilmesi için iç siyasetin dışında dış düşman üretmek ve kahramanlığa soyunması gerekmektedir. Zaten ülkenin hem kara ve demiryolları hem de limanlarına ipotek vererek 39-40 milyar Euro yardım alarak ayakta kalan Yunanistan’da bundan sonra iktidarı devam ettirmek Almanya’nın güdümünde kalmaktır.
Kısaca Fransa’da 2022’de, Almanya’da 2021’de Yunanistan’da ise zamansız yapılacak seçimlerde iktidarda bulunan Macron’un, Almanya’da ortak iki partinin adayı olmayı düşünen Merkel’in ve Yunanistan’da Başbakan Kiryakos Miçotakis’in görevlerine devam etmelerinin tek yolu dış politika gerginliklerinden kahraman çıkmalarıdır.
Bugünlerde gelen bilgilere göre üç ülkede iktidarlara danışmanlık yapan strateji firmalarının ortak olup olmadıklarını bilmiyoruz.
Türkiye uyanık olup kendi ülkelerinde ayakta kalma savaşı veren iktidarların oyunlarına gelmemelidir.
Kalın sağlıcakla…
İnisiyatif alma peşinde olan Türkiye’nin Libya ile yaptığı Ekonomik Münhasır Alan anlaşması ile Doğu Akdeniz’de menfaatleri peşinde olan bütün ülkeleri telaşa düşürdü. Çünkü bu alan Doğu Akdeniz’in dünyaya açılan kapısına Türkiye ve Libya’nın çok büyük bir baraj kurması demektir.
Buna karşı Doğu Akdeniz’de menfaati olanların çıkar yolu bellidir. Bu menfaat şebekesinin Türkiye ve Libya anlaşmasına karşı yapabileceği hamleler kısıtlıdır. Ya Yunanistan’la problem çıkarma ya da Libya’da Türkiye’nin önünü kesme hamleleridir. Şu an her iki alandaki planlar devreye alındığını görüyoruz. Tüm bunlar bilinen gerçekler.
Fakat Türkiye ile Yunanistan’ın savaşın eşiğine gelmesine neden olan çıkar çatışmalarının dışındaki gerekçeleri de görmek gerekir. Çünkü Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları üzerinden yaşanan menfaat çatışmaları dünün bugünün olayı değildir. Gerginliğin bir anda pik yapmasının nedenlerinin iyi bilinmesi gerekir.
Hem insan fıtratında hem de toplumların psikolojisinde tehlikeli zamanların davranış kalıpları bellidir. Tehlike ve tehdit zamanlarında hem insanlar hem de toplumların kenetlenmesi daha kolaydır.
Türkiye’nin Libya ile imzaladığı anlaşma sonrası uzun süre Doğu Akdeniz’de menfaat peşinde koşan ülkelerin sesi pek çıkmadı. Sonrasında Türkiye ile problem çıkarmanın yolu olarak Yunanistan’ın sahaya çekildiğini görüyoruz. Türkiye-Libya ana kara kıyılarını esas alarak ekonomik münhasır alan anlaşmasını gerçekleştirdi. Türkiye’nin önünü kesmek üzere hem Mısır, hem de Yunanistan’ın imzaladığı ekonomik münhasır alan anlaşması ise tartışmalı ve akıl almaz bir yol izliyor.
Yunanistan’ın ana kara itibarı ile Mısır’la hiçbir şekilde irtibatı bulunmamaktadır. Böyle bir irtibatın kurulması ihtimalide bulunmamaktadır. Öyleyse Yunanistan’ın Mısır ile ekonomik münhasır alan anlaşmasının gerekçesi nedir? Tek irtibat Rodos adası ve Girit adasıdır. Bu adaları esas alarak yapılan anlaşma zorlamadır. Buralar esas alınarak yapılan anlaşma Türkiye’nin Libya ile anlaştığı alanın tam ortasında kesiştiği görülmektedir. Yani resmen Yunanistan Doğu Akdeniz’deki çıkarcıların işine yarayacak şekilde Türkiye ile çatışmanın ortasına itilmiştir.
Yunanistan’ın bu çatışmanın ortasına çeken Fransa, Almanya ve ABD’nin tüm bunları neden yaptığına bakılacak olursa ekonomik çıkarların yanında mevcut siyasi iktidarların ülkelerinde varlık savaşı içinde oldukları görülecektir.
Fransa’da Macron’un son 3 ay içinde hırçınlaşması ve dikleşmesini 29 Haziran’da yapılan seçimlerde aldığı yenilgiyi dış politika manevraları ile tersine çevirme gayreti olarak görmek lazımdır. Aynı şekilde Almanya’da durum yine aynıdır. Merkel’in Başbakan olarak görevine devam etmesine karşılık iç siyasete parti genel başkanlığını bırakması dikkat çekicidir. Yunanistan’da mevcut hükümetin bundan sonra ayakta kalabilmesi için iç siyasetin dışında dış düşman üretmek ve kahramanlığa soyunması gerekmektedir. Zaten ülkenin hem kara ve demiryolları hem de limanlarına ipotek vererek 39-40 milyar Euro yardım alarak ayakta kalan Yunanistan’da bundan sonra iktidarı devam ettirmek Almanya’nın güdümünde kalmaktır.
Kısaca Fransa’da 2022’de, Almanya’da 2021’de Yunanistan’da ise zamansız yapılacak seçimlerde iktidarda bulunan Macron’un, Almanya’da ortak iki partinin adayı olmayı düşünen Merkel’in ve Yunanistan’da Başbakan Kiryakos Miçotakis’in görevlerine devam etmelerinin tek yolu dış politika gerginliklerinden kahraman çıkmalarıdır.
Bugünlerde gelen bilgilere göre üç ülkede iktidarlara danışmanlık yapan strateji firmalarının ortak olup olmadıklarını bilmiyoruz.
Türkiye uyanık olup kendi ülkelerinde ayakta kalma savaşı veren iktidarların oyunlarına gelmemelidir.
Kalın sağlıcakla…