Bayan Yoh Yoh
Erkan Sevinç’in yeni yazısı...
Esin Afşar bir diplomat kızı. Babası o sıralarda İtalya’da görev yaptığı için Bari’de doğmuş. Babası sadece diplomat değil aynı zamanda yazar. Atatürk’ün isteğiyle faşizmi incelemiş ve “Faşizm ve Onun Devlet Sistemi” kitabını yazmış. Annesi de gazeteci. Kardeşi Oktay Sinanoğlu 28 yaşında Yale Üniversitesi’nden yüzyılın en genç profesörü unvanını almış. “Atom ve Moleküllerin Çok Elektron Teorisi” sahibi.
Ankara Devlet Konservatuarı piyano bölümünü bitirir. Maria Callas ve Leyla Gencer’in hocası olan Madam Hidalgo ve Madam Böhm’den şan dersleri alır. Muhsin Ertuğrul’un genel müdür olduğu sırada piyanist olarak girdiği Devlet Tiyatroları’nda 12 yıl tiyatro oyunculuğu yapar.Ertuğrul ona “Sahnenin çukurunda olacağına üstünde ol”diyor.Daha sonra Ruhi Su ile çalışarak folk müziğe yönelir.
İlk 45 liği Kara Toprak / Yunus (Bana Seni Gerek Seni) (Disko-1970) dir.1968-1970 arasında pek çok plak yapan Esin Afşar adını Kul Ahmet’ten aldığı bir türküyle duyurur: Yoh Yoh.. Türkiye’de ve dünyanın çeşitli ülkelerinde pek çok festivala katılır, “diplomatik sanatçı”ünvanını alır. Esin Afşar’a ilk plaklarında Modern Folk Üçlüsü eşlik ediyordu. Jacques Brel ile birlikte “Dario Moreno Ödülü” sahibi. Daha çok ödülü var. Örneğin Romanya Braşov Uluslararası Müzik Festivali’nde “Eleştirmenler Ödülü”, Bulgaristan Altın Orfe Müzik Festivali’nde 3.lük ödülü, İsrail Halk Şarkıları Festivali’nde 4.lük ödülü..5 kitap yazdı. Sefername , Kırmızı Pabuçlar, Gül Prenses, Yaşamımdan Esintiler, Anılar Yanıltır mı? Neredesin Firuze’de oynadı en son.
12 Eylül yasaklılarından Esin Afşar.TRT de 5 yıl yasaklandı şarkıları. "Aydınlar Dilekçesi"ni 15 Mayıs 1984 tarihinde Cumhurbaşkanlığı'na götüren altı kişilik heyet içinde yer aldı.
Afşar boşa kürek çekmekten yana değil..”Kanımca şarkı söylemek saalt eğlendirmek değil “diyordu ve ekliyordu.”Şarkıcı bazı gerçeklerin bilincine tam olarak varmışsa ,bu inancını topluma aktarmayı yararlı görüyorsa ,yapıtında açık yüreklilikle anlatmalıdır ne düşündüğünü, neye inandığını..Sadece çizgilerden oluşan bir karikatür altında yazılı anlatı olmasa bile nasıl salt güldürmekten öte birşeyler anlatıyorsa ,şarkıcı da salt eğlendirme ötesi çaba göstermeli, birşeyler anlatmalıdır”
Afşar yaşamının son yıllarında müzik ve Tv dünyasından, medyadan şikayetçiydi çok..
“"Canımı sıkıyor. Benim dönemimde konservatuar çıkışlı bir ben, bir Timur Selçuk vardı, buna rağmen yapılan müzik çok kaliteliydi. Örneğin Cem Karaca olsun, Barış Manço olsun. Konservatuarlı olmamalarına rağmen yaptıkları müzik çok iyiydi. Şimdi bakıyorum çoğu konservatuar çıkışlı. Konservatuar kolay bir şey değil, senelerini alıyor insanın. Orada o kadar emek veriliyorsa neden para kazanmak için kalitesiz şeyler yapılıyor, anlamıyorum. Büyük Çin bilgini Konfuçyüs, 2 bin 500 yıl önce, 'Bir toplumun müziği bozuldu mu, o toplumda pek çok şey de bozulmuş demektir.”demiş. Müzik karakter ve duyguları yansıtır. İyi müzik insanlara dinginlik verir, onları erdemli kılar. Sevgi duyguları aşılar. Neşe ve mutluluk verir. İnsanların yüreklerini iyileştirir. İnsanlar arasında dostluk kurar, birlik sağlar. İyi müzik yapıldığı zaman insan ilişkileri saf olur. Gözler parlak olur. Şarkı söylemenin birbirine etkisi vardır. Müzik büyük uğraşıların başında gelir. Halk istemiyor, diyorlar. Genç bir lise öğrencisi kız bir canlı yayında 'Bunlar bizim isteğimiz değil, bize dayatılan şeyler' dedi. Halkı yukarıya çıkarmak yerine, bunlar aşağıya çekiyorlar gayet kalitesiz şarkılarla ve programlarla. Bütün dizilere bakıyoruz anneyle kız aynı kişiye aşık oluyor, amcayla dayı aynı kıza aşık oluyor, adam başı metrekareye bir sürü ceset düşüyor. Afyonlanmış gibi insanlar öyle dizi izliyor. Ama böyle bütün dizileri izliyorlar. Yahu insan seçer bir tane bilemedin iki tane izler. Hepsi izlenir mi? Bu ne rezalet. Ama ben halkı suçlamıyorum halkı bu hale getirenleri suçluyorum, medyayı suçluyorum yani sen kaliteli şey ver ki onu alsın. Magazinel değilim, yaptığım şeyler fazla yer almıyor basında o yüzden. Mesela ben Pakistan’da konser verdim kimin haberi var? Tehlikeli bir durumda piyanistim gelmeye korktu başka bir piyanistle gittim falan ama kimin haberi var? Bir tek Cumhuriyet yazdı. Mesela Amerika’dan geldim konser yapmışım. Milliyet’te genç bir arkadaş var onu çağırdım “Esin abla ben röportajı yaparım ama basmazlar ki” dedi. Nitekim azar işitmiş o genç gazeteci arkadaşım. “Bana böyle ciddi şeyler getirme” demiş müdürü. Git mankenlerin bacağını çek falan yani maalesef”.
İki kez evlenen Afşar'ın ilk eşi Kerim Afşar'dan olma kızı Pınar Afşar'dan Hazal Bulut adında bir torunu ve ikinci eşi Şener Aral'dan olma oğlu Aydıncan'dan ise Mavi Derin ve Esin Mira adında iki torunu var. 75 yaşında birine çok küçük gelen gülen gözleri kaldı aklımda en çok. Artık boyamayı bıraktığı bembeyaz kısa saçları ile küçük bir oğlan çocuğu hınzırlığı ile bakıyordu hayata… “Çocuklarıma onurumu ve ödüllerimi bırakıyorum, başka da bir şey bırakamıyorum maalesef” demişti. 14 Kasım 2011 tarihinde kaybettik onu.,
Aşık Veysel ve Esin Afşar.. “Caz Yorumlarıyla Aşık Veysel” ikilinin kesiştiği bir albüm olmuştu yayınlandığı yılda. Albümde oldukça nitelikli müzisyenler vardı. Piyanoda Baki Duyarlar, Basta Nezih Yeşilnil, trompette Şenova Ülker gibi. Erkan Uğur’un gitar solosu ile açılır albüm. Dinlerken akustik caz içersine herkesçe bilinen Aşık Veysel türküleriyle karşılaşıyorsunuz. Kara Toprak,Güzelliğin On Para Etmez,Uzun ince bir yoldayım, Parça parça olsun paramı çalan, Keklik idim vurdular..
Esin Afşar’ın “Anılar Yanıltır mı? “ otobiyografik kitabında Aşık Veysel ile ilişkilerinden çokça söz eder sanatçı..
“Türküler, halkımızın sorunlarını özgürce söyleyebildiği tek aracıdır. Söyleniş biçimine de hiç bir sınır koymaz. Taklit aslı sürdürmez, yozlaştırır ve dondurur. Aslı sürdüren, ona bir ‘Yeniden doğma’ niteliği getiren yaratıcı güçtür. Halkın kültürü içinde Aşık Veysel sıradan bir adam değildi, kendi ölçülerine göre bir yaratıcı güçtü. Baba Veysel söylediğim Kara Toprak şiiri için beni alnımdan öpmüştü. Veysel Baba ilerici idi. O büyük ozanı genç kuşağa ancak böyle iletebilirdik. Veysel baba karanlık dünyasından ışık tutmuştu bizlere, desteklemişti bizleri. Beraber konserler vermiş, O’nun sazıyla söylediği türkülerini bizler Batı enstrümanlarıyla dile getirmiştik. Memnundu bizlerden, seviyordu bizleri. Oysa bugün bir takım tutucular utanç duvarı gibi dikilip karşımıza ’’Dur’’ diyorlar bizlere. Öpülesi eliyle elimizden tutan Veysel Baba’dan koparıp alıyorlar bizi, bir kenara fırlatmak için. Bir duyabilsen bunları kemiklerin sızlardı Veysel Baba. ’’Dostlar beni hatırlasın!’’ diyorsun. Seni unutmak ne mümkün? Ama söyle o örümcek kafalılara çekilsinler aramızdan. Uzat yine ellerini bize, koru bizi onlardan! ’’Yetişmek için menzile, gideceğiz gündüz gece”
Anadolu turnesine çıkmıştım. Veysel Baba’nın Sivas’ta bir hastanede yattığını öğrendik. Ziyaretine gitmeye karar verdik. Odasına girdiğimizde ’’Veysel Baba, bak sana kimi getirdik?’’ dediler. Daha ağzımı bile açmadan uzattığım elimi tuttu. ’’Afşar hoş geldin!’’ dedi. Böylesine duyarlıydı Veysel Baba. Yüreğinin gözleriyle görüyor, duyuyordu her şeyi. “
2023 Aşık Veysel Yılı. Ve bu yılda Esin Afşar’ın “Caz Yorumlarıyla Aşık Veysel” albümü Yapı Kredi Yayıncılık katkılarıyla tekrar müzik marketlerde yerini alacak.
O plağı alıp dinlediğinizde “İkisi de yaşıyor”diyeceksiniz..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.