Beştepe Başdanışmanı Mehmet Uçum'dan yeni anayasa ipuçları

Beştepe Başdanışmanı Mehmet Uçum'dan yeni anayasa ipuçları

Doğan Satmış'ın yeni yazısı...

Hatırlayacaksınız, hafta içinde "Saray neden Anayasa değişikliği istiyor?" başlığıyla, iktidarın yeni anayasa çağrıları konusunda bir yazı yazmıştım. Yazıya, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum'dan yanıt geldi.

Mehmet Uçum, tartışmalara yol açan çok önemli iki konuda, net ifadelerle açıklamalarda bulundu ve yapılması düşünülen anayasa değişikliğinde, şu iki konuyu netleştirdi:

Öncelikle Uçum, eğer yeni anayasa yapılırsa, bunda sözü edildiği gibi cumhurbaşkanının yüzde 50 artı 1 oyla seçilmesi konusunda bir değişiklik düşünülmediğini söyledi.

Uçum'un bir başka açıklaması da, Cumhurbaşkanlığı'nın, üçüncü kez aday olup olmaması konusunda; Uçum'a göre bu konuda da bir değişiklik yapılmayacak, çünkü zaten meclis seçim kararı alırsa Erdoğan aday olabilir.

Uçum şöyle dedi:

"Çok önemli bir nokta gözden kaçıyor. Üçüncü dönem için yeni bir anayasa ihtiyaç yok zaten. Eğer TBMM 2028 başlarında 360 milletvekili ile seçimlerin yenilenmesi kararı alırsa o zaman istisnai adaylık devreye girer ve Cumhurbaşkanı Erdoğan üçüncü dönem ve son kez aday olma hakkına sahip olur."

Uçum'un bu açıklamasına göre, eğer TBMM 2028 yılında 360 milletvekilinin oyuyla erken seçim kararı alırsa ve Erdoğan yeniden aday olup, seçilirse 2033 yılına kadar görevde kalabilecek. Halen TBMM'de AKP'nin 263, ortağı MHP'nin ise 50 milletvekili var, ikisinin toplam oyu 313 oluyor ve seçimlerin yenilenmesi kararına yetmiyor. Ama eğer örneğin İyi Parti (44 milletvekili) ve DEVA (15 milletvekili) böyle bir kararı desteklerse, 360 aşılır ve Erdoğan'ın önü açılmış olur.

NEDEN YENİ BİR ANAYASA?

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, 'İktidar neden yeni bir anayasa istiyor?" sorularına da yanıt verdi.

Ve bu yanıtları verirken, hazırlanacak yeni anayasada şu niteliklerin vazgeçilmez olduğunu söyledi:

"Cumhuriyetin, Cumhuriyetimizin kurucu lideri Atatürk’ün, üniter yapının, adalet ve insan haklarına dayanan, demokratik, laik, sosyal devlet ve hukuk devletinin temel olduğu, resmî dilin Türkçe, bayrağın ay yıldızlı Al Bayrak, millî marşın İstiklal Marşı, başkentin Ankara olduğu bir anayasa Milletimizin vazgeçilmezidir."

Uçum'un sözünü ettiği bu vazgeçilmez ilkeler, halen Anayasa'nın ilk dört maddesinde yer alıyor.

Uçum'un, 'Neden yeni anayasa?' sorusuna verdiği yanıtlar, bu yazının kapsamını aşacak kadar geniş boyutlu olduğu için, yazının tümüne, alttaki linkten ulaşabilirsiniz.

YÜZDE 50 ARTI BİR KONUSU

Yeni anayasanın 2023 Anayasa'sı olması gerektiğini söyleyen Mehmet Uçum, yüzde 50 artı 1 oyla seçilmenin aynen korunacağını söylerken, bunun gerekçesini yine uzun bir notla açıkladı. Uçum'a göre yüzde 50 artı 1, Türkiye için olması gereken bir koşul ve bunun gerekçeleri de şöyle:

"Bazı siyasi mecralar, yüzde elliden fazla destek almayı imkansız gördükleri için buna karşı çıkmaktadırlar. Ama bu halkın çıkarına değildir. Türkiye toplumu çeşitliliği olan bir toplumdur. Bu oranı azaltmayı istemek, Milli birliğin zayıflamasına, siyasi istikrarın sarsılmasına, uzun süreli program uygulamanın engellenmesine, halkın gücünün azaltılmasına, halka dayanan siyasetin zayıflamasına ve halka rağmen siyaset anlayışının öne çıkmasına sebebiyet verebilir."

Mehmet Uçum'un bu konudaki açıklamaları da, bu yazının boyutlarını aşacağı için, onu da isteyen baksın diye ek olarak alttaki ikinci linkten ulaşabilirsiniz.

VE UÇUM'UN İDDİALARINA KARŞI GÖRÜŞLER

Erdoğan iktidarının Türkiye'ye getirdiği "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi"nin teorisyenlerinden olan Mehmet Uçum'un iyi bir hukukçu olduğu malum. Yeni anayasaya anlatırken kullandığı "Gelişkin bir demokrasi", "Özgürlükçü anayasa", "Sosyal adalet", "Yargılama süreçlerinde halk iradesinin etkili olması" gibi ifadeler kulağa hoş geliyor.

Ancak meselenin bir de başka yönü ver. Uçum'un açıklamalarını, bir önceki yazımda adı geçen siyaseten tecrübeli isme anlattım ve sordum, bana şöyle dedi:

"İyi güzel de, Türkiye'nin temel bir meselesi var. Bu da, Uçum'un da mimarı olduğu 'Tek adam' yönetiminin uygulanmasından sonra ülkenin her alanda gerilemesi. Ülke, bu rejim uygulandığından bu yana, 'iflah' olmadı, hayat pahalılığı, işsizlik, yolsuzluk, adam kayırma, popülizm gırla gidiyor, enflasyon artıyor, ülke ekonomik olarak küçülüyor. Adalet sistemi ise, zaten çökmüştü, hatalı uygulamalarla daha da çöktü, tek bir örnek verelim: 'Nasılsa kiracılar, ev sahiplerinden kalabalıktır, oyları lazım' diye popülist bir kararla kiralara getirilen yüzde 25 zam sınırı yüzünden memleketin 900 bin ev sahibi, 9 milyon kiracı ile düşman oldu, bu yasa yüzünden 10'dan fazla cinayet işlendi. Anayasayı değiştirelim de, bunları kim çözecek?"

Bu soruları da dostumuz Mehmet Uçum'a yöneltmek, gazetecilik görevimiz.

MEHMET UÇUM'A GÖRE NEDEN YENİ BİR ANAYASA?

MEHMET UÇUM'A GÖRE YÜZDE 50 ARTI BİR MADDESİ NİYE DEĞİŞMEZ?

MEHMET UÇUM'A GÖRE TÜRKİYE’NİN YENİ ANAYASA İHTİYACI

VE TEMEL YAKLAŞIMLARA İLİŞKİN NOTLAR

  1. Neden Yeni Bir Anayasa

Yeni Anayasa konusu hem ülkemizin toplumsal, siyasal ve hukuksal süreçleriyle şekillenen bir ihtiyaçtır. Hem de günümüz dünyasının dönüşüm sürecinde ortaya çıkan ihtiyaçlarla iç içe geçen bir ihtiyaçtır.

Dünya açık güç savaşlarının ve alt üst oluşların yaşandığı bir ara dönemden geçiyor. Bu dönemin temel özelliği küresel emperyalizm ile milli devletler arasındaki çatışmadır.

Böyle bir çatışma ortamında milli devletlerin bağımsızlıklarını korumaları, güçlendirmeleri, iş ve güç birliği yapmaları son derece önemli hale geldi.

Milli devletler dört ana kolon üzerinden varlıklarını güvenceye alabilir:

Buna göre;

-ülkesel aidiyet, yurtseverlik, millet bilinci ve tarihsel birikimle belirlenen devlet-ulus ilişkisi,

-siyasal ve sosyal sistemin temelini ve esaslarını belirleyen devlet-toplum ilişkisi,

-haklar ve özgürlükler yaklaşımıyla şekillenen ve işleyen devlet-birey ilişkisi,

-küresel sistem içinde ülkelerin yerine ve rolüne göre ortaya çıkan ülke-dünya ilişkisi,

bu dört ana kolonu oluşturuyor.

Bu dört ana kolondan oluşan milli devlet yapısının temel ve bağlayıcı metni anayasadır.

Mevcut 1982 Anayasasının bu konularda hem yetersiz hem sorunlu olduğu genel kabul görüyor.

1987 yılından beri yani tam 36 yıldır Türkiye’de yeni ve sivil bir anayasa talebi var. 1987 ila 2017 arasında 23 değişiklik yapılmasına ve bunlardan 19’unun yürürlüğe girmesine rağmen yeni anayasa talebi her zaman ülke gündeminde çeşitli seviyelerde yer aldı.

Başlangıçta 177 asıl maddeye sahip 1982 Anayasası şu anda 154 asıl madde olarak caridir. Cari maddelerin 96’sı otuz yıl içinde 19 seferde 184 hususta değişikliğe uğradı. Buna rağmen Türkiye’de yeni anayasa ihtiyacı ortadan kalkmadı. Çünkü 1982 Anayasasının 58 maddesi hiç değişmedi. 45 maddesinde ise esasa münhasır olmayan değişiklikler oldu. Yani yürürlükteki 154 maddenin 103’ü bütün esaslarıyla darbe anayasasının hükümleridir.

Hem darbe ürünü olan hem de bu kadar çok değişikliğe uğrayıp bütün iç tutarlılığını, dil ve terim uyumunu yitirmiş yamalı bohçadan beter bir anayasayla yaşamak Cumhuriyetin 100. Yılında ülkemize yakışan bir durum değildir.

  1. Nasıl Bir Yeni Anayasa
  1. Devlet-Ulus İlişkisinin Anayasal Esasları

Elbette yeni bir anayasa hedeflense de sıfırdan, sil baştan bir kurgu olmayacağı tüm toplumda genel kabul görüyor.


Cumhuriyetin, Cumhuriyetimizin kurucu lideri Atatürk’ün, üniter yapının, adalet ve insan haklarına dayanan, demokratik, laik, sosyal devlet ve hukuk devletinin temel olduğu, resmî dilin Türkçe, bayrağın ay yıldızlı Al Bayrak, millî marşın İstiklal Marşı, başkentin Ankara olduğu bir anayasa Milletimizin vazgeçilmezidir.

Yeni anayasada halk iradesinin temel kazanımı olan başkanlık sisteminin ve tüm kuvvetler açısından demokratik meşruiyet ilkesinin korunması ve geliştirilmesi de özellikle 14 ve 28 Mayıs 2023 seçimlerinden sonra halkımızın verdiği bir talimata dönüşmüştür.

Açıktır ki Cumhuriyetimizin ilkeleri ve demokratik birikimimiz yeni anayasanın kaidesi yani en sağlam temeli olacaktır. Bu temel üzerinde yükselecek ve 41 yıl sonra darbe anayasasından tamamen kurtulmamızı sağlayacak adıyla, felsefesiyle, çağımıza uygun içeriğiyle yeni bir anayasadan söz edebiliriz.

Kurumsal yapıların ve seçkinlerin taleplerine ve iradelerine değil halkın talep ve iradesine yani milli iradeye göre hazırlanan sivil bir anayasa diyebiliriz.

  1. Devlet-Birey İlişkisinin Anayasal Esasları

Türkiye’nin her ferdinin kendini asli unsuru olarak saydığı kapsayıcı Türk Milleti ve Türk Vatandaşlığı yaklaşımının esas olduğu kuşatıcı bir anayasayı ifade edebiliriz.

Kişinin her türlü hak ve özgürlüklerinin eksiksiz yer aldığı, yeni kuşak hak ve özgürlük alanlarının tanımlandığı, hak ve özgürlüklerin esas, sınırlamaların istisna olduğu özgürlükçü bir anayasa vurgusu yapabiliriz.

Kişilerin maddi ve manevi varlığını korumayı ve geliştirmeyi güvenceye alan, doğanın, çevrenin, iklimin, denizlerin, kıyıların, ormanların, su kaynaklarının, doğal kaynakların, yer altı zenginliklerin korumasını, doğru ve kamu yararına kullanılmasını güvenceleyen, doğal afetlere karşı insanı koruma amacına hizmet edecek hukuksal tedbirleri içeren özetle bireyi kendisi, ailesi, sosyal çevresi ve doğasıyla birlikte ele alan koruyucu bir anayasanın ne kadar önemli olduğunun altını çizebiliriz.

  1. Devlet-Toplum İlişkisinin Anayasal Esasları

Herkesin gelir güvencesine sahip olması, genel olarak fırsat eşitliği, çalışanlar bakımından adil bir asgari ücret, ücretsiz sağlık hakkı, ücretsiz eğitim hakkı, eksiksiz sosyal güvenlik hakkı, hassas sosyal gruplara ilave destekler, farklı sosyal yardım ve sosyal hizmet imkanlarının geliştirilmesi, çalışma hakkının eksiksiz gerçekleştirilmesi, toplumda gelir grupları arasındaki farkları yukarıya doğru azaltacak adil bir gelir dağılımı sistemine geçiş gibi bir çok sosyal adalet yaklaşımına ve yeni sosyal politikalara imkan veren sosyal bir anayasayı kuvvetle söyleyebiliriz.
Toplumsal meşruiyeti güçlü demokratik sistem, elektronik demokrasi/birey inisiyatifli demokratik sistem işleyişinin geliştirilmesi için elektronik katılım hakkı, halkın milletvekilini geri çağırma hakkı, halkın yasa teklif hakkı, halkın itiraz edici referandum hakkı, halkın Anayasa Mahkemesine başvuru hakkı, yasama sürecine halkın katılım imkanlarının ve mecralarının çeşitlendirilmesi ve güçlendirilmesi, yargılama süreçlerinde halk iradesinin de etkili olacağı yapılar ve fonksiyonlar gibi kurumlar yoluyla gelişkin demokrasiye imkân veren bir anayasayı işaret edebiliriz.

  1. Ülke-Dünya İlişkisin Anayasal Esasları

Nihayet devletin maddi ve manevi varlığını korumayı ve geliştirmeyi güvenceye alan, ülkesel tam bağımsızlığı bütün boyutlarıyla korumaya ve güçlendirmeye imkân veren milli bir anayasa yaklaşımının esas olması gerektiğini vurgulayabiliriz. Her egemen devlet pozitif hukukunu oluştururken ve uygularken beka esaslı bir politik hukuk anlayışıyla hukuk üretimini yapar ve beka anlayışıyla uygular. Nitekim pek çok batı devletinin yaptığı budur. Beka tehdidi oluşturacak ya da beka tehditlerine zemin ve güç kazandıracak bir hukuk uygulaması evrensel hukuk (!) adına olsa bile egemen bir devlet açısından meşru değildir ve asla kabul edilemez. Bu nedenle yeni anayasa hedefinde milli anayasa yaklaşımı belirleyicidir.

  1. Hangi Yöntemle Yeni Anayasa

Halkın taleplerine dayanarak hazırlanan anayasa taslağının kamuoyu/sivil toplum tartışmasından sonra teklife dönüşmesi ve TBMM’de 400’den fazla oyla kabul edilse bile halkın onayına sunularak yürürlüğe girmesi yöntemini dikkate alan toplum merkezli anayasacılık hususunda Milletimiz nezdinde genel mutabakat olduğu gözleniyor. Özetle halkla başlayıp halkla biten bir yapım süreci, demokratik meşruiyet ve şeffaflık açısından en doğru yöntem olarak öne çıkıyor.

  1. Hangi Adla Yeni Anayasa

Türkiye’de anayasalar kabul edildikleri yılın adıyla anılır. Yürürlükteki anayasa da bu sebeple 1982 Anayasası olarak adlandırılır. Ancak bu hukuki bir zorunluluk değildir. Doktriner ve yargısal bir teamüldür.

Bu nedenle Türkiye eğer 2028’e kadar devam edecek TBMM’nin 28. Döneminde yeni bir anayasa kavuşursa yeni anayasanın, 2024 veya sonraki bir yasama yılında kabul edilse bile 2023 ANAYASASI olarak adlandırılması çok anlamlı olur. Anayasanın bu şekilde adlandırılacağı başlangıç metni içinde ifade edilebilir. Böylelikle Türkiye Yüzyılının Anayasası “2023 Anayasası” adıyla Cumhuriyetin Yüzüncü Yılının Anayasası olarak tarihe geçer. Bu sembolizm Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlığın anayasanın içeriğinin yanı sıra adıyla da işaretlenmesi olarak kabul edilebilir.

Hedef 2023 Anayasasıdır. 2023’ten sonra hangi yılda kabul edilirse edilsin Türkiye Yüzyılında kabul edilecek yeni anayasanın adı 2023 ANAYASASI olmalıdır.

O nedenle gelin hep birlikte Cumhuriyetin Yüzüncü Yılını da kapsayan TBMM’nin 28. Yasama döneminde TÜRKİYE ANAYASA MUTABAKATI (TAM) sağlayalım. Bu kez olsun TAM OLSUN diyelim. TÜRKİYE YÜZYILINI YENİ ANAYASAYLA GÖRKEMLİ BİR ŞEKİLDE BAŞLATALIM.

MEHMET UÇUM'A GÖRE TÜRKİYE’NİN YENİ ANAYASA İHTİYACI

VE TEMEL YAKLAŞIMLARA İLİŞKİN NOTLAR

  1. Neden Yeni Bir Anayasa

Yeni Anayasa konusu hem ülkemizin toplumsal, siyasal ve hukuksal süreçleriyle şekillenen bir ihtiyaçtır. Hem de günümüz dünyasının dönüşüm sürecinde ortaya çıkan ihtiyaçlarla iç içe geçen bir ihtiyaçtır.

Dünya açık güç savaşlarının ve alt üst oluşların yaşandığı bir ara dönemden geçiyor. Bu dönemin temel özelliği küresel emperyalizm ile milli devletler arasındaki çatışmadır.

Böyle bir çatışma ortamında milli devletlerin bağımsızlıklarını korumaları, güçlendirmeleri, iş ve güç birliği yapmaları son derece önemli hale geldi.

Milli devletler dört ana kolon üzerinden varlıklarını güvenceye alabilir:

Buna göre;

-ülkesel aidiyet, yurtseverlik, millet bilinci ve tarihsel birikimle belirlenen devlet-ulus ilişkisi,

-siyasal ve sosyal sistemin temelini ve esaslarını belirleyen devlet-toplum ilişkisi,

-haklar ve özgürlükler yaklaşımıyla şekillenen ve işleyen devlet-birey ilişkisi,

-küresel sistem içinde ülkelerin yerine ve rolüne göre ortaya çıkan ülke-dünya ilişkisi,

bu dört ana kolonu oluşturuyor.

Bu dört ana kolondan oluşan milli devlet yapısının temel ve bağlayıcı metni anayasadır.

Mevcut 1982 Anayasasının bu konularda hem yetersiz hem sorunlu olduğu genel kabul görüyor.

1987 yılından beri yani tam 36 yıldır Türkiye’de yeni ve sivil bir anayasa talebi var. 1987 ila 2017 arasında 23 değişiklik yapılmasına ve bunlardan 19’unun yürürlüğe girmesine rağmen yeni anayasa talebi her zaman ülke gündeminde çeşitli seviyelerde yer aldı.

Başlangıçta 177 asıl maddeye sahip 1982 Anayasası şu anda 154 asıl madde olarak caridir. Cari maddelerin 96’sı otuz yıl içinde 19 seferde 184 hususta değişikliğe uğradı. Buna rağmen Türkiye’de yeni anayasa ihtiyacı ortadan kalkmadı. Çünkü 1982 Anayasasının 58 maddesi hiç değişmedi. 45 maddesinde ise esasa münhasır olmayan değişiklikler oldu. Yani yürürlükteki 154 maddenin 103’ü bütün esaslarıyla darbe anayasasının hükümleridir.

Hem darbe ürünü olan hem de bu kadar çok değişikliğe uğrayıp bütün iç tutarlılığını, dil ve terim uyumunu yitirmiş yamalı bohçadan beter bir anayasayla yaşamak Cumhuriyetin 100. Yılında ülkemize yakışan bir durum değildir.

  1. Nasıl Bir Yeni Anayasa
  1. Devlet-Ulus İlişkisinin Anayasal Esasları

Elbette yeni bir anayasa hedeflense de sıfırdan, sil baştan bir kurgu olmayacağı tüm toplumda genel kabul görüyor.


Cumhuriyetin, Cumhuriyetimizin kurucu lideri Atatürk’ün, üniter yapının, adalet ve insan haklarına dayanan, demokratik, laik, sosyal devlet ve hukuk devletinin temel olduğu, resmî dilin Türkçe, bayrağın ay yıldızlı Al Bayrak, millî marşın İstiklal Marşı, başkentin Ankara olduğu bir anayasa Milletimizin vazgeçilmezidir.

Yeni anayasada halk iradesinin temel kazanımı olan başkanlık sisteminin ve tüm kuvvetler açısından demokratik meşruiyet ilkesinin korunması ve geliştirilmesi de özellikle 14 ve 28 Mayıs 2023 seçimlerinden sonra halkımızın verdiği bir talimata dönüşmüştür.

Açıktır ki Cumhuriyetimizin ilkeleri ve demokratik birikimimiz yeni anayasanın kaidesi yani en sağlam temeli olacaktır. Bu temel üzerinde yükselecek ve 41 yıl sonra darbe anayasasından tamamen kurtulmamızı sağlayacak adıyla, felsefesiyle, çağımıza uygun içeriğiyle yeni bir anayasadan söz edebiliriz.

Kurumsal yapıların ve seçkinlerin taleplerine ve iradelerine değil halkın talep ve iradesine yani milli iradeye göre hazırlanan sivil bir anayasa diyebiliriz.

  1. Devlet-Birey İlişkisinin Anayasal Esasları

Türkiye’nin her ferdinin kendini asli unsuru olarak saydığı kapsayıcı Türk Milleti ve Türk Vatandaşlığı yaklaşımının esas olduğu kuşatıcı bir anayasayı ifade edebiliriz.

Kişinin her türlü hak ve özgürlüklerinin eksiksiz yer aldığı, yeni kuşak hak ve özgürlük alanlarının tanımlandığı, hak ve özgürlüklerin esas, sınırlamaların istisna olduğu özgürlükçü bir anayasa vurgusu yapabiliriz.

Kişilerin maddi ve manevi varlığını korumayı ve geliştirmeyi güvenceye alan, doğanın, çevrenin, iklimin, denizlerin, kıyıların, ormanların, su kaynaklarının, doğal kaynakların, yer altı zenginliklerin korumasını, doğru ve kamu yararına kullanılmasını güvenceleyen, doğal afetlere karşı insanı koruma amacına hizmet edecek hukuksal tedbirleri içeren özetle bireyi kendisi, ailesi, sosyal çevresi ve doğasıyla birlikte ele alan koruyucu bir anayasanın ne kadar önemli olduğunun altını çizebiliriz.

  1. Devlet-Toplum İlişkisinin Anayasal Esasları

Herkesin gelir güvencesine sahip olması, genel olarak fırsat eşitliği, çalışanlar bakımından adil bir asgari ücret, ücretsiz sağlık hakkı, ücretsiz eğitim hakkı, eksiksiz sosyal güvenlik hakkı, hassas sosyal gruplara ilave destekler, farklı sosyal yardım ve sosyal hizmet imkanlarının geliştirilmesi, çalışma hakkının eksiksiz gerçekleştirilmesi, toplumda gelir grupları arasındaki farkları yukarıya doğru azaltacak adil bir gelir dağılımı sistemine geçiş gibi bir çok sosyal adalet yaklaşımına ve yeni sosyal politikalara imkan veren sosyal bir anayasayı kuvvetle söyleyebiliriz.
Toplumsal meşruiyeti güçlü demokratik sistem, elektronik demokrasi/birey inisiyatifli demokratik sistem işleyişinin geliştirilmesi için elektronik katılım hakkı, halkın milletvekilini geri çağırma hakkı, halkın yasa teklif hakkı, halkın itiraz edici referandum hakkı, halkın Anayasa Mahkemesine başvuru hakkı, yasama sürecine halkın katılım imkanlarının ve mecralarının çeşitlendirilmesi ve güçlendirilmesi, yargılama süreçlerinde halk iradesinin de etkili olacağı yapılar ve fonksiyonlar gibi kurumlar yoluyla gelişkin demokrasiye imkân veren bir anayasayı işaret edebiliriz.

  1. Ülke-Dünya İlişkisin Anayasal Esasları

Nihayet devletin maddi ve manevi varlığını korumayı ve geliştirmeyi güvenceye alan, ülkesel tam bağımsızlığı bütün boyutlarıyla korumaya ve güçlendirmeye imkân veren milli bir anayasa yaklaşımının esas olması gerektiğini vurgulayabiliriz. Her egemen devlet pozitif hukukunu oluştururken ve uygularken beka esaslı bir politik hukuk anlayışıyla hukuk üretimini yapar ve beka anlayışıyla uygular. Nitekim pek çok batı devletinin yaptığı budur. Beka tehdidi oluşturacak ya da beka tehditlerine zemin ve güç kazandıracak bir hukuk uygulaması evrensel hukuk (!) adına olsa bile egemen bir devlet açısından meşru değildir ve asla kabul edilemez. Bu nedenle yeni anayasa hedefinde milli anayasa yaklaşımı belirleyicidir.

  1. Hangi Yöntemle Yeni Anayasa

Halkın taleplerine dayanarak hazırlanan anayasa taslağının kamuoyu/sivil toplum tartışmasından sonra teklife dönüşmesi ve TBMM’de 400’den fazla oyla kabul edilse bile halkın onayına sunularak yürürlüğe girmesi yöntemini dikkate alan toplum merkezli anayasacılık hususunda Milletimiz nezdinde genel mutabakat olduğu gözleniyor. Özetle halkla başlayıp halkla biten bir yapım süreci, demokratik meşruiyet ve şeffaflık açısından en doğru yöntem olarak öne çıkıyor.

  1. Hangi Adla Yeni Anayasa

Türkiye’de anayasalar kabul edildikleri yılın adıyla anılır. Yürürlükteki anayasa da bu sebeple 1982 Anayasası olarak adlandırılır. Ancak bu hukuki bir zorunluluk değildir. Doktriner ve yargısal bir teamüldür.

Bu nedenle Türkiye eğer 2028’e kadar devam edecek TBMM’nin 28. Döneminde yeni bir anayasa kavuşursa yeni anayasanın, 2024 veya sonraki bir yasama yılında kabul edilse bile 2023 ANAYASASI olarak adlandırılması çok anlamlı olur. Anayasanın bu şekilde adlandırılacağı başlangıç metni içinde ifade edilebilir. Böylelikle Türkiye Yüzyılının Anayasası “2023 Anayasası” adıyla Cumhuriyetin Yüzüncü Yılının Anayasası olarak tarihe geçer. Bu sembolizm Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlığın anayasanın içeriğinin yanı sıra adıyla da işaretlenmesi olarak kabul edilebilir.

Hedef 2023 Anayasasıdır. 2023’ten sonra hangi yılda kabul edilirse edilsin Türkiye Yüzyılında kabul edilecek yeni anayasanın adı 2023 ANAYASASI olmalıdır.

O nedenle gelin hep birlikte Cumhuriyetin Yüzüncü Yılını da kapsayan TBMM’nin 28. Yasama döneminde TÜRKİYE ANAYASA MUTABAKATI (TAM) sağlayalım. Bu kez olsun TAM OLSUN diyelim. TÜRKİYE YÜZYILINI YENİ ANAYASAYLA GÖRKEMLİ BİR ŞEKİLDE BAŞLATALIM.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler