Bilim insanlarının renkli hobileri ilham veriyor
Bilim insanları araştırmalarını sürdürürken, farklı hobiler edinebiliyorlar. Üstelik, bu alışkanlıkları sayesinde işlerine daha iyi konsantre olduklarını söylüyorlar.
Yapılan bazı araştırmalara göre, hobi edinmek yaygın olarak rastlanan, başarısız olma, yıpranma gibi duygulardan kurtulmak için de etkili olabiliyor.
Evren hakkında araştırmalar yapan Carleton Üniversitesi'nde asistan profesör Dr. Şeyda İpek, dikiş dikerek rahatlıyor.
Utah Üniversitesi'nde Biyoçeşitlilik ve Doğa Koruma Ekolojisi laboratuvarını kuran Prof. Dr. Çağan Şekercioğlu, dört ameliyat geçirmesine rağmen kayağa devam ediyor.
Pulmoner hipertansiyona karşı ilacın geliştirilmesi çalışmalarını sürdüren Dr. Elif Karaca Atabay, amigurumi denilen örgü oyuncaklar yaparak insanları şaşırtmayı seviyor.
Zorlu fizik sorularından kıyafet dikmeye uzanan serüven
Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü'nden mezun olduktan sonra Koç Üniversitesi'nde master yapan Dr. Şeyda İpek, Washington Üniversitesi'nde teorik parçacık fiziği üzerine doktora çalışmalarını yaptı.
Oxford Üniversitesinde misafir araştırmacı, Fermi Ulusal Laboratuvarı ve Kaliforniya Üniversitesi Irvine kampüsünde doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştı.
Şu anda Carleton Üniversitesi'nde asistan profesör olarak çalışıyor.
"Evrenimizi daha iyi açıklayan yeni olası teoriler üzerine çalışıyorum"
Teorik parçacık fiziği üzerine çalışan Dr. İpek'in, araştırmalarına ilişkin cevaplamaya çalıştığ iki temel soru var: İlki, "Karanlık madde nedir?", ikincisi de "Evrende neden hiç antimadde yok?".
İpek, çalışmalrı hakkında şunları söyledi:
Şu anda genel geçer kabul gören Standart Model teorisi elektron, proton gibi parçacıkların birbirleri ile ilişkilerini çok iyi anlatıyor. Fakat bu ve başka diğer sorulara cevap veremiyor. Ben evrenimizi daha iyi açıklayan yeni olası teoriler üzerine çalışıyorum. Benim kalem ve kağıt ile ürettiğim sonuçların daha sonra deneyler ile doğrulanması veya var olamayacağının gösterilmesi süreci oluyor. Burada da CERN'deki veya başka yerlerdeki parçacık fiziği deneyleri işin içine giriyor. Fakat o deneysel fizikçilerin işi.
"Her gün çalışmaya çalışıyorum"
Haftalık 40 saat üzerinde çalıştığını söyleyen İpek, çalışma yaşamını şöyle özetledi:
Asistan profesörlük pozisyonunun içinde ders vermek, öğrenciler ile görüşmek, komitelerde bulunmak gibi bir sürü görev var. Bunların hepsinin bilime katkısı var ama makale çıkacak işlerde kaç saat çalışıyorsunuz diye sorarsanız… Onu da bilemiyorum. Her gün çalışmaya çalışıyorum diyelim. Tabii hafta sonları ve tatillerde gerçekten tatil yapmaya özen gösteriyorum, ne kadar başarılı olduğumu eşime sormak lazım.
"Dikiş dikmek stresimi azaltma konusunda çok yardımcı oldu"
Annesinin çok olmasa da dikiş diktiğini kaydeden İpek, "Bizlere küçükken diktiği elbiseleri hala o mutlulukla hatırlıyorum. Fakat araya ergenlik girdiğinde annemin yaptığı işlere ilgi duymak istemedim tabii. Son yıllarda ise, en azından bir dikiş makinesi kullanmayı öğrenmeye karar verdim. Geçen sene de yeni yıl hediyesi olarak eşim bana bir dikiş makinesi aldı. O sırada pandemi daha yeni başlamamıştı. Akşamları, hafta sonları YouTube videoları izleyerek, minik torbalar dikerek kendi kendime dikiş dikmeyi öğrendim" diye konuştu.
Dr. İpek, yeni hobisi hakkında şunları söyledi:
Daha önceleri ahşap işleri ile de uğraşmıştım, o da çok sevdiğim bir meşgaledir. Fakat kumaş ahşaptan daha hoşgörülü bir arkadaş. Yanlışlarınızı düzeltmenize daha kolay izin veriyor. Bu kendinizi üzmeden gelişmenize yol veriyor. Bir de elinizden çıkan bir şeyi günlük hayatınızda kullanmanın hazzı çok büyük. Ayrıca dikiş dikmek, ahşap işleri gibi, öncesinde çok planlama gerektiriyor. Geometrik hesaplar, üstüne kumaşı, motifi seçmek, ölçü almak… Bir sürü detayı var.
Bu işe pandemi öncesi başlamış olmasına rağmen, pandemi sırasında dikiş ile uğraşmanın kendisine çok yardımcı olduğunu anlatan İpek, "Evlere kapanıp hastanelerin dolup taştığı haberlerini izlerken odaklanma sorunu çekiyordum. Dikiş dikmek stresimi azaltma konusunda çok yardımcı oldu bana. Açıkçası daha zaman yönetimi yapmam gerekmedi çünkü evden çalışıyorum salgın döneminde ve dikiş makinem de evde. İş ve hobiyi karıştırmayı çok sevmiyorum ama mola vermek için dikiş makinesinin başına geçmek iyi geliyor" dedi.
Türkiye'nin ilk tropik biyoloğu
Harvard Üniversitesi'nden burs alarak, Biyoloji ve Antropoloji bölümlerini "magna cum laude" (üstün başarı) derecesiyle tamamlayan Çağan Şekercioğlu, Stanford Üniversitesi Biyoloji Bölümü doktora programına da tam bursla kabul edildikten sonra öğrenimine bir sene ara verdi.
Bu süreçte ABD Ulusal Biyoloji Araştırma Programı için Alaska'da kuşları araştırdı, altı ay boyunca Güney Amerika ve Antarktika'da ağcılık, fotoğrafçılık ve kuş araştırma çalışmaları gerçekleştirdi ve üç ay boyunca Afrika kıtasını gezerek "Yok olan Afrika" kitabını yazdı.
Stanford Üniversitesi'nde biyoloji doktorasını tamamladıktan sonra orada kıdemli bilim insanı olarak çalıştı.
2010'da ABD Utah Üniversitesi'nde Biyoçeşitlilik ve Doğa Koruma Ekolojisi laboratuvarını kuran Prof. Dr. Çağan Şekercioğlu, ekolog, ornitolog, doğa koruma bilimcisi olmasının yanında Türkiye'nin ilk tropik biyoloğudur.
TÜBİTAK Bilim Özel Ödülü'nü alan ilk biyolog ve en genç kişi olan, 2011'de ABD National Geographic Kaşifi ve 2013'te dünyadaki National Geographic 'Risk Alan' kaşiften biri seçilen Şekercioğlu, National Geographic Fotoğraf Ajansı'nın da ilk Türk fotoğrafçısıdır.
Hayatı doğada geçen ekolog
E-mail hariç günde ortalama 6 saat akademik işleriyle uğraşan Şekercioğlu, kuş gözlem hem hobisi hem de mesleği olduğu için görmediği yeni türleri görmek için yılda ortalama 100 gün sahada oluyor.
Hem gözlem yapıp hem de fotoğraf çekimi yapan Şekercioğlu, bazı yıllar arazi araştırmaları için ve de kuş ve yaban hayatının peşinde 6 aylık süreyi arazide geçirebiliyor.
Doğa fotoğrafçılığını çok sevdiği için hobisi olmasının yanında mesleği de olan Şekercioğlu, kayak tutkusunu da bırakmıyor.
Kayak öğrenmeye başladığı dönemlerde 1995'de diz bağını kopartmasına ve 4 ameliyat geçirmesine rağmen kayağa devam eden Şekercioğlu, Utah'da 4 ay haftanın 2-3 günü kayak yaparak kış dönemini geçiriyor.
Prof. Dr. Şekercioğlu'nun başka bir tutkusu da dağcılık. Üniversite yılları boyunca ve sonrasındaki yıllarda Kilimanjaro, Cotopaxi ve Chimborazo gibi 6 bin metreye yaklaşan ve geçen dağlara tırmanan Şekercioğlu, yoğun arazi çalışmalarından dolayı yüksek irtifa dağcılığına birkaç yıldır vakit bulamasa da, 2019'da Tibet'te kar leoparının peşinde 4500-5500 metre irtifada bir hafta geçirdi.
Bu hafta içinde yükseklik hastalığının etkilerini yaşamasına rağmen yüksek irtifaları çok özlediğini fark eden Şekercioğlu, bir an önce 5000 metrenin üzerindeki dağlara geri dönmek istiyor.
"Kuyucuk Gölü can çekişiyor"
Gözlem ve çekimler için Kars Kuyucuk Gölü'nde bulunduğunu ve kuraklığın hat safhada olduğunu söyleyen Şekercioğlu, "Yoğun bakımdaki bir hasta gibi can suyuyla, pompa ile hayatta tutmaya çalışıyoruz. Kuyucuğu besleyen 5 derenin önünü yıllar önce aynen Tuz Gölü'ndeki gibi kestiler. Onların önünü açtırmaya çalışıyoruz. Bir tanesini açtırmayı başardık ancak yetmiyor. Diğerlerini de açmamak için bölge halkı çeşitli bahaneler üretiyor. Şu anda maalesef, Kuyucuk Gölü'nde can çekişiyor. Gölde bine yakın inek dolaşıyor ki aslında hiçbir şeyin girmemesi lazım. Kuşların sığındıkları son suyu ve sazlıkları da inekler yok ediyor" uyarısında bulundu.
Biyoloji laboratuvarından renkli oyuncaklara
Anadolu Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nden sonra İstanbul Teknik Üniversitesi'nde yüksek lisans yapan Dr. Elif Karaca Atabay, 2 sene araştırmacı olarak Boston Çocuk Hastanesi'nde çalıştı.
Aynı laboratuvarda ziyaretçi öğrenci olarak kalıp Torino Üniversitesi'nden doktorasını tamamlayan Atabay, Boston Çocuk Hastanesi'nde bir yıl doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştıktan sonra da özel bir şirkette araştırmacı olarak çalışmaya başladı.
"Pulmoner hipertansiyona karşı şirket tarafından geliştirilmiş olan bir ilacın etki mekanizmasını çalışıyorum"
Doktora döneminde, çocuklarda görülen bir tür lenfomanın ilaç direnç mekanizmasını çalışan Atabay, "Kanser hastalarına uygulanan kemoterapi sonrası, bir grup hastada kanserli hücrelerin tekrar büyümeye başladığını görüyoruz. Böyle durumlarda kanser herhangi bir gene bağlı ise ve bilindik bir ilaç varsa bu ilaç ile tedaviye devam ediliyor. Bu ilaç tedavisinin ardından bazı hastalarda tekrar kanser hücreleri büyümeye devam ediyor. Ben de bu durumu lenfomada anlamaya çalıştım. Şu anda ise, pulmoner hipertansiyona karşı şirket tarafından geliştirilmiş olan bir ilacın etki mekanizmasını çalışıyorum. Akciğer ve kalp hücrelerinin ilaca hangi sinyal yolağı üzerinden cevap verdiğini araştırıyorum" dedi.
"Bilimsel çalışmalara belirli bir zaman ayrılmalı gibi düşünmüyorum"
Bilimsel çalışmalarına 40 saat gibi bir süre belirlendiğini söyleyen Atabay, "Buna rağmen, yaptığım deneyler ve deneyenlerin gidişatı belirlenen saatten daha fazla laboratuvarda olmama sebep olabiliyor. Fakat ben bilimsel çalışmalara belirli bir zaman ayrılmalı gibi düşünmüyorum. Çünkü aklınıza yaptığınız çalışmayla ilgili bir sorunun ne zaman nerede geldiğini bilemiyorsunuz ve merak duygunuzu gidermek için saatlerce bilgisayar karşısında ya da deneyin sonucunu bir an önce almak için laboratuvarda daha uzun saatler kalabiliyorsunuz. O yüzden ucu açık bir zaman desem pek doğru olur" diye anlattı.
"Ördüğüm oyuncakların insanları heyecanlandırdığını gördükçe yeni karakterler üretme enerjisi geldi"
Doktoranın ilk yıllarında, deneylerinden istediği sonuçları alamadığını söyleyen Atabay, başlama hikayesini "Kendimi üretken hissetmiyordum. Beni ve çevremdekileri mutlu edecek ve aynı zamanda beni çok yormayacak bir uğraş aradığım bir gün, internette karşıma mini amigurumiler çıktı. Neler yapabileceğimi düşünürken heyecanla başlangıç seviyesi bir amigurumi kitabı aldım" sözleriyle anlattı.
Önceleri kitapta anlatılan tarifleri okuyup anlamak için pek zorlandığını söyleyen Atabay, "Fakat sonrasında birçok video izleyip tariflerin diline hâkim oldum. Şimdi ilk ördüklerime bakınca ne kadar acemi olduğumu görebiliyorum ama kat ettiğim yolu görünce pek mutlu oluyorum" dedi.
Atabay, "Ördüğüm oyuncakların insanları heyecanlandırdığını ve mutlu ettiğini gördükçe daha çok yeni karakterler üretme enerjisi geldi" diye konuştu.
Doktorasını tamamlayan Dr. Atabay, "Doktoram bitti ama amigurumiye olan hayranlığım ve yeni proje fikirlerim bitmedi. Amigurumilerimi film-dizi izlerken bazen de yolculuk yaparken yapıyorum" ifadeleriyle sözlerini tamamladı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.