Bir Bahar Hikayesi…
Arap Baharı, 2010 yılında Tunus’ta başladı. Kısa sürede Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki birçok ülkeye yayılan toplumsal hareketler serisinin adı oldu.
NURAY BAŞARAN
Arap Baharı, 2010 yılında Tunus’ta başladı. Kısa sürede Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki birçok ülkeye yayılan toplumsal hareketler serisinin adı oldu.
Ve bu olaylar, genellikle otoriter rejimlere karşı kitlesel halk ayaklanmalarıyla karakterize edildi.
Arap Baharı, hem yerel, hem de küresel çapta büyük etkiler yarattı. Ancak sonuçları her ülkede farklı şekilde şekillendi.
Başlangıç: Tunus’ta Bir Kıvılcımdı…
Arap Baharı’nın fitilini ateşleyen olay, 17 Aralık 2010’da Tunuslu bir seyyar satıcı olan Muhammed Buazizi’nin kendini yakmasıydı.
Polis tacizine ve ekonomik sıkıntılara dayanamayan Buazizi’nin ölümü, halk arasında büyük bir öfkeye yol açtı. Bu olay, yıllardır baskı altında yaşayan Tunus halkını harekete geçirdi. Protestolar kısa sürede büyüdü ve 23 yıllık Zeynel Abidin Bin Ali rejimini 14 Ocak 2011’de devirdi.
Dalga Dalga Yayılan Hareketler
Tunus’taki başarı, diğer ülkelerdeki halklara ilham verdi.
Arap Baharı, hızla Mısır, Libya, Yemen, Suriye ve Bahreyn gibi ülkelere yayıldı.
Her ülkenin kendi dinamiklerine ve koşullarına bağlı olarak hareketler farklı sonuçlar doğurdu:
• Mısır: Mısır’daki protestolar, 30 yıllık Hüsnü Mübarek rejiminin 2011 yılında sona ermesiyle sonuçlandı. Ancak ülkede devam eden siyasi istikrarsızlık, askeri yönetimin yeniden güç kazanmasına neden oldu.
• Libya: Muammer Kaddafi’ye karşı başlayan ayaklanmalar, NATO müdahalesiyle birleşti ve 2011’de Kaddafi rejiminin sona ermesiyle sonuçlandı. Ancak Libya, o tarihten bu yana ciddi bir iç savaş ve siyasi parçalanma yaşadı.
• Yemen: Yemen’deki ayaklanmalar, Ali Abdullah Salih’in iktidardan ayrılmasına yol açtı. Ancak bu, ülkedeki siyasi kaosu derinleştirdi ve Yemen’i uzun yıllardır süren bir iç savaşın içine sürükledi
• Suriye: Suriye’deki protestolar, Esad rejiminin sert müdahalesiyle bir iç savaşa dönüştü. Bu süreç, milyonlarca insanın yerinden edilmesine ve büyük bir insani krize neden oldu.
2011 yılında Suriye’nin güneyindeki Dera şehrinde başlayan rejim karşıtı protestolar, yolsuzluk, işsizlik, özgürlüklerin kısıtlanması ve Baas Partisi’nin otoriter yönetimine ilk başkaldırıydı.
Ancak Beşar Esad yangına körükle gitti ve yönetimi protestolara sert müdahalede bulundu. Güvenlik güçlerinin sivillere karşı şiddet uygulaması, protestoların ülke geneline yayılmasına yol açtı.
Ve protestolar hızla silahlı çatışmaya dönüştü. Muhalefet grupları, Esad rejimine karşı silahlı direniş başlattı.
Özgür Suriye Ordusu (ÖSO): Rejimden ayrılan askerler ve muhalifler, ÖSO’yu kurarak rejime karşı savaşmaya başladı.
Şiddetin artmasıyla birlikte yüz binlerce insan yerinden edildi ve Suriye krizi uluslararası bir boyut kazandı.
2013 ve 2014 yıllarında ise radikal grupların yükselişi ile bambaşka bir Suriye ortaya çıktı. Savaş ortamında El Kaide bağlantılı gruplar ve DEAŞ gibi örgütler güç kazandı. DEAŞ, 2014’te Suriye ve Irak topraklarında bir “hilafet” ilan etti.
2013 yılında aynı zamanda Ghouta bölgesinde kimyasal silah kullanıldığı iddiaları, uluslararası tepkilere yol açtı. ABD ve diğer ülkeler, kimyasal silahların imhasını talep etti.
Ve Suriye’de adeta uluslararası koalisyonlar oluştu. Rusya, 2015 yılında Esad rejimine destek vermek için doğrudan askeri müdahalede bulundu. ABD liderliğindeki koalisyon ise DEAŞ’a karşı operasyonlar düzenledi.
2015 ve 2022 yılları ise adeta bir insanlık krizi yaşandı. Savaş giderek daha karmaşık bir hal aldı. Rejim güçleri, İran ve Hizbullah’tan destek alırken, muhalif gruplar farklı ülkelerden yardım gördü.
Milyonlarca Suriyeli, savaş nedeniyle Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Avrupa ülkelerine sığınmak zorunda kaldı.
Türkiye, özellikle sınır güvenliği ve YPG’nin etkisi nedeniyle Suriye’ye operasyonlar düzenledi (Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı gibi).
Savaşın getirdiği yıkım ve uluslararası yaptırımlar nedeniyle Suriye ekonomisi çökmüş durumdayken halk da .yoksulluk ve işsizlikle mücadele etti.
Ve Suriye’de süreç, sadece bölgesel değil, küresel ölçekte etkileri olan bir trajediye dönüştü.
27 Kasım’da muhalifler kuzeybatı Suriye’de ani bir taarruz başlattı. Taarruzun başını çeken en önemli aktörlerden biri de (HTŞ) de bir terör örgütüydü. 12 günde ülkeden Beşar Esat’ın çıkmasını sağladı.
Hala savaşın yarattığı insani, siyasi ve ekonomik sonuçlar devam ederken; en önemli konu; yarının nasıl inşaa edileceği…
Arap Baharı’nın ortaya çıkışında çeşitli faktörler etkili oldu:
* Ekonomik Sorunlar: İşsizlik, yoksulluk ve gelir eşitsizliği, halkın rejimlere olan öfkesini artırdı.
*Baskıcı Rejimler: Uzun yıllardır iktidarda olan otoriter liderler, ifade özgürlüğünü kısıtlayarak ve halkın temel haklarını ihlal ederek büyük bir hoşnutsuzluk yarattı.
*Teknolojinin Rolü: Sosyal medya, protestoların örgütlenmesinde ve yayılmasında önemli bir rol oynadı. Facebook, Twitter gibi platformlar, halkın iletişim kurmasını ve uluslararası toplumun dikkatini çekmesini sağladı.
*Genç Nüfusun Etkisi: Bölgedeki genç nüfus, ekonomik ve siyasi reform taleplerinin en güçlü savunucusu oldu.
Sonuç?
Arap Baharı, bölgedeki halkların demokrasi ve özgürlük taleplerini dünyaya duyurmuştu. Ancak bu taleplerin çoğu ülkede kalıcı bir şekilde karşılanması mümkün olmadı.
Bazı ülkelerde demokrasi umutları yeşerirken, diğerlerinde iç savaşlar, siyasi istikrarsızlık ve otoriter rejimlerin yeniden güç kazanması gibi olumsuz sonuçlar da doğdu.
Bölgedeki değişim ve dönüşüm süreci ise hala devam etmekte.
Arap Baharı, sadece bir halk hareketi olarak değil, aynı zamanda küresel politikalar, ekonomik dengeler ve insan hakları açısından da önemli bir ders niteliğinde.
Yani?
Arap Baharı, kuşkusuz gelecekte baskıya karşı direnişin sembolü olarak hatırlanacak. Bu hareketler, halkların kararlılığı ve değişim arzularının hiçbir otoriter rejim tarafından tamamen bastırılamayacağını gösterdi.
Ancak, bu değişimlerin kalıcı ve sürdürülebilir olması için demokratik kurumların güçlendirilmesi ve halkın taleplerine uygun politikaların benimsenmesi olmazsa olmaz. Ve bu hala belirsiz…
Arap Baharı, elbette geçmişte yaşananlardan ders çıkararak; daha adil ve özgür bir geleceğe ulaşmanın yollarını aramaya devam eden halkların hikayesi!
Ancak küresel dünyanın alacağı tavır ; bu hikayenin tarihe bir destan olarak mı, yoksa bu halkların aldatılışı olarak mı geçeceğini belirleyecek. Sonuç ; bahar mı olacak Hazan mı? İzleyip göreceğiz
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.