Prof. Dr. Mustafa TÖZÜN

Prof. Dr. Mustafa TÖZÜN

Bir Halk Sağlığı Sorunu Olarak Uyuşturucu

(UYUŞTURUCU İLE MÜCADELE BİLİM SEMPOZYUMU, KUŞADASI, 16.10.2025)

Prof. Dr. Mustafa TÖZÜN

**

16 Ekim 2025 Perşembe günü Kuşadası, Liberty Otel’de “UYUŞTURUCU İLE MÜCADELEDE BİLİM” Sempozyumu gerçekleştirildi. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Turizm Fakültesi ve Adli Bilimciler Derneği’nin birlikte düzenlediği Sempozyum’da, dünyanın ve ülkemizin önemli bir halk sağlığı sorunu üzerine sorunlar ve çözüm önerileri masaya yatırıldı.

Bu Sempozyum’da yaptığım “Bir Halk Sağlığı Sorunu olarak Uyuşturucu” başlıklı konuşmanın ana hatlarını sizlerle bu yazıda paylaşıyorum.

**

Bu çalışmanın amacı, Halk Sağlığı sorunu olarak Uyuşturucu ile Mücadeleyi ele alıp uyuşturucu kullanımının toplum sağlığına etkilerini açıklamaktır. Aslında psikoaktif madde kullanımı demek daha doğru olsa da halk arasında yaygın bilinen ismiyle, bu yazıda uyuşturucu demeyi tercih edeceğiz.

Son günlerde ülke gündemine uyuşturucu ile mücadeleye dair haberler nasıl düşmektedir? Yakın tarihten örnek: “İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, NSosyal hesabından yaptığı paylaşımda, operasyonun öncelikli hedefinin sokak aralarında uyuşturucu madde satışı yapan "torbacı’" diye tabir edilen satıcılar olduğunu belirtti.” (1).

Halk Sağlığının konularından birisi Vektörle Bulaşan Hastalıklarla Mücadeledir ve sıtma ile mücadele bu konunun içerisinde yer alır. Sıtma mücadelesi için halk arasında yanlış yerleşmiş bir görüş vardır: Sivrisinek ile uğraşma, bataklığı kurut!

Oysaki Çevre Sağlığı açısından bataklığın kurutulması uygun değildir. Bataklığı kurutmak ekosistemi bozar, doğal yaşama zarar verir. Yapılması gereken çevre düzenlemesi şudur: Durağan suyu, akan su haline getirmek. Uyuşturucuyla mücadele için de bu görüş bir fikir verebilir.

Başka bir Haber 3.10.2025 tarihli. Başlık: Uyuşturucuyla Savaş Sürüyor. Narko Suçlara 319 gözaltı. Haberin içeriği: Denizli’de polis ve jandarmanın uyuşturucuyla mücadelesi aralıksız sürüyor. Bu kapsamda risk haritası belirleyen uzmanlar; park, metruk bina, okul, dershane gibi gençlerin sıklıkla bulunduğu yerler ile potansiyel mekanlarda devriye görevlerini artırdı. Eylül ayı boyunca yürütülen çalışmalarda uyuşturucu imal ve ticareti yapan 74 şüpheli, uyuşturucu madde bulunduran veya kullanan 244 şahıs, izinsiz kenevir ve haşhaş yetiştiren 1 şahıs olmak üzere toplam 319 şahsa adli işlem yapıldı. Operasyonlarda 445 bin 720 kullanımlık bonzai, 5 kilo 16 gram esrar, 10 bin 176 adet ecstasy hap, 6 bin sentetik ecza hapı, 44 kök kenevir, 4 kilo 644 gram metamfetamin, 39 gram skunk ve 97 gram eroin ele geçirildi. Yapılan açıklamada ayrıca; “Madde bağımlılığı ile mücadelede farkındalığın arttırılması amacıyla ilimizin farklı bölgelerinden gerçekleştirilen 33 eğitim ve nokta faaliyetlerinde 8 bin 659 kişiye ulaşılarak bilgilendirme yapılmıştır.” denildi (2).

Bu yeni haberler Türkiye’de Uyuşturucuya yönelik Halk Eğitimlerine olan ihtiyacın tekrar ve yeniden arttığına işaret ediyor. Türkiye’de uyuşturucu ile mücadele istatistiklerine geçmeden “dünyada son durum nedir?” sorusuna cevap verelim.

Uyuşturucu Kullanımında Dünyada Durum:

Uyuşturucu madde kullanımı, küresel ölçekte ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak varlığını sürdürmektedir.

2021yılı itibarıyla, 15-64 yaş arası her 17 kişiden 1’i; son 12 ay içinde en az bir kez uyuşturucu madde kullanmıştır.

Küresel anlamda, uyuşturucu madde kullanıcılarının sayısı 2011’de 240 milyon iken, 2021’de 296 milyona yükselmiş olup, 15-64 yaş arası dünya nüfusunun %5,8’idir. Bu %23’lük artışın bir bölümü, nüfus artışına dayandırılmaktadır.

**

Nüfusa orantılayalım:

  • 2011 yılı dünya nüfusu: 7,087 milyar
  • 2021 yılı dünya nüfusu: 7,921 milyar
  • 2011 nüfusuna göre uyuşturucu kullanan 240 milyon kişi
  • 2021 nüfusuna göre orantı yapıldığında;
  • 268 milyon eder.
  • Oysaki 2021 yılında uyuşturucu kullananların sayısı: 296 milyon bildirilmiş.
  • GERÇEK bir ARTIŞ söz konusu!

**

Uyuşturucu madde kullanımına bağlı ÖLÜMLER, 2019 yılında yaklaşık 500.000 olarak tahmin edilmiştir (2019 dünya nüfusu: 7,778 milyar). Bu istatistik, 2009 yılına göre %17,5’lik bir artışa işaret etmektedir (2009 dünya nüfusu: 6,917 milyar) (3).

Küresel durum şöyle değerlendirilebilir: 2000’li yılların başından günümüze; Uyuşturucu kullanım sıklığından ve ölümlerde, nüfus artışı faktörünün karıştırıcı etkisi ortadan kaldırıldığından gerçek bir ARTIŞ söz konusudur (3).

**

Türkiye’de Durum (2024 yılı):

TUBİM (Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi) Türkiye Uyuşturucu Raporu, 2024’ü yayımladı. Türkiye’nin uyuşturucu ile mücadelede son durumunu Rapor’daki bilgilerden özetleyelim (4).

Uluslararası İş birliği: Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle uyuşturucu kaçakçılığı rotasında yer almaktadır. Bu nedenle, uyuşturucuyla mücadele sadece ulusal değil, aynı zamanda uluslararası iş birliği ve koordinasyon gerektirir.

Temmuz 2018 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 2019/2 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu (BMYK) Cumhurbaşkanı Yardımcısı başkanlığında toplanmaktadır. T.C. Sağlık Bakanlığı Kurulun içerisindedir. Sağlık Bakanı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı yerine Kurula vekalet edebilir.

Taşra teşkilatı: İllerde Vali başkanlığında İl Koordinasyon Kurulları 3.7.2019’da yürürlüğe girdi). Yüksek Kurul tarafından ihtiyaç duyulması halinde çalışma grupları oluşturulur.

Eylem Planı: Uyuşturucu ile Mücadele Ulusal Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2024-2028) hazırlık çalışmalarına T.C. Sağlık Bakanlığı’nın koordinasyonunda başlanmıştır.

TUBİM verilerine göre 2018’den 2023’e Uyuşturucu ile Mücadelede harcamalar artmış. Harcamalar 2023 yılında 6,928,184,418 TL olarak bildirilmiştir.

Mücadele kapsamında olay sayısının suç türlerine göre dağılımında Türk Ceza Kanunu (TCK) 188 ve 191. Maddeler ön plana çıkmaktadır.

TCK Md. 188 uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti,

TCK Md. 191 kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak.

Türkiye’de toplam olay sayısı 2023 yılında 251,851 iken bunların %82,6’sı TCK Md. 191 ve %15,1 TCK Md. 188 kapsamında suçlardır.

**

Uyuşturucu ile Mücadelede; olay sayısı, imal ve ticaret yapanlar ve kullananlar arasındaki oran için BUZ DAĞI Fenomeni olduğu söylenebilir. Bununla birlikte imal ve ticaretin başındakilere ulaşmada yetersizlik olduğu da söylenebilir ve mücadelenin temel koruma ayağında sorunu çözemediğimizden halk sağlığının bireye yönelik koruyucu tedbirlerine (Birincil Koruma) daha sıkı sarılmamız gerekir.

Ürünün varlığı ve üretilmesi tamamen ortadan kaldırılamıyorsa (Temel Koruma), bireyin bilinçlendirilmesi ve tüketici durumuna getirilmemesine odaklanılmalıdır (Birinci Koruma).

Yazının başında Sıtma Mücadelesi için söylenenler burada anlam kazanır. Bataklık kurutmaktansa sağlıklı yaşama yönelmiş insanlar ve özellikle gençleri var etmemiz gerek. Mücadele bu yönde de etkinleşmeli.

**

Öncelikle Koruyucu Sağlık Hizmetlerinde (Halk Sağlığında) koruma düzeylerini hatırlayalım:

Koruyucu Sağlık Hizmetlerinde Koruma Düzeyleri:

1948 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlık için çığır açan bir tanım ortaya koydu. Bu tanıma göre sağlık, hastalık veya herhangi bir sakatlığın olmamasıyla sınırlı değildir. Aksine sağlık, bireylerin tam fiziksel, ruhsal ve sosyal refahını ifade eden kapsamlı bir durumdur. Bu çığır açan tanım, zamanla gelişerek sağlığın teşvik edilmesi ve korunmasının önemini açıkça vurgulamıştır (5).

DSÖ Sağlık Teşviki Sözlüğü (1998), sağlık teşviki kavramını daha geniş bir perspektiften sunmuştur. Sözlük, sağlık teşvikini bireylerin ve toplumların genel sağlığını iyileştirmeyi amaçlayan tüm süreçleri kapsayacak şekilde tanımlamaktadır. Bu tanım hem bireysel çabaların hem de toplumsal önlemlerin sağlığı iyileştirmedeki kritik rolünü vurgulamaktadır (6).

Aynı zamanda, uluslararası sağlık düzenlemelerinde yapılan önemli revizyonlar, DSÖ'nün küresel sağlık yönetimindeki rolünü yeniden şekillendirmiştir. Bu değişiklikler, DSÖ'nün hastalıklarla mücadele eden bir kuruluş olmaktan ziyade küresel sağlık politikalarını belirleme ve uygulamada daha aktif bir rol almasını sağlamıştır. Bu revizyonlar, sağlığın hastalıkların tedavisiyle sınırlı olmadığını, aynı zamanda önleyici bakımın ve sağlığı etkileyen sosyal belirleyicilerin de büyük önem taşıdığını açıkça ortaya koymuştur (7).

Koruyucu sağlık hizmetleri toplumun sağlığını korumak ve iyileştirmek için sağlanır ve genellikle dört ana kategoriye ayrılır: temel, birincil, ikincil ve üçüncül koruma. Bu koruma seviyeleri hastalığın evresine ve hedeflenen önleme stratejilerine göre farklılık gösterir. Her koruma seviyesi halk sağlığını iyileştirmede önemli bir rol oynar (8,9).

Temel (Primordiyal) koruma, hastalık gelişiminin en başında, risk faktörleri henüz ortaya çıkmamışken müdahale etmeyi amaçlayan en temel koruma düzeyidir. Bu tür koruma, bireylerin zararlı alışkanlıklar edinmesini veya sağlıksız yaşam tarzları benimsemesini önlemeye odaklanır. Örneğin, obeziteyi önlemek için çocuklara sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite eğitimi düzenlemek temel koruma kapsamına girer. Benzer şekilde, çocukların sigaraya başlamasını önlemek için okullarda sigaranın zararları hakkında eğitim verilmesi ve tütün ürünü reklamlarının yasaklanması da temel korumaya örnektir. Toplumun genel sağlık bilincini artırmayı amaçlayan sağlık eğitimi, temel korumanın en temel araçlarından biridir ve tüm toplumu hedef alır. Amaç, sağlıklı bir yaşam tarzını teşvik ederek gelecekte ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarının temelini ortadan kaldırmaktır.

Birincil (Primer) koruma, risk faktörleri olan ancak henüz hastalığın belirtilerini geliştirmemiş bireyleri hedef alır. Bu aşamadaki koruma, sağlıklı bireylerin hastalığa yakalanmasını önlemeyi veya şiddetini azaltmayı amaçlar. Aşılama, bulaşıcı hastalıklara karşı korunmada birincil korunmanın en etkili yöntemlerinden biridir. Çalışma ortamlarında kask takan çalışanlar, kaza riskini azaltır ve yaralanmaları önler, bu da birincil korunmanın kapsamındadır. Yeterli ve dengeli beslenme, sağlıklı bir yaşamın temel taşıdır ve kronik hastalıkları önlemede önemli bir rol oynar, bu da onu birincil korunma biçimi haline getirir. Koroner arter hastalığı veya diyabet riski taşıyan obez bireylere diyet ve egzersiz önermek, risk faktörlerini kontrol ederek hastalığın ilerlemesini önlemeyi amaçlayan birincil korunmaya bir örnektir.

İkincil (Sekonder) koruma, erken teşhis koymayı ve hastalığın başlangıç ​​aşamasında, belirgin semptomlar ortaya çıkmadan önce ilerlemesini önlemeyi amaçlar. Bu koruma düzeyi, hastalığı erken bir aşamada tespit etmeyi ve tedaviyi başlatmayı, böylece hastalığın daha ciddi sonuçlara yol açmasını önlemeyi amaçlar. Sağlık taramaları, özellikle belirli yaş grupları veya yüksek riskli bireyler için düzenli kontroller, ikincil önlemenin önemli bir bileşenidir. Örneğin, meme kanseri taraması için mamografi, rahim ağzı kanseri taraması için smear testi ve kolon kanseri taraması için kolonoskopi gibi uygulamalar, hastalıkların erken tespit edilmesini ve tedavinin başlatılmasını sağlar. Periyodik sağlık muayeneleri de bireylerin genel sağlık durumlarını değerlendirmek ve olası sağlık sorunlarını erken teşhis etmek için yapılan önemli bir ikincil önleme yöntemidir.

Üçüncül (Tersiyer) koruma, ileri evredeki hastalıkların etkilerini azaltmayı, komplikasyonları önlemeyi ve yaşam kalitesini artırmayı hedefler. Bu koruma düzeyi, hastalığın nedenini yavaşlatmaya ve bireylerin mümkün olduğunca bağımsız ve üretken bir yaşam sürmelerini sağlamaya odaklanır. Rehabilitasyon, üçüncül korumanın en temel unsurlarından biridir. Fiziksel veya zihinsel engelli bireylerin bağımsız yaşamlarını sürdürmek için gerekli becerileri kazanmalarına yardımcı olan rehabilitasyon programları üçüncül koruma kapsamında değerlendirilir. Örneğin, felç geçiren ve fizik tedavi ve konuşma terapisi gören bir hasta üçüncül korumaya örnektir. Ayrıca, kronik hastalığı olan bireylerin semptomlarını yönetmelerine ve yaşam kalitelerini artırmalarına yardımcı olacak destekleyici tedaviler de üçüncül koruma kapsamındadır (10).

Dördüncül (Quaternary) koruma, sağlık hizmetlerinde aşırı tıbbi müdahalelerden kaçınmayı ve gereksiz tedavilere karşı hastaları korumayı amaçlar. Bu, özellikle birinci basamak sağlık hizmetlerinde uygulanır (11).

**

Bir Halk Sağlığı Tehdidi olarak Türkiye’de Uyuşturucu ile Mücadelede Neler Yapmalıyız? (Koruma Düzeylerine Göre):

TEMEL KORUMA:

  • Dünyada uyuşturucu maddelerin üretilmesinin ve küresel pazarının yok edilmesi: Köklü çözümdür. Gerçekçi olmak gerekirse, bugün için mümkün değil. Suç örgütleriyle mücadele sürdürülecek.
  • Terörle mücadele: Terör örgütleri, uyuşturucuyu hem ekonomik güç elde etmekte kullanmaya devam ediyor ve edecek. Ayrıca terör örgüte gençleri çekmekte bir yol da uyuşturucu bağımlılığıdır. Terör örgütleri emellerine ulaşmak için ülkeyi maddi ve manevi yoldan uyuşturucu ile zarara uğratmaktadır. Terörsüz bir Türkiye için mücadelenin sürdürülmesi uyuşturucu ile mücadele kapsamına da girer.
  • Mevzuat Düzenlemesi: Mevcut mevzuatın, sentetik üretilen yeni tür uyuşturucu maddelere göre sürekli gözden geçirilmesi ve yeni yasal düzenlemelerin etkin uygulamaya geçirilmesi sağlanmalıdır.
  • Halkın Sağlık Eğitimlerinin Etkin yürütülmesi: Uyuşturucu ile Mücadelede yapılan faaliyetlerin ve korunmaya dair tedbirlerin halkımıza ve özellikle risk grubu olan adölesan (ergen) ve gençlerimize anlatılması gerekmektedir. Halk eğitimi, bilgilendirme etkinlikleriyle başlar. Özellikle ergen ve gençlerimize ulaşılacak yerlerde bu etkinlikler düzenlenmelidir. Amaç sadece bilgilendirme değildir, OLUMLU SAĞLIK DAVRANIŞLARI oluşana kadar EĞİTİM faaliyetleri sürer. İlköğretim okulları ve liseler eğitim faaliyetlerin esas alanları olmakla beraber, çocuk ve genç işçilerin çalıştığı iş yerlerine ulaşılması, işveren ve ustaların da eğitici eğitimden geçirilmesi için İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ çalışmaları içerisinde uyuşturucu ile mücadeleye yer verilmesi gerekmektedir. Halk eğitimlerinde insanların toplu bulunacağı yerlerde eğitim faaliyetlerin yaygın sürdürülmesi önemlidir. Örneğin köylerde muhtarlarla iş birliği yapılmalıdır. Camilerde eğitim yapılabilir, Cuma hutbelerine uyuşturucu ile mücadele konusu taşınabilir.
  • Aile yapısının korunması: Tarihsel gelişim için içerisinde geniş aile yapısı çekirdek aile yapısını dönüştü. Günümüzde küreselci akıl, çekirdek aile yapısını ortadan kaldırmaya ve bireyci yaşamı özendirmeye çalışıyor. Konutlar 1+1 konutlara evriliyor. Yalnız yaşam özgürlük olarak aşılanıyor. Aile bağlarının tekrar kuvvetlendirilmesi çalışmaları tekrar güçlendirilmelidir. Her şeyin başı eğitim ve eğitim önce aile yapısında başlamaktadır.
  • Ülkede Yoksulluk ve İşsizlikle mücadele: Ülkede yoksulluk mücadele, sosyal sınıflar arasında sosyoekonomik düzey farkının azaltılması, sosyal devlet olma gereklerinin yerine getirilmesi, gençlerin iyi eğitim alması ve eğitimleri doğrultusunda istihdam edilmesi pek çok sorunun önene geçtiği gibi madde bağımlılığının da önüne geçer. Ekonomik anlamda dengeli gelir, sağlıklıdır. Yoksulluk madde bağımlılığına yönlendirebileceği gibi, aşırı zenginlik ve emek harcanmadan kazanılmış para da zenginlerin ulaşabileceği pahalı uyuşturucu madde kullanımı için risk oluşturur.
  • Boşanmalar artıyor: Ülkemizde boşanmalar artmaktadır. Bu da parçalanmış ailelerde yaşayan çocuk sayısının artması demektir. Aile içi maddi ve manevi korunmanın azaldığı bu çocuklar, ebeveynleriyle uygun ilişkiler kurmakta da zorlandıklarında her türlü halk sağlığı tehdidiyle beraber uyuşturucu kullanımı için de risk grubuna dahil olmaktadır. (Not: Bu cümle doğru anlaşılmalı: Her parçalanmış ailede çocuklar sorun yaşar anlamında değil, epidemiyolojik olarak parçalanmış ailelerde psikolojik sorunların yaşanma sıklığı çekirdek ailede anne-baba ile yaşayanlara göre daha fazladır. Boşanmanın çiftler ve çocuklar için olumlu olduğu durumlar da olabilir.)
  • Öğrenim Düzeyinin Arttırılması: Gençlerin öğrenim düzeyinin arttırılması ve zorunlu eğitim süresinden sonra da liseye devam etmesi ve üniversite okuması hem bilinçlenme hem de genç sağlığını olumsuz etkileyen pek çok sorundan korunmaya yarayacaktır. Örneğin, genç kızların okula devam etmesi ergen gebelikler ve ergen anneliği önlemektedir.
  • Uyuşturucu ile Mücadele Tütün ve Tütün Mamulleriyle olan Mücadeleye Entegre edilmelidir: Tütün ve tütün mamulleri, kullanımı masum ürünler değildir. Ciddi sağlık sorunlarına neden olan, bağımlılık yapıcı ürünlerdir. Uyuşturucu maddelerden ayrı ele alınması ve tütün ürünlerinin 18 yaş üzeri bireylere satışının yasak olmaması onları daha masum kılmaz. Uyuşturucu maddelere ulaşım için yollardan biri de tütün ve tütün mamullerine ulaşılan yollardır. Tütün ürünleri kullananlarda uyuşturucu madde kullanımı riskinin arttığı bilinmektedir. Ülkemizde yürütülen Tütün ve tütün mamulleri mücadelesinin etkin bir şekilde yürütülmesine devam edilmelidir, MPOWER Stratejisi sürdürülmelidir.
  • Alkol Kullanımının Azaltılması Mücadelesinin Sürdürülmesi: Gençlerin alkole özenmesi ve kullanmaya başlaması tütün ve tütün mamullerine ulaşımı ve başlamayı da tetikler. Bunlar iç içedir. Tütün ürünleri evlerde, bireysel ve günün her saati kullanılabilir. Bununla beraber alkolün, alkol tüketilen eğlence merkezlerinde ve gece vakitlerinde tüketilmesi de söz konusudur. Bu da uyuşturucu maddeye ulaşılabilecek sosyal ortamlara girme riskini arttırır.
  • Fiziksel Aktivite ve Yeterli Dengeli Beslenme Programlarının Etkin Yürütülmesi: Gençlerin tütün ve tütün mamullerinden olduğu gibi alkolden de uzak durması için “Sağlıklı Yaşam Programları”nın etkinliği artırılmalıdır. Gençler SPOR’a özendirilmelidir. Spordan kasıt, sadece profesyonel meslek olarak spor değildir. Sağlıklı yaşam için spor yapmak esastır. Bunun adı “Fiziksel Aktivite”nin arttırılmasıdır. Fiziksel Aktivitenin arttırılması programı yeterli-dengeli BESLENME programıyla entegre olmalıdır.

**

BİRİNCİL KORUMA:

  • Uyuşturucu kullanımında Ergenler ve Gençler risk grubudur. Ergen ve Genç Sağlığı alanında yapılacak çalışmalar uyuşturucu ile mücadelede temel korumanın içerisindedir. Bazı temel konu başlıklarını sıralayalım:
  • Cinsel özgürlük konusu: Bireysel özgürlükler içerisinde cinsel özgürlük konusunda ergen ve genç sağlının çok önemli bir konusudur. Gençlerin toplum ve toplum sağlığı bilinci ve sorumluluğu arttırılmalıdır. Cinsel özgürlük sınırlarının belirlenememesi, cinsel partnere şiddet, aile içi şiddet gibi sorunlarla karşımıza gelirken şiddete meyil ile madde bağımlılığı arasındaki pozitif yöndeki ilişki de madde bağımlılığını arttırmaktadır. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar ile mücadele de bu konunun diğer bir parçasıdır. Aile kurmak ve evlilikler gençler arasında özendirilmelidir. (Not: Bu öneride yanlış anlaşılmamalıdır. Özgürlüklerden yana olmak gerekir. Özgürlük sınırlandırmaları önemlidir. Baskıcı toplumlarda pek çok sorun kayıt dışı olup buzdağı fenomeni yaratırken, sınırlandırılmamış özgürlükler de ruhsal ve fiziksel sağlık sorunları ve toplum için pek çok sorunu beraberinde getirmektedir. Denge esastır. Ancak Halk Sağlığı açısından cinsel özgürlüğün sınırlarının aşıldığı gençlerin uyuşturucu madde kullanımı riskinin olduğu da göz ardı edilmemelidir.)
  • Cinsel kimlikler konusu: Biyolojik cinsel kimlikler (kadın ve erkek) dışında diğer toplumsal cinsiyet kimliklerin toplumda kabul görmesi hassas bir konudur. Özellikle gençler için cinsel kimlik nedeniyle yaşanacak toplumsal dışlanma ve etiketlenme madde bağımlılığına sürüklemeye yol açabilir. Özellikle gençlere yönelik, Üreme Sağlığı eğitimlerinde cinsel kimliklere yaklaşım ile madde bağımlılığı arasında ilişkinin de konu edilmesi mücadelede olumlu etki sağlayacaktır. (Not: Cinsel kimlikler konusunda söylenenler de yanlış anlaşılmamalıdır. Kendisine bir toplumsal cinsiyet kimliği belirlemiş birey madde bağımlılığına yatkın olacaktır demek istemiyoruz. Halk Sağlığı birey odaklı yaklaşım sunmaz. Toplum odaklı olaylara yaklaşır. Bu tür cinsel yönelimleri olan bireylerin madde bağımlılığı için riskinin daha yüksek olduğunu söylememiz gerekir ki bu yönde koruyucu tedbirler alınabilsin.)
  • Gençlerde saldırganlık davranışları ve intihar: Gençler saldırgan davranışlara meyilli bir yaş grubudur. İntihar girişimleri için gelecek kaygısı, yoksulluk ve aile içi ilişkiler vb. nedenler söz konusudur. Saldırgan davranış tutumunda ergenler ile intihara meyilli ergenlerin tespiti önemlidir. Bunun için ilköğretim okulları ve liselerde rehberlik hizmetinin kalitesi ve etkinliği arttırılmalıdır. Okullar ailelerle sıkı ilişki içerisinde olmalıdır ve saldırganlığa meyilli olan çocukların psikolojik danışmanlığa sevk edilmesi sağlanmalıdır. Psikolojik danışmanlık, ailelerin ve okulun fark edemediği bir durumu, çocukların madde bağımlılığına meyilli olup olmadığını da ortaya çıkaracaktır.
  • Yoksul ve Asayiş Sorunu Yaşanan Mahallerde Güvenlik Önlemleri arttırmak: Özellikle gecekondu mahallerinde, metruk binaların bulunduğu yerlerde uyuşturucu satıcılarının faal olduğu bilinmektedir ve her türlü güvenlik önleminin arttırılması gerekmektedir.
  • Suç Gelirleriyle Mücadele: Suç gelirlerinin aklanması tanımı; yasa dışı yollardan elde edilen her türlü gelirin değerini mümkün olduğunca koruyarak, yetkili kişilerin dikkatini çekmeyecek şekilde gizleyerek ve kanunlara uygun olması için bu gelirin kanuni gerekçe kazanmasını sağlayarak başka varlıklara dönüştürülmesidir (4). Bu suç ile mücadele görevi Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK)’a verilmiştir.
  • Uyuşturucu Trafiği ile Mücadele:

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 48. maddesinde uyuşturucu/uyarıcı maddelerin etkisi altında araç sürme yasağına ilişkin yaptırımlar, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesinde ise trafik görevlilerince sürücülerin uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıp kullanmadığının tespitine yönelik işlemlerin usul ve esasları düzenlenmiştir.

Bununla beraber uyuşturucu kaynaklarının finans gücü yüksektir. Hava yolu, deniz yolu kaçakçılığı için önlemler arttırılmalıdır.

  • Mücadele ile ilgili yeni projeler üretilmesi: Bu bağlamda Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) Bilgi Teknolojileri Daire Başkanlığı tarafından 26 Eylül 2018 tarihinde hayata geçirilen UYUMA projesi sayesinde, bildirim yapan kişinin konum bilgisinin alınması ile 112 Acil Çağrı Birimleri koordinesinde en yakın kolluk birimine aktarılması sağlanarak, olaylara daha hızlı müdahale edilmektedir (4).
  • Türkiye Uyuşturucu ile Mücadele, 2025 yayımlandı.

Pek çok projenin üretildiği görülmektedir: UYUMA Projesi dışında; Analiz Sistemi Narkotik Ağı (ASENA), Açık Kapı, Metruk Binalar, Atık Sulardan Uyuşturucu ve Diğer Psikoaktif Maddelerin İzlenmesi Projesi gibi (12).

**

SEKONDER KORUMA:

Sekonder Koruma hastalığın /Sorunun başlangıç evresinde tanı konulup sorun ilerlemeden çözüme gidilmesini ifade eder. Bunun için genel olarak sağlık taramaları ve periyodik muayeneler önerilir.

  • Erken Uyarı Sistemi: Erken Uyarı Sistemi’nin kurulması da sekonder koruma içerisinde ele alınabilir:

TUBİM (Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi) Türkiye Uyuşturucu Raporu, 2024’de Erken Uyarı Sistemi hakkında şu bilgiler yer verilmiştir:

“Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızla yayılan yeni psikoaktif maddeler ile mücadele, 2006 yılında kuruluş çalışmalarına başlanan ve 2008 yılında tam anlamıyla hayata geçirilen TUBİM Erken Uyarı Sistemi (EWS: Early Warning System) Ulusal Çalışma Grubu aracılığıyla yapılmaktadır. Yılda en az 2 kez düzenli olarak toplanarak faaliyetlerine devam eden Erken Uyarı Sistemi içerisinde Adalet, Sağlık, Tarım ve Orman, Ticaret Bakanlıkları, EGM, JGK, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Üniversiteler ve ilgili diğer kurumlardan temsilciler bulunmaktadır.

EWS kapsamındaki kurumlar ülkede yeni bir madde ile karşılaştıklarında Yeni Psikoaktif Maddeler (uyuşturucu, uyarıcı, halüsinojen, v.b. maddeler) İçin Rapor Formunu doldurarak TUBİM’e göndermektedir. (…)

Bu aşamada 2008 yılından 31 Aralık 2023 tarihine kadar toplam 1.045 yeni psikoaktif madde 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun kapsamına alınmıştır. 2313 sayılı kanun kapsamına alınan maddelerin dağılımına bakıldığında; sentetik kannabinoidlerin %31,4 (328), sentetik katinonların %19,2 (201) ve feniletilamin grubu maddelerin %13 (135) ön plana çıktığı görülmektedir.” (4).

  • Aile Hekimliği ve İşyeri Hekimlerinin Görevleri: Aile Hekimliği bugün Türkiye’deki sağlık sistemi içerisinde birinci basamak sağlık hizmetini karşılamaktadır. Her vatandaşın bir aile hekimi vardır (Doğrusu; Her vatandaş bir Aile Hekimliği Birimi’ne kayıtlıdır). Aile Hekimliği yılda bir kez tüm kayıtlı kişilerini görmek, muayene etmek ve durumlarından haberdar olmakla yükümlüdür. aile hekimleri özellikle ergen ve genç kişilere yönelik yürütmekte oldukları çalışmalarda Madde bağımlılığına meyil yönünden taramalarını da gerçekleştirirlerse erken teşhis sağlanabilir. Aynı şekilde verdikleri hizmetin tamamına yakını KORUYUCU Sağlık Hizmeti olan işyeri hekimleri, hizmet verdikleri işyerlerinde çocuk-ergen-genç işçilere yönelik çalışmalarında madde bağımlılığı konusunda etkin faaliyetler yürütmelidir.

**

TERSİYER KORUMA: Madde bağımlılığı kullanıcılarda sekellerin oluşması durumunda verilecek rehabilitasyon faaliyetlerini içerir. Bu koruma düzeyi Tedavi edici hizmetler ile birlikte ele alınabilir.

TEDAVİ: Uyuşturucu madde kullanım şüphesinde ÇEMATEM ve AMATEM’e başvurulmalıdır.

ÇEMATEM (Çocuk ve Ergen Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezleri): Madde bağımlılıklarından kurtulmak isteyen çocuklarımıza tedavi hizmeti sunulmaktadır. Psikoterapiler, danışmanlık hizmetleri, eğitimler, el sanatları, sportif faaliyetler vb gerçekleştirerek gençlerimizi bu bağımlılıktan kurtarmak amaçlanmıştır.

AMATEM (Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi): 18 yaş ve üzeri Alkol/ Madde kullanım bozukluğu olan kişilerin tedavilerinin yapıldığı ayakta ya da yataklı tedavi hizmeti sunan bir merkezdir.
Sadece bağımlı kişilere hizmet vermek için kurulan AMATEM alkol ve madde bağımlılığı bulunan kişilerin tedavi olmasını ve aynı zamanda da bu tarz bağımlılıkların önüne geçilmesini sağlamayı hedefler. Bu hedefe yönelik kapsamlı danışmanlık, tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin verildiği kurumlardır (13).

Çematem ve Amatem’lerin hangi illerimizde bulunduğuna ve adreslerine Yeşilay Rehabilitasyon Merkezi adresinden ulaşabilirsiniz (14).

**

Bu makalede, psikokatif maddelerin tek tek sağlığa etkileri ele alınmayacaktır. T.C. Sağlık Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu Bağımlılık ile Mücadele Rehberi bulunmaktadır. Bu rehberde gerekli bilgiler bulunmaktadır. “Ergenlerde Madde Kullanımı ile Mücadele” konusunda Rehber’de yer alan bilgileri özetle aşağıda özetledik:

Sağlıklı Ergen:

Sağlıklı ergen davranışı olarak ebeveynleri ile iyi ilişkileri olması beklenir.

Akademik olarak stabil bir başarı ve uygun akran grubu olması gerekir. Ayrıca antisosyal davranış göstermemesi istenir.

Riskli Ergen:

Sigara, alkol ve diğer maddeleri denemiş,

Yetersiz, dengesiz beslenme, obezite gibi beslenme bozukluğu olan,

Güvensiz cinsel davranışlar sergileyen,

Yaralanma ve ölümlere neden olabilecek güvensiz ve şiddet içeren davranışlarda bulunan,

Psikopatoloji tespit edilmiş,

İntihar ve kendine zarar verme davranışı sergileyen,

Okuldan/evden kaçma davranışlarını gösteren ergenlerdir.

Ergeni koruyan faktörler:

  • Zeka seviyesinin düşük olmaması
  • Tam sağlıklılık halini sağlaması
  • Mizaç olarak sevecen ve uyumlu olması
  • Alenin ve ergenin beklentilerinin birbiri ile örtüşüyor ve sağlıklı olması
  • Hayır diyebilme becerilerinin gelişmiş olması
  • Sorun çözme yetilerine sahip olması
  • Uygun çevrede ve arkadaş ortamında yaşıyor olması
  • Ailede tütün, alkol ve madde kullanımının olmaması
  • Sağlıklı iletişim kuran ve tutarlı ebeveynlere sahip olması
  • Ebeveynlerin ergenle etkin vakit geçirmesi
  • Aile içi kuralların herkes tarafından belirlenip yine herkes tarafından uygulanması.

**

Ergenlerde Madde Kullanımını Nasıl Anlarız?

  • Kiminle olduklarına dair yalan söylemesi,
  • Akademik başarısının altına düşmesi,
  • Okula ilişkin devamsızlığın artması,
  • Harçlıkların yetmemesi,
  • Arkadaş grubunda değişiklikler,
  • Hayata karşı genel umursamazlık hali,
  • Yemek ve uyku düzeninde bozukluklar,
  • Duygusal olarak dalgalanmalar özellikle sinirlilik ve öfke.

Ayrıca maddeye ilişkin odasında, kıyafetlerinde malzemeler bulunabilir. Kendine fiziksel olarak da zarar vermeye başlayabilir.

**

Madde kullanımının anlaşılması durumunda ergen ile uygun bir ortamda konuşmak gerekmektedir. Ebeveynlerin sakin kalarak doğru iletişim ile anlatmaları beklenir. Aile uygun görüşmeyi sağlayamayacak durumdaysa ergen ile iletişim kurabilen ve ergenin saygı duyduğu bir kişi ile görüşme yapabilir. Ergen en kısa sürede uzman bir kişi ile görüştürülmeye çalışılmalıdır.

**

Ergen ile Görüşmeler Nasıl Olmalıdır?

  • Ergenlerle iletişimde yetişkin gibi davranıp onların nasıl hitap edilmesini istediklerini sormak önemlidir.
  • Görüşmelerde aktif dinlemek, konuya ilişkin sorular sormak ve göz kontağına dikkat etmek gerekir; bazı ergenler bu kontağa çekinebilir.
  • Konuşmayı önceden planlamak yerine görüşmelere düzenli devam etmek esas olmalıdır; ilk görüşmede güven bağı kurulması, sonraki görüşmeler için önemlidir.
  • Açık uçlu sorularla görüşmeleri aktifleştirmek ve ergenin hakkında daha fazlasını anlatmasını istemek faydalıdır; bazı konuları sonraki görüşmelere ertelemek de mümkündür.
  • Ergeni yargılamadan yardım eden biri olarak hissettirmek gerekir; baş sallama ve zaman zaman gülümseme iletişimi güçlendirir.
  • Aşırı temas gerekli değildir; tokalaşmak çoğu durumda yeterlidir ve iletişimi bozar şekilde uzak kalmak zararlı olabilir.
  • Mümkün olduğunca karşılıklı oturma, doğrudan iletişim hedeflenmelidir.
  • Görüşmeler tamamen konu odaklı olmak zorunda değildir; ergeni tanımak ve gündemdeki konulara da değinmek önemli olabilir. Zaman zaman susmak da faydalıdır.
  • Özellikle hatırlatıcı cümlelerle ergenin düşüncelerini dürüstçe ifade etmesini teşvik edin: “Fakat bu doğru değil mi?”, “Gerçekten buna inanıyor musun?”
  • Görüşmecinin her şeyi kendi fikri gibi söylemesi gerekmez; mesajları kısa ve net verin; kendi fikriniz sorulduğunda sınırlı yönlendirme yapın. Önemli olan ergenin düşünce ve hisleridir.
  • “Bu durum nasıl hissettiriyor?” gibi sorularla ergenin hissiyatlarını alın.
  • Olumlu davranışları öne çıkarın; olumsuz davranışlar yerine olumlu yönleri fark edin ve devamında örneklerle onaylayın (ör. “Bugün küfür etmedin”, “Arkadaşlarına zarar vermedin”).
  • Davranışları bireysellikten çok, davranış temelli olarak yorumlayın (ör. “Sinirlendiğinde şu davranışı seçiyorsun”); yeni davranışları kazandırmak için zaman tanıyın ve onları kendilerine söyletmek etkili olabilir.
  • Olumsuzluklar yerine olumlu yönlendirme yapın ve güven ilişkisini güçlendirmek için açık ve net iletişim kurun. Hayatlarına dair seçenekler sunmak kontrol hissini artırır.
  • İlişkiyi güçlendirmek için somut örnekler ve yönlendirmeler kullanın; ergenin değişebileceğine inancı süreçleri olumlu yönde hızlandırır.
  • Hedefler: Ergenin güvenini, özgüvenini ve kendi sorumluluk bilincini güçlendirmek; gerçekçi ve ulaşılabilir hedefler koymasına yardımcı olmak; sorunları çözümlerle ilerletmek.
  • Yapılması gerekenler:
    • Hedeflerin ve isteklerin ergenin kendi belirlemesi; sorumluluğun ona verilmesi (ör. “Bu senin hayatın…”).
    • Görüşmenin sonunda özet yapmak ve ergenin anladığını teyit etmek; net ve somut hedefler koydurmak.
    • Aşamalı ve gerçekçi öneriler sunmak; bulunduğu bölgede uygulanabilir çözümler önermek, engelleri kaldırmaya odaklanmak.
    • Tartışmadan kaçınmak; gerektikçe konuyu değiştirmek veya ertelemek, tartışmayı üretken olmayan alanlara çekmemek.
  • Uygulanması gereken davranışlar:
    • Yargılamadan, nasihat vermeden ve etiketlemeden iletişim kurmak.
    • Eleştiri, suçlama, taraf tutma, bilgiçlik taslama gibi davranışlardan kaçınmak.
    • Ergenin geçmişteki olaylarını sürekli gündeme getirmekten kaçınmak; şimdi ve gelecek odaklı destek sunmak.
  • Öne çıkan teknikler:
    • Hedeflerin netleştirilmesi ve ergenin kendi kararlarını almasına olanak tanımak.
    • “Bu durum seni nasıl hissettiriyor?” gibi açık uçlu sorularla hissiyatları keşfetmek.
    • Olumlu davranışları fark etmek ve pekiştirmek (ör. olumlu geri bildirimler).
    • Gerektiğinde görüşmeyi yeniden yönlendirmek veya durdurmak için net iletişim kurmak (15).

Kaynaklar:

  1. Anadolu Ajansı. https://www.aa.com.tr/tr/gundem/uyusturucu-saticilarina-yonelik-operasyonlarda-171-supheli-tutuklandi/3705134 (Erişim: 03.10.12025)
  2. https://denizliyeniolay.com/asayis/115041-narko-suclara-319-gozalti Haber tarihi:03.10.2025 (Erişim: 03.10.12025).
  3. Emiral, G. Ö., & Gökler, M. E. Madde Kullanım Bozukluklarının Küresel Sağlık ve Sosyal Etkileri. Turkish Medical Journal, 9(3), 126-132.
  4. TUBİM (Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi) Türkiye Uyuşturucu Raporu, 2024.
  5. Yıldırım, N., & Bulut, M. (2023). Sağlık Kavramına Eleştirel Bakış. Sağlık ve Toplum, 33 (2) 55-62.
  6. Çağlar, S., & Şendur, E. G. (2023). Sağlığın Geliştirilmesinde E-Sağlık Okuryazarlığı ve Siberkondri. Sağlık Bilimlerindeki Farklılıkları Açıklamaya Yönelik Araştırmalar, 1-18.
  7. Clift, C. (2013). The role of the World Health Organization in the international system.
  8. Baumann, L. C., & Ylinen, A. (2020). Prevention: primary, secondary, tertiary. In Encyclopedia of behavioral medicine (pp. 1738-1740). Cham: Springer International Publishing.
  9. AbdulRaheem, Y. (2023). Unveiling the significance and challenges of integrating prevention levels in healthcare practice. Journal of primary care & community health, 14, 21501319231186500.
  10. Öztek, Z. (2020). Halk Sağlığı Kuramlar ve Uygulamalar. Bireklam Arısı, Ankara.
  11. Tesser, C. D., & Norman, A. H. (2021). Quaternary prevention and medicalisation: inseparable concepts. Interface-Comunicação, Saúde, Educação, 25, e210101.
  12. Türkiye Uyuşturucu ile Mücadele Raporu, 2025. Narkotik Suçlarla Mücadele Başkanlığı.
  13. https://drersinarslaneah.saglik.gov.tr/TR-559462/amatem-nedir.html (Erişim: 12.10.2025).
  14. Yeşilay Rehabilitasyon Merkezi. https://yesilayrehabilitasyonmerkezi.org.tr/amatem-cematem/ (Erişim: 12.10.2025).
  15. T.C. Sağlık Bakanlığı. Bağımlılık ile Mücadele Rehberi. https://hsgm.saglik.gov.tr/depo/birimler/tutun-ve-madde-bagimliligi-ile-mucadele-db/dokumanlar/Rehberler/Bagimlilikla_Mucadele_Rehberi.pdf (Erişim: 12.10.2025).

**

Prof. Dr. Mustafa TÖZÜN KISA ÖZGEÇMİŞ:

İzmir’de 08.05.1976’da doğdu. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden (2001) mezun oldu. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Halk Sağlığı Uzmanı unvanını aldı (2007). Toplum Sağlığı Merkezi Sorumlu Tabibi, İlçe Sağlık Müdürü, Halk Sağlığı Müdürü görevlerinde bulundu. Halen İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalında öğreti üyesi olarak görevini sürdürmektedir. Akademik alanı dışındaki ilgi alanlarında da kitapları bulunmaktadır. Evlidir ve iki kız çocuğu babasıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.