Bozulan Ruh Sağlığı Trafikte Şiddet Olarak Kendini Gösteriyor
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, trafikte yaşanan şiddetin öfke yansıması olduğunu, öfkenin de doyumsuzluk ve tatminsizlikle yükselen stres ve kaygıdan kaynaklandığını söyledi.
Anadolu Ajansının İstanbullunun trafik çilesine ilişkin hazırladığı "İstanbul'un Ulaşım Sorunu" başlıklı dosya haberinin bu bölümünde, trafiğin ruh sağlığını bozduğu kişilerin öldürme dahil sergilediği her türlü şiddet ve bu şiddete maruz kalmamak için yapılması gerekenler ele alındı.
- İstanbul trafiği ruh ve beden sağlığını bozuyor
- İstanbullular "Asrın Projesi" Marmaray'ı tercih ediyor
- Ulaşımın yükünü alan metro ve tramvaylardaki arızalar İstanbulluları bıktırdı
- Metrobüsler megakenti taşımakta yetersiz kalıyor
- İstanbullular, gece saatlerinde toplu taşımayla ulaşım sağlamada zorluk çekiyor
- İETT otobüslerindeki sefer iptalleri ve arızalar İstanbulluları bezdirdi
Trafiğin sorun olduğu büyük şehirlerde, toplu ulaşım araçları ve yollarda birçok şiddet türü ortaya çıkabiliyor.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ısrarlı ve uzun korna çalmaktan hakarete, araçlara zarar vermekten silahlı saldırıya kadar, birçok şiddet türünün yaşandığı trafiğe bağlı olayların nedenlerini ve bu durum karşısında nasıl hareket edilmesi gerektiğini AA muhabirine anlattı.
Yapılan istatistiki ölçümlere göre trafik kazalarının yüzde 80-90 oranında insan unsurundan kaynaklandığını belirten Tarhan, trafikteki şiddetin de aile içi şiddet olaylarının bir alt grubu olarak tanımlanmaya başladığını söyledi.
Trafikte şiddetin sebeplerinden birisinin insanlarda öfke kontrolü yönetiminin yapılamamasından kaynaklandığını vurgulayan Tarhan, "Trafikteki şiddet öfkenin en kolay ifade edilebildiği bir alan oldu. Örneğin bir insan bir yerden bir yere gitmeyi kafasında bir saat olarak planlamış ama o bir saat biraz uzadığı zaman sinirlenmeye başlıyor. Bir saat 5-10 dakika geçtiğinde kafasında planladığından daha uzun bir zaman geçtiği için sinirlenmeye başlıyor. Böyle durumlarda birisi korna çaldığında şiddetle tepki veriyor. Karşı taraf da aynı şekilde gerilmişse, olay sonradan pişman olacakları tepkilere dönüşüyor." ifadelerini kullandı.
"Trafikte şiddet uygulayanlar ruh dünyalarındaki çöpleri döke döke gidiyorlar"
Tarhan, trafikte iki tarafın da öfkeli olmasının genellikle suç olan davranışlara dönüşmeye yol açabildiğini ifade ederek, bir tarafın sakin kalıp hareket etmesinin sorunu büyük ölçüde şiddete dönüşmeden çözmeye yardımcı olabileceğini belirtti.
Trafikte şiddete başvuranların ruh haline dikkat çeken Tarhan, şöyle konuştu:
"Trafikle ilgili genellikle anlatılan bir metafor vardır; trafikte çöp kamyonu giderken çöpünü toplayıp gider ve daha sonra o çöpü döker. Bazı insanlar da çöpünü döke döke gider. İşte trafikte şiddet uygulayanlar, kafalarındaki, ruh dünyalarındaki çöpleri döke döke gidiyorlar. Bu insanlara cevap verdiğiniz zaman çöpünü sizin üzerinize dökecektir. Trafikte öfkelenen insanların ruh sağlığı büyük ölçüde yerinde değil. Bu yüzden böyle insanlara hiç cevap vermemek en akıllıca yöntemdir."
İnsanoğlunun 'ilkel dönem' olarak nitelendirilen çağlarda avcılıkla beslendiğini hatırlatan Tarhan, "Bir hayvan avlarken yaşadığı stresi şimdi her gün yaşıyor ve trafikte gösteriyor. İnsan vücudunun tolere edemeyeceği kadar çok stres ve gerginlik yaşıyoruz. Onun için 1960'lı yıllardan itibaren stres psikolojide tanımlanmaya başladı ve artık çocuklar bile 'stres atmaya gidiyorum' diye söyleyebiliyor. Bunun sebebi de hızlı yaşantı ve zaman baskısı. Modernizm, bu çağda bize acelecilik ve sabırsızlığı öğretiyor. 'Hemen olsun ve şimdi olsun' diye dayatıyor." diye konuştu.
Prof. Dr. Tarhan, beklemeyi, erteleme becerisini, dayanıklılık eğitimini ihmal eden kişilerde öfkenin daha sık görüldüğünü belirterek, "Bunlar da hızlı yaşantının getirdiği stres yükü oluyor. İnsanlardaki beklenti seviyesi de yükseliyor. İnsanlar daha iyi, daha zengin, daha mutlu yaşamak istiyor. Hayatla ilgili beklentisi de arttı. Beklentisi arttığı için yolda giderken kendi arabası ile başkasının arabasını da kıyaslıyor. Bunu kıyaslayınca daha fazlasını isteyen bir modernizm anlayışı var. Bu da insandaki doyumsuzluk, tatminsizlik ve stres seviyesini yükseltiyor. Kaygı seviyesinin yüksek olması öfkenin en büyük sebeplerinden birisi. Kaygısını kontrol edebilen kişi öfkesini de kontrol edebiliyor." ifadelerini kullandı.
"Öfkelenen kişiye öfke ile karşılık verdiğiniz zaman onun öfkesini satın almış oluyorsunuz"
Trafikte yaşanan şiddet olaylarını engellemek için öncelikle öfke yönetimine ilişkin eğitimler alınabileceğini dile getiren Tarhan, şunları kaydetti:
"Trafikte de bir insan sinirlendiği zaman artık öfke ateşi var demektir. Öfke ateşi varken birisi problemi çözmeye çalışırsa problem daha da büyür. Öfke ile mücadelenin en iyi yöntemi ertelemektir. Hemen dikkat, ilgi odağını değiştirecek. Karşı taraftan da öfke ile gelen birisi varsa o insanın ruh sağlığının yerinde olmadığını düşünmek gerekiyor. Böyle kişilerle 'Ben haklıyım, sen haksızsın' gibi ego savaşına girilmemelidir. Böyle durumda olgunluk, olayı önemsememektir. Öfkelenen kişiye öfke ile karşılık verdiğiniz zaman onun öfkesini satın almış oluyorsunuz. O öfke size yapışıyor ve siz de öfkeleniyorsunuz. İki öfkeli kişinin zaten zihinsel kontrolleri bozulmuş, düşünen beyinlerini çalıştırmadan sadece duygusal yönleriyle hareket ediyorlar demektir. İki taraf da duygusal yönleriyle hareket ediyorsa orman kanunları geçerli oluyordur. Onun için trafikte orman kanunlarına esir olmamak trafik olgunluğunu gerektiriyor."
Tarhan, trafikte toplu ulaşımın ve özel aracın ayrı stresler oluşturduğunu ve bunun kişiye göre değişebileceğini kaydederek, insanların kendi ihtiyaçları ve kolaylığına göre uygun olana karar verebileceğini dile getirdi.
Trafiğin olumsuzluklarına rağmen İstanbul'da yaşamanın güzelliklerinin çok daha fazla olduğunu kaydeden Tarhan, insanın sağlıklı bir bedene, aileye ve çevreye sahip olmasının değerine işaret etti.
Tarhan, insanın sahip olduklarını göz önünde bulundurarak hareket etmesinin daha doğru olacağını ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yola çıktığınız zaman 'Ben stres olacağım, önüme ne adam çıkacak' diye düşünürseniz, stresi çağırırsınız. Onun için böyle durumlarda kendinizi negatife hazırlayın ama pozitifi beyninize yükleyin. Bunu yaparsanız beyniniz pozitif şeylerle bağlantılar kuruyor. Pozitif durumları algılıyor ve pozitif pozisyona geçiriyor bizi. Pozitif pozisyona geçtiği zaman negatif bir şey olsa bile onu öğütebiliyoruz. Yani sünger gibi stresi emmeyelim üzerimize. Burada kauçuk gibi esneyelim tekrar eski halimize gelelim. Bunu yapabilirsek o stresi yönetebiliriz. Yoksa stres bizi ezer. Onun için stresten korkmayalım. Kontrol edebilen stres faydalıdır, trafik stresi bile olsa. Trafik stresi olacak diye trafiğe çıkmamak olmaz. Bunu kabullenip yönetmemiz gerekiyor."
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.