Can Pulak Yazdı: Farklı Bir Bodrum'a Doğru
Ngazete yazarı Can Pulak'ın yeni yazısı...
Bodrum’u bitirmeye kararlıyız galiba. Öyle ya Ankara bir taraftan, inşaat sektörünün rant iştahı diğer taraftan, yoğun göç öte yandan güzelim kentin gırtlağını sıkıyor.
Şimdiye kadar kış nüfusu 120 bin civarında olan Bodrum, bu kış 450 binin üzerinde kalıcı misafiri ağırlayacak. Kentte evi olanların çoğu, korona salgını nedeniyle geldikleri yerlere dönmüyorlar. Yazlık evlerini takviye ediyorlar, izolasyonlarını güçlendiriyorlar, mevsim değişikliğine paralel tüm önlemlerini alıyorlar. Bu yüzden yoğun bir kalabalık görülüyor. Trafik zaman zaman yazdan beter hale dönüştü. Çarşı pazar öyle, balık lokantaları dolu, yiyecek-içecek-sebze-meyve fiyatları el yakıyor. Yüzde 11 enflasyon mu, güldürmeyin beni...
Kentin altyapısı 100 bin nüfusu bile kaldıramıyor. Suyu yetersiz, boruları çok sık patlıyor. Yollar yamalı ve iyi değil. Koca tırlar, beton mikserleri, dev iş makinaları zaten kalitesiz olan yolları daha da bozuyor. Arıtmalar doğru dürüst çalışmıyor, kanalizasyon yapısını ise hiç sormayın. Bir tarafını düzeltirken diğer tarafı bozuluyor. Bakmayın siz belediyenin şunu yaptık, bunu yapıyoruz ilanlarına. Ne yaparlarsa yapsınlar, bu göç sürdükçe ve Ankara hala Bodrum’a 80 bin nüfusa göre para verdikçe, sağlıklı bir altyapıyı oluşturmak mümkün değil. Belediye elinden geleni yapmaya çalışsa da, taşıma suyla değirmen dönmez ki...
Kentin estetiğini düzeltme çabalarını, vahşi yapılaşma savaşı boşa çıkarıyor. Bodrum’un giriş ve çıkışına bir göz atın, ne demek istediğimi daha kolay anlarsınız. Kentin en güzel yerleri, kamyon ve inşaat makinalarının parkı haline geldi. Mümtaz Ataman caddesinin anayolla birleştiği yeri görmüyor mu yetkililer? Ağaçları kesip lojman yapan Orman İdaresine (ne yapıyorsun)diyen çıkmayacak mı? Israrla yazıyorum, güzelim zeytinliğin benzin istasyonuna dönüşmesine kim izin veriyor? İki adımda bir benzinlik olur mu? Yol üzerindeki hurdacılara, deniz tekneleri için parka, arazilerini yükseltip inşaat yaparak doğanın dengesini bozanlara kim göz yumuyor? Yahşi’den Ortakente inen yeşil ve manzaralı yolun kenarlarını inşaat malzemesiyle dolduran ve kamyon-iş makinalarıyla yolu devamlı bozan firmalara ruhsatı kim veriyor? Yarımadayı dolaşın, bunun pek çok örneklerine rastlarsınız.
Kentin estetiğinden geçtik, şimdi Ankara’nın yolladığı sürpriz planla Bodrum tanınamayacak hale geliyor. Zaten mevcut yükü kaldıramıyordu, yeni yoğun inşaat izniyle Ortakent tepeleri yeni yapılarla dolacak. Göç sürdükçe, bunu engellemek mümkün olmadıkça, inşaat ve rant furyası da devam edecek anlaşılan. Peki arsası, arazisi ve projesi olan ev yapamayacak mı Bodrum’a. Öyle şey olur mu, komünizmle tapularımız delinmedikçe hepimizin özgürce inşaat, ev, dükkan, site yapma hakkı var. Var ama bir plan dahilinde, kentin altyapısı ihtiyacı karşılayacak hale getirildikten sonra.. Böyle giderse sadece Bodrum değil, yaşayanlar da karambole gidecek, enerji-yol-su ve kanalizasyonla arıtma hiç yetmeyecek, genel halk sağlığı da ciddi olarak tehlikeye düşecek. Bunu görmemek için kör olmak lazım.
Sadece inşaat yoğunluğu değil, ticarethane yoğunluğu da Bodrum’un belini büküyor. İhtiyaç var mı yok mu kimse aldırmıyor buna. Belediye, ticaret ve esnaf odaları önüne gelene ruhsatı veriyor. Para alacaklar ya, gerisine kimse aldırmıyor. Şehrin dini imanı para haline geldi. Aynı sokakta bir sürü fırın, aynı caddede bir dolu inşaat malzemesi satan dev dükkanlar, peş peşe lokantalar, kuaförler, mobilyacılar, otel ve moteller...Bu kadar çok ticarethane, gerçek esnafa büyük zararlar veriyor. Küçük esnaf giderek kalmıyor. Üstelik kiralar müthiş arttı. Bodrum’daki ev ve dükkan kiraları büyük şehirlere taş çıkarttı. Esnaf ne satıp da bu kiraları ödeyecek? Buna kimse kafa yormuyor.
Ciddi bir planı programı yok Bodrum’un. Türkiye’nin var mı sanki? Aklına eseni yapan yönetimlere sahip bir ülke haline geldik. Öyle olunca ne kafamızdaki çağdaş, modern ve planlı Türkiye’yi nede Bodrum’u koruyabiliriz. Şimdilik Bodrum için söyleyeceğimiz, zararın neresinden dönülse kardır. Şapkalarımızı önümüze koyarak, duygularımızla değil mantığımızla düşünmeli ve bu güzelim ve çok değerli antik kenti daha fazla bozmamanın yollarını elbirliğiyle arayıp bulmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.