CELAL EREN ÇELİK YAZDI: "ANDIMIZ DİLEKÇESİ İLE YAŞANAN MESAJ ALIŞ VERİŞİ"
Milli Eğitim Bakanlığı'nın Danıştay'a verdiği dilekçenin "ALT METNİNDE" verilen mesaj neydi? Bu dilekçeden önce mesaj ilk olarak ne zaman kimlere verildi? Bahçeli'nin çıkışı hangi sonuçları doğurdu ve doğuracak? Bu dilekçe sıradan bir dilekçe miydi,yoksa
Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğrenci andı için Danıştay'a sunduğu dilekçe ve bu dilekçe içerisindeki "Türk milleti, bilincine en geç ulaşan topluluktur" ifadeleri adeta infial yaratırken dün partisinin grup toplantısında konuşan MHP lideri Devlet Bahçeli çok sert tepki vererek bu ifadeleri "Türk tarihine ihanet" olarak nitelemiş ve bu dilekçeyi verenleri sert sözlerle eleştirmişti.
Bugün ise Milli Eğitim Bakanlığı adına dilekçeyi veren 3 bürokrat görevden alındı...
Bu yaşanan gelişmeyi sadece bir dilekçe ve buna tepkis sonrasında görevden alma olarak değerlendirmek ise olayın perde arkasına bakmadan yapılacak çok yüzeysel ve eksik değerlendirme olacaktır.
Öncelikle bu dilekçe öyle sıradan bir dilekçe değildir ve önemli bir "alt metin" taşımaktadır.Ve bu dilekçenin taşıdığı mesajı çok daha net kavramak için bundan bir süre önce Numan Kurtulmuş'un yaptığı "Her ilin kendi Anayasası şeklinde nitelenebilecek çalışmalarımız var" açıklamasına hatırlamak lazım...
Measj ilk olarak o zaman verilmişti ve verilen mesaj Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Türkiye'nin federatif bir yapısal dönüşüm içerisine girme hazırlığında olduğu mesajıydı ki,mesajın gittiği yer Küresel Merkez Akıl'ın karar verici güç odaklarıydı.
İşte dilekçede yer alan "Türk milleti, bilincine en geç ulaşan topluluktur" ifadesi öyle gözden kaçmış,bilmeden sıradan bir ifade olarak değil, son derece bilinçli olarak dilekçeye yerleştirilmiş bir ifade olarak karşımıza çıktı.
Bu ifade ile uzun süredir aslında MHP'nin kontrol alanında olan AKP'nin Küresel güçlere gönderdiği "Kararlılık" mesajını ve bu kararlı tavır karşısında beklediği desteği okumak mümkün.AKP hem bu mesajı iletirken ilk defa da MHP'nin gücünün nereye vardığını test etti bu mesajla...
Ancak Devlet Bahçeli'nin sert ve çok net karşı duruşu ise AKP'ye "Sınırlarını bil,tüm dengeleri alt üst ederim" meseajıydı.
AKP, gerek Numan Kurtulmuş'un açıklamalarından sonra gerekse Danıştay'a sunulan dilekçe sonrasında mesaj gönderdiği yerlerden beklediği desteği de alamadı.Zira Küresel Merkez Akıl, AKP'den vazgeçmiş durumda...Özellikle yerel seçimler sonrasında derinleştirilecek bir ekonomik kriz ve bu krizin yaratacağı siyasal kaos ile Erdoğan'ın siyaseten tasfiyesini ön görmekteler. A Planı ise Erdoğan ve yakın kurmay kadrolarından arındırılmış bir AKP.
Bu bağlamda Ali Babacan'ın katıldığı İngiliz Milletler Cemiyeti'nin "Seçkin Kişiler Grubu" toplantısının ne anlam ifade ettiğini daha önceki bir köşe yazımızda detayları ile yazmıştık.
Küresel destek bulamayan AKP üst yönetimi,içeride desteğinin stratejik ve hayati olduğunu EYT kanun teklifinde önce destek verip sonra destek çekerek uygulamalı olarak çok net gösteren ve "Ben olmazsam kitlenirsin ve sistemi çalıştıramazsın" mesajını çok net veren ve AKP'yi adeta çok daha fazla etki alanına sokan Bahçeli'nin dünkü, sert çıkışına boyun eğmek durum unda kaldı...
MHP ve Bahçeli AKP'ye şu anda kendisi olmadan yahut kendisine rağmen hiç bir şey yapamayacağını AKP'ye bir kez daha gösterdi "Gücümü test etmeye kalkma" dedi...
Ve AKP bir kez daha MHP'ye "boyun eğdi"...
Bu dilekçe olayı ile birlikte MHP'nin AKP üzerindeki nüfuz alanını belki de son dönemlerin en üst düzeye çıkardığını söylemek mümkün.
Bunun iç siyasete çeşitli etkileri de olacak...
Öncelikle AKP içerisinde gerek parti grubunda gerekse parti üst yönetiminde MHP ile yapılan ittifaka karşı olan ciddi bir kanat var.Bu grup MHP ve Bahçeli'nin AKP üzerindeki nüfuzundan çok ciddi manada rahatsız ve kulislerde bu rahatsızlıklarını da dile getiriyorlar.
Parti içerisinde bu grubun daha organize biçimde ve daha yüksek sesle bu tepkilerini dile getirmeye başlaması partide önce hiç beklenmedik bir yerden çatlak yaşanmasına ve hatta daha sonra AKP içerisinde ilk kez bir ayrışma yaşanmasına yol açabilir.
Zira Erdoğan parti içerisindeki bu MHP karşıtı direniş hattını tamamen kendi liderlik karizması ve otoritesi ile baskılıyor ama bu ne kadar sürdürülebilir bir durum orası ciddi soru işareti.
Öte yandan AKP'ye "Gücünü" bir kez daha gösteren MHP'nin yerel seçimler için istediği iller için AKP ile ilerleyen günlerde yeniden pazarlık masasına oturması gündeme gelebilir.
MHP böyle bir pazarlık süreci yeniden başlarsa bu kez masadan istediğini alarak kalkacaktır. Ama bu AKP açısından MHP ile dengeleri koruma anlamına gelse de yukarıda belirttiğim parti içerisindeki fay hatlarının kırılmasını tetikleyebilir...
Günün sonunda küresel güçlere mesaj veren AKP, beklediği cevabı alamamış ve MHP verdiği tepki ile hem federatif yapı önünde set çekmiş hem de AKP üzerindeki nüfuzunu çok daha fazla arttırmıştır.
Burada bir diğer önemli nokta Bahçeli'nin bunu yaparken CHP ve İYİ PARTİ'yi de kendi çizgisine çekmeyi başarabilmesidir... Bu da AKP'ye verilen bir diğer mesajdır ve o mesajda da "Çizdiğimiz kırmızı çizgileri aşarsan büyük bir bloğu karşında bulursun ve bu bloğu aşamazsın" mesajıdır...
Bundan sonra hamle sırası yeniden AKP'dedir ve AKP'nin bundan sonraki hamleleri gerçekten Türkiye için olduğu kadar AKP'nin kendi geleceği açısından da son derece kritik hamleler olacaktır.
Çünkü bu yerel seçimler yerel seçim olmanın çok ötesinde siyasal anlam ve önem taşımaktadır ve AKP de bunun bilincindedir.,
Maç devam ediyor ve daha CHP'nin oyuna dahil olmadığını da belirtmek gerekir, CHP'nin oyuna dahil oluşu ve performansı da bu hayati seçimin en önemli "kırılma noktalarından" birisini teşkil edecektir.
İzleyelim,görelim...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.