CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: Atatürk Demek Eğitimi Anlamak Demektir
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Atatürk demek, eğitimi anlamak demektir. Eğitim, üretime dönük olmazsa eğitim değildir. Bu ne demek? Eğitimin üretime dönük olması, sorgulayıcı eğitim demektir." dedi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Parti Okulu Konuşmaları kapsamında Gaziantep'teki bir otelde yaptığı "Atatürk'ü Anlamak" başlıklı sunumunda, Atatürk denilince iki unsurun unutulmaması gerektiğini, bunların siyasal ve ekonomik eksenler olduğunu dile getirdi.
Atatürk'ün düşüncelerine göre özgürlük ve bağımsızlıktan vazgeçilemeyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, Atatürk'ün sözlerinden alıntılar yaparak, şöyle konuştu:
"Bu iki ekseni unutursanız, Mustafa Kemal'i unutmuş olursunuz. Özgürlüğü ve bağımsızlığı ekonomik bağımsızlıkla sağlayabiliriz. Birilerinden emir alır pozisyonda olursanız bağımsızlığı koruyamazsınız. Osmanlı niye battı, ekonomik bağımsızlığını yitirdiği için. Borç aldığı için. Genel Borçlar İdaresi'ni kurmak zorunda kaldı. Bir imparatorluk borçlarla ayakta tutulmaya çalışıldı ama Osmanlı adım adım gözler önünde battı. Osmanlı sanayi devrini kaçırdı."
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kurulduğunda fakir bir ülke olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "O zaman deniz yolları ve demir yolları yabancıların elinde. 1923'te İzmir İktisat Kongresi toplandı ve orada yeni Türkiye Cumhuriyeti, güçlü bir ekonomisinin olduğu bir ülke olacağını söyler ve yola koyulur. Bunun üzerine gerçekten hep birlikte oturup çalışırlar. Kırıkkale'de entegre bir silah fabrikası kurulur. Savunma sanayisinin kurulması sağlanır. Çiftçi perişandır. Çiftçiden ağır vergiler alınır çünkü başka vergi alınacak bir şey yoktur. Aşar Vergisi kaldırılır ve çiftçinin üzerinden yük kalkar, üretim her alanda başlar." diye konuştu.
Şeker fabrikasının 1925 yılında yumurta satılarak kurulduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, "O günkü şartları inceleyin, yumurta satılarak fabrika kuruluyor ama bugün Tank Palet Fabrikası Katarlılara satılıyor." dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, o dönemde toplumun yüzde 90'ının okuma yazma bilmediğini, açılan millet mektepleriyle insanların okuma yazma öğrendiğini, bugün ise okuma-yazma oranının yüzde 98'lere geldiğini vurguladı.
Osmanlı İmparatorluğunun 7 kıtada olan bir imparatorluk olduğunu ancak parasını basacak bir merkez bankasının bulunmadığını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Nasıl oluyor da devasa bir imparatorluğun parasını basacak bankası yok. 1 Haziran 1930'da Merkez Bankasını kurarak kendi paramızı basmaya başladık. Öncesinde paramızı yabancılar basıyordu. Ardından düşünün genç Türkiye Cumhuriyeti 5 yıllık planlamasını yapıyor ama 2018 yılında Türkiye Cumhuriyeti devletinin kalkınma planı yok. Çünkü bunu hazırlayacak kadrolar yok. 1934'te kağıt üretmeye başladık. SEKA Kağıt Fabrikası. Nazilli, Ankara, Malatya'da kuruluyor. Bunlar sadece fabrika değil, insanların hayatını değiştiren çalışmalar."
Türkiye'nin 1937 yılında uçak üreten 5 ülkeden birisi haline geldiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "1930'lu yıllardan bahsediyorum. Size Mustafa Kemal'in vizyonundan bahsediyorum. Bugünün Türkiye'sinden değil, 1930'ların Türkiye'sinden bahsediyorum. Tarım Satış Kooperatifleri kurularak çiftçiler desteklenmeye başladı. Arabayı üretir satmazsanız bir şey olmaz ama çiftçinin elindeki malı satamazsanız bozulur. Çiftçi ürettiğini Toprak Mahsüllerine götürüp satıp gelir elde etmeye ve bundan vergi ödemeye başladı. Bu sanayi devrimine giden yolu hızlandırdı." diye konuştu.
"Atatürk'ün daha iyi anlaşılması gerekir"
Atatürk döneminde yatırımların Türkiye coğrafyasına dağılarak aydınlanmayı her yere götürdüğünü belirten Kılıçdaroğlu, 1948 yılında Etimesgut'taki uçak motoru üreten fabrikanın açıldığını, ancak bazılarının "Uçak üretmeyin, biz size vereceğiz" demeye başladığını, askerin palaskasından çatal-kaşığına kadar her şeyin ABD'den gelmeye başladığını, Türkiye'nin borçlanmaya başladığını kaydetti.
Kılıçdaroğlu, Atatürk'ün daha iyi anlaşılması gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Atatürk demek eğitimi anlamak demektir. Eğitim, üretime dönük olmazsa eğitim değildir. Bu ne demek? Eğitimin üretime dönük olması, sorgulayıcı eğitim demektir. Eğitimin temel felsefesi de insanı daha fazla düşünmeye sevk etmek ve hayatı daha fazla sorgulamaya yönlendirmektir. Bize ezberci eğitimi getirdiler, yeter ki düşünme dediler. Yani aklınızı kullanmayın dediler. Kuran'da bile 'Aklınızı kullanmıyor musunuz?' diye sorar. Aklımızı kullanacağız, hayatı sorgulayacağız. Birileri sizin yerinize düşünürse aklınızı kiraya vermişsinizdir. Eğitim geleceği planlamaktır. 50-100 yıl sonra ne olacağını düşünmektir eğitim. Bunu yaparsak büyük başarılar elde edersiniz. Eğitim aynı zamanda üretmek demektir. Mustafa Kemal'i böyle anlayacağız."
Dünyadaki tüm gelişmiş devletlerin bu felsefeyle büyüdüğünü, Türkiye'nin de böyle büyüyebileceğini aktaran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Son 17 yılda bir avuç tefeciye ödediğimiz borcun faizi 140 milyar doları aştı. Ödediğimiz faiz sadece. Aldığımız borç dolayısıyla yurt dışına ödediğimiz faiz. Bu parayla yeni bir Türkiye inşa edersiniz. Sorun, Atatürk'ü anlamamaları ve Türkiye'yi üretimden koparmalarıdır. Bir ülkede eğitim sistemini bozduğunuz zaman her şeyi koparırsınız. Dünya ekonomide yarış halindedir. Teknolojisi en iyi olan ürünü kim üretip, kime satacaktır. 'Ben rekabet edebilmeliyim'in yolu eğitimden geçmektedir. Fabrikada, bilimde, tarlada, hizmette, hayatın her alanında üreteceksiniz. Eğer üretim güçlü olursa çok güçlü sanatçılarınız ve üniversiteleriniz olur."
"Avrupa'nın en güçlü devletlerinden olurduk"
Gençlere seslenen Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yeni sınıflar ortaya çıktı. Yeni disiplin dalları ortaya çıktı. Eskinin dar bilim alanı da yok artık. Tıp alanı ekonomiyle, felsefe matematikle birleşiyor. Yeni yeni alanlar çıkıyor. Soru şu, Türkiye'deki üniversiteler bu yeniliklere ayak uyduruyor mu? Hayır. Eğer Mustafa Kemal'i anlasalardı böyle olmazdı. Mustafa Kemal'i anlasalardı Avrupa'nın en güçlü devletlerinden olurduk. Bize yenilikleri yaptırmayan bir yer var, siyaset kurumu. Atatürk'ü anlamayan bir siyaset kurumu. Atatürk sadece CHP'lilerin değil, 82 milyonun Atatürk'üdür. O'nun felsefesi, tüm zamanların felsefesidir. Gösterilen hedef, sürekli gelişmek."
Kemal Kılıçdaroğlu, Atatürk dönemindeki meclisin çok işlevsel ve yetkileri millette olan bir yapısının olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Bugünkü meclis, o zamanki meclisin yanında kocaman bir sıfırdır. Meclisin bir üyesi olarak söylüyorum. Yetkileri elinden alındı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e verilmeyen yetkiler, bugün tek adama verildi. O zaman da Atatürk çok partili sisteme geçmek istedi, denemeler yapıldı ama başarılı olamadı. Parlamentoya herşeyin hesabını verdi. Hiçbir şekilde yolsuzluklara izin vermedi. Her kuruşun hesabı millete verilmiştir. Kamu harcamalarını denetlemek için Danıştay var. Ama bugünkü Sayıştay o günkü Sayıştay var. Bugün saraydan alınan talimatlarla çalışan bir yargı var. Demokrasi düşüncelerin özgürce ifade edilmesini sağlar. Demokrasi hepimiz için geçerli bir kavramdır. Hukukun üstünlüğünü sağlamak hepimizin görevidir."
Mustafa Kemal'i anlamanın sıradan bir olay olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, saygıya çok önem veren Atatürk döneminde liyakatlı insanların devlet yönetiminde olduğunu kaydetti.
Türkiye'nin bilim ve teknolojideki gelişmelere ayak uydurması gerektiğini, bunu yapabilecek insan gücünün de ülkede var olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, "Bunun önündeki en büyük sorun politika. Farklı düşündü diye insanı hapse atamazsınız. Farklı düşündü diye ödüllendirmelisiniz. Zamanında birisi dünya yuvarlak dedi diye mahkemeye çıktı. Demek ki aksi düşünceyi suçlamak yerine üzerine konuşmamız lazım. Allah'ın verdiği en büyük şey düşüncedir. Böyle bir yetenek başka canlıda yok." ifadesini kullandı.
"Hızlı gelişen dünyada çok gerideyiz. Artık 21. yüzyıldayız. Herkesin kimlik ve inancına saygı duymalıyız. Bunlar siyasette tartışılmaz. Sorun, kötü siyaset anlayışında." diyen Kılıçdaroğlu, "Toplumu nasıl kutuplaştırırım ve toplumu bana oy vermeye nasıl zorunlu kılarım düşüncesindeki siyaset nedeniyle bunlar oluyor. Siyasetin, teknolojimi nasıl geliştirmeliyim, üniversiteyi bitiren herkes nasıl iş bulur bunları konuşmalıyız. Ama biz halen orta çağ siyaseti yapıyoruz. Neden, çünkü Mustafa Kemal'i anlamadıklarından. O yüzden gençlerimize çok görev düşüyor." diye konuştu.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.