CHP Sözcüsü Öztrak: NE MAKAS DEĞİŞTİRMESİ, TRENİ DEVİRDİNİZ TRENİ
CHP Sözcüsü Öztrak, AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın 2023 hedefleriyle ilgili, “Cumhuriyet tarihinin en iddialı ve en cesur makas değişikliği” açıklamasını değerlendirerek, “İnsaf be kardeşim. Ne makas değiştirmesi, siz treni devirdiniz. Treni, treni…” d
Erdoğan Hükümetlerinin yargı, liyakat, eğitim, tarım, ekonomi gibi her alanda treni devirdiğini söyleyen Öztrak, “Ne söylediyse, ne vaat ettiyse, altında ezildi. Şimdi aynı Erdoğan, milletten özür dilemek yerine, müflis bezirgân misali, eski vaatlerine kulp takıp, allayıp pullayıp, yeniden milletimize yutturmaya kalkıyor. İsmi bile kalmayan 2023 hedeflerini sayıklayarak, ortalarda dolaşıyor. Ama milletimize de, 2023’te 2 trilyon dolara çıkarmayı taahhüt ettiği milli geliri neden 925 milyar dolara düşürdüğünü, ‘25 bin dolar olacak’ dediği kişi başına geliri neden 10 bin 703 dolara indirdiğini, ‘500 milyar dolar olacak’ dediği yıllık ihracatı nasıl olup da 242 milyar dolara gerilettiğini, yüzde 5’e indirmeye söz verdiği işsizliği nasıl olup da yüzde 11,4’e sıçrattığını anlatmıyor. Anlatamıyor” diye konuştu.
2009 tarihinde çıkarılan 200 liralık banknotla, aynı yılın Ocak ayında alınabilen meyve, sebze, et, un ve şekerin, bugün ancak dört tane 200 liralık banknot ve yanına bir de 50 liralık banknotla alınabildiğini söyleyen Öztrak, “Hükümet bu masrafları, hayat pahalılığını düşürecek önlemler alacağına görüntüyü kurtarmaya çalışıyor. Yalandan fiyat etiketlerini denetliyor… Erdoğan şimdi de raflardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçmeyi vadediyor. Beyler herhalde yeni iş başına geldi. Soruyorum, Allah aşkına, raflardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçmek için koskoca 20 yıldır ne yaptınız?” diye sordu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Bugün bu ülkenin 9. Başbakanı Adnan Menderes’in, vefatının 60. yılı. Cumhuriyet Halk Partisi olarak ne milli iradeye yapılan müdahaleleri, ne de milletin seçtiklerinin siyaseten idamını, ne milletimiz, ne de bizler, içimize sindiremeyiz. Kabul de edemeyiz. Vefatının yıl dönümünde rahmetli Adnan Menderes’i, rahmetli Fatin Rüştü Zorlu’yu ve rahmetli Hasan Polatkan’ı anıyorum.
KENDİ GİTTİ, İSMİ BİLE KALMADI YADİGÂR
Orhan Veli; “Öyle bir rûzigâr ki, kendi gitti, ismi bile kalmadı yadigâr” diyor. AK Parti Genel Başkanı, Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023 yılında, ulaşmayı taahhüt ettiği hedefleri, bundan 10 yıl önce 2011 seçimlerine giderken, bu seçim beyannamesiyle ilan etmişti. Bu yetmedi, bu seçim beyannamesindeki taahhütlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen 10. Kalkınma Planı’yla da resmileştirdi. Üzerinden 11 yıl geçti, Erdoğan iki hafta önce, kendi imzasıyla açıkladığı Orta Vadeli Program’da, millete verdiği 2023 taahhütlerinin yalan olduğunu, hayal olduğunu açıkladı. Söz verdiği bu hedeflerin yarısına bile ulaşamayacağını itiraf etti.
MÜFLİS BEZİRGÂN
Ne söylediyse, ne vaat ettiyse, altında ezildi. Şimdi aynı Erdoğan, milletten özür dilemek yerine, müflis bezirgân misali, eski vaatlerine kulp takıp, allayıp pullayıp, yeniden milletimize yutturmaya kalkıyor. İsmi bile kalmayan 2023 hedeflerinin ismini sayıklayarak, ortalarda dolaşıyor. Ama milletimize de, 2023’te 2 trilyon dolara çıkarmayı taahhüt ettiği milli geliri neden 925 milyar dolara düşürdüğünü, “25 bin dolar olacak” dediği kişi başına geliri neden 10 bin 703 dolara indirdiğini, “500 milyar dolar olacak” dediği yıllık ihracatı nasıl olup da 242 milyar dolara gerilettiğini, yüzde 5’e indirmeye söz verdiği işsizliği nasıl olup da yüzde 11,4’e sıçrattığını anlatmıyor. Anlatamıyor.
HEDEF TUTMADI, SİLUET VERELİM
Sözlerini tutamayan Erdoğan, “Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükümetten” diyemiyor. Onun yerine Büyük ve güçlü Türkiye’nin “siluetinin” ufuktan göründüğünü söylüyor. 19 yıllık yönetimlerinin sonunda milletimize, “Hedefleri tutturamadık, yalan oldu” demek yerine, “Size 2023 hedefleri yerine siluet verelim, sesinizi çıkartmayın” diyorlar.
SANIRSIN TAZECİK HÜKÜMET
Yetmiyor, hiç sıkılmadan, “2023’te yeniden şahlanıştan” bahsediyorlar. Sanırsınız beyler tazecik hükümet yeni geldiler daha. Beyefendi “çıraklık” dedi, “kalfalık” dedi, “ustalık” dedi, milletin 20 yılını çaldı… Şimdi çıkmış hala şahlanmaktan bahsediyor.
MİLLETİMİZ ŞAHLANIP ATTAN DÜŞMÜŞTEN BETER EDECEK
En son 2003’te Cihan isimli bir küheylan, şahlanıp Erdoğan’ı üstünden atmıştı. Şimdi de asil milletimiz sandıkta şahlanıp; Erdoğan’ı attan düşmekten beter etmeye hazırlanıyor. Ne güzel demiş Hazreti Mevlana; “Cahille sohbet etmek güçtür bilene, çünkü cahil ne gelirse söyler diline…” Sözlerinin altında ezilen, yere düşen Erdoğan, bir avuç toprak almadan yerden kalkmak istemiyor. Sakarya Zaferi’nin yıl dönümünde, çöp olan 2023 hedeflerini, dünya tarihinin, emperyalizme karşı en şanlı mücadelesi olarak kaydettiği Milli Mücadelemizle aynı kefeye koymaya kalkıyor.
NE MAKAS DEĞİŞTİRMESİ, TRENİ DEVİRDİNİZ
Orada da durmadı. “Cumhuriyet tarihinin en iddialı ve en cesur makas değişikliğini gerçekleştirdiklerini” söylüyor. İnsaf be kardeşim. Ne makas değiştirmesi, siz treni devirdiniz. Treni, treni…
BECERİKSİZ MAKASÇI
Bunlar ne kadar beceriksiz makasçı olduklarını, defalarca tren devirerek gösterdiler zaten. 2004’te Pamukova’da treni devirdiler, 41 vatandaşımız yaşamını kaybetti. 2008’de Kütahya’da treni devirdiler, 9 vatandaşımız öldü. 2018’de Çorlu’da treni devirdiler, 25 vatandaşımız aramızdan ayrıldı. Aramızdan ayrılan iki çocuğun babası da dün kalpten vefat etti ona da Allah’tan rahmet diliyorum. Raylarda çarpıştırıp devirdikleri trenleri saymıyorum bile… Beceriksizliklerinin bedelini hem canıyla, hem de malıyla, milletimiz ödedi. Şimdi de Ucube Şahsım Vesayet Rejimiyle, devlet trenini raydan çıkarıp devirdiler. Trenin altında koskoca bir millet kaldı. Bunlar bunu bir türlü itiraf edemiyor.
ÖNCE YARGI TRENİNİ DEVİRDİLER
Ben söyleyeyim bu beceriksiz makasçı, yargı trenini devirdi önce… 2010’da Hâkimler ve Savcılar Kurulunu FETÖ’ye teslim etti. Ordumuza kumpas kurdurdu. Ordumuzun Harim-i ismetini, kozmik odasını, suç ortaklarına açtı. Sonra aynı yağmurda ıslandığı eski dostları, darbeye kalkıştı. Meclisi bombaladı. Millet, o gece devletini sokaklardan topladı. Erdoğan’da yolunu açtığı bu hain darbe girişimine “Allah’ın bir lütfu” dedi. Bu darbe girişimini kendi vesayet rejimini kurmak için kullandı.
LİYAKAT TRENİNİ DEVİRDİLER
Bu beceriksiz makasçılar devlette liyakat trenini de devirdi… Büyükelçiler, rüşvetten aklanmamış eski bakanlara, rektörlükler, tekaüt milletvekillerine arpalık yapıldı. Liyakatin yerini, Saraya sadakat aldı. Erdoğan bir imzayla devletin tepesine istediğini atama yetkisini aldı, ama bunu bile beceremedi. Daha yeni Devlet Demiryollarına atadığı Genel Müdür ancak 10 gün dayanabildi. Atanan müdür hapisteki Adnan Oktar yapılanmasıyla iltisaklı çıktı. Öncesinde de aynı kişiye, Devlet Demiryollarından 40 milyon Avro tutarında ihale verildiği anlaşıldı. Böyle beceriksiz bir yönetim dünyanın neresinde var? Erdoğan’ın atadığı Ticaret Bakanı, kendi firmasından Bakanlığına usulsüz olarak mal sattı. Bu Bakan hakkında ne yaptılar? Hiçbir şey. Bir de teşekkür ettiler, teşekkürlerle uğurladılar. Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, “17-25 Aralık tapeleri doğru” dedi. “Bağımsız bir savcı istiyorum. Yüce Divandan korkmuyorum” dedi. Ne savcılar ne de Cumhur İttifakı’nın vekilleri gıklarını çıkarabildi. Devlet yönetimi çürüdü, kokuştu.
EĞİTİM TRENİNİ DEVİRDİLER
Beceriksiz makasçı Erdoğan eğitimde de treni devirdi. Her gelen bakanla eğitim sistemi değişti, her gelen bakanla sınav sistemi değişti. Öğrencilerin de, öğretmenlerin de, velilerin de başı döndü. Bugün öğretmen sayısı yetersiz, okullarda hizmetli yetersiz, derslik sayısı yetersiz, öğretmenlerin aşı sorunu sürüyor. Veliler çocuklarının sağlığı için son derece endişeli. Üniversiteler açıldı yurtlar yetersiz. Yurtlar ateş pahası, kiralar uçuyor. Veliler kara kara düşünüyor. Eğitimin kalitesi de ortada; PISA gibi uluslararası yarışma sınavlarında, OECD, yani Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı ülkeleri içerisinde, son sıralardayız. Dün birde OECD’nin “Bir Bakışta Eğitim 2021” raporu açıklandı. Sınavlarda yüksek puan alan öğrenciler, sosyo-ekonomik durumu iyi olan ailelerden geliyor. Türkiye, tüm Kalkınma İçin Ekonomik İşbirliği Teşkilatı içinde, fırsat eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülke…
BU CUMHURİYET ÇALIŞKAN BİR ÇOBANI CUMHURBAŞKANI YAPTI
Bu cumhuriyetin en büyük devrimi, çalışkan bir çobanın, Cumhurbaşkanı olmasının önünü açmaktı, fırsat eşitliğini sağlamaktı. Ama Erdoğan’ın eğitim sisteminde artık yoksulluk, babadan evlada miras kalır hale geldi. Ülkede nitelikli eğitimi katlettiler. Bir yandan bilim yuvası Boğaziçi Üniversitesi’yle uğraşıyorlar. Diğer yandan, her köşede liseden bozma üniversiteler açıyorlar. Bunlardan mezun olanlarda, işsiz ordumuza katılıyor. Üniversiteli işsiz sayımız 1 milyonun üzerinde.
TARIMDA TRENİ DEVİRDİLER
Beceriksiz makasçı Erdoğan Şahsım Hükümeti tarımda da treni devirdi. Ürün fiyatı ile girdi fiyatı arasında sıkışan çiftçilerimiz perişan… Üzüm üreticisi feryat ediyor, fındık üreticisi feryat ediyor, pancar üreticisi feryat ediyor. Yer fıstığı üreticisi feryat ediyor. Ayçiçeği üreticisi feryat ediyor. Çerezlik ayçiçeğinde geçen yıl 13-14 lira olan fiyatlar şimdi 6-7 liralarda. Yüzde 40 yağlı ayçiçeğine 5 lira 10 kuruş avans fiyatı verdi birlik. El insaf! Mazot uçmuş, gübre uçmuş, ilaç uçmuş, ayçiçeğinin üretim maliyeti en az 4 bin 500 lirayı bulmuş. Bu çiftçi ne yiyecek ne içecek, seneye hangi parayla tarlasını sürüp ekecek? Çiftçinin önümüzdeki yıl üretebilmesi için, ayçiçeğinde üreticiye kilo başına primi 50 kuruştan 1 liraya yükseltin. İndirilen gümrük duvarlarını yeniden yüzde 27’ye çıkarın. 1,5 ton ithalat için 1 ton üreticiden alım kotası getirin. Ancak belki bir ölçüde ayçiçeği üreticisinin durumunu düzeltebilirsiniz.
ÇİFTÇİYİ BİR DE İTHALAT SOPASIYLA DÖVÜYORLAR
Çiftçiye kanunen hak ettiği, 213 milyar liralık tarımsal desteği ödemediler. Bunu yapmadıkları gibi birde çiftçiyi ithalat sopasıyla dövüyorlar. 19 yılda, tarım ve hayvancılıkta yapılan toplam ithalat, 120 milyar 419 milyon doları buldu. Şimdi bu kadar parayı, elin çiftçisine, elin yabancı şirketlerine verecek yerde bizim çiftçilerimize verseydiniz bugün Türkiye’de ne pahalılık olurdu, ne üretimsizlik olurdu.
GEÇİM TRENİNİ DEVİRDİLER
Beceriksiz makasçı, vatandaşın geçim trenini de devirdi. Üretici perişan oldu ama vatandaş da ucuz meyve-sebze göremedi. Hayat pahalılığı aldı başını gitti. Hükümet bu masrafları düşürecek önlemler alacağına görüntüyü kurtarmaya çalışıyor. Yalandan fiyat etiketlerini denetliyor… Erdoğan; “hayat pahalılığı konusundaki sıkıntıyı biliyorum” diyor. En kısa sürede enflasyonu kontrol altına alarak, raflardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçmeyi vadediyor. Beyler herhalde yeni iş başına geldi. Soruyorum buradan, Allah aşkına, raflardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının, önüne geçmek için, koskoca 20 yıldır ne yaptınız? Hiçbir şey.
FİLEYİ DOLDURMANIN MALİYETİ 4 KATTAN FAZLA ARTTI
Onun yerine 128 milyar dolar rezervimizi, Merkez Bankası’nın arka kapısından Hazine Bakanı Damadınızın Hazine’sine aktardınız, teslim ettiniz. Onun talimatıyla da kamu bankaları bu paraları buharlaştırdı. Paramızı pul oldu. 1 Ocak 2009 tarihinde; 200 liralık banknotu tedavüle sürmüştünüz. Bu ülkemizdeki en yüksek montanlı banknot. 2009’un Ocak ayında, bu 200 liralık banknotla fileye attığımız meyveyi, sebzeyi, eti, unu, şekeri, bugün almak istesek, cüzdana bundan dört tane 200 lira koymak gerekiyor. Bu da yetmiyor, yanına bir de 50 liralık banknot daha koymak gerekiyor.
MİLLET YETKİYİ VERDİ, SONUÇ ORTADA
Erdoğan 2018 seçimlerine giderken, “Verin bu kardeşinize yetkiyi, faizle, şununla, bununla nasıl uğraşılır göreceksiniz” demişti. Millet de, “Treni 2023’e götürsün”, faizle, şununla, bununla uğraşsın diye, Erdoğan’a yetkiyi verdi. Sonuç, dünyada en yüksek politika faizine sahip 9. ülkeyiz.
ABD’DEN BORÇLAN, TÜRKİYE’DE OKUT, PARAYI KAP
Almanya’da 10 yıllık tahvilin faizi negatif, Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzde 1,5. Bizde en son borçlanma ihalesinde dolar cinsinden, 10 yıllık tahvilin faizi yüzde 6,5. Şimdi bu faiz baronları gidiyorlar ABD’den yüzde 1,5 faizle borçlanıyorlar, sonra borç aldıkları parayı yüzde 6,5 faizle Türkiye’ye okutuyorlar. Taş atmadan, kolları yorulmadan yüzde 5’lik getiriyi de elin taşıyla elin kuşunu vurup yüzde 5’lik getiriyi cebe indiriyorlar. Faiz lobileri bu hükümeti sevmesin de, kimi sevsin?
19 YILDA DEV FAİZ FATURASI: 509 MİLYAR DOLAR
19 yıllık Şahsım Hükümetleri döneminde, milletin cebinden alıp, Londra’daki bir avuç faiz lobisinin cebine koydukları para 191 milyar dolar. Aynı dönemde, bütçeden içeriye ve dışarıya yapılan toplam faiz ödemesi, 509 milyar 381 milyon dolar. Şimdi bu milyar dolarları, liraları söylemesi kolay da hakikaten aklın, havsalanın alacağı rakamlar değil bunlar.
145 TANE KÖPRÜ YAPILIR, ÜLKENİN ETRAFI OTOYOLLA 4 KERE DÖNÜLÜR
Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün maliyeti 3,5 milyar dolar. Şimdi bunların ödedikleri faizle, 145 tane Yavuz Sultan Selim Köprüsü yapılırdı. İstanbul-İzmir Otoyolu’nun maliyeti, Osmangazi Köprüsü de dâhil 10,3 milyar dolar. Bunların ödedikleri bu faizlerle Türkiye’nin etrafını dört kere dönecek, otoyol yapılırdı.
BALLI PROJELERE 8 AYDA 19 MİLYAR TL
Erdoğan’ın yönettiği ekonomide, yandaşlar da abat olmaya devam ediyor. “1 kuruş vermeden yaptırdık” denen, dolar, avro garantili ballı projelere, saray sadece bu yılın ilk 8 ayında 18 milyar 874 milyon lira ödemiş. Şahsım vesayet rejiminde, havuzcular tosun gibi şişerken, vatandaş iğne ipliğe dönmüş. Victor Hugo’nun dediği gibi Erdoğan “Yoksulluğu ortadan kaldıracağına, yoksulluğu yöneteceği” bir düzen kurdu.
ÇOCUKLARINA MAMA YERİNE ŞEKERLİ SU VERİYORLAR
Dünya Bankası verilerine göre son üç yılda ülkedeki yoksul sayısı, 3 milyon 232 bin kişi arttı. TÜİK’e göre yoksul sayısı 17 milyon 921 bin kişi. Bütün bunların yanında en hazini bir de çok derin çocuk yoksulluğu var. Derin Yoksulluk Ağı’nın İstanbul’da düzenli geliri olmayan ailelerle yaptığı, son araştırmaya göre, ailelerin yüzde 74’ü bebek maması ve bezi almakta zorlanıyor. Yüzde 21’i hiç alamıyor. Aileler çocuklarını mama yerine hazır çorbayla, şekerli suyla, pirinç lapasıyla besliyor. Görüşülen ailelerin yüzde 39’u, geçinmek için her gün öğün atladıklarını söylüyor. Ama Sarayın beslemeleri millete tepeden bakınca, memlekette açlık görmüyor. Aç gözlülük görüyorlar öyle diyorlar. Elbette kişi herkesi kendi gibi bilir. Tabi saraydakilerin hepsinin tuzu kuru. Tok açın halinden ne anlasın… Şimdi burada altını çizerek bir şey söylemek istiyorum. Bu çocuk yoksulluğu son derece önemli. Bunun maliyeti, bunun neden olduğu nesil kaybı bu ülkeye çok uzun yıllar süren bir fatura olarak çıkar. Bunun derhal önüne geçilmesi lazım.
YALAN, KUYRUKLU YALAN, İSTATİSTİKLE SÖYLENEN YALAN
Şimdi bu tok saraylılar, saraydaki müsamerelerine, işçilerimizi dekor yapmaya başladılar. Ne diyorlar, “Üç tane üç çeşit yalan var, yalan, kuyruklu yalan ve istatistikle yalan.” Erdoğan yalanın bu üç çeşidini de hiç sıkılmadan kullanıyor. Erdoğan Sarayında topladığı işçilere, “Asgari ücreti milli gelirden daha fazla artırdıklarını” söylüyor. İşçinin, memurun maaşlarına, emeklilerin aylıklarına yaptığı fevkalade zamlardan bahsediyor. 2002 Aralık ayından, 2021 Temmuzuna net asgari ücretin artışı, milli gelir artışının altında kalmış. Bu bir. Bunu ben söylemiyorum. Kendi Cumhurbaşkanlığının Strateji Bütçe Başkanlığının rakamları söylüyor. İnanmıyorsa, kendine bağlı bu başkanlığın başkanını çağırsın sorsun.
MİLLETE CEHENNEM, YABANCIYA CENNET
İkincisi, bir çalışanın refahı, eline geçen maaşla alabildiği mal ve hizmetin artmasıyla ölçülür. 2002 sonunda, ortalama memur maaşıyla 41 ay tamamını yatırırsanız 41 ayda bir otomobil alınabiliyordunuz. Şimdi aynı memur maaşıyla 60 ayda bir otomobil alınabiliyorsunuz. Yine ortalama bir kamu işçisinin eline geçen ücretle 23 ayda araba alınıyordu 2002’de. Şimdi 41 ayda ancak bir araba alınabiliyor. Son bir yılda 55 ülke içinde, konut fiyatları en çok artan ülke Türkiye… Vatandaşlarımız artık konut alamıyor. Konut satışları Ağustos ayında, geçen yılın aynı ayına göre, yüzde 17 azaldı. Ama altına girdiğiniz zaman, esas düşen bizim vatandaşlarımızın konut alımları. Yabancılara konut satışları yüzde 51 artmış. Paramızın değerini gün görmüş kar gibi erittiler. Şimdi bu beceriksiz makasçılar ülkemizi milletimize cehennem, yabancıya ise cennet etmekle meşguller. Sonra da çıkacaklar emeklinin, memurun, işçinin maaşı “fevkalade” arttı diyecekler.
MİLLET EVLADINA ÇEYREK TAKAMIYOR
Millet önceden düğünde dernekte, eşine dostuna rahatlıkla bir çeyrek altın takabiliyordu. Şimdi millet kendi evladının mürüvvetinde bile çeyrek altın takmakta zorlanıyor. 2002 sonunda ortalama bir memur maaşıyla, 18 tane çeyrek altın alıyordu. Şimdi 6 çeyrek altın ancak alınabiliyor. Kamu işçisi maaşıyla, 31 çeyrek altın alınıyordu. Şimdi ancak 9 çeyrek altın alınabiliyor. Asgari ücretli 2002 sonunda eline geçen parayla 6 tane çeyrek altın alıyordu. Şimdi ancak 3 tane çeyrek altın alabiliyor. İşçi emeklisi 2002 sonunda aldığı aylıkla, 9 tane çeyrek altın alıyordu. Şimdi sadece 3 tane alabiliyor. Memur emeklisi 15 tane çeyrek altın alabiliyordu. Şimdi 4 tane alabiliyor. İşçinin, memurun, emeklinin fevkalade Erdoğan’ın deyimiyle fevkalade hali bu…
ASGARİ ÜCRETTE SONLARDAYIZ, ÇİN’İN MİLLİ GELİRİ BİZİ SOLLADI
Ama saray ahalisi söylüyorum hep baştan beri milleti unuttu. Sesini duymuyor. Avrupa İstatistik Ofisi’nin rakamlarına göre, 26 Avrupa ülkesi içinde, Arnavutluk, Karadağ ve Bulgaristan’dan sonra, asgari ücretin en düşük olduğu ülke, Türkiye. Türkiye artık Avrupa’nın Çin’i bile değil. 2002 yılında Çin’de kişi başına gelir bin 141 dolardı, bizde ise 3 bin 617 dolardı. Yani kişi başına gelirimiz Çin’in üç katıydı AK Parti işbaşına geldiğinde. Şimdi Çin’deki kişi başına gelir 10 bin 483 dolar. Türkiye’deki kişi başına gelir 8 bin 548 dolar. Bu tabloyla nasıl övüneceksiniz?
ŞAHA KALKAN EKONOMİ DEĞİL, BORÇLAR
Ben buradan tekrar söylüyorum, Cumhurbaşkanı makamında oturanların, önce hesap bilmesi gerekir. Biz buradan kendisine nelerin milli gelirden daha hızlı arttığını, neyin şaha kalktığını bir söyleyiverelim: şaha kalkan BORÇ… Tekrar ediyorum borç. 2002’nin sonundan 2021’in üçüncü ayına kadar, şirketlerin borcu 45’e katlanmış. 3 trilyon 384 milyar lira olmuş. Vatandaşın tüketici kredisi ve kredi kartı borcu ise, öyle beşe, ona falan değil; tam 128’e katlanmış 847 milyar lira olmuş. Devletin, şirketlerin ve ailelerin borçlarını topladığınızda aynı dönemde 19’a katlanmış, 6 trilyon 334 milyar lira olmuş. Şimdi bu rakamlar sadece rakam değil, alelade işler değil. İnsanlar bugün bu borçlar yüzünden hayatlarına son veriyorlar. Daha yeni geçen gün, memleketim Tekirdağ’da bir ilkokulda, hademe olarak çalışan bir hemşerim, 35 yaşındaki bir baba, borçları nedeniyle okulun koridorunda canına kıyıyor. 2002’den bu yana, ekonomik nedenlerle intihar edenlerin sayısı onlarla, yüzlerle değil, binlerle ifade ediliyor.
BANKALAR ÜÇ KATI FAİZLE BORÇ YAPILANDIRMA PEŞİNDE
Ne yazık ki salgın döneminde milletin borç yükü daha da ağırlaştı. Dünya, salgında vatandaşlarını paraya boğdu, Erdoğan Şahsım Hükümeti milletimizi borca batırdı. Dünyada benzer ülkeler arasında, vatandaşına en az doğrudan destek veren, buna karşılık en fazla borç veren ülke biz olduk. Sonra Erdoğan dün çıktı, salgında esnafa ne kadar çok kredi verdiklerini, ballandıra ballandıra anlattı. Oysa esnaf, hem borç ödeyip hem de sattığı malı, yarın yerine nasıl koyacağını kara kara düşünüyor. Bankalar salgın döneminde vatandaşa verilen, düşük faizli kredileri, üç katı faizle yeniden yapılandırmanın peşine düşmüşler. Erdoğan bunlara bir söz söyledi mi? Hayır.
BERABER DONDURMA YALADIĞI PUTİN’DEN GELEN MESAJ
Hükümetin treni devirdiği bir diğer alan da dış politika… Suriye’de “Emevi Cami’ne gideceğiz” diye yola çıktılar, 5 milyon Suriyeli ülkemize girdi. En az 40 milyar dolar harcadılar. Sınırlarımızı korumak için yüzlerce şehit verdik. Hala da veriyoruz. En son İdlib’de üç askerimiz şehit oldu. Kim şehit etti? Erdoğan milletten saklıyor. İdlib’de ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabiliyoruz. Çatışmasızlık bölgesi denen yerde, radikal unsurlar bizi sırtımızdan vuruyor. İdlib kazanı kaynıyor. Buradan ülkemize yönelecek yeni bir insan akını, bunların arasına sızacak radikal unsurlarla birlikte bizim için tam bir kâbus olur. Erdoğan’ın beraberce dondurma yaladığı Rusya Devlet Başkanı Putin, altı yıl sonra ilk kez Esad’ı Moskova’da ağırladı. Birleşmiş Milletler kararı olmadan Suriye’de bulunan yabancı askerlerin Suriye hükümetinin hâkimiyeti için engel oluşturduğunu söyledi. Herhalde bu mesajın muhatabının Türkiye olduğunu anlamak için, âlim olmaya gerek yok.
MİLLET BU ACIYI DA BU ZİLLETİ DE BİR DAHA SİNDİRMEZ
Rusya daha önce İdlib’de 36 askerimizin şehit olmasına neden oldu. Erdoğan koşa koşa Kremlin’e gitti. Sarayın kapısında dakikalarca bekletildi. Erdoğan’ı buradan açıkça uyarıyoruz. Bu milletin böyle büyük bir acıyı, bir daha yaşayacak ne takati, ne de böyle bir zilletin tekrarını sindirecek müsamahası var.
YENİ KURUMLAR, YENİ KURALLAR, YENİ KADROLAR
Önümüzdeki seçimler, ülkemiz için büyük önem taşıyor. Milletimizin bu iktidardan sıtkı sıyrıldı. Ülkemize lig düşürten bu iktidardan kurtulmak için, millet artık sandığı hasretle bekliyor. Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında, CHP iktidarında, Yeni Kurumlarla, Yeni Kurallarla, Yeni Kadrolarla ülkemizi ayağa kaldıracağız.
YEPYENİ VE GÜÇLENDİRİLMİŞ BİR PARLAMENTER SİSTEM
Bunun için dört ayaklı bir strateji izleyeceğiz. Stratejimizin ilk ayağında, adaleti, demokrasiyi ve kuvvetler ayrılığını ayağa kaldırmak var. Tarafsız Cumhurbaşkanı ile “Yepyeni ve Güçlendirilmiş Bir Parlamenter Sistem” yapacağımız tüm diğer işlerde güçlü bir zemin ve yitirilen güven ortamının yeniden temini imkanını oluşturacaktır.
ÜRETEREK BÜYÜME MODELİ
Programımızın ikinci ayağında üretimin önünü açacak önlemler var. Ekonomiyi borçla şişirme modeli artık iflas etmiştir. Üreterek, verimliliği artırarak, ekonomiyi büyüten bir modeli getireceğiz. Salgın döneminde ülkeler çok önemli dersler edindi. Bu dersler ışığında devletin, sağlık, eğitim, gıda güvenliği gibi kritik alanlarda akılcı müdahalesini sağlayacağız. Dijital ve Yeşil Ekonominin sunduğu fırsatları değerlendireceğiz. Refah Devleti 3.0 yaklaşımından yararlanacağız.
REFAHI PAYLAŞMADAN BÜYÜME SÜRMÜYOR
Programımızın üçüncü ayağında, üretilen refahın adil şekilde paylaştırılması var. Üretim artışıyla oluşan refahı topluma yaymadığınızda, toplum kesimlerini dışladığınızda, birilerini arkada bıraktığınızda, maalesef büyüme sürmüyor. Bunu artık gelişmiş ülkelerde anladı. Bizim burada yararlanacağımız en önemli yeni kurum Aile Destekleri Sigortası olacak.
HER İŞTE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Ve Programımızın dördüncü ayağında, çevresel, ekonomik ve mali sürdürülebilirlik var. Bu sene yaşadığımız yangın ve sellerde gördük; tüm yapılacak işlerde, çevrenin sürdürülebilirliğini planlamak önceliğimiz olmak zorunda. Yeşil Mutabakata uyum sağlayacağız, Paris İklim Antlaşması’nı onaylayacağız. Borcun kontrolsüz artışına müsaade etmeyeceğiz. Enflasyona neden olmadan, istikrar içinde hızla büyüyeceğiz.
Biz hazırız. Milletimiz hazır. Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında, CHP ülkemizi yepyeni bir ufka taşımaya hazır.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
Soru- İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Akşener, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek adayla gidilmesinin faydalı olacağını düşündüğünü söyledi. Adayın belirlenmesi sürecini tıkamayacağını açıkladı. Akşener’in bu sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? CHP olarak Millet İttifakı’nın tek aday çıkarması konusundaki düşünceleriniz nelerdir?
Faik ÖZTRAK- Genel Başkanımız da, Sayın Akşener’de bu konuda fikirlerini ifade ederken konunun Millet İttifakı’nın iktidarının önünü tıkamayacağını açık, seçik söylüyorlar. Millet ittifakı içinde bu konular sorun yaratmaz.
Soru- Vakıflar Genel Müdürlüğü, Türk öğrencilere 300 TL, Suriyeliler başta olmak üzere yabancı öğrencilere 600 TL burs veriyor. Bu ayrımcılık hakkındaki yorumunuz ne olabilir?
Faik ÖZTRAK- Konuşmamda söyledim. Bu hükümet kendi vatandaşına bu ülkeyi cehennem, yabancılara da bu ülkeyi cennet haline getirmek için elinden geleni ardına koymuyor. Hiç şaşırmadım. Hep diyorum, bu hükümet el iyisidir.
Soru- Çıplak semazen olayı çok tepki çekti. Sizin bu konuda bir yorumunuz olacak mı?
Faik ÖZTRAK- Şimdi bir kere İzmir Büyükşehir Belediyemizin yaptığı bir açıklama var. Diyor ki, “Bu sema değil, modern danstır” diyor. Ben şunu anlamıyorum hakikaten, çocuklarımız yurt bulamıyor. Tekirdağlı hemşerim borç yüzünden canına kıyıyor, bazılarının derdi de kim nerede çıplak dans etmiş o. Bunlar milletten iyice koptular. Bıraksınlar bu boş gündemleri milletin derdiyle uğraşsınlar. Milletimizin sıkıntısı büyük.
Soru- Yarın Memleket Partisi’nde birinci olağan kurultay var. Sayın Muharrem İnce tek aday olarak kurultaya girmesi şu anda görünen durum. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Hayırlısı olsun diyoruz.
Soru- Son dönemde açıklamalarıyla gündemde olan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş Cumhurbaşkanı kararıyla yeniden Diyanet İşleri Başkanlığına atandı. Cumhurbaşkanına teşekkür ederken “Anayasamızın toplumu din konusunda aydınlatma görevini verdiği Diyanet İşleri” diyerek anayasal görev vurgusu yaptı. Hem bu konudaki değerlendirmeniz, hem de Diyanet’in Kuran kursuna giden çocuklar okul öncesi eğitimi almış kabul edilsin önerisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Şimdi aslında tabi bu atama kararı bizim için şaşırtıcı değil, buna geleceğim. Ama Ali Erbaş’ın bahsettiği o görev anayasada yazmıyor. Diyanetin kendi kanununda yazıyor. Demek ki Anayasayı okumamış. Ben kendisine tavsiye ediyorum, anayasanın 136. maddesini bir okusun. Anayasanın 136. maddesi Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevini “bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak” yerine getireceğini söylüyor, bunu emrediyor. Cumhur İttifakı’na sadakatle hizmet eden Diyanet İşleri Başkanı’nın, Diyanet’i sarayın şubesi haline getiren Diyanet İşleri Başkanı, belli ki bir gece yarısı kararnamesiyle yeniden atanarak mükâfatlandırılmış.
İkinci soruya gelince; tabi uluslararası güvenilir çalışmalar okul öncesi eğitimin, tüm eğitim kademeleri içinde çocuk gelişimi açısından en önemli safha olduğunu söylüyor. Dolayısıyla okul öncesi eğitime ilişkin değerlendirmeler son derece önemli. Bunların öyle ayaküstü yapılmaması gerekiyor. Bilimin ışığında uzun uzun tartışılması gerekiyor.
Soru- Cumhurbaşkanı partisinin teşkilatlarına “2023 için şimdiden aktif çalışmaya başlayın” talimatını verdi. Erdoğan “Eğitimde, ekonomide, adalette hayata geçirdiğimiz reformu doğru anlatmalıyız. Sadece geçmiş değil başta 2023 ve 2053 vizyonlarımızı da paylaşmalıyız. Eleştirilere anında cevap vereceğiz, iftiraya, karalamalara anında karşılık vereceğiz. Muhalefetin yalan terörü üstesinden geleceğiz” dedi. Erdoğan’ın açıklamaları hakkında sizin değerlendirmeniz nedir?
Faik ÖZTRAK- Şimdi tabi bu konuşmada daha başka söyledikleri de var. CHP’li belediyeler yönetemiyorlar gibi bir değerlendirmede de bulunmuş, önce buradan başlayım. Bakın, şu pandemi döneminde milletimiz şunu artık açıkça görüyor. CHP’li belediyeler olmasaydı Erdoğan Şahsım Hükümeti bu milleti aç ve açıkta bırakmıştı. Yine son felaketlerde CHP’li belediyelerin nasıl canla başla çalıştıklarını, Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin bütün engellemelerine rağmen nasıl imkanlarını milletimiz için seferber ettiklerini milletimiz biliyor, görüyor.
Şimdi diğer konuya gelince, AK Parti milletvekillerine, örgütüne sahaya çıkın diyor da, millet de onlar sokağa çıktığında “Siz hangi yüzle karşımıza geliyorsunuz” diyor. Tabi Erdoğan milleti görmüyor, artık sarayından duymuyor. Bunlardan haberi yok. Erdoğan’ın örgütleri, milletvekilleri korkusundan bunu kendisine söyleyemiyor. Ama ben söyleyeyim, Erdoğan’ın yanlışları, kibri, sözlerini tutmaması yüzünden vekilleri de, örgütleri de sokağa inmekte zorluk çekiyor, inemiyor. Onun için şöyle bir koruma ordusunu bir kenara bıraksın, sarayından bir çıksın vatandaşın içine bir girsin. Unuttuğu milletin halini bir görsün.
Şimdi tabi bir başka konu biraz önce söyledim. Hedef, vizyon meselesi. Yani Erdoğan’ın vaatleri ve hedefleri yalan olunca kendi sözlerinin altında ezilip kaldı. Şimdi on parmağında on kara muhalefete çalarak ben bu işleri atlatırım sanıyor. Tekrar söylüyorum, millete verdiği sözleri tutamayanların yapacağı şey bellidir. Sandığı milletin önüne getirerek izzetü ikbal ile görevden çekilmek.
Tekrar söylüyorum, millet bunların ne yaptıklarını görüyor, notlarını veriyor, sandık gelince de tasdiknamelerini ellerine tutuşturacak.Erdoğan Hükümetlerinin yargı, liyakat, eğitim, tarım, ekonomi gibi her alanda treni devirdiğini söyleyen Öztrak, “Ne söylediyse, ne vaat ettiyse, altında ezildi. Şimdi aynı Erdoğan, milletten özür dilemek yerine, müflis bezirgân misali, eski vaatlerine kulp takıp, allayıp pullayıp, yeniden milletimize yutturmaya kalkıyor. İsmi bile kalmayan 2023 hedeflerini sayıklayarak, ortalarda dolaşıyor. Ama milletimize de, 2023’te 2 trilyon dolara çıkarmayı taahhüt ettiği milli geliri neden 925 milyar dolara düşürdüğünü, ‘25 bin dolar olacak’ dediği kişi başına geliri neden 10 bin 703 dolara indirdiğini, ‘500 milyar dolar olacak’ dediği yıllık ihracatı nasıl olup da 242 milyar dolara gerilettiğini, yüzde 5’e indirmeye söz verdiği işsizliği nasıl olup da yüzde 11,4’e sıçrattığını anlatmıyor. Anlatamıyor” diye konuştu.
2009 tarihinde çıkarılan 200 liralık banknotla, aynı yılın Ocak ayında alınabilen meyve, sebze, et, un ve şekerin, bugün ancak dört tane 200 liralık banknot ve yanına bir de 50 liralık banknotla alınabildiğini söyleyen Öztrak, “Hükümet bu masrafları, hayat pahalılığını düşürecek önlemler alacağına görüntüyü kurtarmaya çalışıyor. Yalandan fiyat etiketlerini denetliyor… Erdoğan şimdi de raflardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçmeyi vadediyor. Beyler herhalde yeni iş başına geldi. Soruyorum, Allah aşkına, raflardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçmek için koskoca 20 yıldır ne yaptınız?” diye sordu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Bugün bu ülkenin 9. Başbakanı Adnan Menderes’in, vefatının 60. yılı. Cumhuriyet Halk Partisi olarak ne milli iradeye yapılan müdahaleleri, ne de milletin seçtiklerinin siyaseten idamını, ne milletimiz, ne de bizler, içimize sindiremeyiz. Kabul de edemeyiz. Vefatının yıl dönümünde rahmetli Adnan Menderes’i, rahmetli Fatin Rüştü Zorlu’yu ve rahmetli Hasan Polatkan’ı anıyorum.
KENDİ GİTTİ, İSMİ BİLE KALMADI YADİGÂR
Orhan Veli; “Öyle bir rûzigâr ki, kendi gitti, ismi bile kalmadı yadigâr” diyor. AK Parti Genel Başkanı, Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023 yılında, ulaşmayı taahhüt ettiği hedefleri, bundan 10 yıl önce 2011 seçimlerine giderken, bu seçim beyannamesiyle ilan etmişti. Bu yetmedi, bu seçim beyannamesindeki taahhütlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen 10. Kalkınma Planı’yla da resmileştirdi. Üzerinden 11 yıl geçti, Erdoğan iki hafta önce, kendi imzasıyla açıkladığı Orta Vadeli Program’da, millete verdiği 2023 taahhütlerinin yalan olduğunu, hayal olduğunu açıkladı. Söz verdiği bu hedeflerin yarısına bile ulaşamayacağını itiraf etti.
MÜFLİS BEZİRGÂN
Ne söylediyse, ne vaat ettiyse, altında ezildi. Şimdi aynı Erdoğan, milletten özür dilemek yerine, müflis bezirgân misali, eski vaatlerine kulp takıp, allayıp pullayıp, yeniden milletimize yutturmaya kalkıyor. İsmi bile kalmayan 2023 hedeflerinin ismini sayıklayarak, ortalarda dolaşıyor. Ama milletimize de, 2023’te 2 trilyon dolara çıkarmayı taahhüt ettiği milli geliri neden 925 milyar dolara düşürdüğünü, “25 bin dolar olacak” dediği kişi başına geliri neden 10 bin 703 dolara indirdiğini, “500 milyar dolar olacak” dediği yıllık ihracatı nasıl olup da 242 milyar dolara gerilettiğini, yüzde 5’e indirmeye söz verdiği işsizliği nasıl olup da yüzde 11,4’e sıçrattığını anlatmıyor. Anlatamıyor.
HEDEF TUTMADI, SİLUET VERELİM
Sözlerini tutamayan Erdoğan, “Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükümetten” diyemiyor. Onun yerine Büyük ve güçlü Türkiye’nin “siluetinin” ufuktan göründüğünü söylüyor. 19 yıllık yönetimlerinin sonunda milletimize, “Hedefleri tutturamadık, yalan oldu” demek yerine, “Size 2023 hedefleri yerine siluet verelim, sesinizi çıkartmayın” diyorlar.
SANIRSIN TAZECİK HÜKÜMET
Yetmiyor, hiç sıkılmadan, “2023’te yeniden şahlanıştan” bahsediyorlar. Sanırsınız beyler tazecik hükümet yeni geldiler daha. Beyefendi “çıraklık” dedi, “kalfalık” dedi, “ustalık” dedi, milletin 20 yılını çaldı… Şimdi çıkmış hala şahlanmaktan bahsediyor.
MİLLETİMİZ ŞAHLANIP ATTAN DÜŞMÜŞTEN BETER EDECEK
En son 2003’te Cihan isimli bir küheylan, şahlanıp Erdoğan’ı üstünden atmıştı. Şimdi de asil milletimiz sandıkta şahlanıp; Erdoğan’ı attan düşmekten beter etmeye hazırlanıyor. Ne güzel demiş Hazreti Mevlana; “Cahille sohbet etmek güçtür bilene, çünkü cahil ne gelirse söyler diline…” Sözlerinin altında ezilen, yere düşen Erdoğan, bir avuç toprak almadan yerden kalkmak istemiyor. Sakarya Zaferi’nin yıl dönümünde, çöp olan 2023 hedeflerini, dünya tarihinin, emperyalizme karşı en şanlı mücadelesi olarak kaydettiği Milli Mücadelemizle aynı kefeye koymaya kalkıyor.
NE MAKAS DEĞİŞTİRMESİ, TRENİ DEVİRDİNİZ
Orada da durmadı. “Cumhuriyet tarihinin en iddialı ve en cesur makas değişikliğini gerçekleştirdiklerini” söylüyor. İnsaf be kardeşim. Ne makas değiştirmesi, siz treni devirdiniz. Treni, treni…
BECERİKSİZ MAKASÇI
Bunlar ne kadar beceriksiz makasçı olduklarını, defalarca tren devirerek gösterdiler zaten. 2004’te Pamukova’da treni devirdiler, 41 vatandaşımız yaşamını kaybetti. 2008’de Kütahya’da treni devirdiler, 9 vatandaşımız öldü. 2018’de Çorlu’da treni devirdiler, 25 vatandaşımız aramızdan ayrıldı. Aramızdan ayrılan iki çocuğun babası da dün kalpten vefat etti ona da Allah’tan rahmet diliyorum. Raylarda çarpıştırıp devirdikleri trenleri saymıyorum bile… Beceriksizliklerinin bedelini hem canıyla, hem de malıyla, milletimiz ödedi. Şimdi de Ucube Şahsım Vesayet Rejimiyle, devlet trenini raydan çıkarıp devirdiler. Trenin altında koskoca bir millet kaldı. Bunlar bunu bir türlü itiraf edemiyor.
ÖNCE YARGI TRENİNİ DEVİRDİLER
Ben söyleyeyim bu beceriksiz makasçı, yargı trenini devirdi önce… 2010’da Hâkimler ve Savcılar Kurulunu FETÖ’ye teslim etti. Ordumuza kumpas kurdurdu. Ordumuzun Harim-i ismetini, kozmik odasını, suç ortaklarına açtı. Sonra aynı yağmurda ıslandığı eski dostları, darbeye kalkıştı. Meclisi bombaladı. Millet, o gece devletini sokaklardan topladı. Erdoğan’da yolunu açtığı bu hain darbe girişimine “Allah’ın bir lütfu” dedi. Bu darbe girişimini kendi vesayet rejimini kurmak için kullandı.
LİYAKAT TRENİNİ DEVİRDİLER
Bu beceriksiz makasçılar devlette liyakat trenini de devirdi… Büyükelçiler, rüşvetten aklanmamış eski bakanlara, rektörlükler, tekaüt milletvekillerine arpalık yapıldı. Liyakatin yerini, Saraya sadakat aldı. Erdoğan bir imzayla devletin tepesine istediğini atama yetkisini aldı, ama bunu bile beceremedi. Daha yeni Devlet Demiryollarına atadığı Genel Müdür ancak 10 gün dayanabildi. Atanan müdür hapisteki Adnan Oktar yapılanmasıyla iltisaklı çıktı. Öncesinde de aynı kişiye, Devlet Demiryollarından 40 milyon Avro tutarında ihale verildiği anlaşıldı. Böyle beceriksiz bir yönetim dünyanın neresinde var? Erdoğan’ın atadığı Ticaret Bakanı, kendi firmasından Bakanlığına usulsüz olarak mal sattı. Bu Bakan hakkında ne yaptılar? Hiçbir şey. Bir de teşekkür ettiler, teşekkürlerle uğurladılar. Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, “17-25 Aralık tapeleri doğru” dedi. “Bağımsız bir savcı istiyorum. Yüce Divandan korkmuyorum” dedi. Ne savcılar ne de Cumhur İttifakı’nın vekilleri gıklarını çıkarabildi. Devlet yönetimi çürüdü, kokuştu.
EĞİTİM TRENİNİ DEVİRDİLER
Beceriksiz makasçı Erdoğan eğitimde de treni devirdi. Her gelen bakanla eğitim sistemi değişti, her gelen bakanla sınav sistemi değişti. Öğrencilerin de, öğretmenlerin de, velilerin de başı döndü. Bugün öğretmen sayısı yetersiz, okullarda hizmetli yetersiz, derslik sayısı yetersiz, öğretmenlerin aşı sorunu sürüyor. Veliler çocuklarının sağlığı için son derece endişeli. Üniversiteler açıldı yurtlar yetersiz. Yurtlar ateş pahası, kiralar uçuyor. Veliler kara kara düşünüyor. Eğitimin kalitesi de ortada; PISA gibi uluslararası yarışma sınavlarında, OECD, yani Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı ülkeleri içerisinde, son sıralardayız. Dün birde OECD’nin “Bir Bakışta Eğitim 2021” raporu açıklandı. Sınavlarda yüksek puan alan öğrenciler, sosyo-ekonomik durumu iyi olan ailelerden geliyor. Türkiye, tüm Kalkınma İçin Ekonomik İşbirliği Teşkilatı içinde, fırsat eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülke…
BU CUMHURİYET ÇALIŞKAN BİR ÇOBANI CUMHURBAŞKANI YAPTI
Bu cumhuriyetin en büyük devrimi, çalışkan bir çobanın, Cumhurbaşkanı olmasının önünü açmaktı, fırsat eşitliğini sağlamaktı. Ama Erdoğan’ın eğitim sisteminde artık yoksulluk, babadan evlada miras kalır hale geldi. Ülkede nitelikli eğitimi katlettiler. Bir yandan bilim yuvası Boğaziçi Üniversitesi’yle uğraşıyorlar. Diğer yandan, her köşede liseden bozma üniversiteler açıyorlar. Bunlardan mezun olanlarda, işsiz ordumuza katılıyor. Üniversiteli işsiz sayımız 1 milyonun üzerinde.
TARIMDA TRENİ DEVİRDİLER
Beceriksiz makasçı Erdoğan Şahsım Hükümeti tarımda da treni devirdi. Ürün fiyatı ile girdi fiyatı arasında sıkışan çiftçilerimiz perişan… Üzüm üreticisi feryat ediyor, fındık üreticisi feryat ediyor, pancar üreticisi feryat ediyor. Yer fıstığı üreticisi feryat ediyor. Ayçiçeği üreticisi feryat ediyor. Çerezlik ayçiçeğinde geçen yıl 13-14 lira olan fiyatlar şimdi 6-7 liralarda. Yüzde 40 yağlı ayçiçeğine 5 lira 10 kuruş avans fiyatı verdi birlik. El insaf! Mazot uçmuş, gübre uçmuş, ilaç uçmuş, ayçiçeğinin üretim maliyeti en az 4 bin 500 lirayı bulmuş. Bu çiftçi ne yiyecek ne içecek, seneye hangi parayla tarlasını sürüp ekecek? Çiftçinin önümüzdeki yıl üretebilmesi için, ayçiçeğinde üreticiye kilo başına primi 50 kuruştan 1 liraya yükseltin. İndirilen gümrük duvarlarını yeniden yüzde 27’ye çıkarın. 1,5 ton ithalat için 1 ton üreticiden alım kotası getirin. Ancak belki bir ölçüde ayçiçeği üreticisinin durumunu düzeltebilirsiniz.
ÇİFTÇİYİ BİR DE İTHALAT SOPASIYLA DÖVÜYORLAR
Çiftçiye kanunen hak ettiği, 213 milyar liralık tarımsal desteği ödemediler. Bunu yapmadıkları gibi birde çiftçiyi ithalat sopasıyla dövüyorlar. 19 yılda, tarım ve hayvancılıkta yapılan toplam ithalat, 120 milyar 419 milyon doları buldu. Şimdi bu kadar parayı, elin çiftçisine, elin yabancı şirketlerine verecek yerde bizim çiftçilerimize verseydiniz bugün Türkiye’de ne pahalılık olurdu, ne üretimsizlik olurdu.
GEÇİM TRENİNİ DEVİRDİLER
Beceriksiz makasçı, vatandaşın geçim trenini de devirdi. Üretici perişan oldu ama vatandaş da ucuz meyve-sebze göremedi. Hayat pahalılığı aldı başını gitti. Hükümet bu masrafları düşürecek önlemler alacağına görüntüyü kurtarmaya çalışıyor. Yalandan fiyat etiketlerini denetliyor… Erdoğan; “hayat pahalılığı konusundaki sıkıntıyı biliyorum” diyor. En kısa sürede enflasyonu kontrol altına alarak, raflardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçmeyi vadediyor. Beyler herhalde yeni iş başına geldi. Soruyorum buradan, Allah aşkına, raflardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının, önüne geçmek için, koskoca 20 yıldır ne yaptınız? Hiçbir şey.
FİLEYİ DOLDURMANIN MALİYETİ 4 KATTAN FAZLA ARTTI
Onun yerine 128 milyar dolar rezervimizi, Merkez Bankası’nın arka kapısından Hazine Bakanı Damadınızın Hazine’sine aktardınız, teslim ettiniz. Onun talimatıyla da kamu bankaları bu paraları buharlaştırdı. Paramızı pul oldu. 1 Ocak 2009 tarihinde; 200 liralık banknotu tedavüle sürmüştünüz. Bu ülkemizdeki en yüksek montanlı banknot. 2009’un Ocak ayında, bu 200 liralık banknotla fileye attığımız meyveyi, sebzeyi, eti, unu, şekeri, bugün almak istesek, cüzdana bundan dört tane 200 lira koymak gerekiyor. Bu da yetmiyor, yanına bir de 50 liralık banknot daha koymak gerekiyor.
MİLLET YETKİYİ VERDİ, SONUÇ ORTADA
Erdoğan 2018 seçimlerine giderken, “Verin bu kardeşinize yetkiyi, faizle, şununla, bununla nasıl uğraşılır göreceksiniz” demişti. Millet de, “Treni 2023’e götürsün”, faizle, şununla, bununla uğraşsın diye, Erdoğan’a yetkiyi verdi. Sonuç, dünyada en yüksek politika faizine sahip 9. ülkeyiz.
ABD’DEN BORÇLAN, TÜRKİYE’DE OKUT, PARAYI KAP
Almanya’da 10 yıllık tahvilin faizi negatif, Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzde 1,5. Bizde en son borçlanma ihalesinde dolar cinsinden, 10 yıllık tahvilin faizi yüzde 6,5. Şimdi bu faiz baronları gidiyorlar ABD’den yüzde 1,5 faizle borçlanıyorlar, sonra borç aldıkları parayı yüzde 6,5 faizle Türkiye’ye okutuyorlar. Taş atmadan, kolları yorulmadan yüzde 5’lik getiriyi de elin taşıyla elin kuşunu vurup yüzde 5’lik getiriyi cebe indiriyorlar. Faiz lobileri bu hükümeti sevmesin de, kimi sevsin?
19 YILDA DEV FAİZ FATURASI: 509 MİLYAR DOLAR
19 yıllık Şahsım Hükümetleri döneminde, milletin cebinden alıp, Londra’daki bir avuç faiz lobisinin cebine koydukları para 191 milyar dolar. Aynı dönemde, bütçeden içeriye ve dışarıya yapılan toplam faiz ödemesi, 509 milyar 381 milyon dolar. Şimdi bu milyar dolarları, liraları söylemesi kolay da hakikaten aklın, havsalanın alacağı rakamlar değil bunlar.
145 TANE KÖPRÜ YAPILIR, ÜLKENİN ETRAFI OTOYOLLA 4 KERE DÖNÜLÜR
Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün maliyeti 3,5 milyar dolar. Şimdi bunların ödedikleri faizle, 145 tane Yavuz Sultan Selim Köprüsü yapılırdı. İstanbul-İzmir Otoyolu’nun maliyeti, Osmangazi Köprüsü de dâhil 10,3 milyar dolar. Bunların ödedikleri bu faizlerle Türkiye’nin etrafını dört kere dönecek, otoyol yapılırdı.
BALLI PROJELERE 8 AYDA 19 MİLYAR TL
Erdoğan’ın yönettiği ekonomide, yandaşlar da abat olmaya devam ediyor. “1 kuruş vermeden yaptırdık” denen, dolar, avro garantili ballı projelere, saray sadece bu yılın ilk 8 ayında 18 milyar 874 milyon lira ödemiş. Şahsım vesayet rejiminde, havuzcular tosun gibi şişerken, vatandaş iğne ipliğe dönmüş. Victor Hugo’nun dediği gibi Erdoğan “Yoksulluğu ortadan kaldıracağına, yoksulluğu yöneteceği” bir düzen kurdu.
ÇOCUKLARINA MAMA YERİNE ŞEKERLİ SU VERİYORLAR
Dünya Bankası verilerine göre son üç yılda ülkedeki yoksul sayısı, 3 milyon 232 bin kişi arttı. TÜİK’e göre yoksul sayısı 17 milyon 921 bin kişi. Bütün bunların yanında en hazini bir de çok derin çocuk yoksulluğu var. Derin Yoksulluk Ağı’nın İstanbul’da düzenli geliri olmayan ailelerle yaptığı, son araştırmaya göre, ailelerin yüzde 74’ü bebek maması ve bezi almakta zorlanıyor. Yüzde 21’i hiç alamıyor. Aileler çocuklarını mama yerine hazır çorbayla, şekerli suyla, pirinç lapasıyla besliyor. Görüşülen ailelerin yüzde 39’u, geçinmek için her gün öğün atladıklarını söylüyor. Ama Sarayın beslemeleri millete tepeden bakınca, memlekette açlık görmüyor. Aç gözlülük görüyorlar öyle diyorlar. Elbette kişi herkesi kendi gibi bilir. Tabi saraydakilerin hepsinin tuzu kuru. Tok açın halinden ne anlasın… Şimdi burada altını çizerek bir şey söylemek istiyorum. Bu çocuk yoksulluğu son derece önemli. Bunun maliyeti, bunun neden olduğu nesil kaybı bu ülkeye çok uzun yıllar süren bir fatura olarak çıkar. Bunun derhal önüne geçilmesi lazım.
YALAN, KUYRUKLU YALAN, İSTATİSTİKLE SÖYLENEN YALAN
Şimdi bu tok saraylılar, saraydaki müsamerelerine, işçilerimizi dekor yapmaya başladılar. Ne diyorlar, “Üç tane üç çeşit yalan var, yalan, kuyruklu yalan ve istatistikle yalan.” Erdoğan yalanın bu üç çeşidini de hiç sıkılmadan kullanıyor. Erdoğan Sarayında topladığı işçilere, “Asgari ücreti milli gelirden daha fazla artırdıklarını” söylüyor. İşçinin, memurun maaşlarına, emeklilerin aylıklarına yaptığı fevkalade zamlardan bahsediyor. 2002 Aralık ayından, 2021 Temmuzuna net asgari ücretin artışı, milli gelir artışının altında kalmış. Bu bir. Bunu ben söylemiyorum. Kendi Cumhurbaşkanlığının Strateji Bütçe Başkanlığının rakamları söylüyor. İnanmıyorsa, kendine bağlı bu başkanlığın başkanını çağırsın sorsun.
MİLLETE CEHENNEM, YABANCIYA CENNET
İkincisi, bir çalışanın refahı, eline geçen maaşla alabildiği mal ve hizmetin artmasıyla ölçülür. 2002 sonunda, ortalama memur maaşıyla 41 ay tamamını yatırırsanız 41 ayda bir otomobil alınabiliyordunuz. Şimdi aynı memur maaşıyla 60 ayda bir otomobil alınabiliyorsunuz. Yine ortalama bir kamu işçisinin eline geçen ücretle 23 ayda araba alınıyordu 2002’de. Şimdi 41 ayda ancak bir araba alınabiliyor. Son bir yılda 55 ülke içinde, konut fiyatları en çok artan ülke Türkiye… Vatandaşlarımız artık konut alamıyor. Konut satışları Ağustos ayında, geçen yılın aynı ayına göre, yüzde 17 azaldı. Ama altına girdiğiniz zaman, esas düşen bizim vatandaşlarımızın konut alımları. Yabancılara konut satışları yüzde 51 artmış. Paramızın değerini gün görmüş kar gibi erittiler. Şimdi bu beceriksiz makasçılar ülkemizi milletimize cehennem, yabancıya ise cennet etmekle meşguller. Sonra da çıkacaklar emeklinin, memurun, işçinin maaşı “fevkalade” arttı diyecekler.
MİLLET EVLADINA ÇEYREK TAKAMIYOR
Millet önceden düğünde dernekte, eşine dostuna rahatlıkla bir çeyrek altın takabiliyordu. Şimdi millet kendi evladının mürüvvetinde bile çeyrek altın takmakta zorlanıyor. 2002 sonunda ortalama bir memur maaşıyla, 18 tane çeyrek altın alıyordu. Şimdi 6 çeyrek altın ancak alınabiliyor. Kamu işçisi maaşıyla, 31 çeyrek altın alınıyordu. Şimdi ancak 9 çeyrek altın alınabiliyor. Asgari ücretli 2002 sonunda eline geçen parayla 6 tane çeyrek altın alıyordu. Şimdi ancak 3 tane çeyrek altın alabiliyor. İşçi emeklisi 2002 sonunda aldığı aylıkla, 9 tane çeyrek altın alıyordu. Şimdi sadece 3 tane alabiliyor. Memur emeklisi 15 tane çeyrek altın alabiliyordu. Şimdi 4 tane alabiliyor. İşçinin, memurun, emeklinin fevkalade Erdoğan’ın deyimiyle fevkalade hali bu…
ASGARİ ÜCRETTE SONLARDAYIZ, ÇİN’İN MİLLİ GELİRİ BİZİ SOLLADI
Ama saray ahalisi söylüyorum hep baştan beri milleti unuttu. Sesini duymuyor. Avrupa İstatistik Ofisi’nin rakamlarına göre, 26 Avrupa ülkesi içinde, Arnavutluk, Karadağ ve Bulgaristan’dan sonra, asgari ücretin en düşük olduğu ülke, Türkiye. Türkiye artık Avrupa’nın Çin’i bile değil. 2002 yılında Çin’de kişi başına gelir bin 141 dolardı, bizde ise 3 bin 617 dolardı. Yani kişi başına gelirimiz Çin’in üç katıydı AK Parti işbaşına geldiğinde. Şimdi Çin’deki kişi başına gelir 10 bin 483 dolar. Türkiye’deki kişi başına gelir 8 bin 548 dolar. Bu tabloyla nasıl övüneceksiniz?
ŞAHA KALKAN EKONOMİ DEĞİL, BORÇLAR
Ben buradan tekrar söylüyorum, Cumhurbaşkanı makamında oturanların, önce hesap bilmesi gerekir. Biz buradan kendisine nelerin milli gelirden daha hızlı arttığını, neyin şaha kalktığını bir söyleyiverelim: şaha kalkan BORÇ… Tekrar ediyorum borç. 2002’nin sonundan 2021’in üçüncü ayına kadar, şirketlerin borcu 45’e katlanmış. 3 trilyon 384 milyar lira olmuş. Vatandaşın tüketici kredisi ve kredi kartı borcu ise, öyle beşe, ona falan değil; tam 128’e katlanmış 847 milyar lira olmuş. Devletin, şirketlerin ve ailelerin borçlarını topladığınızda aynı dönemde 19’a katlanmış, 6 trilyon 334 milyar lira olmuş. Şimdi bu rakamlar sadece rakam değil, alelade işler değil. İnsanlar bugün bu borçlar yüzünden hayatlarına son veriyorlar. Daha yeni geçen gün, memleketim Tekirdağ’da bir ilkokulda, hademe olarak çalışan bir hemşerim, 35 yaşındaki bir baba, borçları nedeniyle okulun koridorunda canına kıyıyor. 2002’den bu yana, ekonomik nedenlerle intihar edenlerin sayısı onlarla, yüzlerle değil, binlerle ifade ediliyor.
BANKALAR ÜÇ KATI FAİZLE BORÇ YAPILANDIRMA PEŞİNDE
Ne yazık ki salgın döneminde milletin borç yükü daha da ağırlaştı. Dünya, salgında vatandaşlarını paraya boğdu, Erdoğan Şahsım Hükümeti milletimizi borca batırdı. Dünyada benzer ülkeler arasında, vatandaşına en az doğrudan destek veren, buna karşılık en fazla borç veren ülke biz olduk. Sonra Erdoğan dün çıktı, salgında esnafa ne kadar çok kredi verdiklerini, ballandıra ballandıra anlattı. Oysa esnaf, hem borç ödeyip hem de sattığı malı, yarın yerine nasıl koyacağını kara kara düşünüyor. Bankalar salgın döneminde vatandaşa verilen, düşük faizli kredileri, üç katı faizle yeniden yapılandırmanın peşine düşmüşler. Erdoğan bunlara bir söz söyledi mi? Hayır.
BERABER DONDURMA YALADIĞI PUTİN’DEN GELEN MESAJ
Hükümetin treni devirdiği bir diğer alan da dış politika… Suriye’de “Emevi Cami’ne gideceğiz” diye yola çıktılar, 5 milyon Suriyeli ülkemize girdi. En az 40 milyar dolar harcadılar. Sınırlarımızı korumak için yüzlerce şehit verdik. Hala da veriyoruz. En son İdlib’de üç askerimiz şehit oldu. Kim şehit etti? Erdoğan milletten saklıyor. İdlib’de ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabiliyoruz. Çatışmasızlık bölgesi denen yerde, radikal unsurlar bizi sırtımızdan vuruyor. İdlib kazanı kaynıyor. Buradan ülkemize yönelecek yeni bir insan akını, bunların arasına sızacak radikal unsurlarla birlikte bizim için tam bir kâbus olur. Erdoğan’ın beraberce dondurma yaladığı Rusya Devlet Başkanı Putin, altı yıl sonra ilk kez Esad’ı Moskova’da ağırladı. Birleşmiş Milletler kararı olmadan Suriye’de bulunan yabancı askerlerin Suriye hükümetinin hâkimiyeti için engel oluşturduğunu söyledi. Herhalde bu mesajın muhatabının Türkiye olduğunu anlamak için, âlim olmaya gerek yok.
MİLLET BU ACIYI DA BU ZİLLETİ DE BİR DAHA SİNDİRMEZ
Rusya daha önce İdlib’de 36 askerimizin şehit olmasına neden oldu. Erdoğan koşa koşa Kremlin’e gitti. Sarayın kapısında dakikalarca bekletildi. Erdoğan’ı buradan açıkça uyarıyoruz. Bu milletin böyle büyük bir acıyı, bir daha yaşayacak ne takati, ne de böyle bir zilletin tekrarını sindirecek müsamahası var.
YENİ KURUMLAR, YENİ KURALLAR, YENİ KADROLAR
Önümüzdeki seçimler, ülkemiz için büyük önem taşıyor. Milletimizin bu iktidardan sıtkı sıyrıldı. Ülkemize lig düşürten bu iktidardan kurtulmak için, millet artık sandığı hasretle bekliyor. Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında, CHP iktidarında, Yeni Kurumlarla, Yeni Kurallarla, Yeni Kadrolarla ülkemizi ayağa kaldıracağız.
YEPYENİ VE GÜÇLENDİRİLMİŞ BİR PARLAMENTER SİSTEM
Bunun için dört ayaklı bir strateji izleyeceğiz. Stratejimizin ilk ayağında, adaleti, demokrasiyi ve kuvvetler ayrılığını ayağa kaldırmak var. Tarafsız Cumhurbaşkanı ile “Yepyeni ve Güçlendirilmiş Bir Parlamenter Sistem” yapacağımız tüm diğer işlerde güçlü bir zemin ve yitirilen güven ortamının yeniden temini imkanını oluşturacaktır.
ÜRETEREK BÜYÜME MODELİ
Programımızın ikinci ayağında üretimin önünü açacak önlemler var. Ekonomiyi borçla şişirme modeli artık iflas etmiştir. Üreterek, verimliliği artırarak, ekonomiyi büyüten bir modeli getireceğiz. Salgın döneminde ülkeler çok önemli dersler edindi. Bu dersler ışığında devletin, sağlık, eğitim, gıda güvenliği gibi kritik alanlarda akılcı müdahalesini sağlayacağız. Dijital ve Yeşil Ekonominin sunduğu fırsatları değerlendireceğiz. Refah Devleti 3.0 yaklaşımından yararlanacağız.
REFAHI PAYLAŞMADAN BÜYÜME SÜRMÜYOR
Programımızın üçüncü ayağında, üretilen refahın adil şekilde paylaştırılması var. Üretim artışıyla oluşan refahı topluma yaymadığınızda, toplum kesimlerini dışladığınızda, birilerini arkada bıraktığınızda, maalesef büyüme sürmüyor. Bunu artık gelişmiş ülkelerde anladı. Bizim burada yararlanacağımız en önemli yeni kurum Aile Destekleri Sigortası olacak.
HER İŞTE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Ve Programımızın dördüncü ayağında, çevresel, ekonomik ve mali sürdürülebilirlik var. Bu sene yaşadığımız yangın ve sellerde gördük; tüm yapılacak işlerde, çevrenin sürdürülebilirliğini planlamak önceliğimiz olmak zorunda. Yeşil Mutabakata uyum sağlayacağız, Paris İklim Antlaşması’nı onaylayacağız. Borcun kontrolsüz artışına müsaade etmeyeceğiz. Enflasyona neden olmadan, istikrar içinde hızla büyüyeceğiz.
Biz hazırız. Milletimiz hazır. Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında, CHP ülkemizi yepyeni bir ufka taşımaya hazır.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
Soru- İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Akşener, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek adayla gidilmesinin faydalı olacağını düşündüğünü söyledi. Adayın belirlenmesi sürecini tıkamayacağını açıkladı. Akşener’in bu sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? CHP olarak Millet İttifakı’nın tek aday çıkarması konusundaki düşünceleriniz nelerdir?
Faik ÖZTRAK- Genel Başkanımız da, Sayın Akşener’de bu konuda fikirlerini ifade ederken konunun Millet İttifakı’nın iktidarının önünü tıkamayacağını açık, seçik söylüyorlar. Millet ittifakı içinde bu konular sorun yaratmaz.
Soru- Vakıflar Genel Müdürlüğü, Türk öğrencilere 300 TL, Suriyeliler başta olmak üzere yabancı öğrencilere 600 TL burs veriyor. Bu ayrımcılık hakkındaki yorumunuz ne olabilir?
Faik ÖZTRAK- Konuşmamda söyledim. Bu hükümet kendi vatandaşına bu ülkeyi cehennem, yabancılara da bu ülkeyi cennet haline getirmek için elinden geleni ardına koymuyor. Hiç şaşırmadım. Hep diyorum, bu hükümet el iyisidir.
Soru- Çıplak semazen olayı çok tepki çekti. Sizin bu konuda bir yorumunuz olacak mı?
Faik ÖZTRAK- Şimdi bir kere İzmir Büyükşehir Belediyemizin yaptığı bir açıklama var. Diyor ki, “Bu sema değil, modern danstır” diyor. Ben şunu anlamıyorum hakikaten, çocuklarımız yurt bulamıyor. Tekirdağlı hemşerim borç yüzünden canına kıyıyor, bazılarının derdi de kim nerede çıplak dans etmiş o. Bunlar milletten iyice koptular. Bıraksınlar bu boş gündemleri milletin derdiyle uğraşsınlar. Milletimizin sıkıntısı büyük.
Soru- Yarın Memleket Partisi’nde birinci olağan kurultay var. Sayın Muharrem İnce tek aday olarak kurultaya girmesi şu anda görünen durum. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Hayırlısı olsun diyoruz.
Soru- Son dönemde açıklamalarıyla gündemde olan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş Cumhurbaşkanı kararıyla yeniden Diyanet İşleri Başkanlığına atandı. Cumhurbaşkanına teşekkür ederken “Anayasamızın toplumu din konusunda aydınlatma görevini verdiği Diyanet İşleri” diyerek anayasal görev vurgusu yaptı. Hem bu konudaki değerlendirmeniz, hem de Diyanet’in Kuran kursuna giden çocuklar okul öncesi eğitimi almış kabul edilsin önerisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Şimdi aslında tabi bu atama kararı bizim için şaşırtıcı değil, buna geleceğim. Ama Ali Erbaş’ın bahsettiği o görev anayasada yazmıyor. Diyanetin kendi kanununda yazıyor. Demek ki Anayasayı okumamış. Ben kendisine tavsiye ediyorum, anayasanın 136. maddesini bir okusun. Anayasanın 136. maddesi Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevini “bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak” yerine getireceğini söylüyor, bunu emrediyor. Cumhur İttifakı’na sadakatle hizmet eden Diyanet İşleri Başkanı’nın, Diyanet’i sarayın şubesi haline getiren Diyanet İşleri Başkanı, belli ki bir gece yarısı kararnamesiyle yeniden atanarak mükâfatlandırılmış.
İkinci soruya gelince; tabi uluslararası güvenilir çalışmalar okul öncesi eğitimin, tüm eğitim kademeleri içinde çocuk gelişimi açısından en önemli safha olduğunu söylüyor. Dolayısıyla okul öncesi eğitime ilişkin değerlendirmeler son derece önemli. Bunların öyle ayaküstü yapılmaması gerekiyor. Bilimin ışığında uzun uzun tartışılması gerekiyor.
Soru- Cumhurbaşkanı partisinin teşkilatlarına “2023 için şimdiden aktif çalışmaya başlayın” talimatını verdi. Erdoğan “Eğitimde, ekonomide, adalette hayata geçirdiğimiz reformu doğru anlatmalıyız. Sadece geçmiş değil başta 2023 ve 2053 vizyonlarımızı da paylaşmalıyız. Eleştirilere anında cevap vereceğiz, iftiraya, karalamalara anında karşılık vereceğiz. Muhalefetin yalan terörü üstesinden geleceğiz” dedi. Erdoğan’ın açıklamaları hakkında sizin değerlendirmeniz nedir?
Faik ÖZTRAK- Şimdi tabi bu konuşmada daha başka söyledikleri de var. CHP’li belediyeler yönetemiyorlar gibi bir değerlendirmede de bulunmuş, önce buradan başlayım. Bakın, şu pandemi döneminde milletimiz şunu artık açıkça görüyor. CHP’li belediyeler olmasaydı Erdoğan Şahsım Hükümeti bu milleti aç ve açıkta bırakmıştı. Yine son felaketlerde CHP’li belediyelerin nasıl canla başla çalıştıklarını, Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin bütün engellemelerine rağmen nasıl imkanlarını milletimiz için seferber ettiklerini milletimiz biliyor, görüyor.
Şimdi diğer konuya gelince, AK Parti milletvekillerine, örgütüne sahaya çıkın diyor da, millet de onlar sokağa çıktığında “Siz hangi yüzle karşımıza geliyorsunuz” diyor. Tabi Erdoğan milleti görmüyor, artık sarayından duymuyor. Bunlardan haberi yok. Erdoğan’ın örgütleri, milletvekilleri korkusundan bunu kendisine söyleyemiyor. Ama ben söyleyeyim, Erdoğan’ın yanlışları, kibri, sözlerini tutmaması yüzünden vekilleri de, örgütleri de sokağa inmekte zorluk çekiyor, inemiyor. Onun için şöyle bir koruma ordusunu bir kenara bıraksın, sarayından bir çıksın vatandaşın içine bir girsin. Unuttuğu milletin halini bir görsün.
Şimdi tabi bir başka konu biraz önce söyledim. Hedef, vizyon meselesi. Yani Erdoğan’ın vaatleri ve hedefleri yalan olunca kendi sözlerinin altında ezilip kaldı. Şimdi on parmağında on kara muhalefete çalarak ben bu işleri atlatırım sanıyor. Tekrar söylüyorum, millete verdiği sözleri tutamayanların yapacağı şey bellidir. Sandığı milletin önüne getirerek izzetü ikbal ile görevden çekilmek.
Tekrar söylüyorum, millet bunların ne yaptıklarını görüyor, notlarını veriyor, sandık gelince de tasdiknamelerini ellerine tutuşturacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.