Çiğdem Ergüvenç ‘in yeni yazısı
Çiğden Ergüvenç yazdı: Taksi olsam
TAKSİ OLSAM
Keyfim yerine geldi ben de taksi olmaya karar verdim. Eğer taksi olursam gece gündüz sokak sokak keyifle gezerimçünkü gezmeyi pek severim, genellikle radyom açık olur arada bir şarkı türkü dinlerim, bazen de haber programlarından memlekette, dünyada neler olup bitiyor onları öğrenirim, hem kültürüm artar hem de ne kadar kusursuz bir ülkede olduğumu anlar şoförüm neden ha bire her şeyden şikâyet ediyor diye düşünürüm. Eğer beni temiz tutarlarsa, bakımımı, yağımı, suyumu ihmal etmezlerse ben de sorun çıkarmam, gül gibi geçinir gideriz. Ne var ki bazen şoförlerimle ters düştüğüm oluyor; böyle zamanlarda ne yapacağımı çok iyi biliyorum.
Taksi olsam yolda sakin sakin giden insanları arabasına çağırmak için yok yere korna yapan şoförümün eline vururum. İnsanların gereksinimi varsa zaten neredeyse kendilerini yol ortasına atıp beni durdurmağa çalışıyorlar, işgüzarlık ederken gürültü kirliliğine yol açılmasını kınarım. Bir de bazı maganda şoförlerim meslektaşları ile selâmlaşmak için kornama basıyor, o zaman daha da çok kızarım.
Müşteri avlarken bütün trafiği aksatarak, hatta yavaşlayıp sarı ışığı atlatmaya çalışarak müşteri kollayan şoförlerime tepki koymak için bozulmuş numarası yaparım, inatla yerimden kıpırdamam. Çıksın dışarı kaputu açsın orayı burayı kurcalasın pek sevinirim.
Yağmurlu havada, eğer müşterimiz varsa, yoldaki su birikintilerinin içinden haldır haldır geçen şoförümücezalandırmak için onun koltuğundaki bütün dikişlerimi sertleştirip havaya dikerim ki poposuna batsınlar.
Hele ki İstanbul’da, öğleden sonra saat üç sularında, nöbet değiştirecek diye yolcu almayan sürücülerimi cezalandırmak için fırsat kollarım. Yine aynı kentte gideceği yöne göre müşterilerini seçen şoförümü doğduğuna pişman edecek yöntemler geliştiririm. Islak havada kaymış numarası yaparım, şoförüm beni hafifçe öndeki araca çarpar; bana pek bir şey olmaz ama arkadan vurduğu için kesin hatalı sayılan sürücümün en azından canı sıkılır. Bu konuda aklımı iyi kullanmam lâzım, daha başka yöntemler de geliştirmeliyim.
Elinde bavuluyla giden bir yolcuyu şehrin yabancısı olarak düşünüp en kısa mesafeyi dolanarak uzatıp fazla para kazanmaya çalışan şoförümün cebinden parasını araklarım; asında ben terbiyeli bir taksi olurum bu argo deyimleri sürücülerimden öğrendiğim için kullanırım. Neyse, akşam eve gittiğinde düşünsün bakalım parama ne oldu acaba bir yerde düşürdüm mü diye.
Müşterisinden yüz lira alıp, el çabukluğuyla elindeki kenarı kopuk para ile değiştirerek paranın eksik olduğunu iddia eden ve müşterisinden yeniden para alan şoförümü derin bir kasise sürükler altımı vurup aksı kesmesini sağlarım. Ödesin bakalım haksız yere kazandığı parayı misliyle geri, ayrıca işi gücü bırakıp tamirci peşinde koşarken için için gülerim.
Yol bilmeyen sürücülerim de olabilir, müşteriden tarif beklerler. Öyle şey olur mu; binen yolcu kendini en kısa ve düzgün güzergâhtan götürecek bir sürücü umar haklı olarak. Arkadaşlarım anlatırlar, Londra’daki şoförlerimiz bütün şehri ezbere bilecek şekilde eğitilirlermiş. Yol bilmiyorum demek çok ayıpmış. Ama onlar da çok saygın bir meslek sahibi olarak değerlendirilir her yerde itibar görürlermiş.
Beni çok hor kullanan, hiç temizlemeyen, koltuğuma yayılıp sigara içerek beni kötü kokutan sürücülerim olur, onlara çok kızarım ve hemen camlarımı açarım. Nasıl oldu da kendi kendine açıldı diye şaşırsın, o zaman da pek eğlenirim, keyfime keyif katılır.
Koltuk ayarlarını kafalarına göre bozan sürücülerimi nasıl cezalandırırım daha düşünmedim ama yolcunun doğal yeri olan arka koltuk mesafesini o kadar dar tutanlara rastlarım ki zavallı yolcu neredeyse bağdaş kurup oturmak zorunda kalıyor.
Zaman zaman da müşterilerime kızarım. Durup dururken koltuğuma sevgililerinin isimlerinin baş harfini kazırlar; ayol bana ne sizin sevgilinizden. Ne yapmaya durup dururken derimi deliyorsunuz. Bazıları sigara içer, oysa yasak, ne diye şoförü zor durumda bırakıyorsunuz, adamcağız uyarınca da homurdanırlar. Bu yetmiyormuş gibi kaç tane küllüğüm var, illâki küllerini yere serpecekler. Küçük çocuklar çamurlu pabuçlarını öndeki koltuklarımın sırtlarına dayamayı pek sever, analarının nedense sesi çıkmaz. En kötüsü araba tutan yolcular, valla onlara rastlayacağız diye ödüm kopar. Taksi olsam kim bilir daha neler neler yaparım ama şimdilik bunlar geldi aklıma…
Şoförümle ters düştüklerinde hırslarını kapımdan çıkarırlar. Bazıları öyle sert kaparlar ki zangır zangır titriyorum, bir yerim kırılacak diye ödüm kopar. Ben de öcümü almak için bir yolunu bulup bazılarının başparmaklarını kapıya sıkıştırırım. İyilik yap denize at! Şoförüm anlamaz ki benim ona yaptığım iyiliği; ne bir teşekkür ne bir iltifat!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.