Çiğdem Ergüvenç Yazdı ; DALGINLIK
Ufak tefek dalgınlıkların gömleği ya da bluzu iliklemeğe yanlış düğme ile başlamak, siyah yerine kahverengi pabuç giymek gibi zararsızları olabileceği gibi daha tehlikeli sonuçlara gebe olanları da vardır.
Ben genelde fazla dalgın bir tip değilim ama yemek pişirirken ocağın altını açık unutma gibi kötü bir huyum var ve bu durum biraz kötü sonuçlar doğurduysa da neyse ki yangın falan çıkartmadım.
Yeni evliyiz, biraz da kırıp dökme huyum olduğu için o zamanlar yeni çıkmış ve pek moda olan melamin yani bir tür plastik tabaklar aldım. Eşimin kilo almaya eğilimi olduğundan da iştah kestiği varsayılan bir renk olduğu için onları mavilerden seçtim. Ne var ki sonradan beğenmedim ve onları kap kaçağa apak olarak kullanmaya başladım. Bir gün aceleyle yemek ısıtırken ısıtma kabının üstüne melamin tabaklardan birini koydum, ocağın altını yaktım. Sofra kur, salata yap falan derken yemeği unutmuşum, hem o yandı hem de tabağın ısınma kabına değdiği kısım.
Oğlum doğdu; o günlerde kullanılıp atılan bezler olmadığı içim çocuk bezleri yıkanır, sonra hijyen açısından kaynatılır, ya da ben kaynatırdım. Bir gün oğlumun yıkanmış olan bezlerini kaynatmaya koydum, ev çamaşırkokmasın diye mutfak balkon kapısını açıktım ve mutfak kapısını da kapattım. Tam o sırada bir arkadaşım telefon etti; uzun uzun sohbet ettik. Ne kadar uzun konuştuysak evin içine hafif bir yanık kokusu yayıldı; komşulardan birinin başı dertte diye düşünerek konuşmamıza devam ettim; derken evin içine mutfak kapısının altından duman sızmaya başlayınca acı gerçeği anladım. Bezler ve kaynattığım kazan külliyen pert. Dalgınlığım çok daha pahalıya mâl olabilirdi.
Yıllar geçti, Kaan büyüdü, biz yazlığımızı aldık; çam ve günlük ormanları arasında güzel bir köyde. Ödümüz kopuyor sigara izmaritlerini söndürmeyeceğiz, ya da yangına neden olacak bir şey yapacağız diye.
Akşam yemeği için domatesli, biberli, salçalı biftek yapacağım. Hepsini tepsiye koydum, üstünü kapattım, yavaş yavaş sindire sindire pişsin diye ocağın altını iyice kıstım, bir arkadaşım güneş gözlüğünü bizde unutmuş, yemek pişene kadar beş dakika gider, götürürüm diye düşündüm. Akşamüstü aperatiflerini alıyorlardı bana da ikram edip, sen dönene kadar daha yemeğin pişmez bile dediler. Oturdum, beni gören bir arkadaş daha geldi, derken grup büyüdü, Cengiz’in yemekten falan haberi yok, o da geldi benim ise ocak yemek falan tümüyle aklımdan çıkmış; gece epeyce oturduk. Bizim sokağa girince kötü bir koku duydum; komşular dışarıda oturuyor ama hepsinde mutsuz bir ifade, feci kokuyor ne içeri girebiliyoruz ne dışarda keyif alıyoruz diye yakınıyorlar. Yorumum hazır, her halde bir yerlerde bir hayvan ölüsü kalmış dedim. Ancak eve girdiğimde kafama dank etti! Bu kez de yemek ve tepsi çöpe gitti.
Bir arkadaşım evden çıkarken lastik pabuçlarını yanlışlık sağ teki sol ayağına sol teki sağ ayağına giymiş; bu tür giyilebilen pabuçlar olabiliyor demek ki. Yolda giderken iki büklüm, başı yerde oldukça yaşlı bir hanımı görünce yanına gidip yürümesine yardımcı olmak istemiş. Hanım başını zorlukla çevirmiş ve sen önce pabuçlarını doğru giy, sonra yardım edersin diye yanıtlamış.
Annemle teyzemin dalgınlık öyküleri fıkra gibidir. İki kardeş birlikte gezmeğe gidecekler, ben de sokağa çıkacağım, otobüs durağına kadar onlarla yürüdüm. Sohbet güzel geldi,otobüsleri gelene kadar laflamaya devam ettik. Derken otobüs geldi, onlara el sallamak için kalkana kadar bekledim; bir de ne göreyim oldukça tenha olan otobüste annem ve teyzem ön kapıdan binip sohbetlerini sürdürerek arka kapıdan indiler. Ben çok şaşırmıştım ama rahmetliler ise yaptıklarına en az benim kadar şaşırmışlardı. Tabii otobüs de ben de gittik, onlar da taksiye atlarken hâlâ gülüyorlardı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.