‘Çılgın projeler’ Çin’in hedefinde
Çin kredilerin geri ödenmemesi halinde yapılan projelere el koyuyor ve buna da borç diplomasisi deniyor… Fakat bu genellikle Afrika ve az gelişmiş 3. dünya ülkelerindeki projelerde ortaya çıkan bir durum
3. Köprü’nün Çinlilere satışını Kanal İstanbul’dan ayrı düşünmemek gerek. Bu hamle, bundan sonra köprü, demiryolu, havalimanı, liman gibi diğer projelerde de Çin’in tüm gücüyle Türkiye piyasasına gireceğini gösteriyor
Çinli şirketlerin İtalyan Astaldi şirketine ait 3. Köprü ve Kuzey Marmara Otoyolu hisselerinin yüzde 51’ini alacağı iddia edildi. 6 Çin şirketi satın alma için ortak bir konsorsiyum kurarken, Çin’in tartışmalı Kanal İstanbul için de devreye girdiği ileri sürüldü.
Kuşak ve Yol Projesi’yle dünyaya meydan okuyan Çin’in son yıllarda başta Afrika kıtası olmak üzere Latin Amerika’dan Güney Asya ülkelerine kadar birçok yerde “borç tuzağı diplomasisi” yöntemiyle uyguladığı strateji dikkat çekici. Küresel liderlik için ABD ile çok yönlü bir rekabete girişen Çin aşırı borçlandırma ve borç diplomasisi aracılığıyla ekonomi kartını bir araç olarak kullanıyor.
Borç batağına saplanan ülkelerin kaynaklarını ve stratejik önemi haiz değerlerini satın alan Çin, Pakistan’dan Cibuti’ye, Madagaskar’dan Maldivler’e, Kenya’dan Zambiya’ya Yunanistan’dan Karadağ’a kadar pekçok yerde liman, havaalanı ve önemli projelere el koydu. Kuşak ve Yol Projesi güzergahındaki Türkiye de Çin’in özel ilgi alanlarından.
Çin uzmanı akademisyen Dr.Barış Adıbelli Çin’in artan Türkiye ilgisini değerlendirdi. Adıbelli, 3. Köprü ve Kuzey Marmara Otoyolu girişiminin ticari bir işbirliği olduğunu ancak Kanal İstanbul’dan da bağımsız düşünülmemesi gerektiği görüşünde. Adıbelli’nin görüşleri şöyle:
BORÇ DİPLOMASİSİ HER YERDE YÜRÜRLÜKTE
Özellikle Batı’da dile getirilen ‘Borç Diplomasisi’ denilen bir durum var. Çin verdiği kredilerin geri ödenmemesi halinde yapılan projelere el koyuyor ve buna da borç diplomasisi deniyor. Buna örnek Sri Lanka’daki o meşhur liman verilebilir. Çin verdiği borcu geri alamayınca burada yapılan limanın işletmesine 99 yıllığına el koydu. Fakat bu genellikle Afrika ve az gelişmiş 3. Dünya ülkelerindeki projelerde ortaya çıkan bir durum. Ancak bu bir borç tuzağı değil. Borç ödenmeyince bir şekilde oraları işleterek açık gideriliyor. Yani bir nevi borcu siliyor.
TREN YOLLARINI, ALTYAPIYI ÇİN GELİŞTİRİYOR
3. köprü meselesinde de böyle bir durum olabilir mi? Türkiye’nin ödeme zorluğu ya da güçlüğü çekeceğini zannetmiyorum. Aksine burada ortaklarda bir sorun vardı. Dolayısıyla Çin’in buraya katılması bu açıdan çok önemli bir mesele değil.
Çünkü Türkiye bu ülkelerle kıyaslanamayacak kadar ekonomisi güçlü, borcunu çevirebilecek bir ülke. Ayrıca Çinlilerle ilk defa iş yapmıyoruz. Çünkü doğudan batıya tren yollarını, altyapısını Kuşak ve Yol Projesi kapsamında yine Çin geliştiriyor. Savunma sanayinde beraberiz. Finansal ilişkilerimiz var krediler alıyoruz. Yani öyle bir şey olsa buralardan da borç tuzağı diplomasisi uygulanabilirdi. Böyle bir sıkıntıyı, Türkiye’nin ödeme güçlüğüne düşeceğini, Çin’in buraya el koyacağını söylemek mümkün değil. Bu ticari bir ilişki.
KANAL İSTANBUL’U ÇOK İSTİYORLAR
3. köprü meselesinin şöyle bir önemi var: Daha geçtiğimiz aylarda Çin Devlet Başkanı Yunanistan Başbakanı’yla bir araya geldi. Yunanistan Kuşak ve Yol Projesi kapsamında Çin’in lojistik bir merkezi oldu. Bu bizim aleyhimize bir şey. Çünkü orta koridoru, bu hattı biz savunuyorduk. Biz Kuşak ve Yol’a ilk katılanlardanız. Türkiye önemli bir sacayağı oluşturuyor. Bu hat ile Avrupa, Avrasya, Ortadoğu ve Afrika bölgesine bir terminal lojistik merkezi olması düşünürken Yunanistan bunu elimizden kaptı gibi gözüküyor. Bunu dengelemek adına köprüyle başlayıp Kanal İstanbul Projesi’yle dengeleme niyeti olabilir. Çin Kanal İstanbul Projesi’nin müteahhitliğini çok istiyor ve büyük ihtimalle bu işi alacak. Böylece denge oluşturabilir diye düşünüyorum.
İÇ İÇE GEÇEN ÇELİŞKİ YUMAĞI İLİŞKİLER
Ancak şöyle bir tezat var burada. NATO’nun Londra Zirvesi’nde 21. yüzyılda yeni tehdit Çin olarak belirlendi. Şimdi Çin’le her alanda mücadele edilecek gibi görünüyor. NATO’nun tek Asyalı üyesi de Türkiye. Dolayısıyla NATO’yu Asya’ya taşıyacak en önemli üye de Türkiye. Dolayısıyla bu zirvede ortaya çıkan bir gerçek de şuydu: Türkiye’nin önemine vurgu yapıldı ve NATO’ya büyük güç kattığı belirtildi.
Hatta Trump’ın senatörlere gönderdiği mektupta da Türkiye’nin NATO’yla yapılan ilişkisine vurgu yapıldı. Bir taraftan NATO tehdit olarak Çin’i görürken diğer taraftan en önemli üyelerinden olan Türkiye’nin Çin’le stratejik projelere imza atıyor olması çelişkileri ortaya çıkarıyor.
BOĞAZLARIN ORTAĞI KONUMUNDA
Kanal İstanbul’da Çin’in rol alacak olması, Türkiye’nin stratejik ve jeopolitik olarak öneminin yanı sıra NATO için de çok önemli olacak. Çünkü NATO’nun Karadeniz’e geçmesini sağlayabilecek. Belki Montrö Anlaşması’nı ByPass edebilecek yeni jeopolitik bir önem ortaya çıkacak. Bir taraftan NATO’ya yarayacak öbür taraftan NATO’nun tehdit olarak adlandırdığı Çin’i bu işten faydalandırarak bir nevi bu projenin bir parçası yapacağız. Karadeniz stratejisinde Çin’in oynayacağı bir rol var.
Çin şu anda Gürcistan’da önemli bir Liman yapıyor. Eğer bunu yapabilirse Kuşak ve Yol ile getireceği malları Kafkaslar çıkarak doğrudan Romanya’ya götürecek. Şimdi Amerika Birleşik Devletleri’nin alternatif bir Karadeniz planında da Romanya önemli bir rol oynuyor.
Gürcistan’ın NATO’ya girme ihtimali var. Çok karmaşık bir denklem var. Ne olursa olsun bu denklemin en ortasında Türkiye var. Yani Batı’dan da Doğu’dan da bakarsanız denklemin ortasında Türkiye var. Ne Çin için ne ABD için ne de NATO için Türkiye vazgeçilebilir bir ülke değil. Türkiye politik ya da ekonomik bir tercih değildir. Aksine Türkiye bir jeopolitik zorunluluktur.
NATO ZİRVESİ’NDE GÜNDEME GELMİŞ OLABİLİR
Kanal İstanbul’un NATO zirvesinden sonra gündeme gelmiş olması şüphe uyandırıcı. Çünkü Rusya’nın Karadeniz filosunu yeniden canlandırdı çünkü en yakın sıcak limanı burası. Ayrıca Doğu Akdeniz’de Suriye görevinde hep Karadeniz’den gelen ve Boğazlardan geçen savaş gemilerini kullandı. ABD bunun farkında. Rusya’nın elini kolunu Ortadoğu’da kesebilme adına Karadeniz’i kontrol edebilmesi gerektiğini düşünüyor. Ancak mevcut Montrö’de bu konular tartışmalı. Kanal İstanbul Amerikan ve NATO uçak ve savaş gemilerine inanılmaz bir avantaj sağlayacak. Türkiye hangi tarafa yakın duracağıyla ilgili iki kutup arasında çatışma çıkabilir. Çin’de Türkiye’yi yanına çekmek isteyecek Batı’da Türkiye’yi yanına çekmek isteyecek. Türkiye burada artık jeopolitik bir zorunluluk. Esas olan çatışmalardan ve çelişkilerden zarar görebilecek bir Türkiye olmaması.
Londra zirvesinin kamuoyuna tam yansıdığını düşünmüyorum. Kanal İstanbul, Karadeniz stratejisi açısından gündeme geldi mi? Hepimiz Akdeniz’e yoğunlaştık. Hep oraya bakıyoruz ama Karadeniz bir Rus gölü haline geldi. Buna duyulan bir rahatsızlık var. Çin de burada Kuşak ve Yol üzerinden bir politika belirlemek istiyor. Bu bağlamda biz bekleyip göreceğiz. Son dönemde bir Uygur meselesi de alevlendirildi. O konuda da Batı ve Amerika’nın Türkiye üzerinde bir baskısı olduğunu biliyoruz. Yani Türkiye’nin bu işte bir taraf olması gerektiğini biliyorlar, bayrağı Türkiye taşısın istiyorlar.
Çünkü Türkiye’nin bu meselelerle ilgili geçmiş bir bağlantısı var. Türkiye’de ise bu konuda ayak diriyor. Türk-Çin ilişkilerini nasıl etkileyeceğini zamanla göreceğiz. En azından bu tip projelerle ilişkiler farklı bir boyuta girebilir. Bu sadece Türkiye bağlamında değil bizim Asya-Avrasya politikaları bağlamında da önemli bir etki edecek. Unutmayalım, Dış İşleri Bakanlığı geçen aylarda Yeniden Asya, Avrasya açılımı diye bir şey başlattı (ancak tabi daha içi henüz doldurma bunun).
Rusya Montrö yani statükonun korunmasından yana olacak. Ukrayna ile Putin bir araya geldi, ilişki başka bir boyuta geçiyor. Türk Akımı’nı engelleme adına kabul edilen yaptırım bütçesinde bazı adımlar var. Rusya’nın Türkiye’de farklı şekilde hareket etmesini oradan engelleyecekler. Montrö en çok Rusya’nın işine yarıyor.
KÖPRÜ KANAL’DAN AYRI DÜŞÜNÜLEMEZ
3. Köprü’nün Çinlilere satışının da bu denklemde yeri olur. Köprüyü Kanal İstanbul’dan ayrı düşünmemek gerekiyor. Bu işin birinci adımıdır. Bundan sonra köprü, demiryolu, havalimanı, liman gibi diğer projelerde de Çin’in tam gücüyle Türkiye piyasasına gireceğini gösterir. Belki bu nedenle köprünün yüzde 51’lik hissesini alıyor olabilme ihtimali de var. Kanal İstanbul ihalesinde Çin’in elini güçlendirir.
Dünya müteahhitlik sektöründe Çin bir numara ve bu projeyi gerçekleştirecek parası da teknolojisi ve mühendisi de var. Çin karlı bir liman da muhakkak kuşak ve yolla entegre bir liman isteyecek. Belki Çin’in Karadeniz politikası bile değişecek bu proje olursa. Burada daha önemlisi Rusya ne yapacak. NATO’nun Londra zirvesi ardından Rusya çok yumuşak bir dil kullanmaya başladı Amerika’ya karşı. Asya’da ise başka bir rüzgâr esiyor. Kuzey Kore ve Amerika yeniden bir gerginlik yaşıyor. Daha dün (önceki gün) Güney Kore, Japonya ve Çin bir araya geldi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.