Çidem Ayözger Ergüvenç
CİMRİLİK
Cimri insan yaşamı kendisine zorlaştırdığı gibi onu paylaşanlara da zehir edebilir. Onlara göre her masraf gereksizdir; olanlarla pek âlâ yaşam sürdürülebilir. Her attığı adımda ya masraf çıkarsa korkusu gözlerinden okunur.
İnsanların değişik huyları vardır onları eksileri ve artılarıyla severiz ya da sevmeyiz. Arkadaşlarınızla toplanıp yemeğe gidersiniz, hesap ortaya gelecek ve herkes tarafından eşit olarak paylaşılacaksa cimriler çatlayana kadar yer. Eğer herkese ayrı hesap çıkacaksa bakarsınız iştahı kaçmış, utanmasa cebinden lop yumurtasını çıkarıp kuver olarak verilen ekmek ve suyla karnını doyuracak.
Grup hâlinde yemeğe gittik, herkes kendi parasını ödeyecek. Karı koca iki arkadaşımız bizden önce gelmişler ve peynir, kavun, rakı falan söylemişler; kuşkusuz masada ekmek de var. Henüz “Ekmek için Ekmeleddin” vecizesi ortaya çıkmamış ama biz kuşkusuz ekmeğin değerini bilmekteyiz; içim kazındı kendi yemeğim gelmeden önce bir parça ekmek aldım ve bir lokma peynir verebilirler mi diye sordum. Hiç mutlu olmadılar, isteksizce peynir tabağını uzattılar sonra kendileriyle bizler arasına peçetelik, tuzluk ve biberlikle sınır koyup, “bu taraf bizim yiyeceklerimiz” dediler. Kendi peynirim gelince, “ben de sizden almıştım, lütfen buyurun” diyerek peynirimi ikram ettim. Neyse ki olur mu hiç öyle şey falan gibi mırıldanmalarla kabul etmediler. Ne olur ne olmaz diye ısrar etmedim zira ne de olsa ben de açtım.
Aynı arkadaşlarla bir süre sonra yeniden yemeğe çıktık bu kez hesap ortak. Balıkçıya gitmiştik, bir ıstakoz istedikleri eksik kaldı. Canları sağ olsun.
Cimrilik aslında bir hastalık. Rahmetli anneannemin bir tanıdığı varmış, pişirilen kahvenin telvesini kurutup başka bir kahvede yeniden kullanırmış. Bir konuk geldiğinde evde çalışanlara “esaslı bir kahve yap” derse kullanılmamış
kahveden, “bir kahve yap” derse kurutulmuş telveden yap demek istermiş. Kocası bir gün bu gerçeği herkesin içinde söyleyip karısını rezil etmiş. Bence kadın zaten rezilmiş ya neyse.
Ben tutumluyumdur, Cengiz bazen bana cimrisin diye takılsa da ben kabul etmem. Zaten cimri olsam bu yazıyı da yazmazdım herhalde. Ama bir yılbaşı gecesi evdeyiz ve çok sevdiğimiz iki arkadaşımız da bizlerle; herkes Milli Piyango biletlerini ortaya koydu ki çekilişler açıklandığında onları arama telâşına düşmeyelim. Ben bol keseden atıyorum, bana çıkarsa kimlere neler dağıtacağımı falan söylerken konuklarımızı da listeme koydum. Derken çekilişler başladığında kimseye hissettirmeden kendi biletime masanın altından, kucağımda bakmaya başladım. Eğer çıkarsa o kadar çok dağıtamayacağımı anlamıştım. Fark ettiler, uzun süre bana takılmaları için bir vesile çıkmıştı. Rezil olduğumla kaldım ayrıca hiçbir şey de çıkmamıştı.
Cimrilik yalnız parayla pulla olmaz, bazı insanlar duygularını açıklama konusunda da cimridir. Bir şeyinizi çok beğenir; bakışları, yüz ifadesi falan bu durumu ele verir, ağzını açıp takdir edemez bir türlü. Ne büyük hata, beğenilmek beğenenin de beğenilenin de içini ısıtır. Kompleksli olmasının haklı bir nedeni olmayan, içinde kıskançlık da muhtemelen bulunmayan birçok insan beğenisini yansıtma konusunda cimridir.
Bankalar da cimrilik yapar. Yıllar önce bir banka kredi kartı kirası ya da kullanma bedeli diye bir para kesmiş hesabımdan. Hemen o dört yüz kırk dörtle başlayan ve açılana kadar ömrünüzü tüketen numarayı aradım. Ona, buna, şuna bağlandıktan sonra sorunumu anlatabildim. Karşıma çıkan hanımla epey savaş verdikten sonra, “Hanımefendi, ektrenize bakıyorum. Amerika’ya gitmiş orada harcamalar yapmışsınız, daha önce de yine yurt dışı harcamalarınız var. Belli ki hali vakti yerinde bir hanımsınız. Neden bu kadarcık bir meblâğ ile uğraşıyorsunuz acaba” demez mi? “Sandığınız kadar olmasa da varlıklı olabilirim ama ne kadar varsıl olursam olayım bankanız kadar olamam. Ya bu tutarı hesabıma geri yatırırsınız ya da hemen bugün bankanızdaki hesabımı kapatırım” dedim. Sonunda tuttuğumu koparabilmiştim.
Faizler düştü, üç beş kuruş tasarrufu olanlar zorlandı ama neyse ki büyüklerimiz enflasyonun da düşeceğini söylüyorlar. Umut fakirin ekmeği, bekleyelim bakalım. Bakarsınız bir gün balık kavağa çıkar.
Babalar vardır, evlâtlarına karşı cimrilik yapar. Onların harçlıklarını kısar, sonra da az yemek yemelerini önerir, ders çalışırken elektrik tüketmeyin diye söylenir, evde soba yaktırmaz az ısınmalarını salık verir. Çocukları sersefil dolaşır. Okulda öğle vakti verilmiş olan harçlıklarıyla yemek yerken daha hesaplı olsun diye yiyeceklerini en ucuz pastanelerde iki günlük ürünler arasından seçer çünkü ancak buna gücü yetmektedir. Bu zavallı çocuklar eve geldiklerinde kendilerini hasta hissederlerse içecek ilaç bulamaz. Babalarının kendisi için biriktirdiği özel ilâç koleksiyonuna ise ancak uzaktan bakabilir. Babaları her fırsatta karşılarına geçer, onlara evlerini, ailelerini ne kadar güzel yönettiğini anlatır. Anne ya da çocuklardan biri karşı çıkacak olsa onları “aile hainliği” ile suçlar. Bir yüzünü karartır, bayramlık ağzını bir açar ki şeytan görse irkilir. Çocukları evin dışında yaşayan dayının kışkırttığına, onun etkisi altında kaldıklarına inanır. Hoş, başı sıkışınca kendi de aynı dayıya pek yalakalık yapar, adeta onun emir kulu olur ama ziyanı yok. Ailenin! kalkınması için böyle şeyler gereklidir. Ayrıca bugün dayıdan yardım alır, yarın kazığı yiyince, yardım aldığını inkâr eder olur biter. Ayrıca bu tür babaların kendilerine istediği kadar harcama yapması caizdir; arabalar alır yürürken çektiği fiziksel zorlukları ört bas etmek için yurt dışından özel pabuçlar getirtir. Kendisi için hiçbir harcamadan kaçınmaz. Neden? Cimrilik itibarın düşmanıdır da o yüzden. Oysa bence itibar bunlarla ölçülmez. Terbiye, özveri, genel kültür, bazen yabancı bir dil bilgisi hatta diploma bile itibar getirir. Varsa diploman, göğsünü gererek gösterirsin; eğer yoksa olmayan diplomanın getirmediği, olmayan uzmanlığınla övünmezsin.
Oğlum çocukluğundan beri sucuk, pastırma, sosis falan gibi muzır yiyecekleri pek sever. Kaan sanırım ilkokul ikinci sınıftayken küçük teyzesi bir gün benden borç para istedi. Yanımda olmadığını ama Kaan’ın her zaman harçlıklarını biriktirdiğini söyledim, ondan istedi. Kaan’ın içi gitti paracıkları azalacak diye ama dayanamadı “sucuk almak gibi yararlı bir konuda harcayacaksan veririm” dedi. Cimri değil, yarı cimri. Neyse ki şimdilerde benim gibi parasının hesabını biliyor ama asla pinti değil.
Sizler itibarınızı neyle ölçersiniz bilemem ama ben asla harcamalarıma göre değerlendirmem. Yoksa bana sonradan görme dersiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.