Çin Başkonsolosu Wei'den İstanbullulara mektup
Çin Halk Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Wei, İstanbullulara ithafen yazdığı mektupta korona virüsün o kadar korkunç olmadığını belirterek, bazı ülkelerin aşırı tepkiyle kaosa neden olduğunu söyledi.
Çin Halk Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Cui Wei, “İstanbullulara Mektup” başlığıyla korona virüs ile ilgili son bilgileri paylaştı ve bazı ülkelerin aşırı tepki vererek kaosa neden olduğu serzenişinde bulundu.
Virüsün o kadar korkunç olmadığını ifade eden Wei, “Virüsü tespit ettik, hastaları da taburcu etmeye başladık. Asıl dikkat etmemiz gereken, panik ve rivayetler virüsten daha korkunç” dedi.
Wei’nin mektubu şu şekilde;
“Değerli İstanbullular,
Hepinizi selamlıyorum.
Son günlerdeki yeni tip koronavirüs salgını hakkındaki gelişmeler gündemdeki sıcaklığını halen koruyor. Bulaşıcı bir hastalık olduğu için herkes endişe ediyor. Bu sebepten dolayı sizlerle bu salgınla ilgili birkaç bilgiyi paylaşmak istiyorum.
Salgına neden olan virüs, Çin’in Hubei Eyaleti’ne bağlı Wuhan Şehri’nde bulunan bir deniz ürünleri pazarında ortaya çıktı. Söz konusu virüs, yani yeni tip koronavirüsün gen dizisini araştırmalar sonucu tamamen tespit ettik ve Dünya Sağlık Örgütü’yle paylaştık. Pazarda satılan deniz ürünleriyle alakası olmadığı tespit edilen bu virüs, pazarda yasadışı yollarla satılan yabani hayvanlarla alakalı olduğu düşünülüyor. Fakat henüz kesin olarak hangi yabani hayvan olduğu tespit edilmedi.
Yarasa çorbası Çin mutfağında yok
Ayrıca hatırlatmak isterim ki, sosyal medyada bu salgına yol açtığı iddia edilen yarasa çorbasını içen Çinli kadının çektiği o video, aslında 2016 yılında Güney Pasifik’te çekilmiş bir videodur. Yarasa, Çin mutfağında ve sofralarında kesinlikle yer almıyor.
Virüs tespit edildikten sonra, virüs teşhisi için testler geliştirildi ve büyük oranda üretilmeye başlandı. Bunun üzerine, sağlık kurumları hızlı ve başarılı bir şekilde bu virüsten etkilenmiş hastaları teşhis edebilecek konuma geldi. SARS ile mücadele deneyiminden istifade edilerek, ilgili mevcut ilaçlar ile tedavi yöntemi belirlendi. Şu ana kadar beşinci versiyonu olarak geliştirilen bu tedavi yöntemi içinde, durumu kritik ve ağır olan hastalar, durumu ağır olan hastalar ve durumu ağır olmayan hastalara farklı tedavi yöntemleri uygulanıyor.
Wuhan’da 10 gün içerisinde toplam 2500 yataklı 2 özel hastane yapıldı ve akabinde hizmete girdi. 2 gün içerisinde 10 bin yataklı, 11 tane kabin hastaneye dönüştürüldü. Ayrıca 11 milyon nüfuslu Wuhan Şehri’nde tecrit uygulanıyor.
Çin’deki diğer eyaletlerde de 1. derece acil durum ilan edilerek, Wuhan’ı ziyaret etmiş olan herkes tek tek araştırılıyor, onların Wuhan sonrasında temasta bulundukları tüm kişiler tespit ediliyor ve birçok farklı tedbir alınıyor.
Hasta ve şüpheli sayısı azalıyor
Böyle eşi benzeri görülmemiş tedbirler uygulanmaya başlayalı iki hafta oldu ve iyi neticeler de elde edilmeye başlandı. İlk olarak, hasta ve şüpheli vakalar tespit edildi. Pekin saatiyle 9 Şubat saat 00.00'a kadar, Çin’de mevcut kesinleşen vaka sayısı 33 bin 791, şüpheli vaka sayısı 28 bin 942’dir. Bizi mutlu eden haberler ise, yeni tespit edilen hasta sayısı ve şüpheli vaka sayısı her geçen gün azalmasıdır.
Ayrıca, iyileşip taburcu olanların sayısı da hızla artıyor. Aynı zamanda, kesinleşen vakaların çoğu Hubei Eyaleti’nde, diğer eyaletlerdeki kesinleşen vaka sayısı ve ölü sayısı Hubei’e göre çok daha düşük bir seviyede seyrediyor.
Son olarak da bu virüs Çin’e nazaran diğer ülkeleri daha az etkiledi, şimdiye kadar 24 ülkede 302 vaka tespit edildi ve 1 kişi hayatını kaybetti.
Bu virüsün özelliği, yüksek oranda bulaşıcı fakat öldürücü etkisi düşük olmasıdır. Şu an bu virüsün öldürücü etkisi %2,1 oranındadır. Hayatını kaybedenlerin çoğu yaşlı, alt hastalıkları bulunan, hassasiyeti yüksek ve bağışıklığı düşük kişilerdi. Öldürücü etkilere baktığımızda, SARS %10, H1N1 %17,4 ve MERS %34,4 oranında idi.
Bazı Türk arkadaşlardan bu virüsün bir biyolojik silah olduğuna dair endişelerini duydum ama bu virüs doğadan kaynaklanıyor.
Bazı ülkeler aşırı tepkileriyle kaosa neden oldu
DSÖ Genel Direktörü salgını uluslararası acil durum olarak ilan etmesine rağmen, seyahat veya ticari kısıtlamaların uygulanmasına katılmadığını hatta karşı çıktığını defalarca dile getirdi. DSÖ uzmanlara göre, yeni tip korona virüs salgını, şu an küresel salgın formatında değil, sadece birkaç kaynak noktasında yer alıyor ve grup şeklinde bulaşıyor. Ayrıca görüldüğü kadarıyla bu virüs hiçbir mutasyona da uğramadı.
Tüm bunlar olurken, bazı ülkeler aşırı tepkileriyle kaosa neden oldu. Kamunun gerçekleri öğrenmesi karıştırıldı ve daha da panik olmalarına sebep olundu. İşte bu durum, bu mektubu yazmamın ana sebebidir.
1999’daki Marmara Depremi’nin hemen ardından, Pekin'de Çin Dışişleri Bakanlığı’ndaki görevim esnasında, uzun ve aralıksız mesai saatleri harcayarak, Türkiye’ye yardım malzemeleri ve arama kurtarma timlerini göndermek için istişarelerde bulunmuştum. İki halk dayanışma içinde bu zorluğu birlikte aştı. Bugün de İstanbul’da salgın ile ilgili çalışmalar esnasında, Türkiye’nin büyük desteğini gördüm. İnanıyorum ki, Çin’in tıbbı ve güçlü yöntemlerinin yanında, sizin de desteğiniz ile bu virüsün üstesinden geleceğiz.
Virüs o kadar korkunç değil, virüsü tespit ettik, hastaları da taburcu etmeye başladık. Asıl dikkat etmemiz gereken, panik ve rivayetler virüsten daha korkunç. Herkesin, bu salgına karşı soğukkanlı olmasını ve mantık çerçevesinde bakmasın ve davranmasını rica ediyorum. Çin İstanbul Başkonsolosluğu, son gelişmeler ile hepinizi haberdar etmeye devam edecektir.
Sevgilerim ve saygılarımla…”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.