Doğan Satmış
Çorlu davası bitmedi ama anneye ve gazeteciye ceza tamam
Türkiye ilginç bir ülke.
Diyelim ki, bir kaza oldu, kazada masum insanlar öldü ve kazanın ihmalden kaynaklandığı açık açık belli. Asıl ihmali olanlara bir şey olmuyor ama kazayla ilgili haber yazan gazeteciye, ya da kazada kararların gecikmesine sinirlenen bir kaza kurbanının annesine ceza vermek hemen mümkün oluyor.
Çorlu'daki tren kazası davasında da aynen böyle oldu.
Hatırlayın, 8 Temmuz 2018'de Çorlu'da bir tren kazası oldu, yedisi çocuk 25 kişi öldü, ölenlerden biri de 9 yaşındaki Oğuz Arda Sel'di. Küçük Oğuz'un annesi Mısra Öz, mahkeme kararlarına sinirlenip, bazı sözler etti diye dün 'kamu görevlisine hakaret' suçlarından 8 bin 840 TL para cezasına mahkûm edildi.
Aynı olayı yazdı diye gazeteci Mustafa Hoş'a da "Yargı otoritesini bilinçli bir şekilde hedef almak" suçlamasıyla 40 bin TL tazminata mahkûm edildi.
Bu kararları görüp, "Yargı iyi çalışıyor" diyen de çıkabilir ama asıl davada ne oldu, bir de ona bakalım.
Öyle ya 25 kişi öldü, 340 kişi yaralandı. Kazanın, tren raylarının altındaki toprağın yağmurdan akmasından kaynaklandığını biliyoruz ve yine biliyoruz ki, hiç kimse, gidip o tren raylarının altına bakma gereği duymamış. Peki onlara ceza yok mu?
Buna ilişkin bir dava da var ve 4 sanık yargılanıyor. Mahkeme sürüyor ve duruşma 16 Mart 2021'e ertelenmiş durumda. Yani daha ortada bir karar filan yok. Umarız, anneyi ve gazeteciyi hemen yargılayıp hükmü veren adalet burada da vicdanları dindiren bir ceza verir.
Terslikler sadece bununla sınırlı değil.
Bir başka örnek.
Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör atandı ama üniversite öğrencileri de, üniversite hocaları da kendisini istemiyor. Sadece onlar değil, aralarında Nobel almış olan da bulunan ülkenin belli başlı yazarları da imza topladı ve atamaya karşı çıktı. Demokrasilerde böyle tepkiler gayet normaldir. Sonuçta tepki de olacak, yasal tüm yollar da denenecek.
Ama bizde farklı bir dinamik harekete geçti. Adları organize suç örgütleriyle anılanlar işe karıştı ve rektöre "İstifa etme" diye mektup yazdı. Rektörü desteklemek için açıklama yapan bir akademisyen ise, işi tehdide kadar götürdü, "Bir gece geliriz" filan gibi twitler attı. Destekçi siyasilerin sözleri ise 'mahvederiz' türünden.
Demokrasi aşınır, demokrasinin güçleri olan yargı, yasama ve medya etkisiz hale gelirse, bu güçlerin yerini başka güçler doldurur.
Şu anda tam da bunu yaşıyoruz.