Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Faiz belasını bu milletin sırtından kaldıracağız”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Biz faiz belasını bu milletin sırtından kaldıracağız. Biz faize kesinlikle milletimizi ezdiremeyiz. Bunu kabulleneceğiz....
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Biz faiz belasını bu milletin sırtından kaldıracağız. Biz faize kesinlikle milletimizi ezdiremeyiz. Bunu kabulleneceğiz. Bunun başka çıkışı olamaz. Hala kalkıp da bu yolda, bu mücadelede beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar kusura bakmasınlar. Bu yolda ben faizi savunanla olmam, olamam" dedi.
AK Parti Grup Toplantısı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, iç siyasete ilişkin önemli açıklamalarda bulunurken, ekonomik gelişmelere ilişkin de konuştu. İYİ Partili Lütfü Türkkan'ın şehit yakınına küfretmesi ve CHP'nin tezkereye "hayır" oyu vermesini eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Karşımıza geçip, bölücü örgüt propagandası yapana mahcup bir eda ile mukabele ediyorsunuz, buna karşılık şehit yakınının hiçbir hakaret içirmeyen isyanına bacısına söverek, hani bacıydı kendisi, öbür tarafta bu kardeşimizin bacısına söverek ve kendisini tekmeleyerek cevap veriyorsunuz. Milletimizin değer dünyasında bu iki tavrın yeri de, adı da bellidir. Şehitlerinin emanetine ve gazilerine saygı göstermeyenden, ülkesinin milli güvenlik çıkarlarına öncelik vermeyenden bu millete hayır gelmez. Meclisimiz bölücü terör örgütünün payandasından kurtulmayı başaramamış bir kesimin yükünü uzunca bir süredir çekmektedir. Ülkenin ikinci büyük partisinin de kısır siyasi hesaplarla ve geçmişte verdiği oyları inkar pahasına bölücü örgütün çizgisine dümen kırması hepimizi üzmüş ve öfkelendirmiştir. Biz bunların yüzleri kızarmadan aynı yalanları sürekli tekrarlamalarına alıştık. Kendileri ile hukuk önünde hesaplaşıyor, attıkları iftiraların bedelini ödetiyorduk. Ama bu defa doğrudan ülkemizin güvenliği, milletimizin huzuru, insanlarımızın geleceği hedef alınmıştır. CHP'nin tezkere oylamasında ve sonrasındaki tutumu doğrudan Türkiye'yi hedef almaktadır. Daha vahimi, bu tutum değişikliğinin CHP'nin kendi iradesiyle değil, sınırlarımız dışından verilen talimatlarla gerçekleşmiş olmasıdır. Bu oylamadan sonra CHP'nin sırtını kimler sıvazlıyor, CHP'ye kimler teşekkür ediyorsa ipini de onlar tutuyor demektir. Türkiye'nin Suriye'de oluşturduğu güvenli bölgeler vasıtasıyla terör tehdidini kendi topraklarından ve vatandaşlarından uzak tutmasına tahammül edemeyenlerin karın ağrılarını hepimiz biliyoruz. Aynı şekilde Akdeniz'de, Kuzey Afrika'da, Ege'de kendi çıkarlarımıza uygun politikalara yönelmemizin kimleri çileden çıkardığını da biliyoruz. CHP işte bu yeminli Türkiye düşmanlarının ülke içindeki taşeronluğuna talip olmuştur. Son tezkere oylamasıyla ve yatırımcılar başta olmak üzere pek çok kesime yönelik tehdit diliyle CHP artık fiilen de pozisyon değiştirmeye başlamıştır. Önceleri ülkemizi yabancılara şikayetlerle, yalan yanlış ifadelerle milletimizin gündemini fuzuli yere işgalle başlayan süreç bir süredir milli çıkarlarımıza somut darbeler vurma safhasına geçmiştir. Ülkenin ve milletin yaşadığı felaketlerden kendilerine iktidar çıkarma hevesiyle çıktıkları yolun bunları ülkeyi felakete sürükleyerek iktidarı değiştirme stratejisine kadar getirdiği anlaşılıyor. Bir yanlarına güya milliyetçi, güya memleket sever partiyi, diğer yanlarına bölücü örgütün güdümündeki partiyi alan, arkalarına da kırık dökük kim varsa takan CHP'yi yönlendirenler, kendileri için görünüşte karlı ama ülkemiz için de o kadar zararlı oyun oynuyorlar. Eğer başarırlarsa Türkiye'de sadece son 19 yıldaki kazanımlarını kaybetmekle kaymayacak, sonu belirsiz bir kaosa sürüklenecektir. Bunu biz söylemiyoruz, bunu tarih söylüyor. Bunu tek parti CHP'sinin faşizan uygulamaları söylüyor. Bunu Menderes'i asan, "bir sağdan, bir soldan" diyerek bu ülkenin gençlerini darağaçlarına gönderen, terörü ve rejim istismarını vesayetinin gıdası haline getiren darbeler zinciri söylüyor. Bunu 1970'li ve 1990'lı yılların ülkeye ağır maliyetleri olan siyasi ve ekonomik krizleri söylüyor. Bunu 19 yıl boyunca attığımız her adımı engellemek için önümüze kurulan tuzaklar, oynanan oyunlar söylüyor. Bunu bir yandan PKK'nın en üst düzey isimleri, diğer yandan FETÖ'nün borazanları, beriki yandan uluslararası kumpasları yöneten yapıların sözcüleri söylüyor. Bunu bizzat kendileri, kendi milletvekilleri söylüyor. "AK Parti'yi iktidardan indirmeliyiz" fikrini açıkça ifade etmekten çekinmeyenlerin derdi Türkiye'nin güvenliği ve esenliği olabilir mi? "Tayyip Erdoğan'dan kurtulmalıyız" beyanını pek çok mecrada dolaşıma sokanların derdi milletimizin refahı ve huzuru olabilir mi? "Muhalefeti destekleyerek Türkiye'de yönetimi değiştirmeliyiz" diyenlerin derdi ülkemizin demokrasisini, insanlarımızın hak ve özgürlüklerini geliştirmek olabilir mi? Eğer buna inanan varsa ya ülkesinden ve dünyadan bihaberdir ya hırsı ve kini gözünü kör etmiştir ya da aynı projenin bir parçasıdır. CHP'nin öncülüğünde hayata geçirilmeye çalışılan bu proje eski Türkiye'yi hortlatma, demokrasimizi yıkma, ekonomimizi çökertme, insanımızı esir alma projesidir. Hiç merak etmeyin, başaramayacaklar. Çünkü Türkiye eski Türkiye değil" diye konuştu.
"IRAK VE SURİYE TEZKERELERİNE "EVET" DİYENLERİ İHANETLE SUÇLARKEN, BUGÜN PKK'YI BİTİRMEKTEN SÖZ EDİYOR"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun "helalleşme" konuşmasına da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "CHP Genel Başkanı, kendisine verilen görevi bir türlü başaramadığını, yalanlarına ve iftiralarına milletimizi bir türlü inandıramadığını görünce milletimizin umutlarının ve değerlerinin istismarına yöneldi. Vizyon çizmeye, insanların dertleri ile dertlenmeye alışık olmayınca da ya kavramı yanlış kullanıyor ya geçmişte aynı hususta ne dediğini, ne yaptığını unutuyor ya da desteksiz atıp kendini boşa düşürüyor. Devlet nasıl yönetilir, güvenlik birimleri nasıl çalışır, uluslararası işleyiş neyi gerektirir, anayasa ve yasalarımız neyi emreder, eldeki imkanlar nedir bilmediği için aklına geleni söylüyor. Hadi Haşhaşilerin sahte cenneti misali herkesi kamuda işe almayı, herkese balya balya para dağıtmayı, herkese arş-ı alaya çıkartmayı taahhüt etmesini anladık, "dilin kemiği', "yerine getirilmeyecek vaadin sınırı yok" nasılsa salla sallayabildiğin kadar. Ama bazı hususlar var ki, oralarda dikkatli olmak lazım. Daha dün Irak ve Suriye tezkerelerine "evet" diyenleri ihanetle suçlarken, bugün PKK'yı bitirmekten söz ediyor. Bir yandan ülkenin tüm sorunları, sıkıntılarını çözmekten bahsediyor, diğer yandan yatırımları engellemeye, insanları iş yapamaz, kamu görevlilerini hizmet veremez hale getirmeye çalışıyor. Son günlerde bir de "helalleşelim" demeye başladı. Bizim inancımızda helalleşme vardır ve önemlidir. Peki, Kılıçdaroğlu helalleşmeyi nasıl anlıyor, nasıl tanımlıyor, önce ona bir bakalım" diyerek salondakilere Kılıçdaroğlu'nun videosunu izletti.
Erdoğan, "Dün helalleşme kavramına böyle bakan bir zatın bugün birden aydınlanma yaşayıp 180 derecelik bir dönüşle helalleşme peşine düşmesi ne kadar ilginç değil mi? Bay Kemal sen önce benim başörtülü kızlarımdan, bacılarımdan git helallik dile. Utanmadan, sıkılmadan hala kalkıyorsun "Onların hukukunu biz koruduk" diyorsun. Hayatın yalan. Biz bu işin gerisindeki niyeti görmesek, Kılıçdaroğlu'nun eline tutuşturulan senaryodaki rolünü oynamadan öte işleri olmadığını bilmesek diyeceğiz ki olabilir, insan değişebilir. Geçmişteki yanlışlarını görüp helalleşme suretiyle önünde yeni bir sayfa açmaya herkesin hakkı vardır. Bay Kemal, ben senin ile ilgili kazandığım davaları geri çektim. Sen bunların hiçbirinin kadrini, kıymetini anlamadın. Sende anlayacak yüz bile yok. Buradaki sorun şu ki, maalesef ortada bir değişim de yok, değişen kimse de yok. CHP aynı CHP, Kılıçdaroğlu aynı Kılıçdaroğlu, zihniyet aynı zihniyet, sadece bunlara verilen rol değişti. Dün tüm güçleri ve samimiyetleri ile vesayetin bekçiliğine, darbecilerin şakşakçılığına, tarihimize ve değerlerimize düşmanlığa soyunmuşlardı, bugün biraz zoraki de olsa daha başka bir görünüme bürünmeye çalışıyor, tabi yerseniz. Her tarafı lime lime dökülen bu bukalemun siyasetini milletimizin taktirine havale ediyoruz" ifadelerini kullandı.
"ASGARİ ÜCRETİ DE BENZER BİR ANLAYIŞLA TESPİT EDEREK DAR GELİRLİLERİN ÜZERİNDEKİ YÜKÜ HAFİFLETECEĞİZ"
"Son 8 yıldır kesintisiz bir şekilde yaşadığımız siyasi, sosyal, ekonomik, askeri sorunları herhalde tesadüf olarak göremeyiz. Bunların hepsi de aynı amaca yönelik girişimlerdir" açıklamasında bulunan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"2018 Ağustos'undan itibaren Türk ekonomisini tamamen çökertmeyi hedefleyen, rasyonel hiçbir izahı ve gerekçesi olmayan nice hadiseler yaşadık. Türkiye'ye siyasi, sosyal ve askeri alanda diz çöktürmeyi başaramayanların tek umudunun ekonomi kaldığın gördük. Neysek ki, küresel salgın krizinin tetiklediği gelişmeler bize bu tuzakları kuranları daha beter duruma düşürmüştür. Siz bakmayın herkesin kuyruğunu dik tutmaya çalıştığına. Gelişmiş ülkeler İkinci Dünya Savaşı sonrasının en büyük ekonomik buhranının eşiğindedir. Amerika'dan alın tüm batı ülkelerine varıncaya kadar. Bunu sosyal ve siyasi krizlerin izleyeceği de aşikardır. Biz bu vahim küresel tablo içinde geçtiğimiz 19 yılda ülkemize kazandırdığımız güçlü alt yapı sayesinde üretimimizle, ihracatımızla, istihdamımızla iyi bir yerde duruyoruz. Reel ekonominin içinde olan ve dünya ile teması bulunan herkes bu gerçeği görüyor, biliyor. Şayet 2022'yi ve 2023'ü herhangi bir kırılmaya meydan vermeden hedeflerimiz doğrultusunda ilerleyerek geride bırakabilirsek önümüzde hakikaten çok parlak bir gelecek bizi bekliyor. Mevcut sorunlara imkanlar çerçevesinde acil çözüm getirilebilecek hususlarda gereken adımları atıyoruz. Örneğin salgın döneminde hem ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın yanında yer aldık hem de üretimin ve istihdamın en az zararla sürecini geçirmesini sağlayacak tedbirleri aldık. Küresel düzeydeki fahiş artışlar sebebiyle birim maliyetleri döviz bazında 3-4 kat artan doğal gaz, akaryakıt, elektrik gibi ürünlerin fiyatlarını kontrol altında tutuyoruz. Doğal gazı maliyetinin 4'te birine, elektriği maliyetinin yarısına hanelere ulaştırıyoruz. Bay Kemal bunu niye konuşmuyorsunuz. Herkes gibi bizim de döviz ile aldığımız petrolden üretilen akaryakıtı Avrupa'nın en ucuz fiyatları ile vatandaşlarımıza biz sunuyoruz, bunu niye söylemiyorsunuz. Kamu işçilerine ve memurlarına verdiğimiz yüksek oranlı zamlarla çalışanlarımızı enflasyona ezdirmemek için gereken çabaları gösteriyoruz. İnşallah asgari ücreti de benzer bir anlayışla tespit ederek dar gelirlilerin üzerindeki yükü olabildiğince hafifleteceğiz. Küresel ekonomik sistemin yeniden yapılandığı bir dönemde Türkiye tarihinde hiç olmadığı kadar büyük bir cazibe merkezi haline gelme yolunda emin adımlarla ilerlemektedir."
"BİZ FAİZ BELASINI BU MİLLETİN SIRTINDAN KALDIRACAĞIZ"
Cumhurbaşkanlığı görevinde olduğu sürece faizle mücadelesini sürdüreceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Enflasyon nedir, yüksek faiz nedir bilmeyen ülkelerin çift haneli fiyat artışları ve bozulan dengeler karşısında şaşkına döndüğü bir dönemde elbette bizim bunun tamamen dışında kalmamız mümkün değildir. Fakat bizi diğer ülkelerden ayıran önemli bir fark var. Onlar giderek daha çok sıkıntıya girerken, biz ise önümüzdeki yıldan itibaren ferahlamaya başlayacağız. Açık ve net söylüyorum, faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Bunu farklı yere çevirme gayretine diyorum ki, boşuna uğraşmayın, biz faiz belasını bu milletin sırtından kaldıracağız. Biz faize kesinlikle milletimizi ezdiremeyiz. Bunu kabulleneceğiz. Bunun başka çıkışı olamaz. Salgın döneminde tüm ülkeler kepenkleri indirirken bizim yatırımlarımıza kesintisiz devam etmemiz, açılıştan açılışa, temel atmadan temel atmaya koşmamız bunun en temel ispatıdır. Hala kalkıp da bu yolda, bu mücadelede beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar kusura bakmasınlar. Bu yolda ben faizi savunanla olmam, olamam. Bu konu sıradan bir konu değildir. Dünyaya bakalım, Amerika'ya bakalım, batıya, İsrail'e bakalım. Bütün bunlarda faiz aşağılara çekilmişken, bizim arkadaşlarımıza ne oluyor ki, onlar faizi savunur hale geliyor. Enflasyonun buralarda ne hale geldiğini görüyorsunuz. Bizim arkadaşlarımıza ne oluyor. Bunu görevde olduğum sürece faizle mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim, enflasyonla mücadelemi sürdüreceğim. Şunu bilmemiz lazım, bu konuda Nas ortada. Nas orda olduğuna göre sana bana ne oluyor. Biz değerler silsilemiz içinde olaya buradan niye bakmıyoruz? Olaya buradan bakacağız ve adımımızı ona göre atacağız" şeklinde konuştu.
"TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK İŞADAMLARIYMIŞ, ONDAN SONRA BİZE SALLIYORLAR"
Konuşmasında işadamlarına da seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz işadamlarımıza diyoruz ki, sen düşük faizle kredi istiyordun, hadi gel al, niye almıyorsun? Ben bu işadamlarını da anlamıyorum. Sonra bir araya geliyorlar, TÜSİAD'ı, vesairesi yüksek faizden bahsediyorlar. Siz nasıl insanız? Sen işadamıysan, yatırımdan yanaysan, buyurun işte size kredi, düşük faizle, hadi alın krediyi ve yatırımı yapın, ben sizden yatırım istiyorum, istihdam istiyorum, üretim istiyorum, ihracat istiyorum, hadi gelin bunları yapın. O zaman kaçıyorlar. Bunlar nasıl işadamı? Türkiye'nin en büyük işadamlarıymış, ondan sonra bize sallıyorlar. İstediğiniz kadar sallayın tutmaz. Bu ülkeyi kalkındırmak için hangi kuruluş olursa olsun, TÜSİAD'ı, vesaire dürüst olacaksınız. Sıkıştığınız zaman hemen kapıyı çalacaksınız, işi yoluna koyduktan sonra kalkıp iktidara sallayacaksınız. Yok öyle 25 kuruşa simit" dedi.
"SONDAJ FİLOMUZA 4. GEMİMİZİ DE EKLEDİK"
Türkiye'ye 19 yılda kazandırılan eserlerinin videosunu hızlandırılmış seslendirmeyle salonda bulunanlara izleten Erdoğan, videonun sonunda vatandaşlara bir müjde verdi. Erdoğan, "Büyük ve güçlü Türkiye'yi işte bu şekilde adım adım inşa ettik, ediyoruz. Karadeniz'de keşfettiğimiz gazı çıkartma ve karaya taşıma çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor. Bu vesileyle milletimizle bir müjdeyi daha paylaşmak istiyorum. Biliyorsunuz, Türkiye halen 3 derin deniz sondaj gemisi ve 2 sismik araştırma gemisiyle Akdeniz ve Karadeniz'de arama ve sonda j çalışmalarını sürdürüyor. Sondaj filomuza 4. gemimizi de ekledik. Üstelik bu gemi diğerlerinden farklı olarak, 7. nesil olarak adlandırılan, en modern, en son teknoloji ile donatılmış, ilk defa bizim kullanacağımız, sıfır, yeni bir gemidir. Dünyada bu geminin sınıfında toplam 5 gemi bulunuyor. Birine de biz sahibiz. Boyu 238 metre, eni 42 metre olan yeni gemimizle denizin 3 bin 665 metre derinliğine kadar sonda j yapabileceğiz. Artık sahip olduğumuz büyük sondaj filosuyla ülkemiz sınırları dışında da faaliyet gösterecek kapasiteye ulaştık" açıklamasında bulundu.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.