Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Cumhurbaşkanı'mızın "dünya Beşten Büyüktür" Çağrısı, Küresel Bir Adalet Çağrısıdır
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Cumhurbaşkanı'mızın 'Dünya beşten büyüktür' sloganıyla ifade ettiği bu reform çağrısı sadece Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin reforme edilmesinden ibaret değil, bu bir küresel adalet çağrısıdır." dedi
Kalın, Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığınca (YTB) Grand Cevahir Otel ve Kongre Merkezi'nde yapılan Türkiye Mezunları Forumu kapsamında düzenlenen "Ortak Adalet Vizyonunda Buluşmak" başlıklı panelin açılışında konuştu.
Türkiye'de üniversite okuyan öğrencilerin ülkelerine döndükten sonra da Türkiye ile bağlarının devam etmesini istediklerini dile getiren Kalın, "Doğudan batıya, kuzeyden güneye, Balkanlar'dan Orta Doğu'ya, Orta Asya'dan Latin Amerika'ya, Afrika'ya kadar dünyanın farklı yerlerinden gelip Türkiye'de eğitim alan ve şimdi Türkiye'de, kendi ülkelerinde yahut başka yerlerde hayatlarını devam ettiren, hayatın içinde rol alan, sorumluluk üstlenen sizler ve sizler gibi olan diğer mezunlar sayesinde, ortak bir adalet konseptinde, tasavvurunda buluşma arayışımızın önemli bir anını hep birlikte idrak ediyoruz." diye konuştu.
Kalın, burada farklı milletlerden insanların bir ideal etrafında buluşmasının bile aslında bu ortak adalet arayışının ve mevcut küresel düzenin karşı karşıya kaldığı sorunların anlaşılmasında çok önemli bir anahtar sağladığını dile getirdi.
Mevcut küresel düzenin hala Avrupa merkezci siyaset, coğrafya, tarih tasavvurunun ağır baskısı ve etkisi altında zihinlere işlenmeye devam ettiğini aktaran Kalın, bu düzenin sadece Avrupa'yı dünyanın merkezine koymakla yetinmediğini, dünyanın diğer bütün kadim medeniyetlerini, coğrafyalarını, milletlerini, Avrupa ve Batı medeniyetine sadece katkı verdiği oranda kıymetli ve anlamlı gören bir tasavvuru inşa ettiğini anlattı.
"Cumhurbaşkanı'mızın reform çağrısı küresel adalet çağrısı"
Küresel bir adalet arayışından bahsedilecekse bunun eleştirel zemininin Avrupa merkezciliğini ve oryantalizmi eleştirmekle başlaması gerektiğine dikkati çeken Kalın, dünyadaki mevcut küresel sistemin adalet üretemediğini ve bunun yeni bir şey olmadığını söyledi.
Soğuk Savaşı dönemi sona erdikten sonra dünyada liberal iyimserlik havası oluştuğunu, "yeni bir adil dünya düzeni kurulacak" beklentisinin 1990'lı yılların başlarında temel bir duygu olduğunu ifade eden Kalın, bu beklentinin Bosna Savaşı'yla yerle bir olduğunu, dünyanın kahir ekseriyetinin bu katliamı izlemekle yetindiğini bildirdi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bunun ardından Ruanda'da yaşanan katliam, 1. ve 2. Körfez Savaşı, Irak ile Afganistan'ın işgali, 11 Eylül Olayları, Arap Baharı ile başlayan hadiseler ve bir dizi Arap ülkesinde ortaya çıkan iç savaşla yeni küresel düzenin sınandığı söyledi.
Bunların da sınavdan sınıfta kalınan hadiseler olarak tarihe geçtiğini dile getiren Kalın, şöyle konuştu:
"Dolayısıyla 1990'dan bugüne kadar geçen döneme baktığınız zaman bir yeni dünya düzeninin kurulamadığını, adaletin tesis edilemediğini, herkes için barış, istikrar ve refahın sağlanamadığını açık ve net bir şekilde görüyoruz. Aynı Avrupa merkez bakış açısı bugün silah sanayisinden iletişim araçlarına, kültür estetik tasavvurundan medyaya, siyasetten uluslararası ilişkilerden finansal kuruluşlara kadar her alanda etkisini sürdürmeye de devam ediyor. Bu gidişata itiraz eden sesler, ülkeler elbette var. Bunların başında da Türkiye geliyor. Özellikle Cumhurbaşkanı'mızın 'Dünya beşten büyüktür' ve 'Daha adil bir dünya mümkün' sloganıyla ifade ettiği bu reform çağrısı aslında sadece Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin reforme edilmesinden ibaret bir çağrı değil, bu bir küresel adalet çağrısı."
"Küresel düzen adalet üretemiyor"
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, "adalet" dendiği zaman küresel düzen anlamında sadece bir siyasi veya toplumsal bir kavramdan değil aslında kozmik, kozmolojik hatta ontolojik bir gerçeklikten bahsedildiğine işaret ederek evrenin kendisinin de bir adalet sistemi üzerine kurulduğunu söyledi.
Küresel adaletin, herkesin hakkının teslim edildiği, her şeyin yerli yerine oturtulduğu, ait olduğu yerde bulunduğu bir düzen olduğunu vurgulayan Kalın, "Gökle semayla yani evrensel ilkelerle kurduğumuz bağ, bizim yeryüzünde ne yaptığımızı, yeryüzünü nasıl imar ettiğimizi, hangi ilkelere göre inşa ettiğimizi de belirleyen temel felsefi kavramsal etik çerçeveyi buluşturur. Bunları birbirinden koparttığımız zaman kaos, gökyüzünde de yeryüzün de kaçınılmaz hale gelir." diye konuştu.
Tabiatın dengesi bozulduğu zaman nasıl ortaya iklim krizi çıkıyorsa, insanın ve toplumun dengesi bozulduğu zaman da siyasi krizlerinin ortaya çıkmasının kaçınılmaz hale geleceğinin altını çizen Kalın, "Bugün insanlığın adalet arayışı da böyle bir saikten kaynaklanıyor, buradan besleniyor. Hiçbir şey yerli yerine oturmadığı, hiç kimse hakkını tam manasıyla alamadığı için küresel düzen de adalet üretemiyor. Dolayısıyla da bir reform, değişiklik talebi giderek daha güçlü hale geliyor." değerlendirmesini yaptı.
Voltaire'in Roma İmparatorluğu hakkındaki düşüncesini aktararak bu örnek üzerinden yeni dünya düzenini eleştiren Kalın, "Bu düzenin ne yeni ne dünya ne de düzen olduğunu görmek zor değil. Yeni değil çünkü eski güç dengeleri ve ilişkileri, Avrupa merkezci ve oryantalist bakış açısı hale devam ediyor. Bir dünya düzeni değil yani küresel bir iddia ile ortaya çıktı ama gerçekliği küresel olmaktan uzaktı. Avrupa merkezci bir perspektiften kurulmuştu. O yüzden Batı dışındaki toplumların hassasiyetlerini, beklentilerini, adalet taleplerini dikkate alan bir düzen değildi. Düzen hiçbir zaman olamadı." ifadelerini kullandı.
"Gene yanılacaklar, geçmişte yanıldıkları gibi"
Küresel denen yeni dünya düzenin iki Bosna Savaşı'nda sınıfta kaldığını, savaştan sonra kurulduğu iddia edilen yapının da hala düzensizlik ve çözümsüzlük üretmeye devam ettiğini aktaran Kalın, şunları söyledi:
"Dolayısıyla burada milletlerin, toplumların, ülkelerin hakkı olanı teslim etmediğiniz zaman da küresel bir düzenin inşa edilmesi mümkün olmayacak. Bunun için daha derinlere gidip köklü bir sistem eleştirisi yapmak gerekiyor. Biz Türkiye olarak Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinde bu tezimizi, çağrımızı, talebimizi ve iddiamızı her platformda dile getiriyoruz. Birileri elbette bundan rahatsız oluyor. Türkiye'nin küresel düzenin reforme edilmesi gerektiğini, adalet üretemediğini belirtmesini hazmedemeyen, bundan rahatsız olan çevrelerin bulunduğunu biliyoruz. Aslında Cumhurbaşkanı'mız burada küresel düzene bir ayna tutuyor. Küresel düzenin sahipleri aynada gördükleri suretten rahatsız oldukları kendilerini düzeltmeye çalışmak yerine aynayı tutan kişiye taş atmayı tercih ediyorlar. O yüzden de Türkiye'yi oyun bozan, ekseni Batı'dan kayan, taleplerimizi yerine getirmeyen vesaire gibi bir çerçevede analiz ediyorlar."
Bunun son örneğini de Economist'in kapağında görüldüğünü aktaran Kalın, "Seçimlere giderken demokratik ilkeler çerçevesinde vatandaşların sandığa gidip oy kullandığı bir demokrasi düzenine dahi müdahale edercesine seçmenin oy tercihini ve hür iradesini etkilemeye çalışırcasına Türkiye'de yeni bir diktatörlüğün kurulduğu, seçimlerin mutlaka yine Erdoğan'ın lehine sonuçlanacağı çünkü Erdoğan'ın yahut iktidarın bu seçimlere müdahale edeceğine dair birtakım yalan, yanlış iftira haberleri yaymaya, böyle bir algı oluşturmaya başladıklarını görüyorsunuz. Tabii bu yeni değil, biz artık alıştık bunlara. Her seçim döneminde bunu yaptılar. Bundan sonra da yapmaya devam edecekler. Gene yanılacaklar, geçmişte yanıldıkları gibi." dedi.
"Bizim çağrımız, aynı zamanda sessiz yığınların çağrısı"
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Türkiye'nin bu adalet arayışının da küresel adalet çağrısının da bu çerçevede görülmesi gereken bir bakış açısı olduğunu belirtti.
Türkiye'nin hiçbir zaman sadece kendi çıkarlarını merkeze alarak böyle bir çağrıda bulunmadığını dile getiren Kalın, şunları kaydetti:
"Çünkü biz güvenliğin de refahın da ancak kolektif, herkesi kucaklayan bir yapıda olduğu zaman gerçek ve anlamlı hale geleceğini biliyoruz. Hep ısrarla söylediğimiz gibi hepimiz güvende olmadan hiçbirimizin güvende olmayacağı gerçeğini hatırlatıyoruz. Hepimiz refahtan pay almadan hiçbirimizin adil bir refah düzeni içerisinde yaşamasının mümkün olmadığını ifade ediyoruz. Dolayısıyla bizim çağrımız gerçek manada küresel bir çağrı. Bizim çağrımız, aynı zamanda sessiz yığınların çağrısı. Afrikalılar adına da Asyalılar adına da biz bu adalet çağrısını devam ettireceğiz. Ancak böyle bir kazan-kazan durumu olduğunda yani herkesin bir parçası olduğu bir küresel düzen inşa edildiği zaman gerçek manada bir adalet düzeninden bahsetmek mümkün hale gelecektir."
Konuşmasının ardından Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın'a, YTB Başkanı Abdullah Eren tarafından günün anısına hediye takdim edildi.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.