Cüneyt Şaşmaz yazdı: İÇİMİZDE SAKLANANLAR?!

Cüneyt Şaşmaz yazdı: İÇİMİZDE SAKLANANLAR?!

Cüneyt Şaşmaz yazdı: İÇİMİZDE SAKLANANLAR?!

Uzun zamandır hem Ekrem İmamoğlu’nu hem de kariyeri tam bitti denildiği anda Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde İmamoğlu’na danışman yapılan Murat Ongun’u detaylıca araştırıyorum. 
Murat Ongun gerçekten ilginç birisi. 

Özellikle Oda TV davasında birileri tarafından korunduğu çok açık. 

Korundu diyorum çünkü Oda TV davasının sanığı Soner Yalçın’a Murat Ongun ile olan  onlarca tape sorulurken Ongun, ne tanık olmuş ne sanık. 

Söz konusu tapeleri okuyan çok açık bir şekilde görür ki; o dönem Soner Yalçın ve Murat Ongun arasında abi-kardeş ilişkisinden öteye bir ast-üst ilişkisi var. 
Ongun, hayatına dair atacağı her adımda Soner Yalçın’ı aramış ve onun direktifleri doğrultusunda kararlar almış. 

Elbette bu yazımda konum Murat Ongun ve Soner Yalçın ilişkisi değil. 
Bu yazıdaki konum, Murat Ongun, Fatih Portakal ve Ufuk Güldemir. 
Bu isimlerin yollarını kesiştiren tarih ise 1996 ve sonrası.

Fox TV ana haber bülteninin sunucusu Fatih Portakal, gerek şuan aktif olmayan eski kişisel web sayfası olsun gerekse dönem dönem vermiş olduğu röportajlar olsun, gazetecilik mesleğine torpille girdiğini açık açık deklare eden birisi. 

Fatih Portakal’ı gazetecilik mesleğine adım attıran ise 1996 yılında eniştesi Dr. Rıza Arpaz. 

Enişte Arpaz, Portakal’ın eline verdiği ve arkasına "Yakınım" yazdığı kartvizit ile birlikte Portakal’ı dönemin Star TV Haber Genel Müdürü Ufuk Güldemir’in yanına yolluyor. 

Dr. Rıza Arpaz’ın kartvizitini alan Ufuk Güldemir, Fatih Portakal’ı işe alıyor ve Portakalın gazetecilik hayatı başlıyor. 

İlk 6 ay staj yapıyor ve Portakal’ın beyanına göre 1 Mayıs 1997’de Star TV’de kadrosu gelerek stajyerlik dönemi sona eriyor. 

Ne kadar ilginç ki; bu tarihten itibaren de Portakal’ın yıldızı parlıyor.  

Star TV’de kadroya girdiği 1997'de İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Gazetecilik Teşvik Dalında Birincilik" ödülü veriyor. 

Bu ilk ödülün ardından İzmir Gazeteciler Cemiyeti’ni arkasına alarak ödüle boğuluyor. 

"Şehit Gazeteci Hasan Tahsin Gazetecilik Altın Heykel Yarışması birinciliği", "Şehit Gazeteci Hasan Tahsin Gazetecilik Yarışması Jüri Özel ve Mansiyon ödülleri" ve "Şehit Hasan Tahsin Gazetecilik Yarışması Birincilik" ödüllerini hep Portakal kazanıyor (!) 

Hasan Tahsin yani Osman Nevres, Sabetaylar için sembol isimlerden birisi. 
Bu yüzden Sabetay Sevi ve 26 halifesinin soyundan gelenlerin defnedildiği Sabetaylar için "İlk Diriliş" yeri olan Üsküdar Bülbülderesi Mezarlığı’nda bir de sembolik mezarı var.

İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Sabetayların Yakubi Kolunun gölge kuruluşu. 
Şevket Bilgin, Abdi Sokullu, Asım Kültür ve Sırrı Sanlı kurucuları. 
İlk yönetim kurulu başkanı, Sabah Grubu’nun eski sahibi Dinç Bilgin’in babası Şevket Bilgin. 

Şevket Bilgin'in yeğeni, Dinç Bilgin'in amcaoğlu İlter Bilgin, Cafer Tayyar Eğilmez’in kardeşi Ahmet Hamdi beyin oğlu eski FB Başkanı Razi Trak'ın damadı İsmail Cem İpekçi ve Razi Trak’ın eşi Emine Trak’ın kuzeni Leyla hanımın eşidir. 

İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin kurucuları ve Sabetay akrabalık ilişkilerinde Fatih Portakal’ı mesleğe kazandıran Ufuk Güldemir’e değinmeden geçmeyelim ki; yazımız ve ilişki ağı daha kolay anlaşılsın. 

Ufuk Güldemir de Sabetay akrabalık ilişkileri olan bir isim. 
Ufuk Güldemir’in eski eşi, Hataylı bir Hristiyan aile olan Sarrafgil’lerin kızı Gaye
 hanımdı.

Ufuk Güldemir’in kayınbiraderi Alen Sarrafgil ise FETÖ Medya Yapılanması davasında tutuklu yargılanan Nazlı Ilıcak’ın kızı Aslı Sarrafgil’in eşi. 

Ufuk Güldemir ile Nazlı Ilıcak, Sarrafgil ailesi üzerinden akraba. 
Nazlı Ilıcak’ın annesi İhsan Çavuşoğlu, Sabetaylar’ın Kapancı kolundan bir ailenin kızı. 

Nazlı Ilıcak’ın kardeşi eski FB’li yönetici Ömer Çavuşoğlu ise Hüsnü Özyeğin’in baldızı Gülsen hanımla evli. 

Can Bartu, Mehmet Ali Birand, Ercüment Karacan, Hasan Tahsin/Osman Nevres, İsmail Erez, Şarık Tara, Celal Bayar, Bülent Ecevit, Kemal Derviş, Fetullah Gülen, Sedat Simavi, Aydın Doğan ve bir çok isim Ufuk Güldemir ile Nazlı Ilıcak’ın akrabaları

Bu akrabalık ilişkilerine zaten uzun uzadıya değiniyorum ve değinmeye devam edeceğim. 

Yeniden Fatih Portakal ve Ufuk Güldemir ilişkisine geri dönelim. 

Fatih Portakal’ın eline karvizitini verip yolayan Dr. Rıza Arpaz, Güldemir’in eski bir dostu. 

Ufuk Güldemir ve Dr. Rıza Arpaz’ın diğer iki arkadaşıysa oldukça ilginç isimler. 
Robert Strausz Hupe ile David Arnett. 

ABD vatandaşı her iki isim de CIA kökenli Büyükelçi ve Başkonsolos.

Hupe, 1981-1989, Arnett ise 1986-2005 yılları arasında Türkiye’de görev yaptı. 

Robert Strausz Hupe, ABD Ankara Büyükelçisi, David Arnett ise Türkiye’deki ilk yıllarında ABD Büyükelçiliği Basın Müşavirliği ve ardından ABD İstanbul Başkonsolosluğu görevlerinde bulundu. 

Konsolosluk yıllarında ARI Hareketi’ne en önemli desteği veren isimdi. 

Ufuk Güldemir ve Fatih Portakal’ın eniştesi Dr. Rıza Arpaz ilişkisi, sosyal hayatın dışında Güldemir’in en önemli hobisi olan avcılık alanında da devam etti. 

Bu dört isim, Türkiye’nin belli illerine avlanmak için de birlikte giderek dostluklarını pekiştirdiler. 

Ufuk Güldemir ve Fatih Portakal’ın eniştesi Dr. Rıza Arpaz’ın av arkadaşı David Arnett, 1943 yılında bir ABD askerinin oğlu olarak dünyaya geldi. 
1965 yılında Wabash Kolejinden mezun olup ABD Ordusuna katıldı. 

4 yıl Vietnam ve Azor’da savaştı. 

1973 yılında Tulane Üniversitesi’nden mezun olan Arnett, 1974 yılında Dışişleri Servisi'ne girdi. 

31 yıl çalıştığı dış serviste, ilk görev yeri Ankara oldu. 

Ankara’dan sonra sırasıyla Bonn, Berlin, Kopenhag, Hamburg ve İstanbul’da Başkonsolos olarak  çalıştı. 

İstanbul’da çalıştıktan sonra Münih, Oslo ve Washington görevlerinin ardından 30 Kasım 2005’de Dışişleri Bakanlığı’ndan emekli oldu. 

İlk görev yeri olan Ankara’da ekip arkadaşları, R. P. John Finn ve eşi Helena Kane Fin ile şu an ABD Suriye temsilcisi olan James Jeffrey oldu. 

ABD'nin 36. Başkanı Lyndon B. Johnson, 23 Ekim 1968'de CIA tarafından ilk kez Vietnam'da uygulanan ve 20 binden fazla insanın yaşamını yitirmesine, on binlerce insanın göç etmesine neden olan "Anka Kuşu" operasyonunu yöneten Robert Komer'i Ankara'ya Büyükelçi olarak atadı. 

Komer, 1947'de CIA'ya katıldıktan sonra Türkiye'yi "Arkeolog" kimliği altında dolaşmış, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde espiyonaj/casusluk faaliyetleri gerçekleştirmişti. 

Türkiye, Komer'i 6 Ocak 1969'da makam aracının yakıldığı o meşhur "ODTÜ olayı"yla tanıdı. 

Ankara'ya Büyükelçi olarak atandığında yanında R. P. John Finn'i de getirdi. 
Finn, ilk olarak Tokat'ın Turhal ilçesine gelerek Turhal Lisesinde sömestr tatiline kadar İngilizce öğretmenliği yaptı. 

Ardından, Gazi Eğitim Enstitüsü'ne geçti ve buradan da asistan olarak ODTÜ'ye girdi. 

ODTÜ'de 1 yıl çalışan Finn, ABD'ye döndü ve New York Üniversitesi NES (Yakın Doğu Çalışmaları) bölümüne girdi. 

Bir süre buradaki çalışmalara katılan Finn, buradan Princeton Üniversitesi'nin NES bölümüne geçerek 1976 yılına kadar asistan olarak görev yaptı. 

1976'da Fulbright bursuyla yeniden İstanbul'a geldi. 
1 yıl Türkiye Enstitüsü'nde Türk Edebiyatı üzerine araştırmalar yaptı. 

1977'de tekrar Princeton'a döndü. 

1978'de "Yakındoğu Osmanlı Tarihi ve Türk Edebiyatı" üzerine doktora çalışmasını tamamladı ve Helena Kane ile evlendi. 

Princeton Üniversitesi'nde tanışıp evlenen Robert Finn ve Helena Kane, Kasım 1978'de İstanbul'a gönderildi. 

Robert, İstanbul ABD Başkonsolosluğu'nda; Helena, önce Boğaziçi Üniversitesi'nde öğretim görevlisi, 12 Eylül darbesinin ardından konsoloslukta memur olarak çalıştı.

Robert ve Helena, Spain'in Büyükelçilik döneminde, Haziran 1981'e kadar İzmir'de 3 ay, ardından da İstanbul Başkonsolosluğu'nda 3 ay görev yaptı. 

Spain'in yerine Robert S. Hupe'nin Büyükelçi olmasıyla Robert önce "Büyükelçilik Siyasi Memuru" ardından "Büyükelçilik Asistanı" oldu. 

Helena ise, aynı yıl Büyükelçiliğin "Kültürel İlişkiler" bölümünün başına getirildi. 
2 yıl Ankara'da görev yaptı. 

1985'te Pakistan Lahor'a "Kültür Programı Sorumlusu" olarak atandı ve 1989'a kadar çalıştı. 

Sırasıyla Washington, Yunanistan, Türkiye ve Kıbrıs bürosunda görev aldı. 

Bu tarihlerde Robert ise, Nisan 1991'de Diyarbakır, "Çekiç Güç" karargahı'nda, Mart 1992-1995 arasında Azerbaycan-Bakü Büyükelçiliği'nde ve 1996'da da Yugoslavya'nın parçalanmasından sonra Hırvatistan'ın ayrılmasıyla birlikte Zagreb'de görev yaptı. 

Robert'in Diyarbakır, Bakü ve Zagreb'de görev yaptığı dönemlerde Helena, Frankfurt'da görevliydi. 

1994'te Viyana ABD Büyükelçiliği'nde ABD Dışişleri Orta Doğu Danışmanı Alan Makovsky ile birlikte Türkiye'nin gelecek 20 yılına yön verecek WINEP, Türkiye Araştırma Programı'nı kurdu. 

Fatih Portakal’ın eniştesinin av arkadaşı Arnett’in Finn çifti dışındaki mesai arkadaşı Jeffrey, 1977'de ABD Dışişleri Hizmetine katıldı ve Sofya'ya atandı. 

Mayıs 1981'de Türkiye atanan Jeffrey, 1987 yılına kadar Adana ve Ankara'da ABD Siyasi-Askeri Görevlisi olarak çalıştı. 

Fatih Portakal’ın eniştesi Dr. Rıza Arpaz, Ufuk Güldemir ve David Arnett’in yer aldığı av fotoğrafının tarihi 1986. 

Arnett, bu tarihte ABD Ankara Büyükelçiliği’nde "Basın Ateşesi" olarak görevliydi. 
Robert Finn, "Büyükelçilik Asistanı"; Jeffrey ise "Siyasi Askeri Görevlisi"ydi. 

Fatih Portakal’ın eline kartvizitini verip Ufuk Güldemir’in yanına yollayan Dr. Rıza Arpaz ve av arkadaşları işte böyle önemli isimlerdi. 

Zaten Dr. Arpaz, önemli bir isim olmasa, Ufuk Güldemir tek bir kartvizitle Portakal’ı işe alır mıydı?! 
Elbette almazdı! 

Ne kadar ilginç ki; üniversite yıllarında Fatih Portakal’ın ev arkadaşı, bugün ise İBB Başkanı olan Ekrem İmamoğlu’nun sözcüsü Murat Ongun da mesleğe 1996 yılında önce Show TV’de Ufuk Güldemirin yanında başlıyor. 

Ufuk Güldemir ile Murat Ongun’un 1996’da başlayan mesai arkadaşlığı, Güldemir’in Star TV’ye geçmesiyle birlikte Murat Ongun’un Star TV’ye transfer olduğu, Fatih Portakal’ın ise kadroya alındığı 1997 yılından Güldemir’in öldüğü 2007 yılına kadar kesintisiz olarak devam ediyor. 

Fatih Portakal, Murat Ongun ve Ufuk Güldemir, Kemal Köprülü’nün en hızlı dönemleri olan 1997-1999 yılları arasında birlikte çalışıyor. 

Köprülü ismi tam da burada önem kazanıyor. 
Çünkü, 90’lı yılların başı, Ekrem İmamoğlu’nun hayatında da önemli siyasi gelişmelere 
neden oluyor. 

Ekrem İmamoğlu, 17 Aralık 2018’de Hürriyet Gazetesi’nden yayınlanan İpek Özbey’e verdiği röportajında, siyasi hayatının ilk olarak ANAP’ta başladığını söylüyor. 

İmamoğlu, ANAP’ın Surdışı İl Başkan Yardımcılığı görevini yapıyor. 

Bu yıllarda ANAP denildiği zaman akıllara gelen ilk düşünce kuruluşu, Kemal Köprülü’nün kurucusu olduğu ARI Hareketi. 

İmamoğlu’da Kemal Köprülü’nün tedrisatından geçen, dönemin ANAP İl Yöneticilerinden birisi. 
Tıpkı, Beylikdüzü Belediyesi’nde özel kalemi olan Yavuz Saltuk
 gibi. 

Murat Ongun'un danışmanlığında Beylikdüzü Belediyesi’nde İmamoğlu’nun özel kalem müdürü olan Yavuz Saltuk, İmamoğlu’nun İBB Başkanı seçilmesinin ardından İBB’de işe başlamış ve Beylikdüzü Belediyesi’nde olduğu gibi İmamoğlu’nun özel kalemi olarak görev almıştı. 

İmamoğlu tarafından Beylikdüzü’nden İBB’ye yapılan bu transfer de tesadüf değildi. 
Çünkü Yavuz Saltuk da geçmişte Kemal Köprülü’nün tedrisatından geçen ve ARI Hareketi’nde yöneticilik yapan 
isimler arasındaydı. 

İşte tam burada ARI Hareketi’ne biraz değinmekte fayda var. 

1994 yılında, yaşları 30 ile 40 arasındayurt dışında okumuş, yüksek öğrenimini tamamlamış ANAP içinden yaklaşık 60 insan, Kemal Köprülü öncülüğünde "ARI Grubu"nu kurdu. 

1997’de "ARI Grubu Derneği", 1999’da da "ARI Hareketi" adını aldı.

1997 yılına kadar kadrolaşma faaliyeti yürüten ARI Hareketi, ilk yurt dışı ziyaretini 1-8 Kasım 1997’de ABD’ye gerçekleştirdi. 

Rönesans Vakfı’na konuk olan Arılar, Dışişleri Bakanlığı, NGO’lar, lobi grupları ve IMF yetkilileriyle bir araya geldi. 

ARI Hareketi’nin en önemli adımı 29 Mayıs 1998’de geldi. 

ABD’de bulunan ARI Hareketi yöneticileri, dünyanın en önemli Musevi kuruluşu olan AIPAC ve ACYPL ile "Genç lider adaylarını politik ve kültürel alanda yetiştirme" anlaşması imzaladı.

ARI Hareketi’nin "Geleceğin Liderlerini Yetiştirme" adı altında anlaşma imzaladığı "American Israel Public Affairs Committee/Amerikan İsrail Halk İşleri Komitesi (AIPAC)" oldukça önemli bir kuruluş. 

Görevi, ABD ve İsrail’in Ortadoğu ile Akdeniz'de çıkarlarını korumak ve savunmak olan AIPAC, 1951 yılında yıllık 30 Milyon dolarlık bir bütçeyle kuruldu. 

Dünya genelinde yaklaşık 100 Bin üyesi olan AIPAC, 500'den fazla Üniversitede öğrenci programı uyguluyor. 

AIPAC, "American Jewish Committee/AJC, American Jewish Congress, The Jewish Institute for National Security of America/JINSA, B’Nai B’rith Anti-Defamation League/ADL, Washington Institute for Near East/WINEP" gibi diğer Musevi kuruluşlarına da şemsiye vazifesi görüyor. 

NATO’nun egemenlik planına entelektüel katkı sağlamak, ABD ve İsrail’in Ortadoğu ile Akdeniz’deki çıkarlarını korumak amacıyla kurulan AIPAC, aynı zamanda Pentagon ile İsrail Savunma Bakanlığı arasında köprü vazifesi gören JINSA ile doğrudan ortak olarak faaliyet yürütüyor. 

JINSA'nın yönetim kadrosunda yer alan kişilerin kimlikleri sıradan bir kuruluş olmadığını gösteriyor. 

ABD Hava Kuv.'nden 8, Deniz Kuv.'nden 6, Deniz Piyadeleri'nden 3, Kara Kuv.'nden 7 emekli general Yön.Kur.'da yer alırken, "Uzman Kadrosu" adeta ABD ve İsrail Savunma Bakanlıkları komuta kademesi gibi. 

JINSA, her yıl ABD subaylarını İsrail'e götürüyor. 

Deniz Harp Akademisi'nden, West Point Harp Akademisi'nden ve Hava Kuvvetleri'nden öğrenciler ve subaylar için eğitim programları düzenliyor, ABD Savunma Bakanlığı ve Kongre'ye "İstihbarat değerlendirme" raporları hazırlıyor. 

JINSA'nın Türkiye ilişkisi, 1995'te İsrail ile yapılan işbirliği anlaşmasıyla başladı. 

1999'da İsrail-Türkiye savunma sanayi işbirliği anlaşmasıyla birlikte daha da güçlendi. 

Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Org. Edip Başer ile de yeni bir döneme adım atıldı. 

Org. Edip Başer, Nisan 2000'de Washington'a gerçekleştirdiği ziyarette JINSA Yönetim Kurulu ve JINSA üyesi emekli ABD'li generallerle bir toplantıda buluşarak, Türk Ordusu'nun yeniden yapılandırılması hakkında çok önemli kararlar alındı. 

Org. Başer ile JINSA yöneticileri arasında, "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yeniden yapılandırılması" amaçlı projeyi yürütme işini üstlenen kuruluş ise, 1985 yılında kurulan "The Washington Institute for Near East Policy/Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü/WINEP" oldu. 

WINEP’in kurucularından Barbi Weinberg, AIPAC'ın eski başkanı Lawrence Weinberg'in eşi, Musevi Federasyonu ve WINEP'in ilk başkanı. 

WINEP'in kuruluş aşamasında yer alan 11 komite üyesinin 6 tanesi AIPAC yönetiminden. 
Tüm kuruluş masrafları AIPAC tarafından karşılandı. 

WINEP'in yönetiminde eski ABD Dışişleri Bakanlarından Warren Christopher ve George P. Shultz, CIA operatörlerinden Tuğ. Lawrence Eagleburger, Robert McFarlane, Büyükelçilerden Samuel Lewis, Max M. Kampelman, Richard Perle, Paul Wolfowitz ve CIA Eski Başkanı James Woolsey yer aldı. 

WINEP'in Türkiye'ye yönelik en önemli adımı 1995'de gerçekleşti. 
Alan Makovsky ve Helena Kane Finn tarafından, "Türkiye Araştırma Programı"nın startı verildi. 

Bu program dahilinde WINEP, 1995'ten itibaren Türkiye'de ağlarını örmeye başladı. 
Bir çok ismi çatısı altında topladı. 

Eminim Helena Kane Finn’i hatırladınız. 
Fatih Portakal’ın eniştesi Dr. Rıza Arpaz ve Ufuk Güldemir’in av arkadaşı David Arnett’in mesai arkadaşı Robert Finn’in eşi Helena. 

Bu networkün içinde elbette David Arnett de eriyip gitmedi. 
Arnett, İstanbul’daki görevi döneminde tam destek verdiği ARI Hareketi’nin yayın organı "Turkish Policy Quarterly" dergisine yazılarıyla katkıya devam etti.

"Turkish Policy Quarterly" ise tam bir şöhretler karmasıydı

ARI Hareketi’nin kurucusu Kemal Köprülü tarafından 2002 yılında yayın hayatına başlayan "Turkish Policy Quarterly" dergisi, başta Koç ailesi olmak üzere, Atlantik Konseyi, NATO, Friedrich Naumann Vakfı gibi kuruluşlar tarafından desteklendi. 

Hikmet Çetin, Kemal Derviş, Üstün Ergüder, Faruk Loğoğlu, 28 Şubat Post Modern Darbesi'nin kilometre taşlarından birisi olan Rand Corporation raporunun yazarlarından Ian O. Lesser, Emre Gönensay, İlter Turan, Soli Özel gibi isimler, TPQ’ın danışma kurulunda yer aldı. 

TPQ’nun yazar kadrosunda yer alan isimler arasında, Fatih Portakal’ın eniştesi Dr. Rıza Arpaz ile Portakal’ı mesleğe kazandıran Ufuk Güldemir’in av arkadaşı eski İstanbul Başkonsolosu David Arnett de yer almakta. 

Arnett aynı zamanda WINEP uzmanlarından. 

Bir tarafta İmamoğlu'nun eski ev arkadaşı ve seçim sürecinde Türkiye'nin en yüksek reytingine sahip haber bülteninde İmamoğlu'nu parlatan Fatih Portakal, diğer tarafta ARI Hareketi tedrisatından geçen Murat Ongun ile Yavuz Saltuk ve en tepede Ufuk Güldemir, Rıza Arpaz, ABD'liler! 

Bu ilişki ağını Uganda Gizli Servisi incelese bir çapanoğlu olduğunu anlar.

Bugün olan biten bir "Başarı Hikayesi" değil Türkiye'ye yapılan sistemli bir Neocon operasyonu. 

Bu ilişkileri TV'lerde duyamazsınız çünkü size ipteki cambazı göstermekle meşguller. 

Fatih Portakal, Murat Ongun, Ufuk Güldemir, Yavuz Saltuk, Rıza Arpaz ve 1984-2005 yılları arasında Türkiye'de çeşitli görevlerde bulunmuş ABD Dışişleri Bakanlığı personellerinin ilişkisi şimdilik bu kadar. 

"Herşey Çok Güzel" mi oldu?! 
Evet ama Türkiye için değil "Onlar için"...! 

Kaynak: İÇİMİZDE SAKLANANLAR?! - Cüneyt Şaşmaz

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler