Deprem Bölgesinde Alınacak Kovid-19 Tedbirleri Hayati Önem Taşıyor
İzmir'de meydana gelen deprem ardından bölge halkında yakın temasın artmasına bağlı olarak Kovid-19 bulaşı riski artabileceğinden hem depremzedelerin hem de yardım verenlerin maske-mesafe-hijyen başta olmak üzere tüm tedbirlere uyması önem taşıyor
ANKARA (AA) - İzmir'in Seferihisar ilçesi açıklarında 30 Ekim'de meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki deprem yıkıma neden olurken bölgede yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) yayılmasına ortam hazırlayacak sonuçlar da doğurdu.
Deprem korkusu ya da binalarında meydana gelen hasar nedeniyle geçici barınma alanlarında kalan İzmirliler için risk arttı. Alınması gereken tedbirler kapsamında, virüsün bulaşmaması için özellikle her çadırda en fazla 6 kişilik çekirdek ailenin kalması, bireylerin çadırın mümkün olduğunca uç noktalarında ve maske takarak vakit geçirmesi, çadır içinde daimi bir havalandırma ve içeriden ısıtma sisteminin oluşturulması, dışarıyla her temastan sonra el hijyeninin sağlanması gerekiyor.
Özellikle profesyonel yardım ekipleri ve çadırlarda yaşayan depremzedelerin Kovid-19 belirtileri hissetmesi halinde de vakit kaybedilmeden bölgedeki yetkililere haber vermesi hayati önem taşıyor.
"Deprem bölgesinde yakın temas olması, koronavirüs riskini artırıyor"
Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Dekanı ve Sağlık Bakanlığı Toplum Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, deprem gibi doğal afetlerin vatandaşların birbirleriyle daha çok bir araya gelmesini zorunluluğunu artırdığını belirterek "Bu durum koronavirüs yayılma riskini artırıyor." dedi.
Özellikle afetzedenin enkazdan çıkarılması sırasında virüs bulaşma riskinin yüksek olduğuna dikkati çeken İlhan, bunda yakın temasın önemli bir faktör olduğunu vurguladı.
Türkiye'de yardımlaşma ve ihtiyaç halinde bir araya gelme gibi değerlerin birçok toplumdan daha yüksek olduğuna işaret eden İlhan, "Ülkemizde özellikle deprem, sel gibi olağanüstü durumlarda bölgedeki vatandaşlar yardıma koşuyor. Bu tüm dünyada böyle olmasına karşın Türkiye'de bu oran diğer toplumlara kıyasla 3-4 kat fazla. Enkazdan sonraki birkaç saat en kıymetli zamanlardır. Yerel halk, bu saatlerde kurtarmak için harekete geçer. Bizim ülkemizde bu o kadar yoğun yaşanıyor ki bu durumda koronavirüs göz ardı edilebiliyor doğal olarak. Bu da bulaşı riskini artırıyor." diye konuştu.
"Arama kurtarma ekipleri maskelerini çıkarmadı"
İlk saatlerdeki tepkinin geçici bir süreç olduğunu, en kısa zaman içinde arama kurtarma çalışmalarının profesyonel bir sistem içinde koordineli bir şekilde uygulanmaya başlandığını anımsatan İlhan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İzmir depreminde de görüldüğü gibi arama kurtarma ekipleri canları pahasına çalışmalara eşlik etti ve bu süreçte de maskelerini hiç çıkarmadı, kurallara uyarak hem kendilerini hem de depremzedeleri korudu.
Enkaz kaldırma çalışmaları bittikten sonra vatandaşlar kalıcı konutlara yerleşene kadar daha iç içe yaşam koşullarında bir araya geliyor. Çadırlarda, daha sonrasında da konteynerlerde yaşıyor. Çadırlarda havalandırma pencereleri mevcut ama tek göz odada bir aile halkı birlikte yaşıyor. Çekirdek aile diye tanımlanan 4-5 kişi küçük bir mekanda aynı anda bir arada olduğunda elbette ki koronavirüs riski artıyor.
Bunun yanı sıra insanlar yemek sırasında, yardım dağıtımında, ortak kullanım alanlarında daha sık bir araya geliyor ve temas çok olduğundan Kovid-19 riski de artıyor."
Bu süreçte de bulaşın önlenmesinde temel kuralın maske-mesafe-hijyen kuralına tam uyum olduğunun altını çizen İlhan, bir araya gelinen her ortamda maske takılması gerektiğine işaret etti. İlhan, "AFAD, Kızılay ya da Mehmetçik tarafından sağlanan çadırlarda 4-5 kişilik bir çekirdek ailenin kalması uygun. Aile büyükleri de varsa burada en fazla 6 kişi kalabilir." diye konuştu.
İlhan, çadırlarda kalan afetzedelere bulaşı riskinin önlemesi için uygulanacak diğer tedbirleri şu şekilde sıraladı:
"- Aynı aileden olunsa bile dışarıyla temas çok yoğun olduğundan olabildiğince çadırlarda maske çıkarılmadan oturulmalı.
- Her ne kadar su kullanımı temin edilmiş olsa da duş ya da aileye özel tuvalet, lavabo imkanı olmadığından risk artacağı için maske gün içinde en az iki kere yenisiyle değiştirilmeli.
- Hava soğuk olmasına karşın sağlığın korunması için sık havalandırma yerine daimi havalandırma sağlanmalı. İçerinin 18-20 derece olacak şekilde ısıtılmasına imkanı verilmeli.
- Çadır içinde ısıtma yapılırken de yangın ihtimaline karşı çok dikkatli olunmalı, ısıtmanın devrildiğinde yangın çıkartmayacak şekilde yerleştirilmesi sağlanmalı.
- Dışarı ile temas sonrası mutlaka el temizliği yapılmalı. Eller, çadıra girmeden mutlaka dezenfektan ile temizlenmeli. Bunun için de her çadırın girişinde o aile için dezenfektan bulundurulmalı."
- "Yardım alan ve yardım dağıtan kişiler de fiziksel mesafenin korunmasını sağlamalı"
Çadır dışına çıkıldığında da tedbir kurallarına göre hareket edilmesi gerektiğine işaret eden İlhan, "Gıda yardımı, ortak kullanım alanlarından faydalanma gibi nedenlerle çadır dışına çıkan kişiler de bir başkasıyla arasına 1,5-2 metre mesafeyi koyarak hareket etmeli." uyarısında bulundu.
İlhan, dış mekanda alınması gereken tedbirleri şöyle aktardı:
"- Yardım alan ve yardım dağıtan kişiler, fiziksel mesafeyi korumalı.
- Tuvalet, lavabo ya da gıda dağıtımı gibi ortak alanlardan faydalanılmasında uygun sayıda kişi sınırlaması getirilmeli.
- Ortak kullanım alanları düzenli olarak dezenfekte edilmeli. Her kullanım sonrasında vatandaşlar kendi temizliğini yapmalı. Bu mekanlarda eşyalara dokunulmasından kaçınılmalı.
- Bu mekanlara giriş-çıkışlarda dezenfektan ile el temizliğinin yapılması sağlanmalı.
- Özellikle gıda, battaniye yardımı gibi durumlarda ve tuvalet-banyo hizmetlerinde çocuklar, yaşlılar, gebelere öncelik tanınmalı."
Prof. Dr. İlhan, bölgede bulunan kişilerin çöplerinin de gün içinde düzenli olarak atılması gerektiğini ifade ederek "Çadır kentlerde günden birkaç kez temizlik yapılması önem taşıyor. İçinde kullanılmış maske gibi şeylerin de bulunabileceği çöpler mutlaka bir poşet içinde ve poşetin ağzı sızdırmayacak şekilde iyice bağlı bir şekilde çöp konteynerlerine atılmalı. Birikmiş çöpler de günde birkaç kez toplanarak bölgeden uzaklaştırılmalı. Çöplerin birikmesi ihtimalinde de enfeksiyon riski söz konusu olabilir." dedi.
"Kovid-19 benzeri yakınmaları olanlar, çadır kentin otoritesini haberdar etmeli"
Profesyonel bir görevli olmadığı sürece bölgeye dışarıdan gelinmemesi gerektiğini vurgulayan İlhan, kalabalığın hem güvenlik hem de sağlığın korunması riskini artırdığını söyledi.
İlhan, depremzedelerde Kovid-19 açısından bir risk olması halinde PCR testi yapılmasının uygun olduğunu ancak herkese bir test uygulanmasının gerekmediğini bildirdi. "Çadır kentler kurulduktan sonra buradaki vatandaşların sağlık durumuna bakılıyor. Bu nedenle Kovid riski olanların rutinde taraması yapılacaktır. Ancak Kovid-19 benzeri yakınmaları olan vatandaşlarımız, mutlaka çadır kentin otoritesini haberdar etmeli, yetkililere bilgi verilmeli." uyarısında bulundu.
Deprem öncesinde Kovid-19'a bağlı temaslı olup karantinada bulunan ya da evde tedavi gören ve izolasyonda olanların hangi tedbirleri alması gerektiğine ilişkin de İlhan, "Gerek izolasyonda olup evde tedavi alanlar gerekse de karantinada olanlar zaten sistemde görülüyor ve takipleri Sağlık Bakanlığınca yapılıyor. Bu süreçte ise bu kişiler kendilerine ulaşılamadığını düşünüyorsa, kendi aile hekimleri ya da filyasyon birimleriyle iletişime geçmeli ve durumuna ilişkin bilgi vermeli." diye konuştu.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.