Depremde 48 Saat

Depremde 48 Saat

Depremi Hatay’da yaşayan ve 3 dakikayla göçük altında kalmaktan kurtulan NGazete Kurucusu Nuray Başaran, deprem anında ve daha sonrasında yaşananları anlattı.

Depremi Hatay’da yaşayan ve 3 dakikayla göçük altında kalmaktan kurtulan NGazete Kurucusu Nuray Başaran, deprem anında ve daha sonrasında yaşananları anlattı.

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ile röportaj için Hatay’da bulunan Nuray Başaran 3 dakika ile depremden kurtulduğunu, uçağa binmek için otelden 3 dakika geç çıksa belki de hayatta olmayacağını belirtti.

İşte Nuray Başaran Demir’in ağzından deprem anında yaşananlar…

Anların Ne Kadar Önemli Olduğunu Bir Kez Daha Anladım

İnsan hayatında aslında her anın çok önemli olduğunun farkındayız ama normal hayatta da bunu zaman zaman es geçiyoruz. Bugün ben dakikaların, anların ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım.

3 dakika önce çıkmasaydım otelden şu anda enkaz altındaydım ya da ne bileyim yani onu düşünmek dahi istemiyorum. Sabah 5.55’de uçağım vardı. Sayın Lütfü Savaş'a röportaja gitmiştim haftasonu. Hatta orada Hatayspor'la Kasımpaşa’nın maçını izledik, sonrasında da röportajı yaptık. Akşam da Lütfü Savaş başkanım “Uçağınız saat 5.55’te. Burası Istanbul veya Ankara gibi değil. 4.30’da çıksan da yetişirsin” dedi. Ama biz, bizi alacak şoföre saat 4 demiştik otelden bizi alış saati olarak. Eşimle birlikte gitmiştik Hatay’a. Dedim ki eşime, “Ya yazık, adam beklemesin.” O nedenle şoförü saat 4’te çağırdık. Çünkü hava çok soğuktu, inanılmaz derecede yağmur yağıyordu. Saat 4.14’te otelden ayrıldık. Yaklaşık 3 dakika sonra 4.17’de gerçekleşti biliyorsunuz ilk deprem.

Hatay Büyükşehir Belediyesinin Konuk evinde kaldık. Sadece biz vardık zaten konukevinin konukları olarak. Konukevinin bulunduğu yere araç girmiyor, araca kadar yürümemiz gerekiyordu. Güvenlik görevlisi “Abla ben yardım edeyim, valizinizi ben taşıyayım” dedi. Zaten küçük bir valizle bir gece kalmıştık “Yok” dedim, adamı yormak istemedim, o da ayrı acı veriyor bana. Geçtiğimiz gün beni aradı, “Keşke yardım etseydim abla. Niye bana valizinizi taşıtmadınız?” diye ağlayarak telefon açtı. diye ağlayarak dün aradı.

Yola çıktık, Asi Nehri’ni biliyorsunuz orada bir köprü var. Üzerinden araba geçtiği zaman sallanır orası. O köprüden bir araç geçti sallanmaya başladık. Ben sallanmamızın nedeninin o araç yüzünden olduğunu zannettim. Her taraf karanlık saat 04:17 sabaha karşı. Sonra bir baktım ki şiddet artıyor. Bir de çok aşırı yağmur var. Yerdeki sular arabanın üstüne geldi. Ben zannettim ki biz çöktük, Asi Nehri'nin içindeyiz. Ya da nehir taştı, anlayamadım önce. Sular gittikten sonra bir baktım kağıttan evler gibi karşıdaki yandaki binalar bir bir çöküyor. İnanılmaz bir duman çıktı, evlerin tozu yayıldı etrafa. Sonrasında insanların çığlıkları yükseldi zaten. Biz deprem olduğunu o zaman anladık.

Korku Filmi Gibiydi…

O anlar korku filmi gibi, dehşet anıydı bizim için. Bizi götüren şoför “Ben sizi havaalanına götüremem. Benim küçük çocuğum var, evime bakmam lazım.” dedi. Tabii ki dedim. Zaten havaalanı falan o an düşünülecek şey değil.

Sonra bir üst sokağa veya 2 üst sokağa çıktık. O sokaklara giremedik, her yer yıkılmıştı. Yıkılan evlerin altından imdat sesleri yükseliyordu. Etrafta koşanlar depremden kurtulanlar vardı. O anda, o karanlık dumanların içinden küçük bir çocuk koşarak geldi. Yani ne yaptığını bilmiyordu. Bir yere koşuyor ama nereye koştuğunu da bilmiyor. Eli yüzü çamur içindeydi, eşim onu tuttu. Arabaya koydu. Çünkü çok soğuk ve aşırı yağmur vardı. Onun arkasından gecelikle biri geldi. Muhtemelen yataktan çıkmış, ayağında hiçbir şey yok. Etrafta şaşkın şaşkın aranıyordu. Eşim onu da arabaya almak istedi. Çok soğuktu çünkü. Gelen kişi abisi imiş küçük çocuğun. Çocuğu aldı, bizim yanımızdan koşarak gittiler ama nereye koştuklarını bence onlar da bilmiyordu.

Sonra ikinci depremi biz o cadde üzerinde yaşadık. Etraftaki yıkılmayan evler yıkılmaya başladı. Yıkılmayan dediğim, yarı yıkılmış evlerdi. İkinci artçı depremde binalar tamamen yıkılmaya başladı. Ağaçlar yıkıldı üzerimize. Biz birbirimize sarıldık ve dua ettik. Yolun ortasında. O anı tekrar yaşamak ve hatırlamak istemem.

Arabayla aşağıya inelim dedik ama yollar enkazdan dolayı kapalıydı. Bir noktaya kadar arabayla geldik, sonra yürümeye başladık. Ağaçların yarısı kırılmış, elektrik direklerinin yarısı keza öyle yıkılmış. Biz yürümeye başladık. Sonra bizim yanımıza koşarak biri geldi, aşağıya doğru koşuyordu. Savcı olduğunu söyledi “Aşağıda toplanma alanı var, alana inin.” dedi. Hangi sokakta olduğumuzu biz bilmiyoruz, bir de şehrin yabancısıyız, bilmiyoruz. Zaten o an bilmemiz de mümkün değildi. Oradaki dik o alanı tanıdığımı zannediyorum ama etrafımda hiç bina olmayınca tanıyamadım.

1500 Yıllık Habibi Neccar Camii Yıkılmıştı

Bulunduğumuz yer, belediyenin önündeki büyük bir havuzlu alan vardı, orasıymış. Ama tanıyamadım çünkü Belediye binası yok. Valilik binası yok. Hatay'ın kurulduğu o meclis binası, taş bina restore edilmişti. Onlar da yok olmuştu. 1.500 yıllık Habibi Neccar Camii yıkıldı. 1.500 yıllık yani, düşünebiliyor musunuz?

whatsapp-image-2023-02-12-at-18-20-07.jpeg

O toplanma alanına gittik, -5 derecede orada bekledik. O sürede 12 defa daha sallantı oldu. Eşim, “Ya biz burada donarak öleceğiz ya diğer bütün herkes gibi” dedi. İnsanların araçlarıyla o toplanma alanına geldiğini görünce eşim arabayı getirdi. Bir baktık ki bir bebek, annesinin kucağında. 40 günlüktü Aslan bebek. Onu ve annesini aldık arabanın içine. Birkaç kişiyi daha aldık. Sonra bir kız çocuğu geldi. 12 - 13 yaşlarında, ayağında çorap yok, pijamayla çıkmış, sırılsıklam ıslanmış. Annesi göcük altında kalmış, abisi getirdi, “Burada durabilir mi?” dedi. Arabada yer yoktu ama ben kucağıma oturttum. Her tarafı buz gibiydi, “Abi anneme ışık yap, annem çok korkuyor” diye ağlıyordu. Abisi gitti ve biz hava aydınlanınca kadar orada bekledik. Hava aydınlandığında araca aldığımız kişiler yakınlarının yanına gittiler. Biz arabayla yavaş yavaş gidebildiğimiz kadar gittik. Biraz görüntü aldık ama Hatay artık yoktu. Çok kötüydü. Her yer enkazdı ve enkazların altından “Bizi kurtarın” çığlıkları yükseliyordu. Onları duyabiliyorsunuz ama imkanınız sınırlı hiçbir şey yapamıyorsunuz.

whatsapp-image-2023-02-12-at-20-10-24.jpeg

Başkanın Ölmüş Olabileceğini Düşündüm

Bu arada biz merak ettik. Sayın başkanı aradık. Biz dışarıda sokakta yakalandık depreme ama o evindeydi. Telefonuna ulaşamayınca ben sayın Başkan'ın evinin de çöktüğünü ve ölmüş olabileceğini düşündüm ilk anda. Daha sonar eşi Nazan Hanım'dan kendisine ulaştık.

Tam o sırada bir deprem daha oldu. “Lütfü Başkan yere düştü evin içinde” dedi Nazan Hanım. Onların evin dışında çok hasar yoktu. Ama o evden nasıl kurtuldular onu da bilmiyorum. İçeride her şey yerle birdi. Televizyonlar, dolaplar… Kapılar açılmıyor bir taraftan. O anda düşmüş Başkan, belki ilk kez bunu söylüyoruz.

whatsapp-image-2023-02-09-at-15-37-00-1.jpeg

“Biz itfaiye doğru gidiyoruz orası afet koordinasyon merkeziymiş Büyükşehir Belediyesinin ben de bilmiyorum bulabilirseniz bulursunuz herhalde. Siz oraya gidin biz de başkanı alıp oraya geliyoruz” dedi Nazan Hanım.

İtfaiyeye gittik orası daha içler acısı haldeydi. itfaiye binası da yıkılmıştı. İtfaiye binasının altında 23 tane itfaiye aracı var. Kolonlar araçların üzerine düşmüş. Orada gece nöbetçi erler şekilde kurtulabilmişler.

Böyle afetlerde merkezi otorite çaresiz kalıyor. Hiç kimseye ulaşamıyorsunuz. Bir de belediyede çalışanlar, kendi eşlerinin çocuklarının, ailesinin peşine düşüyor. O insanları toplamak da öyle kolay bir iş değil o nedenle. Şimdi uzaktan konuşuluyor da, o işler o kadar kolay da olmuyor maalesef.

whatsapp-image-2023-02-09-at-15-37-01-1.jpeg

En Önemli Problemler

En önemli problem şuydu. Bir diğer problem ise iletişimdi. Hiçbir şekilde hiçbir telefon çalışmadı, hiç kimseye ulaşamadık. Hala da ulaşılamıyor. İnternet yok, GSM şirketleri ne yapıyor, ben anlamış değilim. Bir teknoloji başkanına ulaştık ama sanırım başkan telefon çeken bir yerde olduğu için ulaşabildik.

GSM şirketlerinin baz istasyonları bütün büyük binaların üstüne yapılmış. Ancak o binalar da yıkılınca doğal olarak telefonlar çalışmıyordu. Sadece yüksek yerlere çıkıldığında çekiyor telefonlar. Eğer iletişim olsaydı. Daha erken de müdahale edebilirdi.

Benim geldiğim akşam 2.700 bina çöktüğünü bildiriyorlardı. Hatay'da sadece %3 enkaza müdahale edilmişti o zaman. İnsanlar sokakta ölüleriyle baş başa bekliyordu. Su yok, elektrik yok, doğal gaz yok inanılmaz derecede 3 gün boyunca yağmur oldu. Geceleri -5 derecelere kadar düşüyordu hava sıcaklığı, inanın çok zor. Allah hiçbir kimseye bir daha o anları yaşatmasın.

whatsapp-image-2023-02-09-at-15-37-19-1.jpeg

Bir Yanım Orada Kaldı

Biz o çığlıkları duyduk. Yapabildiğimiz kadar yardım ettik. Evimize döndük ama bir yanım da o tarafta kaldı. Yapabildiğimiz her şeyi yaptık ama “Acaba gelmesemde yardım mı etsem” diye de mi düşündüm.

Biz teknik olarak orada bir şey yapamıyoruz, vücudumuzla yapabileceğimiz bir şey yok. Bu tür bir şey yoksa da yetkililer oraya gelmeyin diye uyarıyorlar. Çünkü sizin de oraya gelen insanların da karnını doyurmak gerekiyor. Yatacak yer bulmak gerekiyor. Bu durum da organizasyonu yapan insanlar için bir yük oluşturuyor. Bunu da düşünmek gerekiyor mutlaka.

Biz dönüş için yola çıktığımızda kilometrelerce yardım TIR’larını gördük. Ama Hatay’da her şeye ihtiyaç var.

whatsapp-image-2023-02-12-at-18-17-57.jpeg

Hatay’da Demografik Yapı Değişecek

Deprem göz göre göre geldi. Keşke siyasiler de bu durum için duyarlı olabilseydi. Hatay’daki durumu iyi olan Türkler Hatay’ı terkediyorlar, bir bir gidiyorlar. Nereye gittiklerini ve hikayelerini nasıl yazacaklarını bilmiyorlar ama Hatay’dan ayrılan çok kişi var. Çünkü onları Hatay’a bağlayan hiçbir şey kalmadı. Evleri kalmadı, işleri kalmadı. Bu nedenle orada demografik yapı çok hızlı değişecektir. Ben bir gazeteci olarak devlet aklının da buna akıl yorması gerektiğini, bir çalışma yapması gerektiğini düşünüyorum. Yeniden dönüş için Hatay’ın çok hızlı bir şekilde yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Devlet bugün kendisini Hatay’da hissettirmeli.

whatsapp-image-2023-02-12-at-18-14-38.jpeg

Yerel Unsurlar Korunmalı

Olası İstanbul depremini konuşuyoruz. Bugün havaalanı kapandı, yollar çöktü, insanlar dışarıdan yardım ulaştıramadı. Bu durum bize yerel unsurların, yani acil durumlarda devreye gidecek kişilerin korunması gerektiğini gösterdi. Olası büyük İstanbul depremini konuştuğumuz şu günlerde devletin o acil durumda devreye girecek ve görev alacak kişilere en acil şekilde C4 betonu denilen o dayanıklı betonlarla lojmanlar yapmalı, yarın temelini atmalıdır. O kişiler en azından lojmanlarda kalmalı ve böyle bir afet zamanında onlar sağ olmalıdır. Hatay’da en büyük sıkıntı buydu. Yerel unsurlar devreye giremedi, şehir dışından gelecek kişiler de 24 saatten önce gelemedi.

whatsapp-image-2023-02-09-at-15-37-26.jpeg

Tekrar belirteyim iletişim çok önemli. Hatay’da ne olduğunu insanlar 12 saat boyunca öğrenemedi, haber alamadı. Biz televizyon kanallarına ulaşamadık. Ben tanıdığım insanlara kişisel olarak ulaştık ve Başkan’ı televizyona çıkardık ve Hatay’daki durumu anlattık. Bu noktada da başta sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere GSM firmalarına neden iletişimin kurulmadığının hesabının sorulması gerekiyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Önceki ve Sonraki Haberler