Dilipak AKP'ye siyaset dersi verdi: Siyasetname okuyun!
Gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak köşesinde siyaset yapanlara seslendi.
AK Parti iktidarı başta olmak üzere siyaset yapanlara Dilipak, "Siyasetname okuyun" uyarısı yaptı.
Gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak'tan siyasete dikkat çeken mesaj geldi. Dilipak, AK Parti başta olmak üzere siyaset yapanlara Nizâmülmülk tarafından yazılan Siyasetname kitabını okumalarını önerdi.
Bugünkü köşe yazısında politika ve siyaset üzerine yorumda bulunan Dilipak, "siyaset hiç de güzel bir şöhrete sahip değil" dedi.
Siyasetin, etimolojik olarak seyislik 'at eğitimi' anlamına geldiğini belirten Dilipak, Bakara Suresi 104. ayeti hatırlattı.
Dilipak, "Sonuçta bir insan ve at arasındaki ilişki modellenir. Aslında “Milli eğitim”, hatta eğitimin kendisi böyle bir şeydir. Oysa ayette bize “Raina demeyin Unzurna deyin” buyurulur. Din ve devlet büyüklerinin İlah ve Rab edinilmemesi konusunda başka uyarılır." dedi.
Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak şu ifadeleri kullandı:
"Bizimkiler “siyaset” demeyi sever, ama “siyaset” etimolojik olarak ve örfi anlamda hiç de güzel bir şöhrete sahip değil.
Siyaset kelimesini yorumlarken güzel bir şöhrete sahip değil demiştim. Etimolojik açıdan SYS kökünden “Seyislik” anlamına gelen “at eğitimi”ne gönderme yapılır.
Sonuçta bir insan ve at arasındaki ilişki modellenir. Aslında “Milli eğitim”, hatta eğitimin kendisi böyle bir şeydir. Oysa ayette bize “Raina demeyin Unzurna deyin” buyurulur. Din ve devlet büyüklerinin İlah ve Rab edinilmemesi konusunda başka uyarılar da var.
Siyaset batıl örfte şiddet, kibir, yalanın meşrulaştırılmaya çalışıldığı bir meslek gibi görüldü. Mesela Osmanlının zamanlarında Sultan “teb’a” ve “reaya”sına “Kullarım” diye hitap edebiliyordu.
İslam toplumunda “mutlak otorite” ve “masiyette itaat” yoktur. “Hür insan”ın iradesini baskılayan her söz ve eylem, o kişiye karşı İLAH’lık ve RAB’lik taslamaktır. Peygamberler bile istişare ve şûra ile emrolunmuştur. Öte yandan, bir kişi ailesinin sorumluluğunu bile taşımakta zorlanırken, akrabaları ile bile geçinmekte, ortaklıkta sorunlar yaşarken, bütün bir topluluğun sorumluluğunu üstlenmeye talip olmak “edeb” sorunu olarak görüldüğünden ve “cür’etkarlık” kabul edildiğindendir ki, “siyasette görev istenmeyeceği verileceği” uyarısı yapılmıştır.
Bu görevlendirme birinin başkasını görevlendirmesi değil, ehliyet ve liyakat esasına göre, toplumun teveccühü istikametinde bir şûra seçimi, daha doğrusu daveti şeklinde olacaktır. Tasavvuf ehli ise talebelerini, başkalarının hak ve hukuku ile ilgili konularda, “kul hakkı” korkusuyla devlet kapısından uzak durma uyarısı yapılmıştır.
Bu uyarıyı yapması gerekenlerin çoğu işin merkezinde yer aldılar maalesef. Mal, can, namus, akıl, inanç ve nesil emniyeti konusunda toplumun vekaletini talep edenler, bu konularda tehdit olmaktan kendilerini kurtaramadılar. Bu iş FETÖ rezaleti ile patladı. Tabii bunun öncesi de var, sonrası da.. BÇG’nin Kalkancı operasyonunu da biliyoruz. Adnan Oktar hikayesini de.. Ve daha niceleri var.
Siyaset, vekalet değil, vekalet müessesesidir. “Hayrun nas, men yenfeun nas” Sahih gelenekte, “Halka hizmet, Hakk’a hizmet vesilesi” sayılmıştır. “Sizden olan yöneticiye tabiiyet”ten söz edilirken, hemşehriniz, ırkınız, akrabanız değil, ehliyet ve liyakat temelinde, sizden yetki alan ve size hesap veren ve sizin hak ve hukukunuzu koruyan demektir. Bu temelden uzaklaşan DİN ve DEVLET büyükleri, İLAHLIK ve RABLİK taslamış olurlar. Onun içindir ki, “Din büyüklerini İlah ve Rab edinmeyin” denmiştir.
Siyaset yapmak isteyenler ve yapanlar siyasetname, pendname, fütüvvetname, emanname okurlarsa bunları görebilirler.
Bilmediğiniz şeyin peşine düşmeyin.
Bu uyarıyı dikkate almazsanız, zarar verir ve zarara uğrarsınız. Ben sadece özetlemeye çalıştım.
Selâm ve dua ile."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.