Don
Don deyince herkesin aklına iç çamaşırı gelir. Nedense benim aklıma da San Fransisco.. Mafya kenti.. Don ile başlayan mafya liderleri..
Don deyince herkesin aklına iç çamaşırı gelir. Nedense benim aklıma da San Fransisco.. Mafya kenti.. Don ile başlayan mafya liderleri.. “Baba” filmlerinden zaten bilirsiniz.. Don Vito Corleone falan..
Amerika Birleşik Seçimleri’ni de kısa adı Don olarak Donal Trump kazandı. Cumhuriyetçi aday 5 Kasım’da gerçekleştirilen başkanlık seçimlerini 72 milyonun üzerinde seçmenin desteğini alarak birinci olarak tamamladı. Küçük Amerika diye övündüğümüz Türkiye’deki seçimlere benzer sonuçlar çıktı ortaya. Seçimin kaderini yine ekonomi çizdi tabii ki. Bakmayın zengin demelerine Amerkalılar da geçim derdinde. Ayrıca “siyasette paranın gücü” bir kez daha ispatlandı.
Sanatçılar başta olmak üzere desteklerden maddi gelir elde etmesine rağmen Harris Trump’la baş edemedi. Çünkü Trump “şahsi” olarak da zengin. Sonuçta adam kazandı !
Peki şimdi ne olacak? “ Sarı bela” lakaplı Trump önceki döneminden ders almış şekilde mi politikalarını belirleyecek ? Ukrayna savaşı sona erecek mi? Avrupa Birliği ilişkileri ne olacak? Ortadoğu’da dengeler nasıl şekillenecek? Türkiye ile ilişkiler de olumlu adımlar atılacak mı? Çok soru var..
Trump’ın en önemli özelliği aklına eseni yapması. Kurumlarla değil, kendine biat eden dar bir çevre ile çalışması. Bunun doğal bir sonucu da öngörülemezlik. Trump vergileri azaltacağını söylüyor. Bunu yapıp kamu harcamalarını azaltmazsa kamu dengesinde ortaya çıkacak bozulma enflasyonu tetikleyebilir. Yine Trump, “ABD’deki kaçak göçmenleri kulağından tutup memleketine göndereceğim.” diyor. ABD’de özellikle getir-götür işlerinde zaten zor olan çalışan bulmayı daha da zorlaştırarak ücretleri yukarı yönlü hareket ettirebilir. Trump’ın hep savunduğu korumacı politikalar, yeni gümrük tarifeleri ile ABD’de üretim maliyetlerin artması enflasyonu körükleyebilir. ABD’de enflasyon yükselirse dünyada da maliyetler dolar cinsinden artar. Bu da 2025’ten itibaren bizim de enflasyonla mücadelemizi olumsuz etkiler.
Trump’ın dünyadaki iklim değişikliği konusunda ağır aksak da olsa olumlu yönde ilerleyen atmosferi bozması, yeşil dönüşüm süreçlerini ötelemesi işimize yarar mı? Avrupa hâlâ sınırda karbon vergisi uygulamasına devam edecek göründüğü ve bizim de ana ihracat pazarımız Avrupa olduğu için yaramaz.
Dış politikada da Trump’ın ana özelliği tek taraflı kararlar alıp hareket etmesi. İttifaklarla hareket etmek gibi bir adeti yok. İsrail’i koşulsuz desteklerken, Ortadoğu’da muhtemel bir İran’a saldırı senaryosunda kafasına göre hareket edebilir. Trump döneminde CIA başkanlığı ve dış işleri bakanlığı yapmış olan Mike Pompeo gibi bazı isimler Ukrayna konusunda Trump’ın savaşı bitireceğini düşünüyor. NATO’ya liderlik eden, Avrupalıları da elini taşın altına koymaya zorlayan, savaşı sonlandıran bir ABD bizim için iyi olur. PKK/PYD ye destek, F35 lerin teslimi ise hala muamma.
Avrupa Birliği’nin küresel rekabette üstünlüğünü kaybetmesinin dinamiklerini analiz eden Mario Draghi’nin raporundan da söz etmek istiyorum. Bu rapor ABD’nin nasıl son yirmi yılda Avrupa ile arasındaki makası açtığını gösteriyor. ABD küresel teknolojik dönüşümün tartışmasız kaynağı ve lideri. Sayılara bakalım:
Dünyada şu anda bir trilyon dolardan yüksek değerlemeye sahip 7 şirket var. Bunların 6’sı ise teknoloji alanında faaliyet gösteren Amerikalı şirketler. En değerli 25 şirketinin 20’si Amerika menşeili.. Dünya borsalarında işlem gören şirketlerin toplam değerine bakıldığında bunun %65’i de Amerika’da. Bu oran 2010 yılında %40’tı. Geleceğin büyük teknoloji şirketleri de bugün ABD’de kuruluyor. Dünyadaki girişim sermayesi yatırımlarının yaklaşık %55’i ABD’de yapılıyor. Bu şirketleri kuranların mezun olduğu veya araştırma yaptığı dünyanın en iyi üniversitelerinin yarısı da ABD’de.
ABD’de bilim ve teknolojiye o kadar çok fon akıyor ki, bu sayede fon yöneticilerinin girişim sermayesine ayırdıkları pay %6’nın altına inmiyor. Bu alanda dünya ortalaması ise %1 oranında. Peki, Amerikan halkı daha önce darbe girişiminde bulunduğu iddia edilen, tecavüzden yargılanan, eski başkanlığı döneminde beraber çalıştığı neredeyse kimsenin hakkında iyi şeyler söylemediği Trump’a neden oy verdi?
Tamam mutfak ön planda ama Amerikan halkının geçen seçimlerde 80 milyonun üzerinde oy verdiği Demokratlar’a bu seçimde neden rağbet göstermediğini merak ediyorsanız Youtube’dan Trumph’ın son reklam filmini izleyiniz. Düzensiz göç, trans sporcular, iptal kültürü, din ve milliyetçilik. Özellikle salıncak eyaletlerde bolca yayınlamışlar.
Trump’a karşı olanlar espri mahiyetinde “Don” değil “Don’t” diyorlar. Ben de yazıyı hava sıcaklıklarının eksi derecelere düştüğü bir akşam TV da hava durumu sunumu sonunda Ersin İmer’in unutulmayan cümlesi ile tamamlıyorum.
“Donsuz günler ve geceler dilerim”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.