Efsane İstihbaratçı Hiram Abas'ın Vefatının 31'nci yılı
Türk istihbarat teşkilatının efsane olmuş isimlerinden Mustafa Hiram Abas, ölümünün 31'nci yılında anılıyor.
Korkunç bir suikast sonucu aramızdan ayırlan Mustafa Hiram Abas kimdir?
80’lerde MİT’in sivilleştirilmesi operasyonunda anahtar isim olan ve çalışmalarını özverili şekilde yürüten Hiram Abas’ın hayat hikayesidir.
Bir suikasta kurban giden hayatın öyküsü bu. İstifasından 2 yıl sonra bir sabah işe giderken çapraz ateşin içinde can verdi Hiram Abas. Ayrıcalıklı çocukluğunun bedelini bu şekilde ödeyecekti belki de.
Aldığı eğitimlerin üstüne yaşadığı hayat, iki istifa ve ardından gelen kanlı ölüm…
Belki de tüm bunlar isminin ağırlığıydı…
Çocukluğu
Hiram, 1932’de İstanbul’da Fatma Roksan Hanım ve Hilmi Bey’in oğlu olarak dünyaya geldiğinde ona Mustafa Hiram Abas adını verdiler. İran işgalindeki Güney Azerbaycan’dan kaçan bir aileydi onlar. Ona bu ismi veren dedesi "Mübarek Galip Eldem" idi. Galip Bey, Hiram’ın anne tarafından dedesiydi ve aynı zamanda "Osman Hamdi Bey"in de yeğeni idi.
İsmi Hiram konmuştu; çünkü bu isim Yahudi efsanelerinin ünlü ismi "Hiram Usta"dan geliyordu. Yapılan araştırmalardan edinilen bilgiye göre aileden gelen bir masonluk vardı.
Hiram, cevval bir çocuktu, pek yerinde durmazdı. Genç delikanlı zamanları geldiğinde akan bu deli kanı boks yaparak dizginlemeye çalışacak, hatta bu sporda başarılı olacak; ufak da olsa şampiyonluklar kazanacaktı.
Hiram, ağır bir isimdi aslında. Belki bundan sebep Hiram’da adının ağırlığıyla yaşayacak, güç gerektiren işlere düşecekti. Çünkü bu ad, tek başına bir efsanenin adıydı.
Hiram efsanesi
Hiram efsanesi, masonluğun kuruluşunu temsil ediyordu. Efsaneye göre, Kral Davud, Kudüs’te Allah’ın evini inşa etmek istiyordu. Bunun için ülkenin dört bir yanından evin yapımında çalıştırmak için 40 bin işçi topladı. İşçilere de “Mason” ismini verdi. Bu “Duvarcı” manasına geliyordu.
Davud her şeyi başlattı, ancak devam ettiremedi. Henüz inşaat devam ederken hayatını kaybetti. Onun yerine de Süleyman geçti. Haliyle her gelen kendince değişiklikler yapacaktı. Süleyman da bu evin adını değiştirdi ve "Süleyman’ın Mabedi" yaptı.
Bu evin inşaatında çalışan ustalardan birinin adı “Adon Hiram Adif” idi. Hiram bir Yahudi’ydi ve dul bir kadının oğluydu. Bilgili ve görgülü biriydi Hiram; çalışkandı. Kendi mahiyetindeki işçilerini çırak, kalfa ve usta diye üçe ayırmıştı. Bilgilerini bölüm bölüm her kesime gerektiği kadarını anlatıyordu. Gerektiği kadardı; çünkü, çıraklar, kalfa ve ustaların, kalfalar da ustaların bildiği sırlara erişmek için bir basamak üste çıkmak zorundaydı. Elbette alacakları ücretler de buna göre değişiyordu.
İnşaat tamamlandığında usta olmayı bekleyen 3 kalfa yeterli başarıyı gösteremediklerinden ustalık mertebesine de erişemedi. Bunun üzerine 3 kalfa ustalığın sırrını Hiram Usta’dan zorla öğrenmeye kalktılar. Hiram Usta’da bilgisine ve ustalığına ihanet etmek istemeyince onu öldürdüler.
Cesedini dağa gömüp mezarının üzerine akasya dalları diktiler ve bundan sonra da bu efsanede yer alan isimler, işaretler, kelimeler birer sembol kabul edildi; masonluk sembolü.
Efsaneye göre, Süleyman Mabedi de buna bağlı olarak Hiram efsanesi de masonluğun temellerinden ikisi demekti…
Eğitim hayatı
Hiram, her zaman ayrıcalıklı ve özel bir çocuk oldu. Orta öğretimini "Saint – Joseph Lisesi"nde tamamladı. Bu okulda misyonerler tarafından çok sıkı bir disiplinle eğitim verildiği bilinirdi. Bu sebepten yabancı okullarda okuyanların lügatında burası “Papaz Mektebi”ydi.
Hiram, üniversite eğitimi için Ankara Üniversitesi Sosyal Bilgiler Fakültesi’ni tercih etti. Hemen ardından müfettişlik görevine başladı ve bu görevini İstanbul’da 18 Mayıs 1967’ye kadar sürdürdü. Ancak askere gitmeliydi. Yedek subay olarak vatani görevini tamamlayan Hiram, sonra da MİT’e girdi; Batum, Atina ve Beyrut’ta görev yaptı.
Eğitim ile dolu bir çalışma hayatı başlamıştı. Bir süre İstanbul ve Ankara’da sürdürdü görevini. Ardından da CIA’in çeşitli okullarında eğitim aldı. Bu eğitim, 4 yıl sürdü.
İş hayatı
Hiram, eğitimini tamamladıktan sonra 12 Mart 1971’de İstanbul’da görevi başındaydı.
Hiram, 1978’de Namık Kemal Ersun cuntasının tasfiyesiyle ilişkili olarak kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Dönemin TİSK Genel Başkanı Halit Narin’in yanında çalışmaya başladı.
Ülke 12 Eylül döenmini yaşadı. Hiram, 1983’te ikinci kez MİT’e döndü. Tekrar bir süreç başladı, Hiram yine görevinin başındaydı. Ağustos 1986’da Hayri Ündül MİT Müsteşarlığı’na getirildi. Hiram da MİT Müsteşar Yardımcısı görevindeydi.
1986’da Hiram, dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın MİT’in sivilleşmesi operasyonunda sembol isim olmuştu. Hiram, çalışmalarını oldukça disiplinli ilerletiyordu. Örneğin, Suriye’nin PKK’yı barındırması üzerine Müslüman Kardeşler Teşkilatı yöneticilerini Türkiye’ye getirtti. Ama en önemli çalışmaları Dev – Sol örgütü üzerineydi. Zaten ömrünün sonu da buradan gelecekti.
Teşkilat bir güç savaşı içine düşmüştü ve Hiram bu savaşı kaybetmişti. 1988’de yayınlanan MİT raporunda sorunlu isim olarak gösterilmişti. Hiram Abas, raporu kaleme alan Mehmet Eymür ile pasif göreve alınmak istendi. Bu olay üzerine Hiram, ikinci kez emekliliğini istedi.
Hiram Abas öldürüldü
Hiram, ikinci kez istifa etmiş ve MİT ile olan bağlantısını kesmişti. Amerikan silah firmalarının Türkiye temsilciliğini yapan bir şirkette çalışıyordu.
26 Eylül 1990 sabahı yine işe gitmek için evden çıktı; ancak gidemedi. Evinin yakınlarında belediye işçisi görünümündeki kişilerin açtığı çapraz ateşin içine düştü. Hiram, kendisine düzenlenen bu suikastta olay yerinde yaşamını yitirdi.
Bu korkunç cinayeti, Hiram’ın bir zamanlar üzerinde çalışmalar yürüttüğü Dev – Sol örgütü üstlendi. Bu cinayetin dosyası faili meçhul davaların arasına karıştı…
Ölümünden sonra
Böylesine şaibeli bir ölümün ardından elbette birçok iddia öne sürüldü ve popüler kültürdeki yerini de aldı; devlet içinde önemli isimlerden biriydi nihayetinde.
Ergenekon Davası iddianamelerinde yer verildi. Ardından gazetelere verilen röportajlardaki iddialara göre, Hiram Abas’ın katili, 3 Mart 1995’te infaz edilip betona gömüldüğü iddia edilen, MİT Ajanı "Tarık Ümit" idi.
Ayrıca 1999’da Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul tarafından, Hiram Abas’a özellikle yer verilen bir kitap yazıldı. “Bay Pipo” adını verdikleri bu kitap bir araştırma kitabıydı.
Popüler kültürdeki yerini de “Kurtlar Vadisi” adlı dizide buldu; daha doğrusu bu bir iddiaydı. Dizideki “Aslan Akbey” karakterinin Hiram Abas’ı temsil ettiği düşünülüyordu. Ayrıca dizide yine Tarık Ümit’i canlandırdığı düşünülen “Pala” karakteri de dizide tıpkı Hiram Abas’ın kurban gittiği suikast gibi öldürülmüştü.
MİT mensubu olan kişilerin çok şey bildiği düşünülür, belki de gerçekten çok şey de bilir ve işte bir hayat her şekilde son bulur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.