Egemen Bağış, "vize serbestisi" konusunda AB'yi eleştirdi
"Vize serbestisinden yararlanmak için evvelce muhtelif girişimlerde bulunmamıza rağmen Peru ve Birleşik Arap Emirlikleri vatandaşlarına bu hak tanınırken ülkemize ‘demokratik değerler’ adı altında engellemeler yapılmasına anlam veremiyoruz"
Türkiye’nin Prag Büyükelçisi Egemen Bağış, Avrupa Birliği (AB) üyeliği sürecinde Türkiye'nin muhtelif önyargılar ile ayrımcılığa maruz kaldığını ve vize serbestisi hususunda bazı ülkelerden çok daha önce girişimlerde bulunmasına rağmen hala bu olanaktan faydalanamadığını bildirdi.
Çekya’nın başkenti Prag’daki CEVRO Üniversitesinde moderatörlüğünü Avrupa Parlamentosu (AP) Milletvekili Jan Zahradil’in yaptığı, "Mevcut Jeopolitik Gelişmeler Bağlamında Türkiye-AB İlişkileri" başlıklı panel düzenlendi.
Birçok ülkeden diplomatların yanı sıra üniversitenin üst düzey yöneticileri ve öğrencilerinin katıldığı panelde Büyükelçi Bağış konuşma yaptı.
Bağış, AB Bakanı ve Başmüzakereci olduğu dönemlerde sık sık bir araya geldiği Zahradil’in davetine icabet etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
AB’nin insanlık tarihindeki en büyük barış projesi olduğunu, tarihleri boyunca birbiriyle savaşan üye ülkelerin birlik kurulduktan sonra birbirlerine tek kurşun dahi atmadığını kaydeden Bağış, halen kıtasal düzeyde kalan söz konusu barış projesinin küresel bir barış projesine dönüşmesi gerektiğini ifade etti.
- "Üçüncü Dünya Savaşı riski"
Bağış, mevcut konjonktürde dünya genelinde istikrarsızlık halinin hakim olduğuna, Gazze ve Ukrayna’da yaşananların tüm dünya açısından endişe verici olduğuna dikkati çekerek şöyle devam etti:
"(İsrail Başbakanı Binyamin) Netanyahu, iktidarını koruyabilmek adına Gazze’de kadınlar ve çocuklar dahil binlerce masum insanı katletti. Diğer taraftan, AB içerisinde bilhassa AP seçimleri sonrasında aşırı sağ hareketlerin güçlenmesinin de dikkate alınması gerekiyor. Mevcut gelişmeler ışığında, BM başta olmak üzere, uluslararası kuruluşların barışı ve istikrarı sağlama konusundaki başarısızlıklarına şahit oluyoruz. Çok taraflı, kural temelli ve adil bir uluslararası sisteme duyulan ihtiyaç gün geçtikçe artıyor. Sayın Bakanımızın (Dışişleri Bakanı Hakan Fidan) da vurguladığı Üçüncü Dünya Savaşı riskinin herkes tarafından ciddiye alınması gerekiyor. Mevcut çatışmaların hızla bölgeye yayılma riskinin bulunduğunu en başından beri çeşitli vesilelerle gündeme getiriyoruz."
Asya’nın en Avrupalı, Avrupa’nın da en Asyalı ülkesi olan Türkiye’nin böylesine çalkantılı bir ortamda; coğrafi konumu, enerji kaynaklarına yakınlığı, zengin kültürü ve genç nüfusuyla AB’ye ciddi katkılar sunabileceğini dile getiren Bağış, Türkiye-AB ilişkilerinin gelişmesinin tüm kıtanın çıkarına olduğunu, halihazırda göç konusu başta olmak üzere Türkiye’nin AB’ye önemli katkılar sunduğunu ifade etti.
- "AB’nin her alanda Türkiye’ye ihtiyaç duyduğunun göz ardı edilmemesi gerekiyor"
Bağış, Türkiye’nin en tecrübeli aday ülke olarak muhtelif önyargılar ile ayrımcılığa maruz kaldığını vurgulayarak "Bizden sonra AB’ye başvuran pek çok ülkenin birliğe üye olarak kabul edilmesine karşın ülkemize uygulanan çifte standart kabul edilemez. Vize serbestisinden yararlanmak için evvelce muhtelif girişimlerde bulunmamıza rağmen Peru ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) vatandaşlarına bu hak tanınırken ülkemize ‘demokratik değerler’ adı altında engellemeler yapılmasına anlam veremiyoruz. Genişleme süreci bazı üye ülkelerin ulusal çıkarları temelinde rehin alınıyor. Geçmişteki görevlerim esnasında AB ile müzakerelerde, örneğin, ‘Enerji’ faslını açmaya çalıştık. Ancak iklim şartları nedeniyle enerjiye diğer üye ülkelere kıyasla pek fazla ihtiyaç duymayan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) bu faslı tek taraflı olarak bloke ederek AB’nin çıkarlarını göz ardı etti.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’ye yönelik bazı iddia ve eleştirilerin gerçeklerle bağdaşmadığını dile getiren Bağış, dünyanın en güçlü 17’nci ekonomisine sahip Türkiye’nin, altyapı ve ulaştırmada AB üyesi pek çok ülkeden daha ileri seviyede olduğunu söyledi.
Bağış, Türkiye’nin büyüklüğünün AB’nin yararına olduğunu, AB’de üretilen birçok ürünün Türkiye’ye ihraç edildiğini, halihazırda nüfus kompozisyonunda Avrupa’nın yüzde 10’unun Müslümanlardan oluşturduğunu belirterek "Türkiye, çağdaş bir ülke olarak, Müslümanlar için de bir rol modeli. AB’nin her alanda Türkiye’ye ihtiyaç duyduğunun göz ardı edilmemesi gerekiyor. Türkiye-AB ilişkilerinin geliştirilmesi, sırf AB’nin çıkarları için bile desteklenebilir." dedi.
Panelde Türkiye’nin son dönemde BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütüyle yakınlaşmasına ilişkin bir soruyu da cevaplandıran Bağış, Türkiye’nin onlarca uluslararası kuruluşa üye olduğunu, Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve işbirliği Teşkilatı’nın kurucu üyeleri arasında yer aldığını hatırlattı.
Bölgesel kuruluşların birbirine alternatif olarak değil, birbirinin tamamlayıcısı olarak görülmesi gerektiğine işaret eden Bağış, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 3-4 Temmuz tarihlerinde Kazakistan’da düzenlenecek Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısına katılacağını, ardından 9-11 Temmuz tarihlerinde Washington’da yapılacak NATO zirvesine katılacak olmasının son derece normal olduğunu vurguladı.
Bağış, "Türkiye’nin Rusya-Ukrayna savaşındaki pozisyonunun" ne olduğuna ilişkin bir soruya verdiği yanıtta, Türkiye’nin savaşın bitmesinden yana olduğunu, savaşın herkesin hayatını olumsuz yönde etkilediğini, son iki yıldaki enerji fiyatlarındaki artışın bu durumu açıkça gösterdiğini, bu savaşın bir kazananının olmadığını söyledi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.