ENVER PAŞA'NIN ÖLÜMÜNÜN 97.YILI
ENVER PAŞA'NIN ÖLÜMÜNÜN 97.YILI
İsmail Enver Bey, 20. asır içerisinde yer tutmuş ünlü tarihi simalardan birisidir. Günümüzde kendisi hakkında ya pozitif veya tam tersine negatif söylemlerden başka toplu bir bilgi bulmak çok zordur. Bu sebeple biz Enver Paşa'nın hayatını ele alarak konuya tepeden bakmaya çalıştık.
Enver Bey'in İstanbul'da başlayan eğitim hayatı, bir ara babasının tayini sebebiyle Manastır'da geçti. O da o yıllarda bir Osmanlı gencinin parlak gelecek hedefleri arasında olan zabitliği (subaylık) seçmişti. Askeri İdadi ve Rüştiyeyi Manastır'da tamamladıktan sonra İstanbul'a geri dönerek Harbiye'ye girdi.
Harbiyedeki yılları amcası Halil Bey ile birlikte geçti. Hatta Erkanı Harp (Kurmaylık) eğitimi sırasında bir ara tutuklanarak Yıldız'a sorguya dahi götürüldüler.
O yıllarda Jön Türk hareketlerinin tesiri özellikle genç zabit adayları arasında yaygındı. Padişah II. Abdülhamid gizliden gizliye eleştiriliyor, özellikle 93 Harbi (1877-78 Rus Savaşı) hakkındaki hataları öğrenciler arasında tartışılıyordu. Bu konularda öne çıkan Halil ve Enver Beyler bir gece okuldan çıkartılıp Yıldız'a götürüldüler. Padişaha suikast planlayan iki anarşisti evlerinde tutmakla suçlanıyorlardı.
Halil Paşa yıllar sonra hatıralarında bu olayı ''Şehzade Abdülmecid'i (son halife) suçlamak için bizi kullanmak istediler'' diye yorumlayacaktı. Netice itibarıyla bu olaydan kötü bir sonuç çıkmadı ve ikisi de eğitimlerine devam ettiler. 1903'te ikisi de Kurmay Yüzbaşı olarak mezun oldular. Enver Bey Manastır'a, amcası Halil Bey de Makedonya'ya tayin olundu.
Enver Bey Manastır'daki görevi sırasında parlak bir ilerleme kaydetti. Bulgar, Rum ve Arnavut çetelerine karşı önemli başarılar kazandı.
1905'te Kolağalığı (Kıdemli Yüzbaşı), 1906'da ise Binbaşılığa terfi etti. Tam da bu yıllarda İttihat ve Terakki'nin temelini oluşturacak çeşitli cemiyet faaliyetlerine katılmaya başladı. 1909 yılı Mart ayının başlarında Berlin'e ateşe yapılması ise, onun Almanlara yakınlığını başlatacak bir dönüm noktasıydı
II. Abdülhamid'in tahttan indirilip V. Mehmed Reşad devrini başlatan 31 Mart Olaylarının ardından yurda dönen Enver Bey kısa süre sonra tekrar Berlin'e gitti.
15 Mayıs 1911 tarihinde padişah V. Mehmed Reşad'ın yeğeni Naciye Sultan ile nişanlandılar. Fakat evlilikleri 1914 yılında ancak gerçekleşebilecekti.
23 Ocak 1913'te Enver Paşa ve İttihat Terakki önderlerinin düzenlediği Bab-ı Ali baskını ile Kamil Paşa hükumeti devrildi ve yerine Mahmud Şevket Paşa sadrazam oldu.
Balkan Savaşlarında uğranan hezimetlerin hesabı Kamil Paşa ve kabinesine kesilmişti. Bu sebeple hükumetin devrilmesine halktan bir tepki gelmedi. Buna karşılık yeni kurulan kabine II. Balkan Savaşlarında iyi bir idareyi benimsediyse de ortaya çok farklı bir durum çıkmadı.
1913 yazının başında ise Sadrazam Mahmud Şevket Paşa, Divanyolu üzerinde arabası çapraz ateşe alınmak suretiyle feci bir suikasta kurban gitti.
Bu olay üzerine, Mahmud Şevket Paşa'nın nüfuzunu fazlaca genişletip İttihat ve Terakki emirleri ve kararlarına uymadığı için cemiyet tarafından kaleminin kırılıp öldürtüldüğü gibi iddialar ortaya atıldı.
Bundan sonra İttihat ve Terakki'nin en etkili ismi durumuna gelen Enver Bey hızlıca bir yükseliş gösterdi.
1913 yılı sonlarına doğru Miralay (Albay) ve birkaç ay sonra 1914 yılı başlarında da Mirliva (Tuğgeneral) oldu. Harbiye Nazırlığı makamına gelen Enver Paşa, mart ayında da Naciye Sultan ile evlenerek hanedana damat oldu.
1914 Ağustos'unda patlayan Harb-i Umumi (I.Dünya Savaşı) başlarında Osmanlı, Almanya ile saldırmazlık antlaşması imzaladıysa da tarafsız durumdaydı.
İttihat ve Terakki içerisinde çeşitli görüşler hakimdi. Tarafsızlığın korunmasını isteyenlerden farklı olarak Enver Paşa Almanlar ile yapılacak bir ittifakın başarı getireceğini düşünüyordu. Verilecek büyük karar 10 Ağustos günü kapıya gelmişti. Goben ve Breslau adlı Alman zırhlıları İngiliz donanmasından kaçıyordu. Enver Paşa inisiyatif alarak, zırhlılara boğazın açılması ve gerekirse İngiliz gemilerine ateş emrini verdi. 29 Ekim'de aynı gemilerin Rus limanlarını bombalamasıyla Osmanlı resmen savaşı girmişti.
Günümüz tarih anlatımında Enver Paşa'nın Osmanlı'yı kendi inisiyatifiyle savaşa soktuğu fikri yanlış anlaşılmalara sebep vermektedir.
Osmanlı'da padişah iradesi (emri) olmadan bu tip kararların verilmesi imkansızdı. Nitekim savaş ilanı da bizzat Sultan Reşad'ın iradesiyle çıkartılmıştı. Bununla beraber Enver Paşa ve İttihat Terakki'nin, V. Mehmed Reşad'ın kararlarına ne kadar tesir ettiği ise ayrıca araştırılmaya muhtaç bir konudur.
I. Dünya Savaşında arzu edilen başarılar kazanılamadı. Yenilginin sorumluluk ve cezası ise başta Enver Paşa ve İttihat Terakki'ye kesildi.
1915 kışında Sarıkamış'ta birçok askerin donarak şehit olmasıyla Kafkas Cephesindeki hezimet, Sevk ve İskan Kanunu, Anadolu'daki azınlık çetelerinin önlenemez katliamları gibi olumsuzluklar yanında; Çanakkale ve Kut'ül-Amare'de (Enver Paşa'nın amcası Halil Paşa komutasında) muazzam başarılar da kazanılmıştı.
İttihat ve Terakki son toplantısıyla kendisi feshetme kararı aldı. 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkesi sonrasında İttihat Terakki'nin önemli isimleriyle birlikte Enver Paşa da ülkeyi terk etti.
İttihat ve Terakki son toplantısıyla kendisi feshetme kararı aldı. 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkesi sonrasında İttihat Terakki'nin önemli isimleriyle birlikte Enver Paşa da ülkeyi terk etti.
Bilhassa Sevk ve İskan Kanunu sebebiyle İtilaf Devletlerince yargılanacak ve belki de idama mahkum edileceklerdi. Özellikle bu dağılış sonrasında İttihat ve Terakki için ''Önce ülkeyi savaşa soktular, sonra da yenilip kaçtılar'' gibi bir algı oluşacaktı. Bu olaylar üzerine Enver Paşa, 1 Ocak 1919 tarihli padişah emriyle askerlikten uzaklaştırıldı.
Enver Bey Milli Mücadele devrinde Anadolu'ya geçip Kuva-i Milliye'ye katılmak fikrindeydi.
Bu düşüncesine başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Kuvva-yı Milliye önderleri sıcak bakmadılar. Zira toplumda Enver Paşa üzerine büyük bir tepki mevcuttu. Son faaliyetlerinde Rusya'daki Türk direnişini örgütlemek üzerine çalışan İsmail Enver Bey, 4 Ağustos 1922'de Tacikistan'da Abıderya Köyünde iken ani bir Rus baskınında çıkan çatışma sırasında hayatını kaybetti.
Fransızca ve Almanca'yı iyi bilen Enver Bey, bilhassa anı kitaplarını çok okurdu. Verdiği kararların sonucu başarısızlık getirdiği için kendisine çoğunlukla olumsuzlukla bakılıyorsa da tarihimizde hataların da olduğunu unutmamak ve bu yanlışlardan daima ders çıkartmak gerekmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.