Prof. Dr. Erkan SEVİNÇ
Fatih Harbiye
Herkes “Bir başkadır”ı konuşurken gündem dışı kalmak mümkün değil. Coronanedeniyle evde hapis günlerinin de avantajıyla 8 bölümlük Netflix dizisini bitirdim. Dizi bir çok edebiyat eserine ya da filme konu olmuş farklı kesimlerin hikayesi. Hemen aklıma Fatih Harbiye geldi. Peyami Sefa’nın kitabı. Tramvay yoluyla birbirine bağlanan ama birbiriyle bağdaşması mümkün olmayan iki semt, Fatih ve Harbiye, aynı coğrafyada yaşanan bir kültür ve zihin geriliminin cepheleri. Sefa romanında toplumumuzun yaşadığı modernleşmeye eşyalar, şahıslar, kurumlar ve mekânlar üzerinden ayna tutuyor.
“Bir başkadır “ öncelikle yerli dizi sektörü içinde farklı duruşu olan, karakterlerine yoğunlaşan bir dizi. Karakterlerinin yaşam biçimlerini, travmalarını, korkularını kısaca varoluş şekillerini gerçekçi biçimde yansıtmaya çalışıyor. Yer yer belgeselci bir göz var gibi. Ustaca yazılmış diyaloglar yaşamlardaki arayışları, üstü kapalı duyguları dile getiriyor. Her dönem en fazla tartışılan, dindar ve seküler kesimdeki sosyal çatışmalar çoğunlukla sahne buluyor dizide. Abartısız, sahici diyaloglarla karşılaşıyoruz. Mutluluğun ancak ortak bir lisanla olabileceği gerçeği sık sık karşımıza çıkıyor.Sinema yazarı Emin Yeğinboy’un da işaret ettiği gibi dizilerde çok göremediğimiz İtalyan Yeni Dalgası’na yakışan bir sinema dili hakim. Kamera yakın plan ve sabit açılarda karakterlerin duygularına düşüncelerine yer açarcasına sakin sabırlı ve uzun planlara odaklı. Işık kullanımı, mekanların ruhunu yansıtan renkler, loşluklar mükemmel seçilmiş. Kireç badanalı mekanlardan akıllı modern evler arası geçişler güzel.
Dizide bölüm sonlarına yerleştirilmiş Ferdi Özbeğen şarkıları muhteşem. Yönetmen ve senarist Berkun Oya iyi iş çıkartmış. Holywoodvari Avrupa sineması yapmış sanki. Dizide “türban subluminal mesajdır” görüşüne katılamayacağım.Zaten dindar kesim de diziye karşı. Akit gazetesi manşetten çaktı. Başörtüsü’nün cinsel bir obje olarak kullanıldığını, dizinin milli ve manevi değerleri hedef alan ahlaksız bir yapım olduğunu söyleyecek kadar da ileri gitti.
Oyunculuklar fevkaladenin fevkinde. Meryem’i canlandıran Öykü Karayel cin gibi akıllı, baskılanmış muzırlık karakterine çok yakışmış. Özellikle ses tonu ve kelimeleri tonlaması çok karakteristik, dikkat çekici ve nokta atışı olmuş. Behçat Ç’den bu yana oyunculuğunu çok geliştiren Fatih Artman tutucu, ataerkil Yasin karakterinde keza mükemmel. Ruhiye rolünde Funda Eryiğit muhteşem. İzmirli oyuncu Defne Kayalar psikiyatrist Peri’ye hayat veriyor. Oyuncular sanki oyuncu değil yaşayan bireyler. Metot oyunculuğu oyuncunun canlandırdığı kişiliğin tüm hayatını özümsemesi, onun hayatını gerçekten yaşıyormuş gibi kendi ruh halini ayarlaması ve gerçek yaşamda canlandırılan kişinin verilebileceği tepki ve rutin davranışları aynen benimseyerek, bunları içselleştirerek ortaya koyduğu rol yapma metodu olarak anlatılabilir. MarlonBrando, Al Pacino, Robert de Niro ve DustinHoffman gibi büyük aktörlerin uyguladığı bilinen bu metot Rus aktör Konstantin Stavilinski tarafından ilk kez formüle edildiğinden “Stavilinski Sistemi” diye de adlandırılıyor.
Sosyolog Esin İleri “Bir Başkadır dizisinin üzerine kurulduğu ana akslardan birinin, bu memlekette düşüncelerimizi, hislerimizi içimize atmak, Ferdi Özbeğen’in şarkısındaki gibi “bir sır gibi senelerce saklamak” olduğunu düşünüyorum. Bir Başkadır, farklı “mahallelerden” insanların yaşamlarını göstererek onları yani bizi birleştiren sessizliğe dikkat çekiyor. Toplumda ya da onun en küçük formu olan aile içinde çok yaygın olan iletişimsizliğin, siyasette ya da “büyük ülke meselelerindeki” kutuplaşmanın en büyük etkenlerinden biri olduğuna ışık tutuyor. Dizi üzerine kısa bir süre içinde yaklaşık 80-90 yazı yazılmış olmasının da bu açıdan anlamlı buluyorum. Kendi aramızda konuşmasak bile, ortak bir konu hakkında konuşmuş olduk. Neyi “demediği”, neyi “eksik söylediği” üzerine bu kadar konuşulması ve yazılmasını da Bir Başkadır’ın başarısı olarak görmeliyiz.”diyor.
Seren Yüce’nin 2010 yılında çektiği Çoğunluk filmi, Türkiye’nin her türlü zulmün suç ortağı orta sınıfıyla, aile kurumu üzerinden taviz vermeden yüzleşmişti. Berkun Oya’nın Bir Başkadır’ı, Çoğunluk’un başlattığı yüzleşmenin bir devamı. Dizi bu anlamda Türkiye’nin kolektif özne olma iradesini kaybetmiş toplumuyla taviz vermeden hesaplaşıyor, bu ülkenin olmamışlığını sınıfsal ve kültürel eleştiriyi harmanlayarak etkili bir şekilde ifşa ediyor. Bu toplumdan kırıklı çıkıklı, ölümcül yaralar almadan çıkmanın mümkün olmadığını, dışında kalana hayatı zehreden bir yapı olduğunu gösteriyor.
Gelelim bazı tersliklere. Dini inançları olan herkes cahil, yoksul, çaresiz değil. Veya Türkiye’de modern diye kabaca tanımlanan insanların hepsi zengin, kültürlü ve bunalım içinde değil. “Bir Başkadır” ülkeyi kabaca ikiye ayırıp yine klişelerle anlatmış toplumsal karşıtlıkları. Örneğin Çukur’u hemen her kesim izliyor. Boğazdaki yalıdaHalk TV seyredilmiyor sadece. Ya da varoşlarda sadece TRT.
Birbirimize yargılamadan, özgür bakmaya susamışız ki o nedenle çok izlendi diye düşünüyorum.Ve final sahnesinin çok zayıf olması dizinin devamının çekileceği sinyali bence.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.